| Konu: | MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ GRUBU ADINA GRUP BAŞKANVEKİLLERİ İZMİR MİLLETVEKİLİ OKTAY VURAL VE MERSİN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR?IN; TRT VE ANADOLU AJANSI?NIN YAYINLARINDA TARAFSIZLIĞI SAĞLAYAMADIĞI, ÜSTLENDİĞİ GÖREVİN SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMEDİĞİ VE KAMU KAYNAKLARINI PARTİLİLERE AKTARDIĞI İDDİASIYLA BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN ÖN GÖRÜŞMESİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 20.11.2012 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bugün 1 tanesi Antalya'da olmak üzere defnetmiş olduğumuz şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum. Bu gensoru nedeniyle orada bulunamadım. Bu vesileyle tekrar bütün şehitlerimize rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar, az önce konuşmacı arkadaşlarımız, kısaca, TRT'nin ve Anadolu Ajansının tarafsız olması gerektiğine ilişkin hususlara değindiler. Anayasa'mızın 133'üncü maddesi net bir şekilde bunu belirlemiş bulunuyor. Bugün, burada, TRT'nin ve Anadolu Ajansının uygulamaları ve Sayın Başbakan Yardımcısının bu konuda gerekli işlemleri yapmaması üzerine bu gensoru verildi.
Şimdi, diyor ki: "Tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzel kişilerinden yardım gören ajanslar -yani Anadolu Ajansı- özerklik ve tarafsızlık anlamında anayasal olarak hüküm altına alınmış." Öyle olması gerekir.
Peki, yine aynı şekilde Anayasa Mahkemesinin kararları var, geçmişte bu konuda çıkan 1990/2 sayılı, 1990/8 sayılı kararlar var. Daha önce de TRT'yle ilgili hususları da belirtmiştim. Kısaca "Kurumun yönetim ve denetiminde, yönetim organlarının oluşturulmasında ve her türlü radyo ve televizyon yayınlarında tarafsızlık ilkesi gözetilir." biçiminde bir hüküm var. Burada kuruluşunda ve yayınlarında bu ilkeyi sürekli olarak gözetmesi gerekir. "Yansızlığın gerçekleştirilmesinde ise TRT'nin gerek iktidar partisinden ve gerekse öteki yönlerden gelebilecek etkilerden korunacak yapıda olmasını gerektirir. Siyasal iktidarın baskısına maruz bırakıcı nitelikteki her önlem yansızlık ilkesine ters düşer." Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararlarından bir cümle size okudum.
Yani her ikisinde de -ki iki Anayasa Mahkemesi kararında da- bu açıkça belirtilmiş. Ne zaman biliyor musunuz? Az önce söylemiş olduğumuz 133'üncü maddedeki hüküm henüz konulmadan yani 1993 yılındaki ekleme yapılmadan önce bile tarafsızlığın ne olması gerektiğini Anayasa Mahkemesi hükme bağlamış.
Değerli arkadaşlar, bunun ötesinde, hatırlarsanız, Yüksek Seçim Kurulu referandum süresince de TRT'ye uyarıda bulundu "tarafsız ol" diye. Resmî yazıyla uyarıda bulundu. Demek ki burada bir sorun var ki, bir sıkıntı var ki bu yayın ilkelerine, maalesef, uyulamıyor ve her seferinde de uyarılar devam ediyor.
Az önce değerli konuşmacılar, değişik zamanlara ilişkin TRT'deki yayın sürelerini, bu söylediğimiz çerçevede, tarafsızlık ve yansızlık ilkesine uyup uymadıklarına ilişkin yayın sürelerini ifade ettiler. Daha önce sorulan soru önergelerine Sayın Bakanın vermiş olduğu cevaplar, daha doğrusu, kurumun verdiği ve Sayın Bakanın bizlere gönderdiği cevaplarda da sürelerle ilgili benzer açıklamalar var.
Arkadaşlarımızın söylediği zaman diliminde, bir aylık sürede -şimdi el insaf diyorum- "CHP 3 dakika olarak Sayın İnce söyledi ama, 24 dakika, 3 dakika, 49 saniye sadece MHP'ye düşen.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Saat, saat?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani saat olarak düşen kısmı? 49 dakika, affedersiniz.
Yani 24 saat, 3 saat 38 dakika, MHP 49 dakika. Ne kadar olduğunun oranını siz hesaplayın. Bir saat olmadığı için, yani yirmi beşte 1'i kadar ancak zaman verilmiş oluyor Milliyetçi Hareket Partisine bu bir aylık sürede.
Bir de isterseniz, burada, değerli arkadaşlar, daha önce verilen cevap var. 2012 yılının ilk altı ayında -yine milletvekillerimiz değişik zamanlarda soruyorlar- Sayın Başbakan haberlerde 44 saat 13 dakika, CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu 12 saat 39 dakika, MHP ve Sayın Bahçeli 2 saat 29 dakika. Bakın, sadece Sayın Başbakan burada söz konusu, sizin Hükûmetin haberleri, bakanların haberleri, diğerleri yok. Sadece Sayın Başbakana 44 saat 13 dakika haber, CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu 12 saat 39 dakika -bizim değil, TRT'nin verdiği bilgiler- MHP ve Sayın Bahçeli 2 saat 29 dakika diyor.
Canlı yayınlara bakıyoruz, aynı şeylerde derlediğim rakamları söylüyorum: Yine Sayın Başbakan 40 saat 12 dakika, CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu 13 saat 43 dakika, MHP ve Sayın Bahçeli 14 saat 13 dakika. Grup yayınlarında da benzer şey devam ediyor.
Şimdi, bu nasıl bir tarafsızlıktır? Cevap geliyor. Bu dökümleri de çok nadiren veriyorlar değerli arkadaşlar. Çoğunda şöyle diyor -Sayın Oktay Vural'ın da soru önergesi var, arkadaşlarımızın da var, Sayın Alim Işık'ın da var- cevaplar böyle komedi gibi: "Bazen efendim, biz bunları dökemeyiz." diyor, bazen "Eşitsizlik, yansızlık ve haber değerine göre veriyoruz." diyorlar. Şimdi, bunlar biraz, açıkçası, çok net olmayan ve baştan savma verilen cevaplardır.
Değerli arkadaşlar, burada ciddi anlamda sıkıntı var. Aynı şeyi burada da yaşıyoruz. Şu anda, bir saat içerisinde, en fazla, bu Meclis yayını kesilecek. Defalarca söyledik. Burada nasıl bir şey oluyor da? Bizim aklımız ermiyor yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin o gücü, o iradesi yok mu; gerçekten ben anlamıyorum. Burası başlıyor, bir kör dövüşü içerisinde, kayıkçı kavgası içerisinde "Efendim, o onu dedi, bu bunu dedi." Geçen gün, Meclis tarihinde bir ilk yaşandı, yirmiye yakın söz verdi Sayın Meclis Başkan Vekili. O arada saat yediyi geçti ve görüşmeler sonraya kaldı. Yani bu nasıl bir anlayıştır anlamıyorum. Böyle, bir baskı içerisinde, muhalefetin sesini kısarak nasıl bir ileri demokrasi uygulaması gerçekleştiriyorsunuz, ben bunu anlamakta zorlanıyorum.
Değerli arkadaşlar, daha önce söylemiştim: Biz, İbrahim Şahin'e ve TRT'ye muhtaç değiliz Sayın Bakanım. Eski Meclis Başkanı olarak, iptal edin o protokolü. Size daha önce önerdim, açın bir yayın ihalesi, bakın bütün televizyonlar katılır maç yayınları gibi. Gelsin burada yayınlasınlar, ne var, niye gocunuyorsunuz? Yani varsa bir şey, milletvekillerinin söylediğinin yayınlanmasından, millete sesini duyurmasından? Zaten diğer bütün birimleri baskılamışsınız. Özel televizyonların bile çoğu yandaş olmuş, diğerleri bastırılıyor ama buradaki yayının verilmesinden niye gocunuyorsunuz, ben onu hâlâ anlayabilmiş değilim.
Burada, efendim, diyoruz ki: "Ya, bu Sayın Genel Müdürümüz, yanlı yayın yapılıyor, buna müsaade ediyor, siz Sayın Bakan olarak buna niye müdahale etmiyorsunuz?" "Efendim, ben oraya karışamam." diyor. Ama şimdi bir haber okudum Sayın Bakan, ilgimi çekti. Böyle bir, Gümüşhane'yi ziyareti sırasında Sayın Bakan -doğruysa, yanlışsa; herhangi bir şey bulamadım ama bize açıklarsa memnun olurum- etrafına bakmış, TRT muhabirini görememiş, espriyle karışık demiş ki: "TRT de Milli Gazete'ye benzedi, onlar da hep geç gelirdi." E, şimdi, sizin her gittiğiniz yere TRT, muhabir göndermek zorunda değil ki siz oradasınız diye. Demek ki o anda ya işi çıkmıştır, ya yetişememiştir. Eğer size bağlıysa, o zaman Sayın Genel Müdürle ilgili de gereğini yapmanız gerekir. Her yere geliyorsa, talimatlı geliyorsa bu kapsamda ilgili birimlere talimat vermek gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, TRT Genel Müdürümüz değiştikten sonra, Sayın İbrahim Şahin döneminde dışarıya yaptırılan filmler, bu "kurum dışı" tabir edilen yapımlar bir anda artmış. Arkadaşlarımız defalarca soru sormuşlar "Efendim, bunlara ne kadar gider yapıldı?" diye ve verilen cevapların yüzde 90'ında diyor ki: "Bizim web sitemizde faaliyet raporlarımız var, bütün giderler orada yazıyor." Dışarıya yaptırılan yayınlar değerli arkadaşlar -burada bir tablo yaptırdım, bunların hepsi soru önergelerinden kısmen ve raporlardan derlediğimiz şeyler- 2002 yılına, 2003 yılına gelmiş 200, 200, 200 küsur dakika devam ederken -2006-2007'de hatta 174-156 bin- bir anda bakıyoruz 2008 415, 2009 1 milyon 355, 2010 2 milyon 235, 2011 2 milyon 774 bin! Bir anda, Sayın İbrahim Şahin gelince 10 misline yakın dışarıya yaptırılan yayınlarda artış olmuş, yayınlama dakikasında. Bu ne demek? Tabii, parasının tamamını bize söylemiyor. Şimdi, size ne kadar çok yapımın dışarıya yaptırıldığını söylüyorum dakika olarak: 10 mislinden fazla artmış. Kendisinden hemen önce devraldığı arkadaşına göre bile ciddi bir artış var.
Peki, şimdi, le ilgili arkadaşlarımız defalarca soru sormuşlar. Burada iki üç klasör dolusu var, getiremedim, özetleyerek aldım bunları Sayın Bakanım. Bakıyorum 2008'e -aynen onun dediği gibi ben de faaliyet raporlarını çıkardım arkadaşlar TRT'nin web sitesinden- bir tane tablo var, 2004'ten 2008'e kadar mukayeseli gelmiş. Dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetler o sene 227 binmiş. Ondan sonra kesilmiş, başka o tablo bir daha yok 2008'den sonra, önceki yıllar var. Ama dakikalarının ne kadar arttığını ben size söyledim, 10 misli arttığını söyledim.
Şimdi, arkadaşlarımızın soru önergelerine cevap vermiş arkadaşımız, Sayın Bakan da göndermiş bize, diyor ki: "Bizim web sitemizde var." Bakın, raporun sadece bu "Finansal Faaliyetler" kısmını aldım. Sekiz on sayfa, gelirlerin açıklaması var. "Giderler", küçücük bir paragraf, şurası bakın, dört satır; "giderler" dört satır.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Gelir artmış? Gelir artmış; ondan.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Hayır, ayrıntısını söylüyorum. On sayfa gelir analizi, reklam gelirleri, bandrol gelirleri; "TRT" gider, üç satır. Okuyayım bir tanesini: "Kurumumuz ana gider kalemleri personel giderleri, ilk madde ve malzeme giderleri, amortisman ve tüketim payları, dışarıdan sağlanan hizmetler ve diğer giderler." Bu kadar, ondan sonra yok.
Yani "gelir-gider farkı" demiş. Şimdi daha komedi söyleyeceğim size, yani ne kadar özenle bu işin yapıldığını algılamamız açısından! Arkadaşlar bakarlarsa, gider rakamları var, 2010 yılı ve 2009 yılının gider rakamlarını size söylüyorum. Öyle bir kopyalama yapıyorlar ki yani ne kadar özenle hazırlandığını göstermek açısından, elimde duruyor, hemen takdim edeceğim Sayın Bakana da. "Gelir-gider farkı: 2009 yılı?" Okuyorum, iki satır: "2009 yılında toplam 930 milyon TL gelire karşılık 883 milyon TL gider gerçekleşmiştir; 46 milyon TL gelir fazlası." Dönüyorum, 2010'u okuyorum, dikkatle dinleyin: "2010 yılında toplam 930 milyon TL gelire karşılık 883 milyon TL gider gerçekleşmiştir." Yani bu kadar da "copy-paste" olur mu arkadaşlar? Web sitesinden, şu anda hepiniz, o sayfalara girin, görebilirsiniz, "2009-2010 gelir-gider farkı" satırını okuyorum. Ya, bu kadar basmakalıp? Gizlemek için yapıyorsun, bari hiç olmazsa? E, başını okuyayım. Neymiş? 2010'a bakın, gider ne kadarmış? Hemen arkasında, bakın, burada da "930" ve "883" diyor; 1'inci sayfa: 2010 yılı sonu gerçekleşen: 1 milyon, pardon -rakamlar da artık çok büyüdüğü için- 1 milyar 266 milyon gelir; gider 961 milyonmuş. Yani şu 1'inci sayfadakini arka sayfaya kopyalayıp yapıştıramıyorsunuz, saklıyorsunuz giderleri; sonra da gelip bize diyorsunuz ki: "Bizim web sitemizde var." İşte web sitende olan! Web sitende olan burada, fotokopilerini hepinize dağıtırım. Şu anda kaldıramamıştır daha -bundan sonra kaldırır ama- girin o aldığımız iPad'lere, hepiniz bakın. Dolayısıyla, arkadaşlarımızın sorularına cevap vermekten imtina edip üç satırla giderleri dört yıldır koyan -2008'den bu yana- Sayın Genel Müdürün yapmış olduğu yatırımlara verdiği cevaplardan birkaç örnek şimdi size vereceğim.
Dış yapımlar: Efendim, soruyor arkadaşlarımız, diyorlar ki: "İşte, filanca MYK üyesi?" -isim vermeden söylüyorum-"?Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilisinin şirketine şu programlar için ne kadar verdiniz?" Cevap: "Efendim, bölüm başına 8.500" "Kaç bölüm?" Yok, bir tanesinde diyor ki: "200 bölüm henüz yapıldı." Öbür taraftan bakıyoruz 551 bölüm. Çarpıyorum, soru önergesinin cevabında bu yok, ben çarpıyorum. O böyle geçiştiriyor, arada bölüm sayısı veriyor veya bölüm başına maliyet veriyor, birisinde başka bir analiz veriyor, öbürüne bakıyor. Herkesinkini toplayınca çarpıklıklar ortaya çıkıyor çünkü herkes soru sormuş, cevaplar farklı farklı. Çarpıyorum 8.500'ü 551 bölümle, 4 milyon 683 bin yani partili bir kişinin şirketine aktarılan? Söyle peki ne olacak? Yani "Yaptı, bu işi yapıyor, şu kadar para verdim." de eğer çekineceğin bir şey yoksa. Bundan daha doğal ne olabilir? Sormuşlar diğer şeyleri, yine aynısını söylemiş. Diyor ki: "Bölüm sayısı 759, bölüm sayısı şu." Bulduk, hepsini topladık, 6 milyon küsur birinde var, 7 milyon, 4 milyon birisi yapıyor topladığınız zaman. Sanki bölümün miktarını söyleyince 3 bin, 5 bin, "Çok bir şey değilmiş." diye geçiyor arkadaşlar ama çarptığımız zaman bunların hepsi, demin saklamış olduğu o giderler? Nereye gidecek bu, personel giderinden sonra? Dış yapımlara gidiyor. Peki, şimdi yine aynı şey var TRT 6'yla ilgili, TRT Şeş'le ilgili. Az önce kalitesiyle ilgili eleştiri geldi ama tercüme ve dublaj yayınları var. Bakıyoruz, bazısında saati 5.250, birkaç bölüm sonra 3.250'ye düşüyor. Yani ne oldu peki? Yarı yarıya, neredeyse üçte 2'ye, üçte 1 bir fark var. Bölümün başında böyle başlıyor, sonrasına bakıyoruz, bir çarpıyoruz? O faturalar ekimizde, hepsi var, zamanımızı almasın diye, söylüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, öbür tarafta reklam gelirleriyle ilgili soru soruluyor, yine cevap yok. Bir de bakıyoruz, 60 milyon diye anlaşmış minimum, o sene. "Efendim, mücbir sebep var. Biz bunu 20 milyon düşürdük, 40 olsun." dedik. Ya, nasıl düşürüyorsun? Ya yaptığın anlaşmada bir sıkıntı var ya da sonra, nasıl 20 milyon TL birine bağışlamada buluyorsun? Alırken onun şartları belli değil miydi? Nasıl yapıyorsunuz? Bizim buna aklımız ermiyor Sayın Bakan. Siz 60 milyona anlaşıyorsunuz, sonra 40'a düşürüyorsunuz. Buradan da tekrar bir daha geliyor.
Birçok örnek var. İşte, rating yolsuzluğuyla ilgili çıktı, "Şirket değiştirdik." dedi, sonra neyse ki, Allah'tan mahkemeye düştü, kendileri "Biz de dolandırıldık." diye itiraf ettiler, rücu ettiler şu anda. O da başka bir konu.
Beri taraftan, bakıyoruz değerli arkadaşlar, ciddi anlamda kadrolaşma çalışması var. Arkadaşlarımız az önce söylediler, ayrıntıya girmeyeceğim ama şimdi, önemli olan ne? Bir kapı açılmış, bakanlıkların, kurumların, valiliklerin özel kalem müdürlüğüne? Nereden geldiği ayrı bir tartışma, oraya girmiyorum, şu kurumdan gelmiş, bu kurumdan ama üç ay, iki ay, beş ay özel kalem müdürü, bir de bakıyoruz, TRT'de, bilmem nerede uzman veya yayıncı, ışıkçı, genel müdür yardımcısı falan filan. Burada 10'dan fazla örnek var. Size onları da takdim edebilirim, isim söylemiyorum mağduriyet olmasın diye ama özel kalem müdürlüğünden tak? Değerli arkadaşlar, madem "personel rejimi" diyorsunuz, bunları istisnai olmaktan o zaman kaldırın veya böyle, üç ayda bir, gelip hemen, nasıl oluyorsa oranın özel kalem müdürlüğünden bir anda TRT? Niye? Maaşı yüksekmiş. Hemen oraya geçiyorlar. Ya bunları sözleşmeli yapalım ya başka bir statü yapalım ya geldiği zaman Bakanla beraber gelsin, Bakanla beraber gitsin, başka bir yere geçemesin mademki özel kalem, mademki basın müşavirliğidir. Burada çok fazla örnek var, ayrıntısına girmek istemiyorum, isim sayarak rencide etmek istemiyorum ama bir vakıa, dökümleri de var.
Diğer bir şey: Sayın Başkan, burada defalarca tartışıldı. Aldığı insanlara bakıyoruz, ciddi anlamda bir hemşehricilik var. Tamamına bakıyorum, "Amasya", "Amasya Akyazı" yazıyor. Şimdi, Sayın Genel Müdürün de böyle psikolojik harekât merakı var biliyorsunuz. Reşadiye olayları olunca hemen -TRT'nin böyle bir şeyi vardı- haberlerde geçiyor arkadaşlar, diyor ki: "Efendim, şu da Reşadiyeli, bu da Reşadiyeli, Ergenekoncular da Reşadiyeli." Şimdi bizim de "Bu da Amasyalı, o da Amasyalı; sen bunları hemşehri diye mi alıyorsun?" mu dememiz lazım? Ha, içerisinde? Nitelikleri nedir bilmiyorum, Sayın Bakan bize açıklarsa? Hakikaten, orada, aktar döndür sınavlar, birtakım çalışmalar var ama ciddi anlamda, TRT bu süreçte psikolojik operasyon merkezi hâline gelmiş, erkenden haber vermeye başlamış. Bir bakıyoruz, daha olay olmadan, yok işte "Balyoz sanıklarına şurada tutuklama, yok efendim bombalı kamyon geldi." bir de bakıyoruz, "Vallahi bunların üstündeki seri numaraları silinmiş." falan diye herkesten önce açıklamalar yapıyor, böyle bir psikolojik operasyon merakı geldi. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, burada? Hatta ve hatta, bu Tuncay Güney denen muhbiri çıkarınca o arada sormuşlar "Öcalan'ın kaseti bile çekmecemde, zamanı geldiğinde yayınlayacağım." diyor.
Sayın Bakan, bunlar çok hoş şeyler değil. Galiba Sayın Şahin başka bir yere bürokrat olmak istiyordu, olamayınca herhâlde burada diyorum biraz "istihbaratçılık" oynuyor gibi. Bu olmayan şeyleri, hem de sonrasında savunmak çok doğru değil, özellikle bu tip şeylerden kaçınmak gerekiyor. Ama gördüm ki şimdi siz de önceki gün, sanki önceden haber verir gibi "Efendim ben umutla bekliyorum, bu açlık grevleri sona erecek, bilgim yok ama gidişattan ve temaslardan bunu anlıyorum:" diyorsunuz. Şimdi, İbrahim Şahin'in yerine siz mi soyunuyorsunuz, anlayamadım. TRT'den önce Sayın Arınç artık bunları bize haber vermeye başladı. İnşallah, bu defa da bu işler sona erdi diye sevinçten ağlamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) - TRT'yi yansız yayın yapmaya davet ediyorum. Sorumlusu olarak da Sayın Arınç hakkında verdiğimiz gensoru önergesine desteklerinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günal.