GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:9
Tarih:24.07.2018

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasa teklifiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye geçici 35'inci madde eklenmektedir. Yapılmak istenen düzenlemeye göre devlette çalışan tüm kamu görevlilerinin görev unvanlarına bakılmaksızın üç yıl süreyle yargı kararı olmaksızın mesleklerinden çıkarılmalarına karar verilmesi düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyle özellikle yargı kurumunun anayasal güvencesi yok edilmektedir, yargının üç yıl süreyle bağımsız hareket etme kabiliyeti elinden alınmaktadır. Yapılan düzenleme, Anayasa'nın 138, 139 ve 140'ıncı maddelerine açıkça aykırıdır.

Ülkede kuvvetler ayrılığı ilkesi olduğu söylenmektedir. Kuvvetler ayrılığı ilkesine göre, diğer erkler gibi yargı da bağımsızdır. Yargı kurumuyla ilgili yapılacak iş ve işlemler, zaten Anayasa ve ilgili yasalarda düzenlenmiştir. Yargı, bu hükümler ışığında kendi iç dinamikleriyle, kendi organları aracılığıyla, en önemlisi, yargısal kararlarla gerekli tedbirleri alma yeteneğine de sahiptir.

Bugüne kadar bir türlü siyasi ayağına ulaşılamayan, verdiğimiz önergenin reddedilmesiyle de bir türlü ulaşılamayacağı artık iyice anlaşılan FETÖ'nün üyesi olduğu gerekçesiyle ihraç edilen hâkim, savcı sayısı diğer kurumlara göre oransal olarak çok daha yukarılardadır. 15 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla 11 bin civarında hâkim vardır. Hemen akabinde başlatılan FETÖ soruşturmalarıyla, iltisakı sebebiyle 4.500-5.000 civarında hâkim ve savcı, mesleklerinden ihraç edilmiştir. Bu oran -biraz önce bir hatibin söylediği- Dışişlerinde yüzde 25'ken, yargı mensuplarında yüzde 45'e ulaşmıştır.

Madde, tüm kurumlar açısından yargı erkini tamamen ortadan kaldırmaktadır. Askerî hâkimlerin askerî rütbeleri mahkeme kararı alınmaksızın ellerinden alınmaktadır. Düzenlemenin tamamı, Anayasa'ya, uluslararası anlaşmalara ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile anayasa kararlarına aykırı olduğu gibi ayrıca, iltisaklı olan eş ve çocuklarının pasaportlarına, ehliyetlerine ve diğer eşyalarına el koyma, dinleme gibi tedbirlerle haksız ve hukuksuz hâli ortaya apaçık, iyice çıkmaktadır.

Ceza hukukunun en önemli ilkelerinden birisi cezaların şahsiliği ilkesidir. İlk çağlardan beri cezaların şahsiliği ilkesi uygulanarak bugünlere gelinmiştir. Anayasa'nın 38'inci maddesiyle ve Türk Ceza Kanunu'nun 20'nci maddesiyle düzenlenen suç ve cezanın şahsiliği ilkesini ortadan kaldırmaktadır.

Pozitif hukukta birçok düzenleme olduğu gibi Kur'an'ın birçok ayetinde de bu konuda hüküm vardır. Örneğin, En'âm suresinin 164'üncü ayeti mealen "Suç işleyen cezasını kendisi çeker. Ceza başkasına yüklenemez." demektedir. Yine, Nisa suresinin 112'nci ayeti, Yunus suresinin 41'inci ayeti, İsra suresinin 15'inci ayeti, Fatır suresinin 18'inci ayeti, Zümer suresinin 7'nci ayeti, Şûrâ suresinin 15'inci ayeti ve Necm suresinin 38'inci ayetlerinde de benzer hükümler vardır.

Gelin, hep birlikte, varsa başkasının suçundan dolayı masumları cezalandıracak bu maddeyi tasarıdan çıkaralım. Bu konuda tüm Genel Kurulun desteklerini bekliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.