| Konu: | MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ GRUBU ADINA GRUP BAŞKANVEKİLLERİ İZMİR MİLLETVEKİLİ OKTAY VURAL VE MERSİN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR?IN; TRT VE ANADOLU AJANSI?NIN YAYINLARINDA TARAFSIZLIĞI SAĞLAYAMADIĞI, ÜSTLENDİĞİ GÖREVİN SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMEDİĞİ VE KAMU KAYNAKLARINI PARTİLİLERE AKTARDIĞI İDDİASIYLA BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN ÖN GÖRÜŞMESİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 20.11.2012 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.
Hakkımda verilen gensoru önergesi, bildiğiniz gibi, Türkiye Radyo Televizyon Kurumuyla Anadolu Ajansında taraflı yayın yapıldığı, habercilik anlayışının ve uygulamasının tarafsız olması gerektiği, bir kısım kişilere menfaat ve siyasi manipülasyon amacıyla kullanılması, TRT 3'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi yayınlarını verdiği saatlerin kısıtlanması ve buna bağlı bazı cümleler. Bu konu arkadaşlarım tarafından da tekrar edildiği için, zamanı ekonomik kullanmak açısından çok fazla konuya girmeyeceğim.
Ama burada bir yanlışlık var, TRT ve Anadolu Ajansını yan yana getirmek hukuken mümkün değil. Arkadaşlarımız ya bundan habersiz ya da Anadolu Ajansını da TRT'ye eklemlemek suretiyle iki kurum hakkında da bühtanda bulunuyorlar. Bir defa, TRT, diyelim ki kamu iktisadi teşebbüsüdür, KİT Komisyonunda her yıl hesap verir, aynı zamanda kendi kanununa göre de özerk ve tarafsız bir kamu yayıncılığı yapan kuruluştur. Oysa Anadolu Ajansı, Büyük Atatürk tarafından 1920 yılında kurulmuş yani doksan iki yıllık bir kurumdur ama hukuki statüsü anonim şirkettir. Anonim şirket hisseleri içerisinde kısmen hazineye ait hisseler de vardır ama çoğunlukta değildir. Dolayısıyla bir şirketle bir kamu iktisadi teşebbüsünü yan yana getirmek yanlış olduğu kadar, aynı zamanda, TRT ve Anadolu Ajansı farklı işlevler görüyor. TRT kamu yayıncılığı yapıyor veya televizyon yayıncılığı yapıyor, radyo yayıncılığı yapıyor ama Anadolu Ajansı yayıncılık yapmıyor, haber üretiyor ve ürettiği haberleri yayıncı kuruluşlara tevzi ediyor. Keşke birbirinden ayrılabilseydi ama bir yanlışlık var. Yani, genel olarak her iki kuruma ait de birkaç söz söylemek istiyorum.
Öncelikle, hem gruplar adına konuşan arkadaşlarımıza hem de öncelikle önerge sahibi olarak konuşan arkadaşımıza teşekkür ediyorum. Elbette gensoru bir denetim mekanizmasıdır, sulandırılmaması gerekir, ciddiyetini koruması gerekir, yerinde ve zamanında mutlaka verilmesi faydalı olur. Aynı zamanda, yüzlerce soruya muhatap olmuş bir Başbakan Yardımcısı için elbette gensoru önergesi de verilebilir ama bunun ciddiyetini, içerideki iddiaların tutarlılığını biraz sonra hep beraber göreceğiz.
Öncelikle, Sayın İnce'nin konuşması tamamen şahsiyet yapmaktır ve İç Tüzük'ümüz gereğince de şahsiyet yapmak doğru değildir. Bu kadar nezaketle ifade edeyim, sözlerimin sonunda ayrıca kendisine iki cümlelik hitabım olacak. Ama diğer arkadaşlarımızın, bazen rakamlar vererek, bazen de soyut ifadelerle her iki kurumu ve ondan sorumlu olan bir bakanı suçlamalarını ben tabii buluyorum.
Ne kadar doğrudur ve gerçektir bunlar? Müsaade ederseniz onları açıklamak istiyorum. Tabii, geçen gensorudan iyice dersimi aldım. Dolayısıyla gensoruda konu edilen hususlara öncelikle temas edeyim, ondan sonra cevapları -inşallah zaman kalır- hep beraber veririz.
Değerli arkadaşlar, TRT yeni bir kurum değil, 60'lı yıllardan geliyor, siyah beyaz televizyonlardan onu hatırlıyoruz, radyoları var ama şimdi TRT'nin geldiği farklı noktayı hepimiz görüyoruz. Tarafsız, kamu tüzel kişiliğine sahip bir yayın kuruluşu. Kanun böyle diyor, Anayasa böyle diyor, arkadaşlarımız haklı bu konuda. Doğru, tarafsız ve yorumsuz habercilik anlayışıyla, çağdaş habercilik teknik ve metotlarına bağlı kalarak kamuoyunu bilgilendiren konularda gerekli, yeterli, doyurucu yayınlar yapmakla yükümlü. 2954 sayılı TRT Kanunu'nun 20'nci maddesi uyarınca, hükûmetin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerin açıklama ve faaliyetlerine haber değeri ve niteliği taşıması şartıyla TRT'de haber ve yer verilmektedir.
Arkadaşlarımızın eleştirilerini bir açıklama yapmak suretiyle belli bir yere oturtayım. Şüphesiz, bir siyasi parti haberi olarak MHP'ye, Cumhuriyet Halk Partisine, Adalet ve Kalkınma Partisine ve diğer, Barış ve Demokrasi Partisine tanınan sürelerden bahsedebiliriz ancak hükûmet faaliyetlerine de kanun ve Anayasa gereğince de ayrıca yer verilmesi gerekir. İkisini birbirinden ayırmakta fayda var, hatta gereklilik var.
Türkiye'de tek kamu hizmeti yayın kurumu olan TRT, kamu hizmeti yayıncılığının üç temel işlevini yerine getirmeye çalışıyor. Bunlar BBC'nin kurucusu olan şahsın ortaya attığı ilkelerdir ve genelde kamu yayıncısı olan kuruluşlar buna uymak mecburiyetindedir. Bunlardan birincisi eğlendirici fonksiyonu; bilgilendirici fonksiyonu, eğitici fonksiyonu. Yani haberlerin, yayınların? Kamu yayıncılığı yapan kurumlarda -özel televizyonlardan bahsetmiyorum, onların gerekli ilkeleri Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun yayın ilkelerinde vardır ama- kamu yayıncısı olarak kamudan destek alan bir televizyonun mutlaka üç fonksiyonu yerine getirmesi lazım: Eğitici olacak, bilgilendirici olacak ve eğlendirici olacak.
Değerli arkadaşlar, 1 Mayıs 1964'te yürürlüğe giren 359 sayılı Yasa'yla TRT kuruldu, 1968 Ocak ayında da ilk defa televizyon yayınına başladı. Artık, bugün geldiğimiz noktayı biraz sonra rakamsal olarak açıklayacağım. Bugün TRT'nin 15 televizyon kanalı var, 15 televizyon kanalıyla dünyanın üçte 2'sine yayın ağını oluşturabiliyor.
Çok tartışıldı -arkadaşlarımız rakamlar da veriyorlar- "TRT Haber'de yer alan haber ve canlı yayınlarda niçin adaletli veya eşitlikçi değil?" şeklinde. Saatler, rakamlar, saniyeler açıklanıyor. Onun bir tek sebebi var, bizim bu haber ve canlı yayınlarda ölçümüz eşitlik değildir, adalettir. Eşitlik olsaydı, Barış ve Demokrasi Partisiyle Adalet ve Kalkınma Partisini, CHP'yle MHP'yi veya Parlamento dışından herhangi bir partinin haber alma sürelerini eşitlemek gerekirdi. Dolayısıyla biz adalete güveniyor veya adaleti esas alıyor, yayınlarımızdaki haber ölçüsünü bunun üzerine kuruyoruz çünkü eşitlik hiçbir zaman adalet değil. Burada da ölçümüz, üç tane kıstasımız var. Yani bize göre haber nedir, niçin verilmelidir, orada birinci ölçümüz, faaliyetlerin haber değeri taşıması. Subjektif bulabilirsiniz ama yayıncılar içerisinde bir haberin ve haber değeri taşıdığının, taşımadığının her hâlde bilindiğini söylemek istiyorum. Yani önce bu siyasi faaliyetlerin bir haber değeri taşıması lazım televizyonumuz açısından, yoksa kamuoyunun bunu farklı değerlendirmesi mümkündür. Siz sadece Parlamentoda konuşmuyorsunuz ki, miting de yapıyorsunuz, siyasi parti toplantıları yapıyorsunuz, halkla ilişkiler içerisinde bazı temaslarda bulunuyorsunuz. Bunların elbette kendisine göre bir değeri var ve halkı etkileme gücü var ama biz televizyonda haber yaparken, bu faaliyetler haber değeri taşıyor mu veya ne kadar taşıyor, buna bakıyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi partilere öncelik veriyoruz ve o partilerin aldığı oy oranını dikkate alarak, üç kıstasa göre de bunu yapıyoruz. Sağ olsun, Yılmaz Tunç arkadaşımız benim söylemem gereken çok şeyi söyledi ve bana yardımcı oldu. Mesela, son verdiği örnek çok güzeldir. Milliyetçi Hareket Partisinin 4 Kasımda yaptığı Genel Kurulunda, beş saat, canlı yayınlar dâhil, bu kongre değerlendirilmiştir. Geçmiş dönemlere baktım. Hatta, bunlardan birisi şimdi MHP Milletvekili olan Sayın Toskay'ın dönemidir. O tarihlerde sadece yedi dakikalık bir haber öngörülmüştü, bugün beş saatlik bir haberi biz güncel ve haber değeri taşıyan bir faaliyet olarak görüyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - 2009'da da vardı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ancak şu bir gerçektir: TRT her zaman eleştirilmiştir. Rahmetli İsmail Cem'in "TRT'de 500 Gün" isimli kitabına bakarsanız, kendi dönemine ait anekdotlar da vardır. "Bana şunlar, şunlar, şunlar geliyordu, güncel olaylardan konuşmadan TRT'den bahsediyorlardı." Rahmetli Osman Bölükbaşı'nı da hatırlarsınız veya yaşı müsait olanlar hatırlar, hep "TRT, TRT, TRT" dedikçe adı da "TRT Osman" gibi -başka bir şeydi ama onu söylemek istemiyorum- öyle bir isimle anılır olmuştu. Bunda haksızlık veyahut da gerçekle ilişkisi olmamak gibi bir bağlantı kurmuyorum ama TRT'nin âdeta bir kaderidir bu. Muhalefettekiler onu iktidarın borazanı olmakla suçlar, kendileri iktidara gelir, iktidardakiler muhalefete düşer, onlar da TRT'yi yanlı yayın yapmakla suçlarlar. Bu ikili tahterevalli her dönemde olmuştur.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Siz yaptınız mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - O yüzden burada fazlasıyla duyuyoruz: "İktidarın borazanıdır." Eh, gün gelir siz de başka bir yerde olursunuz, biz de bu sefer herhâlde "TRT taraflı yayın yapıyor." deriz. Böyle gelmiş böyle gidecekse, bunu sadece bizim üstümüze yıkmanın adaletle ve insafla çok fazla ölçüsü yok çünkü tarttığınız zaman?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Yani kabul ediyor musunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - ?bunu eşit ve dengeye getirmek mümkün değil. Başka konularda eşitlik ve dengeye getirmek elbette mümkün olabilir ama iktidarda olan bir parti, Parlamentonun üçte 2 sayısına sahip, grup başkan vekilleri var, genel başkanı var, bakanları var, her yaptıkları faaliyet eğer haber değeri taşıyor ve haber olarak giriyorsa "Niye onları veriyorsunuz canım?" denmez. Her partinin grup başkan vekili var, basın toplantısı yapıyor ve her akşam haberlerde onları biz görüyor ve izliyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hangi kanalda?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Hatta bazı günlerde, diyelim ki iktidar kanadından herhangi bir konuşma veya toplantı yapılmamıştır, aksine, o gün muhalefet partilerinden herhangi birisi genel başkanıyla ve diğer temsilcileriyle farklı toplantılara katılmıştır, o gün o muhalefet partisinin sözleri ve faaliyetleri daha çok yer tutabiliyor.
Değerli arkadaşlarım, şuraya getirdiğim dosyalar, bugüne kadar TRT ve Anadolu Ajansıyla ilgili olarak bana sorulan sorular ve bu sorulara verilen cevaplardır. Bütün arkadaşlarımızın malumudur ki her soruya cevap verilmiştir. Benim âdetim böyledir; soruyu önemserim, cevabını da veririm. Sadece son zamanlarda gelmiş ve henüz kurumlardan cevabı alınamamış soru önergeleri var, onları da en kısa zamanda arkadaşlarımıza takdim edeceğim. Bundan dolayı hiç kimse bundan "Benim soruma cevap verilmedi." anlamını çıkarmasın. Biz bu faaliyetleri her zaman önemsiyor ve arkadaşlarımızın -olabilir ki- yanlışlarımıza karşı verdikleri önergelere cevap veriyoruz.
Sadece bir iki tanesini şöyle söyleyeyim: Mesela, Sayın Hasip Kaplan TRT 6 kanalımızla ilgili olarak veya Kürtçe alfabedeki bazı harflerin niçin kullanılmadığına yönelik bir eleştiri yapmıştı. Geçen dönem Mersin Milletvekili Behiç Çelik arkadaşımız bunu sormuşlar, biz de Sayın Behiç Çelik'e bunun cevabını vermişiz. Şöyle diyoruz: "TRT 6 kanalı yayınları Kurumumuz genel yayın ilkelerine, 2954 sayılı TRT Kanunu ve mevzuat hükümlerine uygun yürütülmektedir. 2954 sayılı Kanun'un 21'inci maddesinde yer alan `Kurum tarafından Türkçe dışında farklı dil ve lehçelerde yayın yapılabilir.' hükmü çerçevesinde, Türkçe alfabede karşılığı bulunmayan seslere karşılık gelen bazı harfler yayınlarda zorunlu olarak kullanılmaktadır." Yani MHP'li bir milletvekili arkadaşımızın sorusu aslında Hasip Kaplan Bey'in öğrenmek istediği konudur.
"Esad mıdır, Esed midir?" tartışmasına, Sayın İnce'nin soru önergesine de Türk Dil Kurumunu kaynak yaparak şöyle bir cevap vermişiz: "Esed ismi aslan, Esad ismi ise bahtiyar, en mutlu anlamlarında farklı manada iki ayrı isim olup `Esed' kelimesinin herhangi bir olumsuz veya aşağılayıcı anlamı yoktur. Medyada değişik şekillerde yazılan ve okunan bu kelime için Anadolu Ajansı tarafından Türk Dil Kurumuna başvurulmuş, Türk Dil Kurumunca da Arap ve Fars kökenli bazı kişi adları hem Türkler hem de Araplar ve Farslar tarafından kullanılmaktadır." deyip gidiyor. Kendi elinde var ama burada farklı bir şekilde söyledi. "Bu çerçevede Türk Dil Kurumunca Suriye Devlet Başkanının adının `Beşşar Esed' olarak kullanılması gerektiği anlaşıldığından TRT haber bültenlerinde yaklaşık üç yıldır Suriye Devlet Başkanının ismi "Beşşar Esed" olarak kullanılmaktadır." Bu hassasiyet niçin bu kadar büyütülüyor, onu da anlamış değilim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Mursi'yi de Türk Dil Kurumuna soracak mısınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bazı yayınlar sebebiyle? Yine Yılmaz Tunç arkadaşımız cevap verdi ama ben yargıdan da geçmiş bir iki kararı size okumak istiyorum: "Bomba yüklü araç haberine ilişkin yaşanan skandalın baş sorumlusu" şeklinde, gensoruda bir ifade var. Bu iddia gerçeği yansıtmıyor. Şöyle ki: Söz konusu haber nedeniyle Kurumumuz çalışanları hakkında soruşturmanın gizliliğini ihlal suçlamasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, hazırlanan iddianameyle kamu davası açılmış ancak yargılamayı yapan Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/11/2012 tarihinde, şu sayılı kararıyla beraat kararı verilmiştir.
Yine gensoruda "Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bunların ne alakası var?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - ?yayınlarının tarafsızlığını yitirdiği" vesaire? Burada da referandum sürecinde taraflı ve "Evet" yönünde yayın yapıldığı gerekçesiyle ana muhalefet partisi ve bir milletvekili tarafından suç duyurusu neticesinde Kurumumuzun 3 yöneticisi hakkında -filan filan isimler var- kamu davası açılmış, Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/6/2011 tarihli, şu, şu sayılı kararıyla beraat kararı verilmiştir.
Yine, Ergenekon iddiasıyla açılan dava kapsamında yapılan haberler nedeniyle bir Ergenekon davası sanığı tarafından Kurumumuz çalışanı filan kişi hakkında soruşturmanın gizliliğini ihlal ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlamasıyla yapılan suç duyurusu sonucu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şu tarih, şu kararla kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Yine bu dava kapsamında yapılan bir haber programı, Büyük Takip nedeniyle Ergenekon davası sanıklarından Haberal tarafından Kurumumuz Genel Müdürü İbrahim Şahin hakkında yapılan suç duyurusu sonucu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı şu sayılı kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.
Değerli arkadaşlarım, önemli saydığım bir iki konu -son beş dakikam kaldı- bir de şudur: Burada, "Kurum içerisinde yakınları işe almak" veya "Kendi yandaşlarını kayırmak" gibi bir iddia var. Değerli dostlar, bunu kesinlikle reddediyorum. Sayın Günal, Özel Kalemden alınıp da filan yerlerde çalıştırılanlara ait bana bir liste vereceğini söyledi ama herhâlde bu benim konum değil. Benim konum şu: Benim yanımda basın müşaviri olarak çalışan, radyo iletişim mezunu, Radikal ve diğer gazetelerde uzun yıllar çalışmış, en son Sermaye Piyasası Kurulunda Basın Müşaviri olan bir arkadaşı yanıma aldım. Sonra, TRT ile ilişkilerimizi devam ettirmek üzere Genel Müdür Müşavirliğine ataması yapıldı -bu da stratejik bilmem ne daire başkanlığı diye tutturmuşlar, hayır öyle bir şey değil- daha sonra da Kurumdan ayrıldı. Basın Danışmanımın TRT ile ilişkiler konusunda Genel Müdür Danışmanlığına atanmış olması eğer bu şekilde bir suç kabul ediliyorsa ben bunu kabul etmiyorum ve çok doğal görüyorum. Ama şunu söylüyorlarsa, yani siz yakınlarınızdan TRT'ye aldırdınız, kızınız, oğlunuz, damadınız, baldınız? Yedi sülalemi arasanız bulamazsınız, olabilirdi de ama yok. Dolayısıyla bana bühtanda bulunmayın. Ben bu konularda hassas bir insanım. Birinci, ikinci, üçüncü, yedinci göbek ötesine kadar TRT'de çalışan 1 kişi bile yok. Ama ben farklı bir şey yaptım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bütün bakanlarınkini toplayınca 20 kişi oluyor Sayın Bakan. Her bakan kendinden sorumlu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Siz benim şahsımı hedef alarak gensoru veriyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Her bakan kendinden sorumlu. Topladığınız zaman? Sizin kurumunuz. Listesi var burada.
BAŞKAN - Sayın Günal, lütfen?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Tamam tamam, ben size, meraklarınızı gidermek için, bu sataşmanızı da tahmin ederek şöyle bir liste çıkardım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sataşma değil, liste burada.
BAŞKAN - Sayın Günal, lütfen?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, eksik bilgi veriliyor, onu söylüyorum yani.
BAŞKAN - Anladım da, kesmeyin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Mademki MHP Grubu bana gensoru vermiştir ve beni kadrolaşmakla suçlamaktadır, acaba MHP Grubundan bazı arkadaşlarımızın eşleri, baldızları, çocukları bu Kurumda var mıdır? İlk elemede 10 tane çıktı. Ama ben bu isimleri burada?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hiçbir yere sokmayın bari o zaman MHP'lileri! Kamudan atın hepsini!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Heyecanlanmayın? Heyecan-lanmayın?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Atın kamudan hepsini o zaman! MHP'liler hiçbir yere girmesin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Sordunuz, cevap veriyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hı, atıverin bari hepsini!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Ohoo? Heyecanlanmayın, daha neler konuşuruz, siz yeter ki rahat olun.
Bir defa, bu isimleri vermek edebe aykırı. Neden? Çünkü bu insanlar masum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - İsim vermedik Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Onları bu işe aldıran sizsiniz. Dolayısıyla, Sayın Başkanımdan rica edeceğim, ben 4 tane çoğalttım, 4 grup başkan vekiline bu isimleri vereceğim. Siz de bana 10 tane Özel Kalemden bilmem nereye geçenleri verirsiniz.
Burada önerge sahiplerinin o ciğerpareleri de olduğu için bunu veriyorum veya sevgili eşleri olduğu için bunu veriyorum. En azından bunları göreceksiniz. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Sayın Başkan, izin verirseniz konuşmamın sonunda bunu arkadaşlarıma takdim edeceğim.
Değerli dostlar, ciddi olalım, cesur olalım ve namuslu olalım. Bu Kurum, eskiden çiftlik diye bilinen bir kurumdu.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, böyle bir şey olur mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Biz bu Kurumu, bugün, hamdolsun ki, 15 kanalla dünyaya hitap eden bir kurum hâline getirdik. 12 radyosu var, İnternet üzerinden 32 dilde yayın yapan radyoları var, dergileri var, dış satımları var. 2008'den bu yana Kurum, bugün muhteşem bir kurum hâline geldi.
"Dış yapım" diyorsunuz; biz, dış yapım, iç yapım, bakın, şu ölçülere riayet ediyoruz: TRT'de dört çeşit?
Sayın Başkan, sözümü uzatmayacak mısınız?
BAŞKAN - Yok, hiç kimseye yapmıyorum Sayın Arınç, kusura bakmayın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Eyvah, eyvah, eyvah?
Anadolu Ajansıyla ilgili olarak da Plan Bütçe Komisyonunda bir tablo verdim. Onun da örneklerini çıkardım, yine dört tane grup başkan vekiline vereceğim. Biz hiçbir yeri çiftlik olarak kullanmıyoruz; birilerinin çiftlik hâline getirdiği, şişmiş, irileşmiş, hantallaşmış kurumları, çok şükür, bugün Türkiye'nin yayıncılığında yüz akı olarak milletimizin huzuruna getiriyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gensoru önergesinde bahse konu edilen hiçbir şey doğru değildir.
Sayın İnce, iki şey söyleyecektim, dört saniyem kaldı. Bir: "Onun canı cehenneme, bunun canı cehenneme, şunun canı cehenneme" diyorsunuz, bir gün size de birisi "Senin de canın cehenneme!" diyebilir. Kaldı ki Çorum'da söyledi bunu birisi ama haşat ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - İkincisi: Siz sadece Esad'la, sadece Obama'yla uğraşmıyorsunuz, ağzınıza geliyor, "Tayyip Erdoğan'ın da canı cehenneme!" diyorsunuz. Yarın ağzınıza dolanır, partinizden birisi için veya mukaddes saydığınız bazı isimler için de "Canı cehenneme!" diyebilirsiniz. Dolayısıyla, kendinize gelin. Siz Azrail misiniz, herkesi cehenneme gönderiyorsunuz? Bu nasıl üslup, bu ne kadar yakışıksız bir ifade! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, bir iki cümlem kaldı ama umarım sataşma olur da cevap verme imkânım olur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arınç.