GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:10
Tarih:25.07.2018

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Parlamentomuzun kıymetli mensupları; efendim, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Mehmet Muş ve arkadaşının ve daha sonra da Hasan Turan'ın tekliflerini görüştük.

Hemen konuşmamın başında, Sayın Muş'un beyanına inanıyorum ben, bu teklifin kendisi tarafından hazırlandığına inanıyorum ama o zaman bir şey açıkta kalıyor, o da Sayın Hasan Turan'ın teklifinin Sayın Mehmet Muş tarafından yapıldığı durumu ortaya çıkıyor çünkü tamamen aynı bir madde ilavesiyle. Bunu niçin söylüyorum? Bunların hakikaten bu Mecliste, bu çatı altında, milletin umut bağladığı böyle bir yasama organında daha dikkatli davranılması ve olmaması yönünde...

Meclisimizin değerli mensupları, 2011 yılında Sayın Cemil Çiçek ve Sayın Mehmet Ali Şahin'in -kendileri hem Meclis Başkanlığı hem de Adalet Bakanlığı yapmış değerli parlamenterlerdir- katıldıkları bir sempozyuma ben de katıldım ve her ikisinin de ortak ifadesi şuydu: "Biz yasa yapmayı bilmiyoruz." Gerçekten de yasa yapma kalitemizin o zamandan bu tarafa hiç geliştiğini söyleyemem.

Daha yeni başlarken her şeyin bir ilki, bir başlangıcı olsun isterim: Mesela biraz önce konuşulan tren kazası. Eğer biz Pamukova'daki tren kazasının üzerine Parlamento olarak gitseydik inanın Çorlu'daki bu tren kazası olmazdı. Ben şahsen bugün Başkanlık yapan Değerli Parlamenterin ifadesinden bir tabii afet olarak anladım ve Afet Kanunu'na tabi olması gerektiğini düşündüm o zaman.

Şimdi, bizim Parlamento olarak bu yasa yapma kalitemizi artırmamız lazım. Bu, Parlamentonun kalitesidir. Bakın, yasa yapıyoruz ve yasa daha komisyona geldiği gün yirmi sekizden yirmi bire düşüyor, iki tane teklif -ki birbirinin aynı- birleştiriliyor ve yine aynı teklifi bulunanlar Parlamentoya geldiğinde ikinci bir değişiklik yapıyor. Bunlara vakit ayıralım; hepsi bu. Aklımızın yetmezliğinden değil, zamanımızın yetmezliğinden de değil, sadece kalitenin tesadüf olmadığı ve iyinin de kaliteden kaynaklandığını bilmemiz yeterli; bunu da hepimiz biliyoruz. Şimdi, biz esasen tarihî bir değişiklik yaptık, hükûmet sistemimizi değiştirdik. Türkiye bu iradeyi gösterdi. Ama bu torba yasa işi bitmeyecek mi bu dönemle beraber? Parlamentomuzun birinci ve dördüncü partisi özellikle bu konuda... Ki bugünkü Sayın Erdoğan'ın kabinesini biz ittifak kabinesi olarak görüyoruz, Sayın Erdoğan'ı da AK PARTİ ve MHP'nin çatı adayı olarak görüyoruz; kendilerini tebrik ederiz, başarılar dileriz, başarıları Türkiye'mizin ve ülkemizin başarılarıdır. Bunları bitirmeyecek miyiz? Nitelikli bir yasa yapma süreçlerine başlamayacak mıyız? Eğer buradaki kaliteyi sağlayamazsak Parlamento olarak ve parlamenter olarak bir kaliteden bahsetmemiz ve dışarıya bununla ilgili bir duruş belirlememiz mümkün olmaz.

İkinci konu yine benzer bir şey, dilimiz, kanunlardaki dil. Bakın, her ülkenin parlamento dili o ülkedeki örnek dildir. İnanın, kanun teklifindeki metinler anlamaktan ve izahtan vareste. Parlamentomuzun, Meclis Başkanlığımızın ve Meclisimizin çok ciddi imkânları var. Ben rica ediyorum, güzel Türkçemizi yansıtma konusunda Meclis yönetimimiz uygun bir düzenleme yapsın. Bu, dünyanın her yerindedir, İngiliz Parlamentosuna gittiğimizde, kanun dilini gördüğümüzde... Bu çok önemli bir mevzu. Bu da bizim Parlamentomuzun kalitesiyle ilgili bir konu.

Şimdi, bu teklifin 1'inci 2'nci maddeleri bedelli askerlikle ilgili. Biz İYİ PARTİ olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu maddelerin bazılarına "evet" dedik ama bazılarına "hayır" dedik. Ne siyah ne beyaz bir sürü renk var, doğrunun yanında bulunmak gerektiğine inanıyoruz. Fakat Türk Silahlı Kuvvetlerini ve askerlik anlayışımızı uzun süredir aşındıran bir sistemle geliyoruz 80'lerden beri ve anlamsızlaştırıyoruz, böyle millî bir duygumuzda aşınma yaratıyoruz. Ben beklerdim ki, bedelli askerlik son defa, ama askerlikle ilgili genel bir düzenleme içinde gelsin. Bu, aynı zamanda, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin itibarıyla da alakalıdır ve aynı zamanda bu, milletimizin de beklediği bir şeydir. Maalesef Millî Eğitim Bakanlığının sistemi gibi oldu, onun imtihanları gibi oldu. Bakanın bile haberi olmadan yapılan değişikliklere alışmış toplum bu konuda da benzer duygu içerisine girerse, biz, Silahlı Kuvvetlerimizi, zaten yıpranmış olan bu kurumu tamamen aşındırmış oluruz. Burada her birimize görev düşüyor. Niçin bir düzenlemeyle gelmiyoruz? Türk Silahlı Kuvvetleri... Niçin "Askerlik konusunda, evet, artık bizim böyle bir düzenlememiz var ve bu bedelli askerlik de son defa geliyor." demiyoruz? Nedir bunun önündeki engel? Bir de güçlendirdik Parlamentomuzu, 600 kişi. Bir 10 kişiyi koysak böyle bir düzenlemeyi yapar.

Bizim bununla ilgili önerilerimiz var:

Birinci önerimiz şudur: Yurt dışı yerleşiklere, yani yurt dışında oturma hakkı olan işçi ve işverenlere yirmi bir günlük eğitimi uzaktan alma imkânı verilmiş. Biz Sayın Muş'a o gün Komisyonda da söyledik. Bakın, Türkiye'nin, dünyanın her bir yerinde 15.600 tane yüksek lisans ve doktora yapan öğrencisi var; Avustralya'da var, Malezya'da var, Kanada'da var, Amerika'da var, İngiltere'de var, her yerinde, Rusya'da var. Niçin aynı imkân bunlara tanınmıyor? Bunların bir kısmı özel imkânlarla, bir kısmı burslarla orada eğitim yapıyorlar. Bunlar uzak yerden. Avustralya'dan bugün Türkiye'ye gelmenin maliyeti aşağı yukarı 3-4 bin dolar ve bunların askerlik zamanında gelmeleri de mümkün olmuyor. Ne bunun önündeki engel? Halbuki, Türkiye'de uzaktan eğitim Sayın Büyükerşen'le başlamış ve gerçekten çok iyi bir noktaya gelmiştir; birçok üniversitemiz bunu yapıyor. Bugün Sayın Muş'la tekrar görüştük -bizim bu konuda bir önerimiz var- dedik ki siz bunu öneri olarak getirin, biz önerimizi çekelim, destekleyelim. Lütfen bu dönemde böyle iş birlikleri yapalım. Yani muhalefetin hep dediği veya 1'inci partinin, bugün artık konuşmak... Bugün 1'inci ve 4'üncü partinin hep aynı, diğerlerinin hep ayrı olduğu bir Parlamento doğru değil. Bakın, çok net söylüyorum. Bunda bir aksilik varsa biz de "hayır" diyelim. 15.600 kişi... Getirin bu önergeyi, biz önergemizi çekelim ve destekleyelim. Bir iş birliği... Millet de desin ki Parlamentoda artık böyle takım tutar gibi parti değil, memleketin milletin hayrına işlerde milletvekillerimiz birleşebiliyorlar. Bu yapıyı, bu dili, artık bu davranışı gösterelim yoksa zaten gücü azalmış olan Parlamentomuz toplumun giderek uzağına düşer. Yani bu konuda bir düzenleme yapalım ve artık şu "Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir." türküsünün daha az okunmasını sağlayalım. Bu yapıyı kaldıralım çünkü artık bunu yapabilecek gücümüz söz konusudur.

Bir başka konu, arkadaşlarımız yine gündeme getireceklerdir; bedelsiz askerlik yapanların o dönemle ilgili çalışmalarına düşen sosyal güvenlik primlerinin kamu tarafından ödenmesi konusudur ve bununla ilgili önergelerimiz, değişiklik önerimiz gündeme gelecek, arkadaşlarımız da düşüncelerini dile getirecektir.

Değerli arkadaşlar, şimdi, önemli bir madde var, madde 15, Millî Piyangodaki ikramiye bedelini 59'dan 83'e çıkarıyor. Bakın, ben yine 1'inci ve 4'üncü partiye sesleniyorum: Bu bir kumarı teşvik kanunudur. Bununla ilgili hiçbir itirazınız olamaz. Sayın Muş bunu gündeme getirirken dedi ki: "Biz bu kanunu, yasa dışı bahsi önlemek ve buradan kazanılan paranın terör örgütlerine gitmesinin önüne geçmek için çıkarıyoruz." Bu kanun bu işe yaramaz. İktisatta -iktisatçı arkadaşlar bilir, değerli hocam da orada- 2'nci kalite malların fiyatlarını ucuzlatırsanız 1'inci kalite alanlar sizin bu 2'nci kaliteden almazlar, piyasaya giriş olur; yani, Çin arabasını ucuzlatırsanız kaliteli arabaya binenler Çin arabası almaz, yeniler Çin arabası alır. Yani, bu kanunla "pahalı kumar" dediğimiz bahisleri oynayanlar Spor Toto oynamaz ama oynamayanlar Spor Toto oynar ki bu Toto ve ganyan, biliniz ki, ocak söndüren kumardır, orta ve alt gelirlilerin iştigal ettiği bir kumardır, haftalıkla çalışanların oynadığı bir kumardır. Lütfen, AK PARTİ ve MHP'ye sesleniyorum özellikle, kendi misyonlarına da çok duyarlı olduğu için: Buna itiraz edelim. Bakın, terörün finansmanını engellemekle ilgili onlarca politika var ve yasa dışı bahsi engellemeyle ilgili de onlarca politika var ama bunların hiçbiri bu sizin teklifinizle örtüşmez. Bu, kumarı teşvik maddesinin bu kanun teklifinden çıkartılması hepimizin boynunun borcudur.

Bir başka konu: Özellikle dün Komisyonda sayın -"son müsteşar" diye adlandırdılar, sıfatını tam kendisi de bilmiyordu- bürokratımızın açıklamalarıyla gündeme gelen, özel sektörde başarılı hekimlerin kamuda çalıştırılması. Doğrusu, ne kendisi anlatabildi ne biz anlayabildik ne de teklifi verenin ben çok ciddi anladığını düşünüyorum; çok ciddi bir karmaşa var, bu nedenle de itiraz ettik. Bu hâlâ izah edilmesi gereken bir madde olarak duruyor. Önünüzde de var bu metinler. Bu konuda bana yardımcı olursanız sevinirim.

Bu kamu personeli, sağlık personeline verilen özlük hakları konusunda düşüncemiz şudur: Bu sağlık konusunu bir sağlık alanı veya sağlık sektörü olarak ele alalım. Eğer sağlık sektörü olarak ele alırsak buna eczacılar da girer, buna veterinerler de girer, hatta buna eğitim alanında sağlıkla ilgili eğitim veren kamu çalışanları da girer. Bu konuda başta olmak üzere, esasen kamu personeliyle ilgili ve bilhassa hekimlerle ilgili radikal ve kalıcı bir düzenleme yapma mecburiyeti var. Hekimlerle ilgili yapılan değişiklikler, ortalama her seneye bir değişiklik düşüyor; aynen tekrar ediyorum, Millî Eğitim Bakanlığının imtihan değiştirmesini geçti. Burada yine, sorunlara palyatif çözümler bularak ilerlemenin izini görüyoruz.

Bakın, Türkiye'de bu nedenle öyle bir vergi ve teşvik yasası var ki vergilerimiz ve teşviklerimiz o kadar istisnalara boğuldu ki artık teşvik sisteminin bir firmada nasıl uygulanacağını o firmanın mali müşaviri bilmiyor, meslek mensupları bilmiyor ve bu konuda özel uzmanlıklar geliştirildi, özel yazılımlar yerleştirildi. SGK'den ayrılanlar, hukuk mensupları bu mali müşavirlerin bu teşvik konusunu nasıl anlamaları gerektiği konusunda yeni bir profesyonel alan açıldı. İşte, burada çok sayıda mali müşavir ve bu hizmetlerden anlayan arkadaşımız var. Son on yıldır devletin her yerine sirayet eden yönetim boşluğu, bakın, tekrar burada devam ediyor. Bu alanın yapısal olarak düzenlenmesi gerçekten çok önemli olarak karşımızda durmaktadır. Bizim dünkü Plan ve Bütçe Komisyonunda da olduğu gibi, bu teklifin 1'inci, 2'nci, 4'üncü, ek 84 6'ncı maddeleri gibi bunları destekleme ama diğerlerine ret verme düşüncemiz var.

Kanal İstanbul; biz Kanal İstanbul'u burada tartışmazsak -nasıl geçeceği önemli değil- ne şekilde geçeceği de önemli değil, böyle bir projenin Parlamentoda tartışılmaması Parlamentoyu küçültür. O büyük proje kendi büyüklüğüne denk bir zaman dilimini bu Parlamentoda almak durumundadır yoksa bunu bir arkadaşımızın, diğer arkadaşımızın teklifinin 4 maddesini "copy paste" yapıp bu maddeye ekleyerek kitabına... Bunlar hüner değil, bunlar bizi bir yere de götürmez, götürmüyor da zaten. Sahicilikten çıkmak hiç kimseyi bir yere götürmüyor. Sahiciliği öldürdük mü adaleti öldürürüz; orada da Tanrı olmaz, Allah olmaz. Bu Kanal İstanbul Projesi'ni her hâl ve kârda bu milletin kaynaklarını, bu milletin böyle büyük bir projesini, faydasına olacak bir projeyi diyoruz, mutlaka bu Parlamento tartışmalıdır. Tartışalım, yine bu teklifi getirenlerin dediği gibi çıksın ki biz bu projenin külliyen her şekilde ideolojik olarak karşısında değiliz ama bunu tartışmadan "Siz bunu bilmezsiniz; ya, şuraya bir vize verin, biz buna bakacağız." demek, her birimizi küçültür. Lütfen, kendi partilerimizin tekliflerine bile böyle bakalım. Madem yeni bir sistem var, madem güçlü bir Parlamento var bunun kaliteli bir Parlamento olması konusunda lütfen tavır alalım, ayağa kalkalım ama birinci ama dördüncü ama beşinci ama ikinci parti, hangi partideysek her birimiz sorumluyuz. Dün bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda gördük. Bazı arkadaşlarımız kendi değil genel başkanların düşüncelerinin aksine yani beyan ettikleri düşüncelerin aksine tavır alıyorlar. Bunları yapa yapa geldik, geldiğimiz yer -24 Temmuz 2018- çok iyi bir yer değil. Bunu geçmemiz lazım.

O nedenle bu Kanal İstanbul Projesi'ni önemsiyoruz, Türkiye'ye çok büyük faydalar getireceğinden veya stratejik olarak değil ama ekonomik olarak daralan bir Türkiye'de, ekonominin yavaşladığı bir Türkiye'de harcamaları artıracağı için; ekonomik dolaşıma, paranın dolaşımına bir miktar hız kazandırılabilir; bu, işte, çarpan etkisi şeklinde ekonomiye bir katkı koyabilir. Ama bunun buradan böyle, âdeta bir şekilde -saklanma demeyeyim ama- görüştürülmemesini ben Parlamentonun manevi, maddi şahsına yapılmış bir hakaret veya bir küçültme olarak görüyorum.

Efendim, hepinize sonsuz teşekkür ederim, saygılar sunarım, milletimize hayırlı olsun. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)