GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CUMHURİYET HALK PARTİSİ GRUBU ADINA GRUP BAŞKANVEKİLİ YALOVA MİLLETVEKİLİ MUHARREM İNCE?NİN; CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARINDA TOPLANTI, GÖSTERİ VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜKLERİNİN KULLANILMASINI ENGELLEDİĞİ, HALKA ŞİDDET UYGULAYAN KAMU GÖREVLİLERİNİ HİMAYE ETTİĞİ VE KAMU GÜCÜNÜ KULLANARAK VATANDAŞLAR ÜZERİNDE BASKI UYGULADIĞI İDDİASIYLA İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN ÖN GÖRÜŞMELERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:26
Tarih:20.11.2012

CHP GRUBU ADINA MEHMET S. KESİMOĞLU (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, Sayın İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında vermiş olduğu gensoru önergesiyle ilgili olarak grubumun görüşlerini paylaşmak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Bu konuya girmeden önce iki düşüncemi belirtmek istiyorum.

Birincisi: Son iki günde maalesef vatan topraklarını savunmak adına 5 evladımızı toprağa şehit verdik. Bu 5 şehidimizi ve bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum, Tanrı'dan rahmet diliyorum, bütün ailelere de başsağlığı diliyorum.

Biraz önce Şemdinli'de bir tabur karakoluna da bir saldırı olduğunu öğrendim; umarım ve dilerim, ölümüz ve yaralımız, şehidimiz olmaz, o saldırı atlatılmış olur.

İkincisi, gerçekten çok önemli. Bir önceki gensoru görüşmelerinde, Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç'ın, siyasette bir hukukçu olarak bu kadar düzeysiz bir konuşma yapmasından dolayı son derece üzüntü duydum. Hukukçu olduğu için kendisini ayıplıyorum ve kınıyorum. Ortada bir iddia var, kanıtlanmaya muhtaç bir iddia. Herkesin çoluğu çocuğu var, ailesi var. Makamı ve mevkii ne olursa olsun, hiç kimse ahlak sorgulaması yapamaz. Sayın İnce "Ben kendime güveniyorum, yargılanmak istiyorum, dokunulmazlığımı kaldırın." diyor, ama bir hukukçu tarafından, bir Başbakan Yardımcısı tarafından maalesef bir saldırıyla karşı karşıya bırakılıyor.

Değerli milletvekilleri, konumuza dönecek olursak, bilindiği gibi 1 Ekim 2012 tarihinde birçok sivil toplum örgütü Ankara Valiliğine bir dilekçe verdiler. Dilekçede şu husus vardı: 29 Ekim 2012 tarihinde Birinci Meclis binası önünde bir basın açıklaması yapılacak ve ardından Anıtkabir'e yürünecekti. Ancak Ankara Valiliği 16 Ekim 2012 tarihinde bu eyleme izin vermedi. Gerekçe: Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na aykırılık. Ardından Sayın Başbakan'dan bir açıklama geldi: "Provokasyon istihbaratı var, Valilik gereğini yapacaktır."

Değerli arkadaşlar, bütün bunlar engellemelerdir. Bu engellemeler hukuk sistemimize ve Anayasa'ya açık bir biçimde aykırıdır çünkü Anayasa'mızın 34'üncü maddesinde şunu der: "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." diye devam eder. Dolayısıyla, Ankara Valisinin vermiş olduğu bu karar hukuka uygun değildir. Kaldı ki Ankara'da yapılması planlanan etkinlik, gösteri ve yürüyüş kapsamında değil, Cumhuriyet Bayramı kutlaması ve şenliğinin devamı niteliğindedir. Bu tespiti sözlerimin başlangıcında paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlar.

Evet, 29 Ekimde bir provokasyon vardı ama bu provokasyonun başrolleri Ankara Valisi, Sayın İçişleri Bakanı ve Sayın Başbakan. Yasaklarınızla başladınız, bayramı kanunsuzca yasakladınız; yetmedi, illerden Ankara'ya gelmek üzere otobüslerle yola çıkmak isteyen yurttaşları engellediniz, itiraz edenleri anında biber gazıyla karşı karşıya bıraktınız.

Bakın değerli milletvekilleri, sizlere bir resim göstermek istiyorum. Bu bir genelgenin fotoğrafı. Sayın İçişleri Bakanlığı Müsteşar Muavini Mustafa Demirer tarafından gönderilmiş bir genelge. Bu tespiti yapan Manisa Milletvekilimiz Sayın Özgür Özel'e de teşekkür ediyorum bu vesileyle.

Bu genelge gizli, acele ve günlüdür. Ne deniyor burada? 29 Ekimde Ankara'da bir eylem varmış ve eylem kanuna aykırıymış. Peki, Sayın Bakan siz ne diyorsunuz? Eylem dediğiniz cumhurun Cumhuriyet Bayramı'nı kutlaması. Bu bir eylem midir, cumhurun cumhuriyetine sahip çıkma bayramı bir eylem midir? Kendi genelgenize bakacaksınız, eğer hukuka bir aykırılık arıyorsanız, o sizin genelgenizde çünkü sizin hukukunuz, AKP hukuku, Anayasa'nın ve yasaların dışında. Siz genelgelerinize bakacaksınız Sayın Bakan.

Bu arada, bir bürokratın imzası var burada değerli arkadaşlarım. Türkiye bir hukuk devleti. "Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında devri sabık yaratacağız." Devlet memurları hükûmetin değil devletin memurlarıdır, onun için atacakları imzaya dikkat etsinler. "Devri sabık yaratacağız." diyorum.

Şimdi, o genelgede deniyor ki: "O eyleme gidilmesinin engellenmesi gerekir. Kentlerden kalkan otobüslerin engellenmesi gerekir." O da yetmedi, Ankara'nın tüm girişlerini tuttunuz, şehir dışından gelenleri Ankara'ya sokmadınız.

Sayın Bakan, siz kim oluyorsunuz?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - İçişleri Bakanı.

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Siz kim oluyorsunuz? İçişleri Bakanısınız. Evet, İçişleri Bakanısınız ama cumhurun Cumhuriyet Bayramı'nı yasaklama hakkını, yetkisini, gücünü nereden alıyorsunuz?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Kanundan.

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Siz hukuk devleti üzerine yemin ettiniz, bu kürsüden milletvekilliği yemini ettiniz. Yemininizin arkasında duracaksınız. Müsteşar Muavininiz, Müsteşarınız, Ankara Valiniz bu yetkiyi nereden alıyorlar?

SIRRI SAKIK (Muş) - "Nevroz"u da yasakladı.

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - O da yetmedi, polisleri görevlendirdiler, hasbelkader Ulus'a giden yurttaşlara "Eylem iptal oldu, geri dönün." yalanlarının arkasına sığındılar. Elinde Türk Bayrağı, Atatürk fotoğrafından başka hiçbir şey olmayan milyonlarca yurttaşımıza biber gazları sıktınız, gaz bombaları attınız, tazyikli su ile müdahale ettiniz, onları coplattınız. Ne bu şiddet, bu celal? Korktunuz Sayın Bakan, korktunuz, cumhurdan korktunuz, cumhuriyetten korktunuz, cumhurun yüreğinden sökemediğiniz Atatürk sevgisinden korktunuz. Şiddetiniz de hiddetiniz de bundandı. Cumhurun, cumhuriyetin ilan edildiği Parlamentodan Anıtkabir'e yürüyüp kendine cumhuriyeti kazandıran Mustafa Kemal Atatürk'e şükranlarını sunmayı engellemeye kalktınız. Engellemeye kalktınız ama kurduğunuz o barikatları, Cumhurbaşkanı, Başbakan, siz, Ankara Valisi değil cumhurun bizzat kendisi yıktı ve geçti. İşte, bu gensorunun gerekçesi budur değerli arkadaşlarım.

Sayın Bakan, bir de size şunu sormak istiyorum: Hani provokasyon istihbaratı vardı? Madem provokasyon olacaktı, niye alana gelen vatandaşların üzerini aratmadınız? Kontrol noktaları kurmadınız? İçişleri Bakanı olarak, o insanların güvenliğini sağlamak adına ne yaptınız? Eyleme katılanlar hiçbir provokatif eylemin içerisinde bulunmadılar.

Sayın Bakan, bu durum karşısında size düşen bir görev var: Bu kürsüye geleceksiniz, bu milletin kürsüsüne geleceksiniz, bu istihbaratı kimden aldığınızı söyleyeceksiniz. Emniyet istihbaratı mı, Millî İstihbarat Teşkilatı mı, yabancı bir istihbarat örgütü mü, bu kürsüden gelip söyleyeceksiniz.

Evet, Sayın Bakan, orada bir provokasyon vardı ama tek sizin yaptığınız provokasyon vardı. Cumhura saldırmak vardı, bayrama saldırmak vardı; yaşlı, çocuk, kadın, erkek demeden orantısız güç uygulamak vardı. Tüm gücünüzle saldırdınız, peki ne oldu? Yenildiniz, yenildiniz Sayın Bakan. Bu halk, bayramını da kutladı, Atatürk'e de koştu ama siz yenildiniz. O barikatın yıkılıp o kalabalığın Anıtkabir'e akması, işte o an, iktidarınızın sonunun başlangıcıdır değerli AKP milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)

İşte, sizin ileri demokrasi anlayışınıza bir güzel örnek daha: Bakın, bu fotoğraf o -tırnak içinde- eylem gününden çekilmiş bir fotoğraf. Yetmiş üç yaşında bir yurttaş, eli yüzü kan içerisinde, biber gazına maruz bırakılmış, tazyikli suyla karşı karşıya bırakılmış, yerlerde süründürülmüş ve iddiaya göre, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu'nun da dayısının eşi. Yetmiş üç yaşında bir vatandaş; suçu, cumhur olarak cumhuriyetine sahip çıkmak, ülkesine sahip çıkmak. Ama elinde Türk Bayrağı, elinde Atatürk fotoğrafı olanlara orantısız şiddet uyguladınız.

Biraz önce arkadaşımla İnternet'te baktık, Sayın Davutoğlu Gazze'de hastaneleri gezerken oradaki yaralıları görünce hıçkırarak ağlamış. Evet, onlar da yaralı, elbette ki üzülürüz, onlar da insan ama ben AKP'nin değerli bakanlarını bir şehidin cenaze töreninde hıçkıra hıçkıra ağlayarak hiçbir zaman görmedim. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Örnekler çok, mümkün... Bakın, burada yine aynı şiddet var. Orada bir parti bayrağı yok, orada sadece Türk Bayrağı var.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Gösterme, gösterme, utanırlar!

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Bakın, burada da aynısı değerli arkadaşlarım.

Şimdi, Sayın Bakan siz, Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayan, elinde Türk Bayrağı olan gencine yaşlısına, kucağına bebeğini alıp kutlamaya gelmiş vatandaşlarına biber gazı sıktıran, polise milletvekillerinin boğazını sıktıran İçişleri Bakanı olarak tarihe geçtiniz. Size "Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin İçişleri Bakanı" demeye dilim varmıyor çünkü siz, cumhuriyeti sevenleri sevmiyorsunuz, çünkü siz cumhuriyeti sevmiyorsunuz. Bir milletin değerlerine?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Nereden çıkarıyorsun bunları!

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Eğer cumhuriyeti sevseydiniz Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamak isteyenlere şiddet uygulamazdınız Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar) Bir milletin değerlerine bu kadar karşı olan, kendi makamının anlamını bu kadar kavrayamamış bir anlayış daha fazla bu ülkeyi yönetemez.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Çelişkinin yamanına bak!

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Evet, siz tarihe geçtiniz; Valinizle geçtiniz, Müsteşar Muavininizle geçtiniz. Elinde Türk Bayrağı, Atatürk fotoğrafı olan yurttaşına tekme atan, biber gazı sıkan, tazyikli su uygulayan polisinizle tarihe geçtiniz. Cumhuriyete olan büyük hıncınızla tarihe geçtiniz. Tüm çabalarınıza rağmen, cumhurun Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamasını engelleyeme-diğiniz için tarihe geçtiniz.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Memleket size bırakılamayacak kadar önemlidir.

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, herkes bilir. Bazen iktidar sahipleri iktidarlarının ebedî olacaklarını sanıp kendilerini dev aynasında görürler, ne istiyorlarsa yapacaklarını sanırlar. Siz öyle sandınız, bu millete bayramı yasaklayacağınızı sandınız. Sandınız ama yanıldınız. Bu bayramlar -bu toprakları bir vatan, bu insanları bir yurttaş, bu yeri bir meclis- bizi biz hâline getiren gelişmelerin, büyük mücadelelerin ve değerlerinin sembolleridir, bu ülkenin özgür ve çağdaş varlığının temelleridir. Siz bu varlığın temellerine elinizi uzatmaya cesaret ederseniz, bu halkın sillesini işte 29 Ekimde Ulus Meydanı'nda yediğiniz gibi yersiniz. Bilin ki o ulus sillesini, o ulusun sillesini ilk seçimde sandıkta yiyeceksiniz. Bunu da buraya yazıyorum değerli AKP milletvekilleri. Sizin?

İHSAN ŞENER (Ordu) - Yaz, sonra silersin! Sonra gelip silersin!

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Yok, onu vatandaş silecek. Siz merak etmeyin, vatandaş silecek. Hani aynı yağmurda ıslandınız ya, bence şarkınız değişti artık.

İHSAN ŞENER (Ordu) - On yıldır yazıyorsunuz!

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Artık, zaman geçti, meçhule giden bir gemi kalkıyor bu limandan. Meçhule siz gidebilirsiniz ama bu ülkeyi meçhule götürmenize asla ve asla müsaade etmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin yasaklarınız bu halkın kendi bayramını kutlamasını engellemeye yetmez. Bu halkla Ata'sı arasına girmeye ise değil siz, hiç kimsenin gücü yetmez.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Hayalî bir şey konuşuyorsun.

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Hukuku, Anayasa'yı?

İHSAN ŞENER (Ordu) - Hayal konuşuyorsun.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Milletvekili, lütfen?

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Oradan laf atacağına gelirsin buradan konuşuruz ya da gelirsin bir ortamda bir fikir teatisi yaparız seninle sevgili kardeşim.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Yaparız?

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Oturduğun yerden kolay o işler, gel bakalım da fikirlerini bir görelim.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Her zaman hazırız.

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Hukuku, Anayasa'yı böyle çiğnemenin, ayaklar altına almanın, cumhuriyetin kuruluş yıl dönümünü kutlayanlara böyle orantısız güç kullanmanın hiçbir hukuk devletinde karşılıksız kalmayacağı açıktır.

Bir İçişleri Bakanı olarak, siz hukuku çiğnediniz Sayın Bakan, siz Anayasa'yı çiğnediniz, görevinizi kötüye kullandınız, orantısız şiddet kullandınız ve hiç haddiniz değil ama Cumhuriyet Bayramı'na el uzattınız. Siz o koltukta oturmayı hak etmiyorsunuz, bu gensoru bu nedenle kabul edilmelidir değerli milletvekilleri.

Ele almak gereken son bir nokta sayın milletvekilleri: Sayın İçişleri Bakanının mensubu olduğu Hükûmetin ve uzun süre Genel Sekreterliğini yaptığı Adalet ve Kalkınma Partisinin, 29 Ekimdeki en temel insan haklarına, özgürlüklerine ve hukuka aykırı tutumunun temel nedeni, temel nedeni ne? İsterseniz biraz da bunun üzerinde duralım. Bu hukuka, Anayasa'ya ve temel insan haklarına, uluslararası insan hak ve hürriyetlerinin en temel ilkelerine aykırı, gözü kararmış tutumun arkasındaki temel nedeni konuşalım. Siz, Türkiye'nin bir kıraç köyünde ya da her sonbaharda sel basan bir köyünde doğup devletin tanıdığı olanaklarla ortaokulu, liseyi parasız yatılı okuyan, devlet bursuyla üniversite bitiren, o köyü o kıraçlıktan o köyü o selden kurtarma hayaline karşısınız. Bir köyden çıkıp, mühendis olup, yol yapıp o uzaktaki köyü yakın edenlere karşısınız. Akşamları eşkıya basan köyleri şehir yapmak için, köylerimizde sıtmadan, trahomdan kırılan on yılda 15 milyon genç yaratmak için, maraba çocukları ağanın zulmünden kurtarıp yurttaş yapmak için mücadele edenlere karşısınız. Siz, dağları, tepeleri milim milim delip bu yurdu demir ağlarla örenlere karşınız. Siz, bu ülkenin her köşesinde bir okul, bir sağlık ocağı, bir fabrika kuran, yurdun her köşesine eğitim, sağlık ve teknoloji götürenlere karşısınız çünkü siz, cumhura düşmansınız.

Sayın Bakan, eğer siz Türkiye'nin güzide ilinden çıkıp hukuk fakültesinde okuduysanız, sonra İçişleri Bakanlığı gibi bir bakanlıkta meslek memuru olduysanız -arada, Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla ilgili uygulamalarınızı bir kenara bırakıyorum, o benim işim değil, adaletin işi- laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesinin 10/1 Kararı'yla onanan bir partinin kurucusu olduysanız, üstüne üstlük İçişleri Bakanı olabildiyseniz, bunların hepsini o cumhuriyete borçlusunuz Sayın Bakan, hepsini cumhuriyete borçlusunuz siz.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Yok, Cumhuriyet Halk Partisine!

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - 29 Ekim 1923'te kurulan o cumhuriyet öyle bir cumhuriyettir ki çocuklar -siyasi görüşlerine bakmadan- okuyabilsinler diye köylere öğretmen gönderdi. O cumhuriyettir ki onları parasız yatılı okuttu. O cumhuriyet ki üniversitelerde yurt verdi, burs verdi, yurt dışına gönderdi, yatılı okuttuklarına, burslu okuttuklarına iş verdi. Siz bir cumhuriyet çocuğusunuz Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Arada bir doğru söylüyorsun.

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Siz de mi cumhuriyete düşmansınız?

Onun için, bayram kutlamalarını kaldırıyorsunuz, cumhur, cumhuriyeti unutsun istiyorsunuz; cumhur, Mustafa Kemal'i unutsun istiyorsunuz. Cumhuriyetin eseri ne varsa ister bir bayram, ister bir yol, ister bir isim, ister bir anıt hepsi kalksın istiyorsunuz. Mümkün olsa Anıtkabir'e ziyareti yasaklayacaksınız. Elinizden gelse Anıtkabir'i ortadan kaldıracaksınız ama cumhur, cumhuriyetine bağlı Sayın Bakan; cumhur, cumhuriyetine sonuna kadar bağlı ve yetkisini başka birilerine de vermeye hiçbir zaman yetkili değil, niyetli de değil. Siz, aslında, esas Mustafa Kemal'e ve onun kurduğu cumhuriyete karşısınız. Biliyorsunuz, Mustafa Kemal 9 Eylül 1923'te cumhuriyeti kurmadan önce Cumhuriyet Halk Partisini kurdu ve siz Cumhuriyet Halk Partisine düşmansınız. Siz, Cumhuriyet Halk Partisinin bu ülkede yaptığı her şeye düşmansınız; kadın haklarına, medeni haklara?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - ? laikliğe, eşitliğe, özgürlüğe, her şeye karşısınız.

Sayın AKP milletvekilleri, sizleri uyarmak istiyorum, sizi uyarmak istiyorum: Gittiğiniz yol, yol değil. Sayın Bakan, siz de AKP milletvekili olduğunuza göre sizin için de aynı şey geçerlidir. Sizin kitaplardan ve gönüllerden silmek istediğiniz İsmet Paşa'nın söylediğini ben sizlere söyleyeyim: Sizi Cumhuriyet Halk Partisi bile kurtaramaz.(CHP sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Önce kendinizi kurtarın.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Vay be! Sizi kurtardı da bizi kurtaracak. CHP sizi de kurtaramaz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kesimoğlu.