| Konu: | Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 25.07.2018 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben askerlikle ilgili konuşmayacağım. 9'uncu madde, Kanal İstanbul'la ilgili konuşacağım. Aslında bu Kanal İstanbul -bizim grup adına konuşan arkadaşımızın ifade ettiği gibi- böyle on dakikalarla falan anlatılacak bir konu değil, çok önemli bir konudur. Esasen bir proje değil bu. Proje nedir? Fizibilitesi yapılmış, uygulanabilir olduğu ispatlanmış çalışmalara proje denir. Bunun uygulanabilir olduğu ispatlanmış değildir. Fakat esasen "Niye yapılıyor?"dan başlamak lazım.
Bu AKP hükûmetleri geldiği günden beri ekonomik olarak sadece inşaata dayalı bir model benimsemişlerdir, bunun dışında hiçbir şey bilmezler. Hatta şu kadarını söyleyeyim: Evet, yollar, havaalanları, o köprüler falan ama spor kulübü olmayan şehirlerimize bile stadyum yaptılar. Ekonominin sürdürülebilir olduğunu göstermek için, sıcak olduğunu gösterebilmek için sadece inşaat, başka bir şey bilmezler. Zaten yapısal değişiklik de yapmadılar, yapamazlar.
Değerli arkadaşlar, bu Kanal İstanbul'u çok iyi anlamamız lazım. Her ne kadar Karadeniz'den Marmara'ya yeni bir su yolu açılıyor deniyorsa da Marmara Denizi'ni iyi bilmek zorundayız. Marmara Denizi'nde üstteki 25 metre -yani Marmara Denizi'nin yüzde 7'sidir- orada canlı hayat var, geriye kalan yüzde 93'ü hayat olmayan bir alandır. Akdeniz'in tuzlu suları gelir, altta birikir; Karadeniz'in temiz suları gelir, üstten gider ve o altta biriken organik maddeler zamanla üstteki temiz suyla birleşip oradaki canlı hayatı yani balıkçılığı ayakta tutar. Karadeniz Tuna, Dinyeper, Dinyester ve Don gibi büyük akarsuların; Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh gibi pek çok küçük nehrin aktığı, temiz suların aktığı ve balıkçılığın çok geliştiği bir ekonomik havzadır. Marmara da bu ekonomik havzanın bir kısmını muhafaza etmektedir.
Değerli arkadaşlar, uzun bir konudur ama ben size kısaca özetlemeye çalışacağım, niye önemli olduğunu söylemeye çalışacağım. Önce niye proje değildir? Böylesine önemli bir konuyu destekleyen bir bilim adamı gördünüz mü değerli arkadaşlar, bir üniversite gördünüz mü, bir meslek odası gördünüz mü? Bu konuyu enine boyuna inceledik biz arkadaşlarımızla. Burada isimlerini vererek zaman geçirmek istemiyorum ama konuyla ilgili teknik üniversitelerimiz, suyla ilgilenen üniversitelerimiz, başta inşaat mühendisleri odası olmak üzere meslek odaları bununla ilgili onlarca yayın yaptılar ama "Bu proje doğrudur." diyen ciddi hiçbir yayın yoktur.
Şimdi, ben size bazılarını izah etmeye çalışacağım. Şayet yapılırsa Karadeniz'den gelen suların alt tabakaya yapacağı etkiyle meydana gelecek tetikleme önceleri balıkçılık açısından verimli bir ortamın gelişmesine yol açabilir ancak zaman içerisinde meydana gelecek organik yük alt tabakaya etki edecek ve oksijeni tüketecektir. Bu durumu tekrar değiştirmek mümkün değildir. Yeni koşullar oluştuğunda hidrojen sülfür konsantrasyonu hızla artacak ve her lodos sırasında atmosfere çıkacaktır. Hidrojen sülfür insanların tahammül edemeyeceği çürük yumurta kokusu demektir. Bu kokunun etkisiyle civardaki bütün yerleşim alanları yaşanmaz hâle gelecektir. Üst tabakada oluşan bozulmadan balıklar da etkilenecek ve Boğaz balıkların göç yolu olmaktan çıkacaktır. Karadeniz ile Akdeniz'in balıkları bir daha asla Marmara'ya gelmeyeceklerdir. Su döngüsü iklimin motorudur. Döngü bozulursa iklimin bütün dengeleri altüst olacaktır. Boğaz ile kanal arasında meydana gelecek yeni adadaki yer altı sularının yerini buraları besleyen Istranca dağlarının tatlı suları kesileceğinden deniz suları dolduracaktır. Trakya'nın da drenaj sistemi tümüyle etkileyecektir, gene oradaki yer altı suları da içme suyu vasfını kaybedecektir. Bölgede oluşacak çevre felaketi doğa tahribatına yol açacak, nadir olarak bulunan bazı bitki türleri yok olacaktır, göçmen kuşlar da maalesef bundan etkilenecektir. Karadeniz'in değişmeye başlayacak ekolojik yapısı balıkçılığı etkileyecek ve ekonomik bir sorun ortaya çıkacaktır. Bu durum Karadeniz'e kıyısı olan diğer 6 ülke tarafından nasıl karşılanacaktır, düşünülmüş müdür, planlanmış mıdır? O sebeple, uluslararası felakete ve sorunlara dönüşme potansiyeli vardır. Boğazlardaki çift yönlü akışın bilimsel olarak incelenmesi durumunda inanılması zor bir tabiat olayı bütün güzelliğiyle karşımıza çıkmaktadır. Bu, ancak ilahi bir düzenin göstergesi olabilir. İnsan eliyle bunu bozmaya hakkınız yoktur.
Değerli milletvekilleri, İstanbul'u bilenler, İstanbul Boğazı'nı bilenler; Kız Kulesi'nden itibaren Karadeniz'e doğru bir rampa vardır. Bunu inceleyenler bilir, incelemeyenlerin dikkatine sunuyorum, resmen orada rampa vardır, gemiler rampa çıkmaktadır. Kız Kulesi'nden Karadeniz'e doğru o rampa zaman zaman 70 santimetre ile 1 metre arasında Karadeniz'e doğru yükselmektedir. Bunu bozmaya kimsenin hakkı olmamalıdır. Burada Süveyş Kanalı'na, Panama'ya benzetenler oldu, hiçbir benzerlik yoktur. Karadeniz'in özelliklerini söyledim, Akdeniz'in özelliklerini biliyorsunuz, asla orayla benzetilemez, şeklen benzetilebilir. Ve bir de Montrö Antlaşması vardır. Montrö Antlaşması'na göre boğazlardan geçme hakkına sahip olan gemiler ücret ödeyerek o kanaldan geçmek istemeyecektir.
Değerli arkadaşlar, bu konu elbette çok önemli ve uzun ama ben zamana göre konuşmak istiyorum. Bu Kanal Projesi gerçekleşirse... Doğrudan doğruya -başında söylediğim gibi- bir ekonomik hayal peşinde koşuyorlar. O ekonomik hayal, kanalın etrafında oluşacak, TOKİ'nin düşündüğü, planladığı 135 milyar dolarlık bir rant vardır; bunun peşindeler. İkincisi; o kanalın üzerinden geçmesini planladıkları üç, beş köprü vardır, bunun peşindeler. Bunların hepsi de bu maddeye ilave edilmesi düşünülenler -Kanal İstanbul Projesi ve benzeri su yolları deniyor- ilave edildiği ve buradan geçip kanunlaştığı takdirde uygulamaya konulacaktır ve bunun sonucunda da büyük bir ekonomik tablo vardır. O tablo gerçekleşirse Türk milletinin geleceği sadece İstanbul değil çevre illeriyle beraber tehdit altında olacaktır. Onun için fizibilitesi tamamlanmamış, uygulanabilir olduğu ispatlanmamış, konuyla ilgili bilim adamlarının şiddetle karşı çıktığı Marmara Denizi civarındaki alanları yaşanmaz hâle getirecek olan bu hayalî projeye asla müsaade edilmemelidir. Gerçekleştirildiği takdirde yeni sistemin sonsuza kadar geriye dönüşü de yoktur. Karadeniz'i etkilemesinden dolayı uluslararası bir felakete yol açma ihtimali de bulunduğu için Kanal İstanbul Projesi gündeme alındı; kanunlaşmamalıdır, mutlaka bu Meclis bunu sağlamalıdır. Bu Meclisin elbette ki Türk milletine bir borcu vardır.
Ben hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)