GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CUMHURİYET HALK PARTİSİ GRUBU ADINA GRUP BAŞKANVEKİLİ YALOVA MİLLETVEKİLİ MUHARREM İNCE?NİN; CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARINDA TOPLANTI, GÖSTERİ VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜKLERİNİN KULLANILMASINI ENGELLEDİĞİ, HALKA ŞİDDET UYGULAYAN KAMU GÖREVLİLERİNİ HİMAYE ETTİĞİ VE KAMU GÜCÜNÜ KULLANARAK VATANDAŞLAR ÜZERİNDE BASKI UYGULADIĞI İDDİASIYLA İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN ÖN GÖRÜŞMELERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:26
Tarih:20.11.2012

BDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; malumunuz bir açlık grevinden çıktık. Açlık grevi boyunca memleketin ahvalini çok düşündüm ve geldiğimiz nokta itibarıyla -bu, salt benim fikrim değil, arkadaşlarımın da fikri- birçok konuda nedamet hasıl oldu bize. Sayın İçişleri Bakanının bugüne kadar aldığımız bütün günahları için Genel Kurulun huzurunda özür diliyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hayırdır ya? Hayırdır?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - İnsan irşat olamaz mı? Cumhuriyet demek değişim, dönüşüm demektir, işte biz de değişiyoruz yani.

CHP yanlış yerden gensoru önergesi veriyor. Bu aşamada bu nedamet şöyle bir noktaya da vardı: Ben bir de Sayın Bakana şiir yazdım. Bu konuşmanın sonunda o şiiri de okuyacağım.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Allah muhabbetinizi artırsın, artırsın!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Hatta methiye diyebiliriz yani.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Sen hiciv yapmışsındır.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Yok, önceden okuyayım:

"Kurbanam kalın kaşına, taç yakışan başına,

Bir gün görmesem ey İdris Naim, yanarım ataşına!" (BDP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Bu kadar mı?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Allah muhabbetinizi artırsın!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Şimdi?

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - Aruz vezniyle mi yazdın?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Geleceğiz hepsine.

AK PARTİ bu gensoruları yeterince karşılayamıyor, yanlış yerden karşılıyor. Biraz da nasıl karşılanır bu gensoru onu da göstermek istiyorum, naçizane.

Şimdi, bir kere, Sayın Bakanın varlığı, bu cumhuriyetin bütün yurttaşları için büyük bir umut kaynağıdır. Çünkü herkese "Sayın İdris Naim Şahin İçişleri Bakanı olduysa ben de her şey olabilirim." duygusu veriyor. Bir cumhuriyetin bunu başarmış olması az bir şey mi? Bu anlamda hem cumhuriyete hem Sayın Bakana çok şey borçluyuz. Siz ilk defa bir gaz yediniz. İçişleri Komisyonu üyelerinizin de hepsi emniyetçi, vali, kaymakam, ne kadar idareci varsa oraya göndermişsiniz. Sorun bakayım? İnsan biraz vicdanlı davranır. Siz hiç bulunduğunuz kazaların, vilayetlerin düşman işgalinden kurtuluş törenlerini düzenlemediniz mi? Temsilî düşman kuvvetleri toplamıyor muydunuz? Onlara kötek atıp yurdu düşmandan kurtarmıyor muydunuz? İçişleri Bakanlığı da bu Cumhuriyet Bayramı'nı böyle bir etkinlikle kavileştirmek istemiştir. Ne kötülük var bunda?

ALTAN TAN (Diyarbakır) - CHP'lilerden kurtardı bizi.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Temsilî düşman olarak da CHP'lilerden daha münasibini zor bulursunuz. Çünkü, BDP'lilerin temsiliyeti kalmamış,  direkt düşman oldukları için. (BDP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ve bu konuda çok gazdan, bombadan nasipli olduğumuz için elhamdülillah, döndüler şöyle bir pan yaptılar, MHP gayet mültefit davrandığı için geriye siz kaldınız kardeşim. Kaderinize ve cumhuriyetin sağladığı imkânlara  kanaatkâr olacaksınız. Kanaat zenginliktir.

Bize gaz sıkmış? Canına kurban olsun, iyiliğimiz için. Bu açlık grevi sırasında, Diyarbakır malum tozuyla da meşhur bir kentimiz.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) -  Belediyeniz sayesinde.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Tuttular, tuttular? Vilayetin de sorunudur demeyeceğim çünkü Sayın  Bakana bir zerre toz kondurmam ben. Beni buna zorlamayın grubum.

SIRRI SAKIK (Muş) - Biz de kabul etmeyiz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Tuttular, hangi belediye bu hizmeti veriyor? Belediye olarak da -Osman Baydemir'le aynı koğuşta açlık grevi yapıyorduk- çok mahcup oldu, mahcup oldu, gerçekten mahcup oldu. Onun mahcubiyetini de ileteyim. O pahalı TOMA'lardaki pahalı ve özel karışımlı suyu evlerden içeri sıkıyorlardı. Böyle bir servisi CHP herhangi valiliğinizle, herhangi bir belediyenizle bir gün halka sundunuz mu? Yok.

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - Yapamayız, haklısın.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Buraya geliyorsunuz, gensoru veriyorsunuz.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Dersim'de sundular bunlar.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Diyarbakır'da gazla sulanmadık bir yer kalmadı. Gaz da organikmiş,  Sayın Bakanımız yalan söyleyecek değil herhâlde.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Bir zararı yok nasıl olsa!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Üstelik, talebe de yetiştiriyor. Bakın kimya fakültesi öğrencisine, hanginiz başını okşadınız da "Yavrucuğum, şu biber gazını öğren." dediniz bugüne kadar? Bütün bunların ipuçlarını verdi size. Aslolan, gensoru verilecek olan sizsiniz, komple. Dersinize çalışmıyorsunuz, geleceği okuyamıyorsunuz, analiz yeteneğiniz yok, Atatürk'ün -"Büyük Atatürk'ün" AK PARTİ'lilerin deyimiyle- Büyük Atatürk'ün öngördüğü çağdaş feraset düzeyi size selam vermemiş, dönüyorsunuz Bakana bühtan ediyorsunuz. Yazıktır, günahtır!

Bazı istemezler "Sizden Ahmet Türk dayak yedi, hepiniz gaz yediniz." diyebilirler ama herkesin ısrarla? Ki burnuna dayak yemişti, burnuna yumruk yemişti. Ahmet Ağabey'deki burun, normal bir burna kılıf olur, biraz Cenabıhak cömert davranmış. Burnu biraz fazlaca çıkınca, o sırada can havliyle, Vekilime bir şey olmasın diye koşturan polis memurunun sehven eli değmiş.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Yumruk çarpmış, yumruğu!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Devletin vurduğu yerde gül biter! Cumhuriyet bize yıllarca bunu öğretmedi mi? Niye şimdi bize yönelince riyakârlık edelim ki, madem böyle öğrendik, Sayın İdris Naim Şahin başımızın tacı olmalı.

Ben buradan öneriyorum: Meclis olarak bir millî mutabakat yapalım. Milliyetçi Hareket hazır, AK PARTİ MYK'ya almadı ama ikna ederiz bir şekilde, olmadı Oslo mutabakatına koyarız canım. Geriye kaldı CHP.

ALİM IŞIK (Kütahya) - Oslo'ya bizi bulaştırmayın.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Siz de gelin şu inadı bırakın Anayasa'ya değişmez bir madde ekleyelim: Dünya durdukça Sayın Bakan başımızda dursun; Allah uzun ve sağlıklı ömür versin, kaydıhayat şartıyla, hangi hükûmet kurulursa kurulsun bu ülkede İçişleri Bakanı olsun.

CELAL DİNÇER (İstanbul) -Değişmez İçişleri Bakanı!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Değişmez İçişleri Bakanı.

Niye? Değişmez maddelere otuz sene itiraz etmediniz, varsın bir otuz sene de kaderimizdir deyip bunu çekelim. (BDP sıralarından alkışlar) Belki Allah aydınlığı buraya yazmıştır, nereden bileceksiniz?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Biz değişmez maddelere otuz yıl değil hiç itiraz etmedik, bundan sonra da itiraz etmeyeceğiz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Ee gördün mü; kardeşim, daha niye gelip burada bir sürü iftira ediyorsun Sayın Bakana? Altı üstü, sermayeden zarar mı edeceksiniz? Madem değişmez maddelere itirazınız yok, ha bir eksik ha üç fazla, bir tane de Sayın Bakan için ihdas edelim.

Ben, hepinizden hassaten rica ediyorum, grubumuz adına, Sayın Bakana bu kadar gadri reva görmeyin! Çünkü bütün siyasetçilere âdeta ders veriyor, hikmetli ve feyz alınacak şeyler söylüyor. Sayın Bakanın tavrı epik sanat anlayışına uygun, çünkü sanat konusundaki tespitlerinden de kendisinin sanat teorileriyle mücehhez bir şahsiyet olduğunu görüyoruz. Fakat epik sanat, seyirciye, izleyiciye de bir zahmet verir. Yani "Gelip otur, ben sana draje şeklinde her şeyi vereceğim." demez, "Sen de biraz gayret göster a canım!" der yani.

Şimdi, siz dinliyorsunuz, hâşâ "mantıksız" diyorsunuz, sap saman diyalektiği yapıyorsunuz ama hiçbiriniz bir gayret göstermeyi seçmiyorsunuz. Mesela, bakalım?

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Shakespeare'nin dayıoğlu da böyle yapıyordu! Aynı!..

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Shakespeare ne ki!.. Mesela bakın, burada mantık var, fıkıh var, matematik var, cebir var, yurttaşlık var. Öksürmem, gazın sinüs ve bronş açıcı özelliğinden dolayı! "Yanlıştan doğru çıkmaz." diyor. Bu önermeyi al "Allah'ın dediği olur." levhası gibi serlevha yap, her evin girişine as. Çıkar mı yanlıştan doğru? Bir gün bunu ifade edebilecek bir kristalizasyona geldiniz mi? "No"?

Her ihtimale karşı size "Yanlıştan doğru sonuca da gidilmez." diyerek alan daraltıyor, çünkü sizi serbest bıraktı mı hangi frezeye dalacağınız belli olmadığı için biraz şey ediyor.

"Bu hayatını kaybeden insanlarımız kaçakçılık yaparken hayatlarını kaybettiler." diyor. Yalan mı?.. İki dakika tefekkür edin. Yalan mı?.. Değil. Siz, dönüp "Ee peki, kaçakçılık yaparken niye öldürdünüz? diye sormayı bir gün akıl edemediğiniz için.

Sayın Bakan, bir betimleme yapıyor, sizden umudu kestiği için. Tabii, hayatın kaybedildiği noktada kaçakçılık gölgeden kalıyordur. Al bunu süsle, beze, kaligrafik olarak yaz, gerçekten sınıflara as. Ama hayatlarını kaybetmemiş olsalar ve onlar sağ ele geçirilmiş olsalardı kaçakçılık suçundan yargılanıyor olacaktı. Bu memleket her şeyi çok büyüttüğü için bu hâle geldi. "Ufaltın" diyor Sayın Bakan, kötü mü yapıyor? Büyüttünüz, büyüttünüz ne oldu? Aha, ülke yönetilemez duruma geldi. Minimize edin, daha makul bir şekilde ele alın, siz kalkıyorsunuz bu yaklaşıma gensoruyu reva görüyorsunuz.

Böyle giderse, bak buradan tarihî görevimi yerine getiriyorum, bizi Avrupa Birliğine filan almazlar, bu kadar ferasetsiz insanlar topluluğunu. Ben baktım, Sayın Bakana verilmemiş gensoru kalmamış, biz de dâhil. Elimiz kırılaydı, Allah bize o günleri göstermeseydi. Yanlışın neresinden dönülse kârdır. Biz, bu yanlıştan an itibarıyla döndük, bir daha "Gözünün üstünde kaşın var." dersek gelin hesabını bizden sorun.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - "Tövbeler olsun." demeyeceksiniz?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Demeyiz, demeyeceğiz de. Madem öyle, bundan sonra hep beraber Sayın Bakandan daha fazla hikmet, daha fazla hayat dersi nasıl çıkarırız onu?

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Daha fazla gaz.

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Daha fazla gaz olacak mı?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Şöyle bir iş yaptı: Bakın, millî birlik ve beraberliğin sağlanması noktasında, bugüne kadar hiçbir siyasal partinin yapmadığı bir işi yaptı. Bu kadar, Kürtlere dair çarpıcı betimleme yaptı, bir tane AK PARTİ seçmeni kalkıp "Ya, niye böyle konuşuyorsun?" dedi mi? Demedi. Biz, onlardan iyi mi bileceğiz? Hayır. Biz onlardan iyi bilecek olsaydık yüzde 50'yi onlar değil, biz almış olurduk. Onun için madem böyle, bakın, kitleleri dönüştürmek gibi bir işlev görüyor, hımbıllaştırmak ki ehlisünnet vel cemaat daima "Düzen, kaostan iyidir." der. Sayın Bakan sadece seküler anlayışla davranmıyor, uhrevi olarak da makul bir noktada duruyor. "Sistem, aşağıda muti kul, yukarıda becerikli hain ister." diyor. Buna uygun seçimler yapıyor. Daha ne etsin kardeşim? Size de hiç yaranılmıyor!

Bir mesele var ancak bir asır sonra anlaşılacak, o da tuvalde terör arama meselesi. Bütün iyi niyetime ve dokuz günlük tefekkürüme rağmen ben o hikmeti çözemedim. Bir hikmet buyuruyor ama biz anlamıyoruz. Açlığa verdim, şimdi inşallah beslenmeye başladık, biraz daha zihnî melekelerimiz yerine geldiğinde bu hikmeti de çözeceğiz. Hep birlikte barış, kardeşlik ve huzur içinde ve her daim, dünya durdukça başımızda durası İçişleri Bakanımızla birlikte mutlu, nurlu ufuklara doğru, icabında çağdaş Türkiye'ye doğru? Çünkü AK PARTİ büyük bir eksiği gidermiştir bu ülkede, itiraf ediyorum, hiçbir siyasal partinin yapmadığını yapmıştır. "Ne icap ederse biz yaparız." diyor. Bu, son iki yüzyılın en büyük icadıdır. Biz yapamadık, onlar yaptı. Helalühoş olsun. Her memleket layık olduğu yönetim şekliyle ve yöneticilerle yönetilir, bunda da bir tahkir, tezyif yoktur. Yani buna artık kadere rıza göstermek lazım. Bu sözüme "Münafıklık ediyor." diyenleri Allah'a havale ediyorum, inanmayanlar olursa gerçekten hulusi kalple söylediğimi beyan ediyorum.

Başta Sayın İçişleri Bakanımız ve yakın çalışma arkadaşları olmak üzere? Bak, Komisyonu gördüm aklıma geldi.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Komisyon yok ki, karıştırdın.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Komisyona gelmişti değerli bürokratlar.

Buradan Sayın Bülent Arınç'a AK PARTİ'li üyelerin yaptığı bir haksızlığı teşhir ederek gidiyorum. Şahitleri de burada. Bir ilçenin adı "Muradiye olsun" diye bir önerge vardı. Ben dedim: "Olmaz. `Bülent Arınç' olsun." "Bülent Arınç olsun." dedim, AK PARTİ'li komisyon üyelerinin oyuyla reddedildi. Parti içindeki birlik, beraberlik bu kadar işte sizde. Siz de yani öyle çok masum değilsiniz. "Manisa'nın adı `mesir' olsun." dediler. Ben "Hayır, yarım olmasın, `mesir macunu' olsun Merkez Belediye." dedim, onu da kabul etmediler. Maraş'ta medeni hukuk ihlali yaptınız. Bakın, yüzünüze söylüyorum. "`Dulkadiroğulları' olsun." Dediler, "Dul" kavramını artık kullanmıyoruz medeni hukuka göre, "`boşanmış Kadiroğulları' olsun." dedim, onu da kabul etmedi.

Kim diyorsa ki BDP, Büyükşehir Yasa Tasarısı'na muhalefet etmedi, taş olur. Kim diyorsa ki Oslo mutabakatı? Aslan gibi tutanaklarda var benim o konuşmam. Hepsine itiraz etmişim, kan dökmüşüm, can dökmüşüm. Gene -böyle her şer bir hayra gebedir- ilk defa CHP'li komisyon üyeleri bu emekli valilerin özlük haklarının ne olacağını soramadılar "Oslo mutabakatı" gibi sihirli bir kavramı duyunca. Biz sıtkı selamet ile komisyondan çekildik. Aha getirdi.

Muhalefet olarak bundan sonra izleyeceğimiz çizgi budur: Makul, yapıcı, birlik ve beraberliğe dönük, kardeşliği yükseltici, büyüklerimize saygılı, küçüklerimize sevgili.

Konuşmama son verirken büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum, yaşıtlarımın yanağını sıkıyorum. Haydi kalın sağlıcakla. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Önder.