GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:10
Tarih:25.07.2018

HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

6'ncı madde hakkında söz aldım ama sizlerin de bildiği gibi Yunanistan'daki yangın felaketi her geçen dakika ağır sonuçlar ortaya çıkarıyor. Bir insan olarak komşumuz olan bir halkın yaşadığı drama sessiz kalmamız mümkün değil.

Sevgili arkadaşlar, 1999 Gölcük depreminde Yunanistan ilk yirmi dört saatte arama kurtarma ve yardım ekibini gönderen ülkelerden birisiydi. Bizim yaşadığımız deprem felaketi için "Komşu dayan" manşetleri attılar ve Yunan Hava Kuvvetlerine ait bir nakliye uçağı ile 11 doktor, 2 acil tıbbi yardım ekibi, arama kurtarma için 25 kişilik ekibiyle ilk saatlerden itibaren yardımımıza koşan bir komşu ülke. Şu anda mahalleler, insanlar, hayvanlar, tüm canlar ve yaşam alanları kül oluyor ama iktidar "Yardım için haber bekliyoruz." diyor. Kutsal toprakların işgalcisi, emperyalizmin işbirlikçisi Suud Kralı vefat ettiğinde üç gün yas ilan edebilmişti Türkiye. Sivil insanlar, canlar şu anda yanıyor, her şey yok oluyor ne yas var ne yardım var. Vicdan kalmış mı? Hayır. Yanan insan, yanan hayvan, yanan doğa ama toplumumuzda nasıl bir dindarlık anlayışı hâkim oldu ki yanan insanların haberinden, ölümlerden haz alan, sevinç çığlıkları atan bir güruh oluştu? Ben hâlâ ülkemin bugünkü manzarasını gördükçe şaşırmaya devam ediyorum. Ölümlerden, şiddetten, nefretten beslenen bir dindarlık nasıl başarıldı, nasıl böyle bir güruh ortaya çıkarılabildi, nasıl bu gerçekleşebildi, anlaşılır gibi değil.

Arkadaşlar, Fethiye'de şu andaki ismi Kayaköy olan yerin adı 1923 öncesi Makri'ydi. Cumhuriyet sonrasında nüfus mübadelesiyle Anadolu'dan Yunanistan'a göç etmek zorunda kalan bu toprakların insanlarıydı Makri'ye göçen ve gittikleri yerin adını da Fethiye'nin eski ismi olan Makri adıyla isimlendiriyorlar ve orada yaşamaya devam ediyorlar. İşte, Anadolu'dan giden insanların yaşadığı bu yerler şu anda kül olmaya devam ediyor.

"Komşusu açken tok yatan bizden değildir." Bunu hepiniz biliyorsunuz. Komşumuz yanarken biz daha bir pamuk, bir damla su olamadıysak ahvalimizi düşünemiyorum. Siyasetini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ama yeryüzünün insanları bir insanlık ailesidir ve bu konuda da bizlerin üzerinde bir vebal vardır.

Sevgili arkadaşlar, vakit kalmadı. Yeni bir bilgi yine. Birkaç gün önce de ben Mardin'deydim. Yine, Mardin Kızıltepe'de tarım arazileri gübrelenip çapalandıktan, masraflar yapıldıktan sonra geçen seneki gibi borçlar bahane edilerek elektrikler kesiliyor. Borçlarını bulup buluşturup ödedikten sonra da köylülere hiç sebep yokken 50 bin, 100 bin, 150 bin lira para cezaları gelmeye devam ediyor, köylülere nefes aldırılmıyor.

Şimdi ise Urfa Haliliye'den aradılar, haber verdiler. Gün Işığı Projesi'nde sulama kanallarında problemler yaşanıyor. DSİ 15'inci Bölge Müdürlüğüne gidiyor köylüler, şikâyetlerini arz ediyorlar fakat "Gidin, kime şikâyet ederseniz edin." diyerek yardımcı olmuyorlar. Sadece Urfa'da, sadece Kızıltepe'de değil, tarım alanları sulanamıyor arkadaşlar. Patatese, soğana varana kadar dışarıya muhtaç bir ülke hâline gelmemizin sebebi iktidarın tarım politikasındaki yanlışlardır, ihmallerdir. Köylüler çığlıklarına karşılık bulmak için şu anda bizi izliyorlar, cevap bekliyorlar. İktidar köylülerin problemlerine de acilen bir cevap bulmak zorundadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)