| Konu: | Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 25.07.2018 |
TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görevleri hayat kurtarmak olan ancak görevlerini yaparken kendi hayatları tehlikeye giren doktorlardan ve sağlık çalışanlarından bahsetmek istiyorum. Maalesef günümüzde sağlık çalışanları, en çok saldırıya uğrayan, hayatlarını kurtarmaya çalıştıkları kişilerin yakınları tarafından hayatlarına kastedilen insanlar hâline geldi. Uygulanan yanlış politikalar, siyasetçilerin sorumsuzca açıklamaları, saldırganlara verilen cezaların caydırıcılıktan uzak olması, hastanelerde güvenlik önlemlerinin yeteri kadar alınmaması gibi nedenlerle doktorların hayati tehlike altında çalıştığı birkaç ülkeden biri hâline geldik.
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet haberlerine her gün bir yenisi ekleniyor. Son olarak Şanlıurfa'da Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Acil Servisi'nde görevli olan Doktor Bahattin Ahmet Yalçın tedavi ettiği bir çocuğun babasının saldırısına uğradı. Buna saldırı demek de yanlış olur, bu gözü dönmüş cani, 20 kilogram ağırlığında bir parke taşıyla Doktor Bahattin'i öldürmeye kalktı. Hâlen tedavi görmekte olan meslektaşıma acil şifalar diliyorum ancak "Allah sabır ve sükûnet versin, geçmiş olsun." klasiğini söyleyemiyorum; zira geçmez, yara geçer, belki izi de geçer ama o travma geçmez.
Değerli arkadaşlar, çalışanların yüzde 60'ının şiddete uğradığı başka bir meslek grubu gösterilebilir mi? Hastaneler dışında binlerce saldırının gerçekleştiği başka bir iş yeri gösterebilir misiniz? Sağlıkta şiddetin azaltılması için alınan önlemler ise güvenlik görevlisi sayısının artırılması, kamera sayısının artırılması gibi fiziksel tedbirlerle sınırlı kalmıştır. Bunlar da hâlâ yetersiz kalmaktadır. Öncelikle, caydırıcılık açısından sağlık çalışanına şiddetin cezasının artırılması gerekiyor, sonra da sağlık sistemimizi yeni baştan ele almamızda fayda vardır diyorum.
Bu dönemde farklı siyasi partilerden toplam 41 hekim arkadaşım bu kutsal Meclisin çatısı altında çalışıyor. Hangisine sorulsa üç aşağı beş yukarı aynı sorunlardan bahsedecektir. "Sağlıkta dönüşüm" adı verilen bu sistemle vatandaşa parasız, sırasız, sorunsuz bir sağlık hizmeti vadedildi; performans sistemi getirildi, bu sistem doktorları yarış atına döndürdü. "Ne kadar çok hasta bakarsam o kadar başarılıyım." denildi.
Ben göz doktoruyum. Benim bir hasta bakma sürem ile bir dâhilîye doktorunun baktığı hastanın süresi aynı olabilir mi? Bu durum doktorları sürekli daha fazla hasta bakmaya zorladı, bu da muayene sürelerini kısalttı. Böylece vatandaş hayal kırıklığına uğrarken sistemin diğer tarafında yer alan doktorların iş yükü arttı.
Şimdi, bir sistem düşünün ki bir doktor günde 150-200 hasta bakmak zorunda. Kendinizi vatandaşın da yerine koyun, doktorun da yerine koyun. Çocuğunuzu 150 hasta görmüş bir doktorun beş dakikayla sınırlanmış muayenesine teslim eder misiniz? Ya da tartaklanma, hakarete uğrama, öldürülme kaygısı altında bir günde yüzlerce kişinin derdine derman olmaya çalıştığınızı düşünün. İşte, sistem bu. Sistemin planlayıcıları, uygulayıcıları iki tarafı da mutsuz, huzursuz ve mağdur ediyor. Ancak sorunlar ortaya çıktığında doktoru hiç düşünmüyor, vatandaşı da "Sorunun nedeni doktor." diyerek doktora karşı kışkırtıyor ve sonuçta hasta ile doktor karşı karşıya geliyor. Bu sistemin ne getireceği önceden belli. Savaş açılıyor, doktorları halkın gözünde küçük düşürecek imalarda, ithamlarda bulunuluyor, doktor ve sağlık çalışanları hedef tahtasına çevriliyor. Bize düşen, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının o kritik an geldiğinde hayata tutunmasını sağlayacak hekimlerimizin görev yaparken iyi koşullarda, can güvenliği sağlanarak halkımıza daha iyi hizmet edebilmelerinin temin edilmesidir.
Hekimlerimizin, sağlık personelinin ve yardımcı sağlık personelinin çalışma şartları göz önüne alındığında, fiilî hizmet zammından yararlanan diğer personellerle karşılaştırılamayacak derecede, her bakımdan daha fazla risk altında oldukları bilinen bir gerçektir. Bu kanun teklifinin sağlık çalışanlarını rahatlatacağını ve motive edeceğini düşünmekle beraber, kapsamın genişletilerek sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan herkes dâhil edilmeli ve fiilî hizmet süresi doksan gün olarak belirlenmelidir.
Aslında fiilî hizmet zammı çalışması yapılması bir toplu sözleşme kararıdır ve tüm kamuyu kapsayacak bir çalışma yapılması kamu çalışanlarının genel isteğidir. Mesela, yağmurda çamurda bisikletle posta dağıtan postacıların kanun kapsamında olmaması nasıl izah edilebilir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Aynı zamanda, "Başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın." diyor Tolstoy, komşumuz Yunanistan'a geçmiş olsun diyor, saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)