GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde icra ettiği harekat ve misyonlar kapsamında hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükûmetçe takdir ve tespit edilmek üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışına gönderilmesi ve Hükûmet tarafından verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde bu kuvvetlerin kullanılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2/8/2016 tarihli ve 1119 sayılı Kararı'yla Hükûmete verilen ve 17/7/2017 tarihli ve 1156 sayılı Kararı'yla uzatılan izin süresinin Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca 31/10/2018 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/36) münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:2
Tarih:02.10.2018

AHMET YILDIZ (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde icra etmekte olduğu çok boyutlu entegre istikrar misyonları yani MINUSMA ve MINUSCA'ya katkımızın bir yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde şahsım adına söz aldım. 24 Haziran seçimleriyle ilk kez seçilmiş milletvekili olarak bu ilk konuşmamda Genel Kurulu saygı ve heyecanla selamlıyorum.

Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizi güçlendirmek öncelikli dış politika hedeflerimiz arasındadır ve öyle olmalıdır. Bu ilişkilerimiz derinliğini tarihî bağlarımız, coğrafi yakınlığımız, siyasi, diplomatik ve ekonomik alanlardaki ortak çıkarlarımızdan almaktadır, emperyal nitelik taşımamaktadır.

Bunun ötesinde, dünyamızın içinde bulunduğu sarsıntılı süreçte Afrika'nın önemi giderek artmaktadır. Afrika kıtası ihtiyaç duyduğu yardımlar kadar sunduğu fırsatlar ve arz ettiği riskler nedeniyle de giderek daha fazla herkesin dikkatini çekmektedir.

Afrika'nın son yüz yılda uğradığı büyük haksızlık giderilmeden uluslararası ilişkilerin dengeli ve meşru hâle getirilmesi zordur. Nitekim artık bütün belli başlı ülkelerin Afrika'ya dönük özel politikaları, programları ve hatta ilan edilmiş fonları bulunmaktadır. Dünya kamuoyunu yönlendiren -izliyorsunuz- önemli televizyon kanallarında Afrika'yla ilgili yayınlar süreklilik arz etmektedir. Bu anlayışımızın ve gidişatın bir sonucu olarak Afrika'yla birlikte hareket etmek ve kazan-kazan temelinde iş birliği geliştirmek dış politikamızın önde gelen, öncelikli bir hedefi hâline getirilmiştir ve doğru yapılmıştır.

Bu doğrultuda, 2005 yılında başlatılan Afrika açılım politikamızın devamı olarak 2008 yılında ilan edilen Afrika'yla stratejik ortaklığımız bu yıl onuncu yılını doldurmuştur. Bu süreçte, benden önceki konuşmacıların zikrettiği gibi, ticaret hacminden siyasi diyalog mekanizmalarına, eğitim faaliyetlerinden yatırımlara kadar birçok alanda hızlı ilerleme sağlanmıştır. Kıtadaki büyükelçilik sayımız 41'e yükselmiştir. Hepsi de layıkıyla ve verimli bir şekilde görevlerini yürütmektedirler. Bakanlıklarımızın yanı sıra Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Maarif Vakfı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, AFAD, Kızılay ve özellikle Türk Hava Yolları gibi kuruluşlarımızın marifetiyle kıtanın hemen her noktasında varlık göstermekteyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın, en zor ve tehlikeli şartlarda, ebola tehdidi altında, güvenlik tehdidi altında dahi yaptığı Afrika turları hem ciddi sonuçlar doğurmakta hem de bütün dünyada her düzeyde Afrika hakkında ve de Türkiye hakkında farkındalık yaratmaktadır.

Güçlenen ilişkilerimizin en somut göstergelerinden birisi tabiatıyla katlanan ticaret rakamlarıdır. 2003 yılında 4 milyar dolar civarında olan ticaret hacmimiz 2017 yılında 20 milyar doları aşmıştır. Doğrudan yatırımlarımızın değerinin ise kıtada 6,5 milyar doları bulduğu tahmin edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Afrika büyük bir potansiyel barındırmakla birlikte büyük sınamalarla da karşı karşıyadır. Terörizm, göç hareketleri, iklim değişikliği gibi tehditler, Afrika Kıtası'nın fakirlik ve geri kalmışlıkla mücadelesini engellemektedir. Örnek vermem gerekirse, bu iki ülkenin de bulunduğu Sahraaltı Afrika'da 6 milyona yakın mültecinin yanı sıra 13 milyon kişi kendi ülkeleri içinde yerlerinden edilmiştir. 700 bini aşkın kişi vatansızdır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin 4 milyar dolarlık bütçesinin yaklaşık yüzde 30'u Afrika için harcanmak zorunda kalmaktadır.

Afrika ülkeleriyle geliştirdiğimiz güçlü ilişkiler, bu ülkelerin maruz kaldığı ve tehditlerle mücadelelerinde de dayanışma göstermemizi -özellikle teröre karşı- manevi bir sorumluluk hâline getirmiştir.

Terörizm tehdidi nedeniyle güvenlik, öncelikli iş birliği alanlarımız arasına girmiştir. Afrika ülkeleriyle ikili düzeyde askerî ve savunma alanlarında da iş birliğimiz mevcuttur. İhtiyaçlar doğrultusunda malzeme ve eğitim desteklerimiz devam etmektedir. Bunun yanı sıra bölgesel oluşumlara ve Birleşmiş Milletler kapsamındaki yapılanmalarına da güçlenen iş birliğimiz çerçevesinde katkı yapmaya çalışıyoruz.

Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yaptığım dönemde Afrika'yla ilgili şahit olduğum -birçok irili ufaklı girişim var bölgesel ve uluslararası- bir örnek vereceğim. Bu tezkerenin konusu olan ülkelerden Mali'nin de içinde bulunduğu 5 Sahel ülkesinin kurduğu ortak güvenlik gücüne mali taahhüt konferansına katılmıştım Brüksel'de. Bütün Avrupa Birliği devlet ya da hükûmet başkanları istisnasız oradaydı. Zaten izliyorsunuz, Avrupa Birliği ve diğer Batı ülkeleri de son dönemde Afrika'dan kaynaklanan sınamaların uzaktan çözülemeyeceğini gördüler ve Afrika'da yaptıkları zirvelerle -bizzat devlet başkanları katılıyor- bazı yatırımlarını oraya çekme gayreti içindeler, Afrika için değil, kendileri için. Ama bu da önemli bir adım.

Şimdi, biz orada taahhüt ettiğimiz, bu bahsettiğim Brüksel'deki taahhüt konferansında, 5 milyon doları savunma sanayisi ürünlerimizin taahhüdünde kullandıracağız. Bu, çok doğru bir tercih. Zira bu ülkeler, terör örgütleriyle mücadelelerinde bu ürünlere ihtiyaç duyuyorlar. Çaresiz ve seçeneksiz kaldıklarında ise, maalesef, kısa süre önce kurtuldukları sömürgeci ülkelerin askerî güçlerini davet etmek zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla, Türkiye'nin yardımları her alanda aslında emperyal nitelik taşımadığı gibi, emperyalist emelleri dengeleme vazifesi de görüyor.

Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın 2012 tarihli -en son bu tarihli raporlar- raporlarına göre, 188 ülkenin bulunduğu insani gelişme listesinde Mali 175'inci, Orta Afrika Cumhuriyeti ise son sıradadır. Bu ülkelerde yaşayan halkın bir kısmı çatışmalar nedeniyle yerlerinden edilmiş, bir kısmı da komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Bu nedenle, Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki istikrar misyonları MINUSMA ve MINUSCA'ya katkı çağrısı ülkemizce olumlu karşılanmıştır.

2015 Birleşmiş Milletler Barışı Koruma Zirvesi'nde, ihtiyaç duyulduğunda Mali'de konuşlandırılan MINUSMA'ya 5 karargâh subayı ve 1 nakliye uçağı, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde konuşlandırılan MINUSCA'ya da 1 nakliye uçağı sağlanmasını içeren taahhütlerimiz açıklanmıştır. Hâlen MINUSMA'da 2 polisimiz görev yapmaktadır. Talep gelmediği için henüz subay ve uçak görevlendirilmesi yapılmamıştır. Bunun Türkiye'nin ihmaliyle bir alakası yoktur. Orta Afrika Cumhuriyeti'nde görevlendireceğimiz nakliye uçağı için de henüz talep gelmemiştir. Bu taahhüdümüzün de oradaki Selefî gruplarla irtibatlandırılması tabii ki kabul edilemez bir zorlamadır.

Yüce Meclisimizce Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde görevlendirilmesine ilişkin tezkeresi, 2016 yılında uygun bulunmuş, bildiğiniz gibi 2017'de uzatılmıştır. Az önce açıkladığım gerekçelerle ve Afrika'ya yönelik politikamız çerçevesinde, bu kez tezkerenin 2019 Ekim ayı sonuna kadar uzatılmasının hem bizim için hem bu ülkeler için yerinde bir karar olacağını düşünüyorum.

Sayın Başkan, diplomasiden gelmiş bir milletvekili olarak önümüzdeki dönemde yüce Meclisimizde içerikli, zamanlı, bugüne kadar olduğu gibi, tartışmalarla ve inisiyatiflerle dış politikada yürütmeye güç vereceğimize inanıyorum.

Özetle, bu tezkerenin uzatılması yerindedir. Türkiye'nin Afrika politikası da aslında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YILDIZ (Denizli) - ...çok az eleştirilen, dünyada örnek bir politikadır. Burada, hakikaten, ben bir diplomat olarak söylüyorum, bütün dünyada takdir toplamaktadır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dikkatle dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)