| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 5 |
| Tarih: | 09.10.2018 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkanım, öncelikle başarılar diliyorum.
Kıymetli milletvekilleri, büyük Türk milleti; sözlerimin başında bu vatan toprakları için ömürlerinin baharlarında gök ekinler gibi biçilerek toprağın kara bağrına düşen tüm şehitlerimizi ve eylülün kırdığı, soldurduğu gül olan Mustafa Pehlivanoğlu ve arkadaşlarını şükranla, minnetle ve rahmetle anıyorum, gazilerime Allah'tan şifalar diliyorum.
Burada yapılan konuşmalarda Meclis İçtüzüğü'nün gizli anayasa veya sessiz anayasa olduğu hususunda genel bir kanı meydana geldi. Anayasa da bir toplumsal sözleşme olduğuna göre, sözleşmelerde hepimizin bildiği üzere taraflar vardır, taraflar iradelerini hür bir şekilde ortaya koyup bu iradelerin örtüşmesi sonucunda bir sözleşme meydana gelirse bu sözleşme çok uzun soluklu bir hâl alır ve yıllarca bu sözleşmenin getirdiği prensipler dâhilinde idare edilir ancak taraflardan biri kendi iradesini sayısal üstünlüğüne dayanarak dikte etmeye kalkarsa daha sonra sayısal üstünlüğü ele geçiren başka bir irade bu sözleşmeleri ortadan kaldırma yoluna gider. Türkiye'de beş kez Anayasa'nın değişmesi, defalarca Anayasa'da değişiklikler meydana gelmesi sözleşmelerin yapılırken tarafların iradelerinin tam manasıyla ortaya konulmadığını ve üstün olan tarafın kendi iradesini diğer tarafa dikte ettiğini ortaya çıkarmaktadır.
Yine, Meclis İçtüzüğü'müzde Anayasa'nın 98'inci maddesi gereği, Meclis araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması ve yazılı soru şeklindeki yollarla bilgi edinme ve denetim yapılabiliniyor deniliyorsa da uygulamada bunun bir faydasını görmek mümkün değil. Şöyle ki: Bizim, Aksaray'da sağlık alanında meydana gelen sorunların çözülmesi ve bu sorunların cevaplarının Sağlık Bakanı tarafından tarafımıza verilmesi yönünde verdiğimiz yazılı soru önergesine bugüne kadar olumlu veya olumsuz bir cevap verilmemiştir.
Oysa, Aksaray'da, Türkiye'nin ortasında, kuzeyi güneye, doğuyu batıya bağlayan, Türkiye'nin ortası sayılabilecek bir coğrafi konuma sahip, binlerce Afganlı ve Suriyelinin de bulunduğu, tarım mevsiminde Güneydoğu'dan gelen yüzlerce işçimizin de ekmek kazanmaya çalıştığı bu coğrafyada sağlık problemleri diz boyudur. 2015 yılında dönemin Sağlık Bakanının temelini attığı ve 2017'de hizmete gireceğini beyan ettiği Aksaray Hastanesi bir türlü hizmete girmemiştir. Bunun yanında, Aksaray Devlet Hastanesinin şu anda 512 yatağı bulunmasına rağmen, yeni açılacak hastanenin 400 yatağı bulunmaktadır. Aradan geçen zaman zarfında nüfusumuz artmıştır ama ne yazık ki hastanedeki yatak sayısı azalmıştır. Sağlık Bakanı 512 yataklı hastaneyi 400 yataklı hastaneye nasıl yerleştirecek, Aksaraylı hemşehrilerimize nasıl sağlıklı bir hizmet verecek, bunun endişesi ve çelişkisi içerisindeyiz. Yine bu yeni yapılan hastaneye maalesef eski hastanenin tıbbi cihazları, alet ve araçları getirilmekte, günün teknolojisine uygun tıbbi aletler, araç ve edevatlar getirilmemektedir. Aksaray'da ilçelerin hemen hemen hiçbirinde uzman doktor bulunmamaktadır, Aksaray'ın ilçelerinde diş tabibi bulunmamaktadır.
Yine, "Aksaray" demişken, kanyon vadisi, bitki örtüsü, doğa, tarih, sanat ve kültür olgusunun bir arada buluştuğu Ihlara Vadisi dünyanın en büyük ikinci kanyon vadisi olarak bir doğa harikasıdır ancak bu doğa harikasını dünyanın dört bir yanından gezmeye, görmeye gelen insanlar bu harikanın tüm özelliklerini, güzelliklerini görememektedir. Zira yaklaşık 100-120 metre derinlikte bulunan vadiye inişler ve çıkışlar özellikle kültür turizmi amacıyla gelen yaşlı insanlar tarafından büyük sorunlara neden olmaktadır. Bugüne kadar Hükûmetin yetkililerinin verdiği asansör, teleferik ve seyir terası sözü maalesef yerine getirilmemiştir. Ihlaralı hemşehrilerimiz verilen bu sözlerin yerine getirilmesini ve buraya gelen turistlerden alınan bedelden belediyeye, kendilerine pay verilmesini talep etmektedir. Yine Ihlaralılar turizmden daha fazla pay alma adına Ihlara'nın bir ilçe olmasını sabırsızlıkla ve heyecanla beklemektedirler.
Yine tarihî ve tabii güzellikleriyle bir ören alanı olan Selime'de turistlerin ödemiş olduğu paradan belediyeye herhangi bir pay verilmemektedir, bunun sıkıntısını yaşamaktadırlar.
Aksaray'da problemler diz boyu. Ortaköy-Aksaray arasındaki bölünmüş yol beş yıl önce temeli atıldığı hâlde bugüne kadar bitirilememiştir. Doğal gaz çalışmaları yarıda kalmıştır. Aksaray Ortaköy'de vatandaşlar tarım ve hayvancılıkla geçindikleri hâlde tarım ve hayvancılığa dayalı organize sanayi talepleri bugüne kadar yerine getirilememiştir.
Ağaçören ilçemizin köyleriyle olan bağlantı yolları bugüne kadar yapılamamış, bugün, yapılan ihale neticesinde ihaleyi kazanan firmanın kış gelmeden, vatandaşlar çamura, kara saplanmadan yolu bitirmesini beklemektedir.
Yine Aksaray'ın güzel bir gölü olan Helvadere Gölü'nde temizleme çalışmaları yarım kalmıştır.
Gülağaç ilçemizde altyapı, elektrik ve içme suyu problemleri devam etmektedir. İlçenin gelişebilmesi, kültür, sosyal ve ekonomik alanda kendi kabuğunu yıkması adına üniversitenin bir meslek yüksekokulunu açmasını beklemektedirler.
Eskil diye tabir ettiğimiz bölgemizde tarımla uğraşan insanların problemleri çözülemeyecek kadar büyük boyutlara ulaşmıştır. Ektikleri biçtikleri arpa, buğday, mısır, şeker pancarı maalesef yaptıkları masrafları karşılayamaz duruma gelmiştir. Hükûmetimizin, özellikle Tarım Bakanımızın bugünden itibaren arpa, buğday taban fiyatlarını gelecek yılın şartlarına göre belirleyerek vatandaşımıza, çiftçimize önünü görecek şekilde bir plan ve proje sunması çiftçilerin ekim yapıp yapmayacakları konusundaki düşüncelerini ve endişelerini ortadan kaldıracaktır. Zira Aksaray'da tarlasını süren çiftçimiz tarlayı sürmekle birlikte yapmış olduğu masraf boşa gitmesin diye ekim yapacaklarını, ancak gübre çok pahalı olduğu için tarlalarına gübre atmayacaklarını, yine tarlasını sürmeyen vatandaşların bu sene ekim yapmayacaklarını beyan etmektedir. Durum böyle giderse önümüzdeki yıllarda memleketimizde tahıl anlamında bir kıtlığın yaşanması görünen bir gerçektir.
Yine, bize ulaşan bilgilerde taşeronlarda "joker işçisi" diye tabir edilen, devamlı olarak çalışan ancak izin ve raporlu olduğu dönemlerde işe gelmeyen insanların, işçilerin yerine görev alan insanlarımızın, işçilerimizin kadroya alınmadığı, kamu kurumlarında çalışan şoförlerin, bilgi işlemcilerin ve mutfakta hizmet sunan insanlarımızın kadroya alınmadığı yönünde şikâyetler vardır, oysa dönemin Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanının taşeron işçilerin tamamının kadroya alınması yönünde sözü vardır.
Vatandaşlarımıza, milletimize verilen bu sözlerin bir an önce yerine getirilmesini bekliyor, yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erel.