| Konu: | 10 Ekim Ankara Garı katliamının 3'üncü yıl dönümünde devletin acı çekenlerin yanında olması gerektiğine, 10 Ekim 680 tarihinde Kerbelâ'da Hazreti Hüseyin ve 72 yol arkadaşının şehit edilmesiyle yaşanan acının tüm dünyanın ortak acısı olduğuna, Hazreti Hüseyin'i ve hayatını kaybeden yârenlerini saygıyla andığına ilişkin konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 10.10.2018 |
BAŞKAN - Bugün, 10 Ekim katliamının yıl dönümünde, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ağır katliamlarından birinin yıl dönümünde ölenleri saygıyla anmaya çalışıyoruz. "Anmaya çalışıyoruz." diyorum zira ortak acılarımız olması gereken konular konusunda Türkiye'de hâlâ belli hassasiyetlerle herkes kendi pozisyonuna göre tavır almaya çalışıyor. Oysa bir ulus olmanın en önemli koşulu acılarda, sevinçlerde ortak olmaktır. Gar katliamında hayatını kaybeden 103 kişinin tümü orta gelirli ya da alt gelir grubuna mensup insanlar; demokrasi, barış ve özgürlük mitingi için Ankara'da toplandılar, ben de o toplantıya giderken patlama oldu ve patlama olduğu zaman ilk alana giren milletvekillerinden bir tanesiyim. Gördüğümüz manzara korkunçtu.
Değerli milletvekilleri, acıların ortak olmasından bahsediyoruz. Evet, ulus olarak, bizim, bu tür katliamlarda ya da başka olaylarda hayatını kaybedenlerin hepsi ortak acımızdır. Örneğin Başbağlar katliamında hayatını kaybeden yurttaşlarımız ortak acımızdır. Uludere'de hayatını kaybeden yurttaşlarımız ortak acımızdır. Ankara Garı'nda patlayan ve daha sonra Ankara'da iki ayrı yerdeki patlamalardaki bütün yurttaşlarımızın acısı ortak acımızdır. İstanbul'da bir yılbaşı gecesi meydana gelen patlamada hayatını kaybeden yurttaşlarımızın acısı ortak acımızdır.
Şimdi, bu acıları anmakta devletin ailelere yardımcı olması ve acıları hafifletmesi gerekir. Bugün, Ankara'da ve başka illerimizde yaşadığımız kimi sıkıntıların olmasını ben kesinlikle akla ve mantığa sığdırmıyorum. Devlet, acı çeken herkesin yanında olmalı ve onların anmalarına özellikle önem vererek ailelerin yanında olmalıdır değerli arkadaşlarım. Bu bakımdan, anmalar sırasında yaşanan kimi sıkıntıların devletimize hiç yakışmadığını ifade etmek isterim. Devlet, acıları ortadan kaldırmak, sorumlulardan hesap sormak ve ulusumuzun ortak acısını paylaşmak durumundadır.
Değerli milletvekilleri, bundan tam bin üç yüz otuz sekiz yıl önce, 10 Ekim 680 tarihinde Kerbelâ Çölü'nde hayatını kaybeden Hazreti Hüseyin ve 72 yârenin acısı tüm dünyanın ortak acısıdır, az önce bahsettiğim acılar gibi.
Kerbelâ, erdemli, ilkeli, dürüst, şefkatli, mert ve yiğit bir kahramanın, zamanın zalim diktatörü tarafından altı aylık süt emen çocuğuna varıncaya kadar bütün yakınlarıyla birlikte acımasızca şehit edildiği günün adıdır; bir kahramanın, zalime boyun eğmektense, onursuzca yaşamaktansa, hayatı pahasına ona boyun eğmeyerek onurluca ölmeyi seçtiği günün adıdır. Mazlumun zalime, öldürülenin öldürene, kanın kılıca galip geldiği günün adıdır. Kerbelâ, bu destanın yazıldığı çölün adıdır. İmam Hüseyin, bu destanı asil kanıyla yazan erdemli, ilkeli, yürekli ve fedakâr kahramanın adıdır. Dünyanın neresinde bir zulüm varsa orası Kerbelâ'dır. Nerede hayrın ve şerrin kavgası varsa orası Kerbelâ'dır. Kerbelâ bir semboldür, insanlık onurunun can vererek galip gelmesidir; zulmün bedel ödenerek lanetlenmesidir. Orada İmam Hüseyin değil, insanlık onuru katledilmiştir. İmam Hüseyin'in şehadeti de insanlık onurunun zaferidir.
Hazreti Hüseyin'i, hayatını kaybeden yârenlerini bir kez daha saygıyla andığımı ifade ediyorum.