| Konu: | Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 10.10.2018 |
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben bu dönem ilk defa kürsüye çıktım. Yeni dönemimizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün özel bir gün hem Kerbelâ şehitlerimizi hem de 10 Ekim Gar katliamındaki kayıplarımızı rahmetle anıyorum.
Sayın Başkanım, bir tartışma açmak istemiyorum ama -cevap vermeniz de mümkün değil- teklif sahiplerinin burada bulunmaması çok garip değil mi? Yani bir kanun yapıyoruz, ilgili teklif sahipleri burada değil. Tabii ki "Komisyon, teklifi sahipleniyor." diyoruz ama Komisyonun sahiplenmesi ayrı, teklif sahiplerinin de nezaketen en azından burada bulunmaları gerekirdi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Eskiden genel müdürler gelirdi, şimdi genel müdür yardımcıları gelmiş.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Biz kanun yapıyoruz, yeni dönemde daha iyi bir Meclisle kanun yapacağımızı söylüyoruz, erkler ayrılığı, güçler ayrılığı ilkesini benimsemiş vaziyetteyiz "Daha katı bir şekilde burada uygulayacağız." dedik ama yeni dönemde hem Komisyonda -ki biz Komisyonda 2 kanun teklifi görüştük şimdiye kadar- hem de burada yapılmakta olan bu yasama çalışmalarının geçmiş dönemlere göre çok daha eksik olduğunu görüyorum. Geçmiş dönemlerde çok önemli eksiklerimiz vardı ama maalesef bu dönemde daha da fazla eksiklik söz konusu. Bu şekilde devam etmek mümkün değil.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Kanun sahibi orada. Nejat Koçer'in imzası var. Nejat Bey'in imzası var.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Yok, 2 arkadaşımızın imzası var, onların yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Var, var.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Onlar daha sonra katılmış vaziyete.
BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, siz Genel Kurula hitap edin.
Değerli arkadaşlar, lütfen sayın hatibi dinleyelim.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, konu o değil ama bizim doğru dürüst yasa çıkarmamız lazım, Parlamento olarak doğru dürüst çalışmamız lazım, etkili olmamız lazım, bu ülkenin ihtiyacı olan kanunları yapmamız lazım. Artık 600 kişiden oluşuyoruz, yapacağımız kanunların bir anlamı olmalı, bir yararı olmalı, etkisi olmalı. Onun için de tabii ki daha fazla tartışabilir bir ortamda, konuşabilir bir ortamda bunları çıkarmamız gerekiyor ama böyle bir ortam olmadığını görüyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada geçmiş dönemlerde aramızda bakanlık yapmış olan değerli arkadaşlarımız var, tecrübeli arkadaşlarımız var, yeni katılmış olan arkadaşlarımız var. Sizler, bizler, hepimiz siyasi bir irade koyarak geldik seçildik, seçilmişleriz biz burada. Ama ülkeyi kim yönetiyor? Burada birinci parti olan, şu anda iktidar olan AK PARTİ midir? AK PARTİ milletvekilleri midir? İktidar mıdır? İktidar mısınız değerli arkadaşlarım? Değilsiniz, şu anda iktidar, AK PARTİ değil; Cumhurbaşkanlığı ve onun atadığı bürokratlar, bakanlar; atanmışlar, seçilmişler değil. Böyle bir usul olabilir mi? İktidar, şu anda atanmışlardan oluşuyor, atanmış bürokratlardan ve atanmış bakanlardan oluşuyor, siyasi iradeleri yok. Siyasi irade yok, bakın, ne kadar önemli bir konu. Siyasi iradeleri olmayan bakanlar, bürokratlar. Sizlerin siyasi iradesi var, seçilmiş insanlarsınız ama onların yok. Böyle bir eksiklikle bizim bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi içerisinde kanun yapmamız, etkili olmamız mümkün müdür? Bir iktidarın... Biliyorsunuz geçmiş dönemde hükûmet programı vardı, bir hükûmet programı yapılırdı, atanan bakanlar -tabii, siyasi iradesi olan bakanlardı bunlar- o hükûmet programına katkı sunarlardı, bir ortak hedef oluşturulurdu, ortak hedefleri vardı. Şimdi hükûmet programı da yok, ortak hedefler de yok, siyasi irade de yok, tabii, bir de başbakanlık yok. Yani bütün bunları koordine eden, iki bin yıllık devlet geleneğimiz olan bir başbakanlıktan da yoksunuz. Neden biz başbakanlığı kaldırdık? Başbakanlık kötü müydü? Çok başarılı bizde başbakanlar var, veziriazamlar, sadrazamlar var. Biz başbakanlığı neden kaldırdık? Böyle doğru bir iş yaptık mı yani? Hiç kimse de bunu sorgulamadı. Şimdi geldik bir sıkıntı içerisinde, siyasi iradeden yoksun -maalesef- ortak hedeflerden yoksun -maalesef- bir sistemle, başbakanlığın olmadığı bir sistemle çalışmaya, kanun yapmaya çalışıyoruz, hiçbir anlamı yok. Kanun teklifini verenler yok, Hükûmet yok, siyasi irade yok; gerektiği şekilde kanun teklifleri tartışılmıyor. Böyle garip bir yasama yapma şekli.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Genel müdür, müsteşar yok, bakan yardımcısı yok.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Tanal, insicamı bozma lütfen.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, derin bir ekonomik kriz yaşıyoruz, ciddiye almamız gereken bir dönemdeyiz. Çok ciddiye almamız gereken bir dönem bu çünkü cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden birini yaşıyoruz şu anda. Bu krizin yapısal sebepleri var. Biraz sonra anlatacağım. Bu krizin küresel sebepleri var, küresel ekonomiye uyum sağlayamamamızdan kaynaklanan sebepleri var. Onun için bir sağlam yol haritası çıkarmamız, o yol haritasının detaylandırılması, o yol haritasına göre güven verilmesi, bize borç vereceklere güven verilmesi ve tüm bunlara uygun uzun vadeli çözümler üretilmesi lazım.
Şimdi, bu getirilen, Kalkınma Bankasıyla ilgili kanuna bakıyorum. Bu ciddiyette değil maalesef. Ben de sevindim. Gerçekten on yıldır özellikle Kalkınma Bankası pasivize edilmiş vaziyetteydi, aktif durumda değildi, on yıldır özellikle. Ha şimdi birdenbire Kalkınma Bankasıyla ilgili bir kanun getirince "Ya iyi oldu, Kalkınma Bankası kanunu çıkarılıyor, iyi olacak." diye düşündüm ama bir kere Bankacılık Kanunu'na tabi olmayan, bankacılık mevzuatına tabi olmayan bir banka kuruyoruz. Allah aşkına, böyle bir yapı olabilir mi? Bankacılık mevzuatına tabi olmayan bir banka...
Öncelikle diyoruz ki: Bu ekonomik krizimizin yapısal sebepleri var. Yapısal sebeplerin başında da hukuk geliyor, hukuka uymamak geliyor. Hukuka uymadığımız için, birçok konuyu hukuk dışına ittiğimiz için biz krizdeyiz diyoruz, bunu kabul ediyoruz. Hukuk reformu yapılması lazım, yapısal reformların başında geliyor, sonra da eğitim geliyor ya da eğitim daha önce geliyor, bilmiyorum, artık o tartışılabilir. Böyle bir durumdayız. Hukuka uygun olmayan, Bankacılık Kanunu'nun uygulanmadığı, birçok kanundan muaf olan bir banka yaratmaya çalışıyoruz. Niye? Keyfî olarak kullanalım diye. Olmaz ki, bu çalışmaz ki. Bu kriz ortamında en önemli zarar, sıkıntı buradan gelecektir. Biz bir taraftan Kalkınma Bankası kuruyoruz, aktif hâle getiriyoruz diye sevinirken tam tersi bir durumla karşı karşıya kalıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, kalkınma bankaları var, bütün dünyada kalkınma bankaları var "development banking" "investment banking" diye ama büyüme bankacılığı yoktur. Bizim getirdiğimiz büyüme bankacılığı. Ya biz ne olursa olsun büyüyelim anlayışıyla getirilmiş bir yapı bu. Bu anlayışla bu işin, bu krizin çözümlerini üretemeyiz.
Şimdi, bu saatte hepimizin dikkati dağıldı. Bir anekdot anlatayım. Sınav yapılıyor bir kurumda. İlk kişiye soruyorlar "2+2 kaç eder?" diye, "5" diyor; diyorlar ki: "Coşkunuzu anlıyoruz ama bize sayı saymasını bilen birisi lazım. Böyle 5 cevabı yanlıştır." İkincisini alıyorlar, ona soruyorlar "2+2 kaç?" "3" diyor; "Siz yaptığımız her şeyi küçültürsünüz, siz bize lazım değilsiniz." diyorlar. Üçüncü kişiyi alıyorlar "2+2 kaç?" "4" diyor kendisinden emin bir vaziyette; "Biçimsel mantığa dayalı düşünce kalıplarını aşmanız lazım, artık biraz farklı düşünmeniz lazım." diyorlar, almıyorlar onu da. Dördüncü kişi geliyor "2+2 kaç eder?" diye soruyorlar, "Size kaç lazım?" diyor.
Değerli arkadaşlar, bize "2+2=4 eder." diyen ve bunu kabul eden yöneticiler lazım. Doğru dürüst bu konuda karar vermemiz lazım. (CHP sıralarından alkışlar) Hani bir ara vardı ya kediye "kedi" demek, kediye "kedi" diyeceğiz. 2+2=4 ediyorsa 4 edecek. Bunlara doğru dürüst cevap verebilen yöneticiler lazım bize. Bu işin çözümüyle ilgili, bunları görecek, anlayacak bir hükûmet lazım bize. Bu gerçeği gören, gerçeğe göre hareket eden bir hükûmet lazım, bu işleri ciddiye almamız lazım.
Şimdi, geçen yıllarda bu kürsüye çıktığım zaman, özellikle Plan ve Bütçe Komisyonundan gelen af teklifleriyle ilgili olarak, vergi ve prim affıyla ilgili olarak buraya çıkıyor, konuşma yapıyorduk. Burada da o dönemde bakanlar da oturabiliyordu kanun tasarılarıyla ilgili olarak. "Sayın bakanım, bunları getiriyorsunuz ama bunun haricinde asıl getirmeniz gereken yapısal reformlar. Bir an önce getirin, bakın bir krize doğru gidiyoruz." dediğimiz zaman "Siz karışmayın, kriz falan yok, biz yapısal reformları da yaparız." diyorlardı. Şuradan bana özellikle vergi ve prim aflarıyla ilgili olarak laf atan bir bakanı çok iyi hatırlıyorum. "Onları da yaparız biz. Siz karışmayın bu işlere, siz bilmezsiniz." diyen bakanları çok iyi hatırlıyorum maalesef Sayın Bakanım. Sizi kastetmiyorum tabii. Sağ olun, siz her zaman için hassas oldunuz bizlere karşı da.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Beni de kastetmiyorsun değil mi?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Siz de Başkanım hassassınız tabii.
Bu yeni sistemde bu hassasiyeti maalesef hiç göremiyoruz. Bakanlar, biraz önce bahsettiğim gibi, burada değiller; siyasi irade burada, dolayısıyla gerekeni yapamıyor. "Hükûmet" dedi biraz önce Erol Hocam da konuşurken, "hükûmet" ya da "bakanlar kurulu" diyor konuşmacılar. Bundan sonra hükûmet de yok, bakanlar kurulu da yok; bir Kabine var, atanmış Kabine, bizimle de diyaloğu yok, nelere ihtiyaçları olduğunu bilmiyoruz.
Daha dün, biliyorsunuz, bir düzenleme yapıldı, Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı. Şimdi, orada diyor ki: "KDV iadeleri hemen yapılacak." Ne kadar peki biriken KDV iadeleri? Ben rakamı bilmiyorum, Komisyonda da şimdiye kadar bu konu gündeme gelmedi -geçen yıl geldiğinde bir rakam vardı, hatırlıyorum- ama demin Sayın Yılmaz 40 milyar dolar dedi, yani 200 milyar lirayı aşan bir rakam söz konusu. Peki, nasıl yapılacak bu KDV iadeleri, bu kadar büyük bir meblağ nasıl ödenecek? 200 milyarın üzerinde bir meblağ. Zaten hazinede para varsa kriz yok demektir. Nasıl ödeyecekler? Yani bir şeyler yapılıyorsa anlamı olması lazım ve bize de bunun hesabının veriliyor olması lazım değerli arkadaşlarım, yok böyle bir şey.
Şimdi, deniliyor ki: "Yıl sonundan önce elektrik ve doğal gaza zam yapılmayacak." Yıl sonuna ne kadar var? İki buçuk ay var. Yani "İki buçuk ay için zam yapmayacağız ama iki buçuk ay sonra zam yapacağız." demektir bu. Böyle bir açıklama olur mu Allah aşkına? "İki buçuk ay için doğal gaz ve elektriğe zam yok ama ondan sonra zamlar var." demektir, herkes bunu böyle algılar. Böyle bir açıklama, böyle bir Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı mı olur?
"Fiyatlar yüzde 10 düşürülecek." Siz, hepiniz biliyorsunuz, bir yerde, bir mağazada indirim varsa önce fiyatları yükseltmişlerdir, ondan sonra yüzde 50 indirim yapmışlardır. İsterseniz devlet olarak talimat verelim, bütün işletmeler yüzde 50 indirim yapsın ama çıkarırlar fiyatı, sonra indirirler. Tabii ki kendisi için rasyonel olanı, kârlı olanı, kazançlı olanı yapacaktır, yani bunlar iş mi?
Şimdi, kredi faizleri yüzde 10 düşürülecekmiş. Enflasyonunuza ve Merkez Bankası faizlerine bakın, enflasyon ile Merkez Bankası faizini mukayese edin, faizlerin ne kadar düşmesi gerektiğini bulun. Bunun bir mantığı var mı? Yani yaptığımız işlerin hakikaten bir mantığının olması lazım, Hükûmet tarafından yapılan işlerin. Ben de "Hükûmet" diyorum ağız alışkanlığı, "Kabine" diyeyim, belki "Kabine" daha doğru bir kelime; Kabine tarafı... Ama bu yaptıklarının hesabını da bu Meclise, bu yüce Meclise verebilmeleri lazım. Böyle bir bağlantımız da yok maalesef.
Şimdi, bu kanunda çok önemli konular var. Bir tanesi -diğer arkadaşlarımız da sıraları gelince maddelerde açıklayacaklar ama- mesela 3'üncü madde diyor ki: "Banka; kanun ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle..." Bakın "...kanun ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevlendirilebilir." Görevlendirme de paraya müteallik konular. Paraya müteallik konularda görevlendirilebilirmiş.
Değerli arkadaşlarım, paraya müteallik konularda, bütçe yapmada yani bir yere kaynak aktarmada yetkili olan Türkiye Büyük Millet Meclisidir, Parlamentodur, sizsiniz. Bu yetkimizi hiç kimseye devredemeyiz, Cumhurbaşkanına da devredemeyiz. Bu, tarihten gelen, tarihsel bir yetki, Parlamentonun yetkisinde olması gereken bir konu; bu, Anayasa'ya aykırı. Böyle bir yetkiyi bu kanunla devredemeyiz, bu yanlıştır, bu yanlış bir düzenlemedir. Buna Komisyonda da itiraz ettik, dikkate alınmadı ama bunu bu şekilde çıkarırsak Anayasa'ya aykırı bir iş yapmış oluruz, geleceğe yönelik de vebal üzerimizde kalır; bunu yapmamamız lazım. Bu, Parlamentonun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisi olan bütçe yapma hakkının başkasına verilmesidir, doğru değildir. Bu yetkiyi paylaşmayalım 3'üncü maddede.
Çok önem verdiğim bir diğer konu -çok zamanımız kalmıyor- 7'nci maddenin (2)'nci fıkrası. "5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 53'üncü maddesinin birinci fıkrası Kalkınma Bankası için uygulanmaz." diyor. Değerli arkadaşlarım, banka kuruyorsunuz ama bu banka karşılık ve teminat ayırmayacak ya da yönetim kurulu kararıyla karşılık ve teminat ayıracak kendi keyfine göre. Bankanın yönetimine bırakıyoruz bu karşılık ayırma keyfiyetini, böyle bir şey olamaz. Eğer uluslararası düzeyde bu Kalkınma Bankası geçerli olacaksa, bir anlamı olacaksa Kalkınma Bankasına hayatiyet kazandırmamızın, uluslararası piyasalarda bu banka dikkate alınacaksa, uluslararası raporlamalara göre, uluslararası standartlara, denetim standartlarına göre, raporlama standartlarına göre dikkate alınacaksa böyle bir maddenin olmaması lazım çünkü bu tespit edilir ve bankanın durumuyla ilgili raporlar dikkate alınmaz ya da olumsuz alınır, hiçbir faydası olmaz. Bunlar yanlış, hatalı işler, bunlar muhakkak düzeltmemiz gereken konular.
Ve biraz önce söylediğim gibi, bu kanunun özellikle 3'üncü maddesi -ona dikkatle bakın lütfen- Anayasa'ya aykırı, Anayasa'nın 2'nci, 87'nci ve 161'inci maddelerine aykırılık teşkil ediyor. Biraz sonra herhâlde Kaboğlu Hocam bir anayasa profesörü olarak bununla ilgili ayrıntılı bilgi verecek, bunun ciddiye alınması gerekir muhakkak.
Değerli arkadaşlar, bu kanunla Kalkınma Bankasına hayatiyet kazandırıyoruz, bir de fon kuruyoruz. Peki, biraz önce söylediğim gibi, kaynağı ne bunun, bu fonun ve bankanın, sermaye artırımının kaynağı ne? Dediler ki: "Hazine." E, Hazinede, biraz önce söylediğim gibi, kaynak yok, Hazine zaten sıkıntı içerisinde. Peki, nereden olacak? Bu başka bir anlama geliyor. Biz daha Türkiye Varlık Fonu'nu hayatiyete geçirememişken bu şekilde Türkiye Kalkınma Fonu kurup sıkıntıya boşu boşuna girmeyelim, bunlar yanlış işler. Ha, biz bu Kalkınma Bankasını ve Kalkınma Fonu'nu farklı amaçlar için kullanacağız." diyorlarsa onu bilmiyorum, o da büyük bir yanlışlıktır.
İşsizlik Fonu'yla ilgili olarak, bu kanun teklifinin görüşmeleri sırasında Komisyonda tartışmalar oldu. İşsizlik Fonu'nun yasa dışı kullanılması söz konusu. Daha önce bunlar gazetelerde yer aldı, yazıldı, köşe yazıları yazıldı, hiçbirisiyle ilgili kabineden bir cevap gelemedi maalesef, gelmedi. Maalesef yanlış işler yapılıyor bu konularda. Bu konularla ilgili olarak Kabineyi uyarıyorum. Değerli arkadaşlar, sizleri de uyarıyorum, bu konuların farkına varın lütfen. Yanlış, kanuna uygun olmayan işler yapılıyor. Bir krizle mücadele böyle olmaz. Krizin özellikle 2 tane sebebi var. Bir tanesi üretim ekonomisinin olmaması, tüketim ekonomisinin olması yıllardan beri, aldığımız borçların tüketime gitmesi, üretime gitmemesi. Bir diğeri de küresel ekonomide meydana gelen değişiklikleri takip edememesi Türkiye'nin. Türkiye'deki ekonomi yönetimi maalesef onu takip edemedi.
Özellikle 2013'te Amerika parasal daralmaya gidiyorum dediği hâlde biz tuttuk... Yani parasal daralmanın anlamı, faizlerin artıyor olması, paranın daha zor bulunacak olmasıdır. Bunu çok net ifade ettiler. Ama biz 2013'ten sonra daha fazla dövizle borçlandık, daha fazla özellikle KÖİ yatırımlarını, bu kamu-özel iş birliği çerçevesinde daha fazla yatırımı devreye soktuk, daha fazla borçlandık -bakın rakamlara- ve döviz geliri olmayan işletmelerin borçlanmasına izin verdik. Bu tür hatalar yaptı o tarihte Hükûmet. Bunların sonucunda bu noktaya gelindi, bu kriz oluştu. Şimdi, üretimi olmayan, sadece tüketen, aldığı borçları tüketime yatıran bir ekonomi, küresel gelişmeleri takip etmeyen, gelecekte ne olacağını görmeyen, ufku olmayan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika müsaade eder misiniz.
BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, bir dakika ilave ediyorum, buyurun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak bu yaptığımız işi daha ciddiye almamız gerektiğine inanıyorum. Hem kanun çıkarma açısından hem de ekonomik krizle mücadele açısından maalesef gereken hassasiyetin, ciddiyetin gösterilmediğini görüyorum. Sizler de bunun farkındasınız. Bu konuda hep beraber Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak üzerimize vebal düşüyor, görev düşüyor. Hep birlikte bu vazifemizi yerine getirmemiz lazım.
Bu vesileyle tekrar yeni döneminizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)