| Konu: | Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 10.10.2018 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok saygıdeğer mensupları; hepinizi şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum.
Bugün Sayın Bostancı ve Sayın Muş'un Türkiye Kalkınma Bankasının, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankasına dönüşümüyle ilgili kanun teklifinin maddelerini görüşüyoruz. Ama bugün renkli bir gündü ve bugünün 10 Ekim olması vesilesiyle bir iki konuya hemen değinmek istiyorum: Kerbelâ'yı, 2015 Ankarasını ve de son dönemlerin mütefekkiri Nevzat Kösoğlu'nu rahmetle anıyoruz.
Aslında bugün şöyle bir şey de var: AK PARTİ sanki Türkiye Büyük Millet Meclisini protesto ediyor gibi geldi. Gerçekten, baktım ben gün içinde, Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsü konuşurken teklifin sahipleri yok, AK PARTİ sıralarında 19 kişi var, HDP konuşurken 26, CHP konuşurken 34 kişi.
Esasında konuya verilen, atfedilen önemle beraber bir algı da var, şöyle bir algı var: Bence ne AK PARTİ ne de muhalefet Parlamentoda AK PARTİ'nin çoğunluk olmadığının farkında değil. O nedenle, iyiyi yapmaya, kötüyü engellemeye bu Parlamentonun gücü yeter. Parlamentoyu tek başına 1'inci parti üzerinden sorgulamanın çok doğru olmadığı kanaatindeyim.
Şimdi, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası dönüşümü, esasında 1975 yılında kurulmuş, sonra 1988 yılında Kalkınma Bankasına dönüşmüş ve bugün de Yatırım Bankasına dönüştürülen bir bankayı konuşuyoruz. Bu cihetle doğru tespit şudur, şahsi kanaatimiz ve partimizin kanaati: Türkiye'nin bir yatırım bankasına ihtiyacı vardır. Böyle düşünülmüştür, zamanında böyle dönüştürülmüştür ama işlevsiz hâle getirilmiştir. Banka bugün 500 milyon lira sermayeli ve ödenmiş sermayesinin 12 katı kredi hacmiyle çok da işlevli bir banka değildir. Esasında Türkiye gibi ülkelerin kalkınmadan ziyade yatırım bankacılığı üzerinden sektörlerine destek vermesi çok önemlidir. Geçmiş dönemlerde Sayın Erdoğan'ın da gündeme getirdiği faiz tartışmaları esasında yatırım bankacılığıyla ilgilidir. Yatırımların uygun finansmanı yatırım bankacılığıyla olur ve bu cihetle bu bankaya muafiyetler tanınması, vergi muafiyeti tanınması, karşılıkların ayrılmaması, maliyetlerin düşük hesaplanması ucuz kredi açısından çok doğru bir tutumdur ve bu, doğru bir yaklaşımdır.
Ancak kanunun başlangıç maddelerine baktığımızda çok açık söylemek gerekirse şöyle bir şey var: Kanun sahipleri bizden bir uçak satın alma izni istiyor ama bu uçağın kargo uçağı mı, yolcu uçağı mı olduğu yok bu metinde. Bu uçağın kaç kişilik yolcu taşıyacağı, uzak mesafeye mi gideceği yoksa kısa mesafeye mi yolculuk yapacağı, ne tip bir uçak olduğu konusunda hiçbir bilgi yok. Mesela, bu bankanın sermaye miktarı yok ve sermayenin nereden karşılanacağı da yok. Muhtemeldir ve eğer öyle olursa, İşsizlik Fonu'ndan aktarımlar söz konusu olursa -çok samimiyetle söylüyorum- Türkiye 1980'ler ve 1990'lardan sonra ikinci defa tasarruf atağında kendi vatandaşlarını mağdur etmiş olur. Zaten 110 milyar liralık İşsizlik Sigortası Fonu'nun 10 milyar, 11 milyar civarı maalesef kamu finansmanı için, bankaların finansmanı için kullanıldı ve bu, piyasa faiz haddinin çok daha altında bir faiz geliriyle kullanıldı. Bu nedenle, insanlarımızın ümit bağladığı tasarruf fonlarını ve İşsizlik Fonu'nu ve benzeri fonları yine kamu harcamaları içerisinde çarçur etmenin ciddi bir sıkıntısını yaşayabiliriz. Ayrıca, maddelerde bunun Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kalkınma planı, stratejik planlar doğrultusunda kaynak yapılacağından bahsediliyor.
Çok değerli arkadaşlar, bu kanun teklifine baktığınızda, ilk başında biz de Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışmaya başladığımızdan itibaren şöyle görüyoruz ve bunu diğer kanunlarda da böyle gördük: Şimdi, Türkiye'de yeni olarak AK PARTİ-MHP ittifakı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçti, evet ancak yeni sistemin işleyişinde çok ciddi sıkıntı var. Zaten Türkiye'nin, Parlamentonun kanun yapma kalitesi düşük, bu çok daha fazla düşüyor. Bakın, bu kanun teklifi geldi, bu görüşülürken kanun teklifini verenler 4 ayrı değişiklik önergesi verdiler. Bu nedenle, hızlı ve aceleci tavrımız nedeniyle kötü bir kanun yapma sürecindeyiz. Bunun bize şöyle bir yükü olur, hepinizin buradan dikkatini çekmek istiyorum: Eğer biz kanun yapma sürecinde Parlamentoya saygın davranmazsak parlamenterler olarak bürokrasinin nobranlığına maruz kalırız ve yürütmeye daha yakın olan bürokratlar siyasete ve parlamenterlere gerçekten nobran davranırlar ve bir gün buraya hizmetlilerini gönderip "Bu kanunu bir bitir, gel." diyebilirler. Bakın, Komisyonda olan bürokratlar bugün burada yok ve ne yazık ki -Sayın Muş'a teşekkür ederim, o geldi, Sayın Bostancı da geldi şimdi ama- uzun görüşmeler sırasında kanun teklifinin sahipleri yok burada. Bunun saygınlıkla ilgili olduğunu düşünüyorum.
Şimdi, diğer yandan, "Bu kalkınma planı ve stratejik planlar doğrultusunda kaynak tahsisi yapılacak." diyor ama şunu görmemiz lazım: Türkiye'de yaklaşık üç yıldır orta vadeli planda ve mali planda ve Merkez Bankası hedeflerinde ve bir on yıldır kalkınma planlarında gerçeklik bitmiştir. Hele Merkez Bankasının sanki yazılımı var, enflasyon hedefi yüzde 5. Yıl 2015, yüzde 5; yıl 2016, yüzde 5; yıl 2017, yüzde 5. Yani sadece yılı değiştiriyorlar ve biz bunu sorgulamıyoruz. İşte, Parlamento burada, bizden öncekiler de burada. Bunu sorgulayabildiniz mi? Bunun maliyetinin ekonomiye ne olduğunu görebildik mi? Göremedik. Ekonomiyi konuşmayı çok özlemişiz ve konuşuyoruz. Çok net bir gösterge belirtmek istiyorum ekonomide: Lütfen iki yıllık tahvil faizlerini takip edin, ekonominin bütün röntgeni buradadır, yüzde 27. Biraz önce Sayın Durmuş bir krediden söz etti. Bir bankanın uluslararası sendikasyon için çıktığı, kredi almak için çıktığı piyasadan yüzde 12,5'la kredi aldığını söyledi, bu bir felaket.
Bakın, 2001'de Türkiye Cumhuriyeti, New York Borsasından yüzde 11'le borçlandı, New York Borsasında yüzde 11'le tahvil sattı. Bugün yüzde 11'in üzerinde bir faizle kredi alan bir Türkiye var. Yani döviz dengelenir bir şekilde, fiyatlar dengelenir bir şekilde ama faiz eritir, bütün kazanç, birikimlerimizi götürür; götürdü zaten, 6.800 dolara düştük fert başına millî gelir olarak. Bu fakirleşmenin nedeni var, bu bir sonuç. Bu sonuç nereden kaynaklanıyor? İnanın bugün bu kanunların yapımına karşı gösterdiğimiz duyarlılık işte bunun bir nedenidir. Şu Parlamentoya, şu Parlamentonun yaptıklarına, bu görev, bu fonksiyonlara bizim sahip çıkmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tatlıoğlu, sözlerimizi toparlayalım isterseniz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Bir dakika veriyorum.
Buyurun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Bir kere, bakın, dedim ki... Milliyetçi Hareket Partisinin sayın grup başkan vekili enflasyonla ilgili haklı olarak farklılıklardan bahsetti. Bakın, bütçe geliyor, gelin bu bütçeyi, bu Meclis olarak, Türkiye'yi bu krizinden çıkarabilecek bir mali plan hâline getirelim. Milliyetçi Hareket Partisinde de Cumhuriyet Halk Partisinde de AK PARTİ'de de HDP'de de ve İYİ PARTİ'de bunu yapabilecek kadrolar var. Bu bütçenin çıkmasına tek başına AK PARTİ'nin sayısı yetmiyor. Gelin bunun olduğu gibi geçmesine göz yummayalım, buna müdahil olalım; aklımızla müdahil olalım ve buradan ciddi bir mali plan çıkaralım. Buna gücümüzün yeteceğine inanıyorum. Biz yatırım bankasının yanındayız, doğru buluyoruz ama içi açık değil. O nedenle bunun daha sağlıklı bir şekle dönüşmesini gerçekten arz ederiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Bir de teklif sahiplerinin tekliflerine saygı göstermesini diliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)