| Konu: | Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 10.10.2018 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, sağ olun.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi görüşmekte olduğumuz kanunu her yanıyla ele alabiliriz ama önce hukuka uygunluğu açısından her şeyi değerlendirmemiz gerekiyor. Bu Meclis hukuk yapıyor sonuç itibarıyla, sadece kanun yapmıyor, hukuka uygunluğu söz konusu olabilecek kanunları hayata geçiriyor.
Sayın Hocam Kaboğlu bu konuya ilişkin görüşlerini çok net olarak dile getirdi. Sadece bu kanunun 3'üncü maddesinin Cumhurbaşkanına vermiş olduğu yetkiler doğrudan Anayasa'ya aykırıdır. Hatta Meclis İçtüzüğü göz önüne alınarak bu Anayasa'ya aykırılığın öncelikle değerlendirilmesi elzemdi.
Şimdi neden hukuktan bahsediyoruz? Bu değişikliği yaparken Türkiye'de ekonomiyi düzelteceğinizi, kaynak yaratacağınızı, istihdamı geliştireceğinizi, sermaye gruplarını buradan besleyeceğinizi, doğru bir iş yaptığınızı zannediyorsunuz. Ben size söyleyeyim, ne yaparsanız yapın, hukuksuz yaşamaya devam ederseniz bu ülkeyi bugün getirdiğiniz uçurumdan daha kötü bir yere götüreceksiniz ama buna müsaade etmeyeceğiz. Kamuoyuyla paylaşıyoruz, doğruları paylaşıyoruz, diyoruz ki: Bu ülkeye önce demokrasi lazım, önce hukuk lazım. Bunlar olmazsa bu ülkeye sokacağınız sıcak paralarla, ne olduğu belli olmayan borçlanmalarla bugün getirdiğiniz uçurumdan daha felaket bir yere götüreceğiniz görünüyor. Biz bu tarifi yaparken bir sorumlu siyasal parti anlayışıyla, buradan bir siyasal rant devşirmek anlamında değil, vatandaşlarımızı uyararak sizi bu yanlıştan geri çevirmek için yapıyoruz.
Nerede görülmüş, dünyanın neresinde görülmüş hukuk sistemi her türlü eleştiriye açık, ne olduğu belli olmayan bir yapılanmayla beraber, iki dudak arası fetvalarla beraber yönetilen bir ülkede bu tarif etmeye çalıştığınız sermaye kaynakları oluşacak, herkes gelecek size güzel güzel parasını verecek, iş imkânı sağlayacak... Böyle bir dünyayı hayal edebiliyor musunuz siz? Böyle bir şey mümkün mü? İnanıyor musunuz yaptığınız şeylere?
Hukukun olmadığı yerde ekonominin düzelmesi mümkün değildir. Daha yakın tarihte Avrupa şampiyonasıyla ilgili bu ülke başvurdu, UEFA dedi ki: "Ya, sizin insan haklarına ilişkin bir politikanız yok. Biz bundan endişe duyuyoruz. Size niye verelim bu şampiyonayı?" Almanya'ya verdiler. Utandırdınız bizi. Rencide ettiniz. Bu söylenenler size hiçbir şey anlatmadı mı? Buradan hiçbir şey çıkarmadınız mı? Günlerce dediniz ki: "Biz bu şampiyonaya talibiz, alacağız." Sonra size bu söylendi ve biz bunu unuttuk...
İnsan Hakları Mahkemesine hâkimler gönderdiniz, dediler ki: "Yetersiz." E alıştınız Türkiye'de yetersiz hâkimleri atamaya. Türkiye'de görülmemiş olaylar oluyor. Adliyelerde mahkeme hâkimleri tayin ediliyor, bir siyasi partinin il ve ilçe başkanı oraya çelenk gönderiyor, çiçek gönderiyor. Otuz küsur yıllık avukatım, hayatımda görmedim. Bunu nasıl içinize sindiriyorsunuz? Böyle bir yargıyla beraber bu işleri düzelteceğinizi nasıl düşünüyorsunuz? Bir dünya il ve ilçe teşkilatınızdan insanı hâkim yaptınız. Bir önceki dönem milletvekilimiz Barış Yarkadaş bu kürsülerden bunları dile getirdi, seyrettiniz. Meclis üyenizi HSK üyesi yaptınız, bir başka siyasi partinin genel başkanının avukatını HSK üyesi yaptınız. Bağımsız yargıyla beraber ekonomiyi düzelteceğinizi söylüyorsunuz. Biz de inanacağız öyle mi? Avukatları içeri atıyorsunuz. Avukatların büroları kurşunlanıyor. Bir avukat mahkeme hâkimiyle konuştuğundan dolayı derdest ediliyor duruşma salonunda. Saat on birde tutuklanıyor, gece dörtte bırakılıyor ve bu ülkede hukuktan bahsediyoruz.
Ve size söyleyelim, akılcı dış kaynak yönetimine geçmezseniz, uluslararası standartlara uygun bir kamu ihale yasası çıkarmazsanız, bütçe disiplinini sağlamazsanız, üretime yönelik bir ekonomi kurgulamazsanız, hamasete dayanan dış politikadan vazgeçmezseniz, geleceğimizi ipotek altına alan kontrolsüz borçlanmalardan vazgeçmezseniz, rantiyenin korunduğu, emeğin ve üretenlerin cezalandırıldığı vergi politikasına son vermezseniz, üretimi önceleyen bir planlama ve teşvik politikasını yaşama geçirmezseniz, dengeli ve adil büyümenin düşmanı olan israfa son vermezseniz bu işin altından kalkmamız mümkün değil. Bizi böyle, hukuksuz, ne olduğu belli olmayan, bir şekilde günü kurtaracak şeylerle uğraştırmayın. Biz bu ülkeyi seviyoruz. Bu topraklarda yaşayan her insanı seviyoruz ve ilanihaye seviyoruz; öyle iki günlük, üç günlük iktidarımız kadar sevmiyoruz. Bu yoldan vazgeçin. Bu kanunu gelin hep beraber geçirmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydoğan...
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Efendim, lütfederseniz...
BAŞKAN - Estağfurullah, buyurun.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Geçirirseniz sorumluluğunu taşımanız yetmeyecek. Bu ülkenin yüzyıllık mirasını yediniz, dış politikadaki bütün itibarını sıfırladınız, ne olduğu belli olmayan ve nereye gittiği belli olmayan bir ülke yarattınız; bir gün Suriye'yle sorunlu, bir gün Rusya'yla sorunlu, bir gün Hollanda'yla sorunlu, bir gün Almanya'yla sorunlu, bir gün Amerika Birleşik Devletleri'yle sorunlu; sonra birdenbire Amerikan firmasına -sanki Sayıştay yokmuş gibi- bu ülkenin bütün denetimini teslim edecek bir anlayışla yol yürüyorsunuz; buna müsaade etmeyeceğiz. Vazgeçin, bu ülkeyi hep beraber sevdiğimizi tescil edelim. Vazgeçmezseniz Cumhuriyet Halk Partisi sokak sokak, hatta ara sokaklarda bunu anlatacak, sokaklara çıkacak şekilde bir alanınız kalacak mı, onu bilemiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)