| Konu: | İYİ PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 16.10.2018 |
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İYİ PARTİ'nin grup önerisi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek lazım: Hiçbir ülkenin ithalat, sürdürülebilir politikası olamaz, her ülke kendi üreticisini, çiftçisini, hatta tüketicisini koruma arzusundadır, bunu da hükûmetler yapar; burada hiçbir itiraz yok.
Şarbonla alakalı belki bu konuşmadan sonra bu gündemi ülkemiz açısından kapatırız, Türkiye tarım ve hayvancılığına da daha fazla zarar vermemiş oluruz diye umuyorum.
Arkadaşlar, şarbon ciddi bir hastalık, salgın, aynı zamanda biyolojik silah olarak kullanılan ve yer yer de buna tevessül edilen bakteriyel ve son derece bulaşıcı bir hastalık. Fakat şu gerçeği de unutmamak lazım: Şarbon, Türkiye'nin bugünkü bir gerçeği değil; tarihteki sürecine baktığınız zaman, hemen hemen 1970'li, 80'li yıllarda, insan vakalarında yılda en az 500 kişide, hayvanlarda çok daha fazla mihrakta enfeksiyonun görüldüğü biliniyor. Hatta şöyle bir rakam vereyim: 1970-80'li yıllar arasında Avrupa'da çıkan şarbon insan vakalarının hemen hemen yarısı Türkiye odaklı. Demek ki şarbon günümüze ait bir sıkıntı değil yani ithalatla birlikte gelmiş olan bir hastalık değil. Özellikle bunun altını çizmek isterim. Hatta bu Gölbaşı vakasında, son çıkan şarbon olayında biz sekans analizlerini yaptırdık arkadaşlar. Şuradan çok rahatlıkla söyleyebiliriz -yani şarbon olduğunu ifade etmekten imtina ederiz ülkemiz açısından ama- bu, ülkemizin bir bakteriyel suşu yani Kırıkkale ve Ankara suşu olarak tespit edildi. Yani bu bakteri, şarbon vakası da, Gölbaşı vakası da Brezilya'dan, İrlanda'dan gelen hayvanlarla birlikte oradan değil, Türkiye'de bulunan ve muhtemelen o civardaki yedikleri otlardan bulaşan bir bakteri, enfeksiyon.
Şimdi, peki, böyle olmakla, Tarım Bakanlığı ülkemizde bu yaygın olarak görülen hastalıkla alakalı ne yapıyor? Öncelikle ihbarı mecburi bir hastalık dedik. Şarbon şüphesi olan yerlerde ihbar edilir, veteriner hekimler gider, numuneler alır, bölge veteriner araştırma enstitülerine gönderir; eğer pozitifse on beş gün karantinaya alınır, hastalık devam ediyorsa karantina süreleri uzatılır. Ne yapılır buralarda? Tarım Bakanlığının on yıllardır devam eden aşılama programları vardır ve -Etlik Veteriner Araştırma Enstitüsü- son derece tutarlı, isabetli ve hastalıklarla etkin mücadele edecek aşıyı da kendimiz üretiyoruz yani yaptığınız gün, ertesi gün hastalığın tamamen ortadan kalktığını görebilecek kadar çok değerli bir aşı üretim platformumuz da var.
Arkadaşlar, durum böyleyken niye şarbonun daha fazla konuşulmasını istemiyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çünkü Türkiye aynı zamanda hayvansal ürünleri ihraç etmekte olan bir ülkedir. Oysa demin de söyledim, şarbon zaten ihbarı mecburi bir hastalıktır, saklayamazsınız, örtemezsiniz, gizleyemezsiniz. Bütün dünya çıkan şarbon vakalarını bildirir, bizim bildirdiğimiz gibi ama bizim, bir taraftan zaten Tarım Bakanlığı aracılığıyla bunu bildirirken bir de bunu her gün ülke gündemine getirip dünyaya "Bizde şarbon var, bizde şarbon var." diye deklare etmemizin emin olun, tarım ve hayvancılığımıza çok faydası olmadığını düşünüyorum. Bugün bunu tartıştık, herkes eteğindeki taşı döktü diye düşünüyorum. O yüzden ülkemiz tarım ve hayvancılığına daha fazla katkı yapmak istiyorsak bileceğiz, tedbir alacağız, bu sürdürülebilir bir hastalık tablosu değildir, bunun önlemlerini alacağız. Ama istirham ediyorum, bu saatten sonra bunu daha fazla tabiri caizse biz kendi elimizle körüklemeyelim.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kılıç.