| Konu: | 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 31.10.2018 |
OYA ERSOY (İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, birkaç gündür OHAL tartışmalarını bu Meclis çatısı altında yapıyoruz ama ben inanıyorum ki memleketin bu son iki yılı daha ileride, çok daha ayrıntılı, siyasi sorunlarını da bizzat soracağımız bu çatı altında bir oturumlar dizisi olarak geçecek. OHAL'in ilanı sonrasında geçen iki yıllık süreçte on binlerce kişi KHK'lerle ihraç edildi, açığa alındı. Okullar kapatıldı, özgürlükler kısıtlandı, hak arama ve grev yapmalar yasaklandı. Meclis devre dışı bırakıldı, hukuksuzluk egemen kılındı. OHAL hukuksuzluğu örtmek için kalkan yapıldı. AKP'nin iktidarı boyunca en iyi yaptığı şey kendi yarattığı krizleri fırsata çevirmektir. 15 Temmuzu da fırsata çevirmiştir ve darbeyle alakası olmayan ama tek özelliği kendilerine muhalif olan yani sizin gibi düşünmeyen, sizin gibi yaşamayan, sizin gibi dünyayı algılamayan herkesi susturmak için bu OHAL'i kullandınız çünkü kendi siyasal ve ideolojik hedefleriniz doğrultusunda bir rejimi bu ülkeye giydirmek için bunu yaptınız ve bunu yaparken de karşınızda hiçbir örgütlü güç olmasın diye dernekleri ve vakıfları kapattınız. Sadece sizin sesiniz duyulsun diye basını susturdunuz. Sadece kapattığınız medya organlarından bahsetmiyorum. Baskıyla, cezalandırma tehdidiyle artık basın tek ses hâline getirilmiştir bu ülke tarihinde, hiç bu kadar tek ses hâline getirilmemişti.
İhraçlar: KHK'lerle bugüne kadar toplam 135.144 kamu görevlisi hukuken kendilerini savunma hakkı tanınmadan, tamamen siyasi ve idari kararlarla, hukuksuz bir şekilde ihraç edildi. Bunun en çok vurduğu alan eğitim alanıdır ki, eğitim bir ülkenin geleceğidir. Kamudan ihraç edilenlerin 41.705'i yani yüzde 30,86'sı eğitim ve yükseköğretim kurumlarından atılanlardır. Yükseköğretim kurumlarından 5.904 akademisyen ihraç edilmiştir. Biz bu rakamları her yerde söylemeye devam edeceğiz çünkü bunlar rakam değil, bir ülkenin geleceğidir.
Sadece ihraçlarla da kalmadı, KHK'lerle başlayan dönemde bir sürü insan emekliliğini istedi ve bir önceki yıla göre 2017 yılında eğitim alanında emeklilik oranı yüzde 68 gibi yüksek bir orana ulaştı. Bu ülkenin yetiştirdiği deneyimli, birikimli bilim insanları, akademisyenler tasfiye edildi. Üniversitelerin içini boşalttınız, bilimden uzaklaştırdınız. Artık bu ülkede tabela hâline geldi üniversiteler. Geriye ne kaldı biliyor musunuz? Geriye şu kaldı: Bir cümle bile kuramayan rektörler kaldı. Televizyonlarda boy gösterip "Cumhurbaşkanına itaat etmek farzdır." diyen rektörler kaldı. İtaatin olduğu yerde bilim olmaz. Bu, sizin tercihiniz olabilir çünkü düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan ve itaat edenleri diktatörlüğe ikna edebilirsiniz ancak bu memleketin bilime, düşünen, sorgulayan, araştıran kuşaklara, nesillere ihtiyacı var.
Geçtiğimiz ay hepimiz izledik Türkiye İstatistik Kurumu göç istatistiklerini açıkladı. 6 Eylülde açıklanan bu istatistiklere göre ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel nedenlerle 2017'de Türkiye'den göç edenlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 42,5 artarak 253.640 oldu. Göç eden nüfusun yüzde 42'si 25-34 yaş arası. Genç, eğitim görmek isteyen ve eğitimli kesimler bu ülkeyi terk ediyor. Bu, yarattığınız korku imparatorluğunun sonucudur. Güvensizlik, gelecek kaygısı, hukuksuzluk ve adaletsizlik sonucu ülkemizin bir nesli bu ülkeyi terk etmeye çalışıyor.
Burada ben iktidar saflarına değil, özellikle muhalefet saflarına seslenmek istiyorum: Bu ülkenin çıkarını, halkın çıkarını düşünen herkesin bu durumu engellemek, umut ve güven vermek gibi bir sorumluluğu vardır, bu Meclisin bu sorumluluğu vardır. Dün iktidar için, iktidara yürürken birlikte yürüyenler, birlikte büyüyenler, ne isterse verenler, parsel parsel satanlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla) - Rica ediyorum.
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (Devamla) - ...iktidarda kalmak için bu sefer, darbe girişimini bahane ederek OHAL'i kullanmışlardır.
"Darbe Allah'ın lütfu." dediniz, tek adam rejiminin, diktatörlüğün taşlarını döşediniz. Neyle döşediniz? OHAL KHK'leriyle döşediniz. OHAL koşullarında referandumla döşediniz ve 24 Haziran seçimleriyle döşediniz. Rejim tek bir kişiyle yönetilemez, bu ülkenin sorunları tek bir kişiyle çözülemez.
15 Temmuzla hesaplaşmak için halkı koruyan, halktan yana bir laiklik anlayışının kurumsallaştırılması şarttır. Laiklik olmadan FETÖ'yle mücadele edilemez. Laiklik olmazsa o cemaat gider, başka tarikatlar, başka cemaatler gelir. Gülenciler gider, bugün olduğu gibi Menzilciler gelir. Aslında sürekli söylenen ama sizin sürekli üç maymunu oynayarak duymadığınız, konuşmadığınız "FETÖ'nün siyasi ayağı yok mu?" sorusunu tekrar tekrar sormaktan imtina etmeyeceğiz. Biz bu cevabı biliyoruz, bunu ancak ve ancak biz ortaya çıkarabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Selamlayın Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (Devamla) - Çünkü biliyoruz ki krizi yaratanlar bu krizi çözemezler, sorunun kaynağı sorunu çözemez, bunu ancak biz çözebiliriz. Siyasi ayak ortaya çıkarılmadan darbeyle mücadele olmaz. Eşitlik ve demokrasi olmadan toplumsal güven sağlanamaz. Barış olmadan kutuplaşama siyasetiyle bu ülke yönetilemez.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)