| Konu: | (10/361, 405, 406, 407, 410) No.lu Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Bunların Üretiminde ve Pazarlanmasında Karşılaşılan Sorunlar ile Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 07.11.2018 |
MHP GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye tıbbi ve aromatik bitkiler bakımından zengin bir vejetasyona sahip olmakla birlikte, potansiyelini yeterince değerlendiremediği ve dünya pazarından hak ettiği payı alamadığı düşüncesiyle bu konudaki problemlerin tespit edilerek çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması komisyonu kurulmasına ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Ayrıca, sağlığımız için bu kadar önemli bir konunun bütün partilerin ortak önerisi olması beni bir sağlıkçı olarak ve eczacı olarak ayrıca çok memnun etti.
Ülkemizde tıbbi ve aromatik bitkilerin potansiyeli gündemde olmakla birlikte, bu bitkilerden katma değerli ürün elde ederek dünya pazarlarında ön plana çıkmamız için bir strateji oluşturulması gerekmektedir.
Bitkilerin endüstriyel pazarlamasında bir piramit yapı bulunmaktadır. Piramidin en altında bitki yetiştiriciliği vardır. Bunun bir üstünde, doğru cins bitkinin kaliteli ve dünya standartlarında yetiştirilmesi yer alır. Örneğin, lavanta. Lavanta bitkisini yetiştirmek üzere bir proje geliştirildiğini düşünelim. Lavanta ana grubu altında yüzlerce değişik özellik taşıyan lavanta çeşidi vardır ve doğru bitki tanımlaması yapılmadan ve dünyada hangi bitkiye ihtiyaç olduğu araştırılmadan yapılan bir yatırım boşa gidecektir.
Dünya pazarlarında katma değeri en yüksek bitki türü tıbbi lavanta olarak adlandırılan "Lavandula angustifolia" cinsidir. Ülkemizde son yıllarda değişik yerlerde girişimciler tarafından lavanta ekimi yapılmakta ancak pek çoğu hangi cinsin üretiminin katma değer yaratacağını bilmediğinden bitki kullanımı ve pazarlamasında sorun yaşamaktadır.
Piramidin bir üstünde bitkilerden uçucu yağ ya da bitki ekstraksiyonları elde etmek gelir. Bitkiden elde edilen yağ ve ekstraktların fiyatları ve kârlılığı bitkiye göre daha yüksektir ancak bunu sağlamak için bir sonraki basamağa yani kaliteli üretime geçmek gerekir.
Piramidin hemen üstü, bu yağların ve ekstrelerin dünya standartlarında, kalite analizleri yapılmış, tercihen organik sertifikalı ve markalı olarak pazara sunulması yer alır. Maalesef, ülkemizin geçemediği ya da geçmekte zorlandığı basamak burasıdır. Bu durumun en büyük nedeni ise sebep ile sonucun birbiriyle karışmış olmasıdır yani dünya standartlarında ve uluslararası tanınan kalitede iş yapmak için analiz laboratuvarlarına, teknisyenlere, kaliteli personele yatırım yapması gerekir. Ancak bu yatırım layıkıyla yapıldığında çok yüksek bir yatırımdır ve yalnızca Türkiye pazarına satış yapan bir firmanın bu masrafların altından kalkması, devlet desteği de olsa kolay değildir. Bu konuya bizzat teşkil eden marka örnekleri ülkemizde vardır ve bu yatırımı yapan Türk firmalarının tek çıkışı Avrupa, Amerika ve Asya'nın gelişmiş ülkelerine ürün satabilmesidir.
Bu konuda yanıltıcı bir durum da analiz ve kalite çalışmaları için Türkiye'de üniversitelere yapılan yönlendirmelerdir. Ürün çeşitliliği olan ve düzenli üretim yapan bir markanın her bir üretim partisi için ürünlerini üniversite laboratuvarına göndermesi, verimli ve gerçekçi bir uygulama değildir. Bu nedenle, Türkiye'deki üreticilerin hemen hepsi sadece örnek ürün analizlerini laboratuvarlara gönderirler ve sadece tek bir örnek üzerine olan raporları hazırlatırlar. Ancak gerçek kalite anlayışı, analizlerin ve kalite çalışmalarının her bir ürün, her bir parti numarası için yapılmasını gerektirir. Bu da ancak firmaların kendi bünyelerinde bir kalite laboratuvarı oluşturmasıyla mümkündür. Ancak bu laboratuvarların sadece göstermelik olmaması, tam tersine, gerçekten kalite anlayışını baz alan bir model üzerine kurulmuş olması gerekmektedir.
Türkiye, hepimizin bildiği gibi, endemik bitki çeşitliliğiyle tanınan bir ülkedir ancak bu çeşitliliği gelire dönüştürebilmek için farklı cinslere ait endemik bitkilerle ilgili araştırmanın yapılması çok önemlidir. Örneğin, ülkemizde altın otu olarak da bilinen ölmez çiçek bitkisinin dünyada en çok satılan cinsi Helichrysum italicum'dur. Bu cins ağırlıkla Korsika adasında ve son yıllarda Hırvatistan gibi Orta Avrupa ülkelerinde üretilmektedir. Ülkemizde de yetiştirilen Helichrysum çeşitleri vardır ancak literatürde en çok çalışma yapılan cins Helichrysum italicum olduğu için dünyada bitkinin bu türüne ilgi çok yüksektir. Bu ilgi beraberinde yüksek fiyat ve kazancı da getirmektedir.
Bitki üzerine yapılan araştırma ve çalışmaların değişik kurum ve kişilerce yapılması ve dünya literatüründe yaygın olarak yayınlanması önemlidir. Bu da üniversitelerin araştırma ve geliştirme yetenek ve imkânlarının artırılması ve gerçek bilim insanlarının olmasıyla ilgilidir. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Yapılan araştırmalar sonunda tıbbi ve aromatik bakımdan faydası ortaya konan bitkilerden ürün elde edilerek bu ürünlerin de tanınması sağlanmalıdır.
Piramidin daha üst basamağında, bu yağ ve ekstreleri kullanarak üretilen fonksiyonel ürünler vardır. Arındırıcı sprey, uyku spreyi, strese karşı koku karışımları gibi aromaterapi ürünleri, kış hastalıklarına karşı destek olarak içilen tıbbi bitki çayları bu grupta yer alır. Avrupa'da pek çok marka yüksek kârlılık nedeniyle bu alana kaymıştır. Sadece lavanta değil, lavanta yağı değil, lavanta yağı da içeren uyku karışımları yapılıp satılmaktadır. Bu ürünler tüketiciye sağladığı fayda, hızlı ve kolay tüketilebilirlikleri ve yüksek kârlılık gibi sebepler nedeniyle hızla büyüyen bir endüstridir.
Basamağın en üstü, yani en kârlı ve katma değeri en yüksek ürün grupları tıbbi ve aromatik bitkilerden elde edilen kozmetik, parfüm ve geleneksel tıbbi ilaç kategorileridir. Ancak bu kategoride yatırım maliyetleri ve masraflar çok yüksektir. Kozmetik yönetmeliğine uygun üretim yapmak, tüketicinin ilgisini çekecek ambalajlarda ürünü sergilemek, pazarlama çalışmaları gibi konular, kozmetik markalarının yüksek maliyetle çalışmasına neden olur. Ancak kârlılık da o denli yüksektir. Eğer dünya standartlarında doğal ya da organik kozmetik ürün üretip pazarlayabilirseniz kârlılığı yüksek ve rekabetçi bir sektör yaratabilirsiniz. Bu konuda Fransız firmaları ön plandadır. Fransa'daki aromatik bitki çeşitliliği, dünya bitki yetiştiricilerine kolay erişim, kozmetikteki Fransa imajı gibi konular Fransız firmalara büyük avantaj sağlamaktadır. Maalesef ülkemizin doğal ve organik kozmetik sanayisinde imajı güçlü değildir.
Diğer çok önemli bir alan geleneksel tıbbi ilaç kategorisidir. Bu alandaki sağlık ürünleri tüm dünyada daha çok tercih edilmeye başlamıştır. Araştırma geliştirme çalışmaları, bilimsel yayınlar, üniversite-sektör ortak projeleri gibi çalışmalar sonunda bu alanda ülkemizde ilerleme sağlanabilir. Bu alandaki çok önemli bir konu regülasyona uygunluktur.
Evet, uzun vadeli bir bakış açısıyla bitki sanayiciliği uzun dönemde sonuçları alınabilen bir yatırım alanıdır. Bitkinin yetiştirilmesi, analizi, bitki üzerine yapılacak çalışmalar, araştırmalar, denemeler, dünya pazarına açılma çabaları hepsi ancak uzun yıllar meyvesini verecek yatırımlardır. Ancak ülkemizde kısa vadeli bakış açısı, "Bugün ekeyim, seneye parasını kazanayım." bakış açısı, bitki gibi sabır ve ilgi isteyen özel bir varlığın temel felsefesine tamamıyla aykırı bir yaklaşımdır ve ülkemizde bitki endüstrisinin gelişmesinin önündeki en büyük engeldir.
Girişimcilerin bitki sanayiciliğine yatırım yaparken bu konuyu iyi anlamış olması gerekmektedir. Bu da, sermaye birikimi olduğu kadar, uzun vadeli bakış açısı gerektiren kültürel bir olgudur.
Evet, bitki endüstrisi ve turizm ilişkisine bakacak olursak, dünyada temalı turizm daha çok ilgi çekmekte ve turizmdeki kârlılığı artırmaktadır. Örneğin, Fransa'nın Provence bölgesi en çok ilgi çeken, yüksek gelirli turizm bölgelerinden biridir. Provence bölgesindeki bitkiler ve etrafında gelişmiş olan parfüm ve kozmetik sanayisi turistler için unutulmaz deneyimler yaşatmaktadır. Ancak, bölgeye giden turistin lavanta etrafında göreceği pek çok şey vardır; lavanta müzesi, korunmuş doğal güzellikler, kaliteli restoran ve oteller, yerel dokunuşu korunmuş mimari gibi. Ülkemizde bitki çeşitliliği çoktur, ancak turisti bitkinin yanında cezbedecek diğer konuların da geliştirilmesi gerekmektedir. Örneğin Isparta. Isparta ilimiz gül açısından dünyanın ilgisini çeken bir yerdir. Ancak, diğer unsurlar -örneğin mimari, alışveriş yerleri, doğanın korunması, restoranların çeşitliliği ve kalitesi gibi birçok unsuru sayabiliriz- Isparta'nın Türkiye dışından yeterince turist almasını engellemektedir.
Organik bitki yetiştiriciliği ve organik ürünler önem arz eden diğer bir konudur. Doğanın kirlenmesi nedeniyle, doğal ortamda yetişen pek çok bitki de çevre kirliliğinden olumsuz yönde etkilenmektedir. Tıbbi ve aromatik bitkiler gıdalarda, ilaç endüstrisinde ve kozmetikte kullanıldığı için bu bitkilerin pestisit, herbisit kalıntılarından etkilenmemiş olması çok önemlidir. Bu da organik bitki yetiştiriciliğini gündeme getirmektedir. Organik bitki yetiştiriciliği ve organik bitkilerden elde edilen ürünler dünya pazarlarında daha yüksek fiyata alıcı bulmaktadır. Aynı cins bitkinin doğal ve organik kalitesi arasında önemli bir fiyat farkı vardır. Organik tarım sadece kârlılık açısından değil, aynı zamanda tarım arazilerinin verimliliği ve doğanın korunması açısından da çok çok önemlidir.
Türkiye, iklimi ve coğrafi özellikleri nedeniyle organik bitki yetiştiriciliği açısından avantajlı bir durumdadır. Tıbbi ve aromatik bitkilerin organik tarımla elde edilmesi Türkiye açısından bir rekabet avantajı da yaratacaktır.
Ülkemizde tıbbi ve aromatik bitkilerin satışının önemli bir kısmı aktarlardan yapılmaktadır. Ancak, aktarlarda bitkilerin kullanımıyla ilgili yeterli denetim yapılmadığı için, bu noktalarda bitkilerle ilgili yanlış bilgilendiren ve yönlendiren söylemler yer almaktadır. Bu da tıbbi ve aromatik bitkilere karşı halkın ve sağlık çalışanlarının kuşkuyla yaklaşmasına yol açmaktadır. Bu önemli bir konudur ve mutlaka, yetkili kurumlar tarafından ele alınması gerekmektedir. Halkı doğru bilgilendirmek tıbbi ve aromatik bitkilerin doğru kullanımını sağlayacak ve bu konuda bilinçlenen halk doğru ürünü ve doğru kaliteyi talep eder hâle gelecektir. Tıbbi ve aromatik bitkilerin satışının eczane kanalından yapılması, sektörün doğru yapılanması ve kalite ve güvenliğin daha iyi denetlenebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Evet, sağlığımızı kazanalım derken sağlımızdan olmayalım.
İyi günler. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersoy.