GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:77
Tarih:13.03.2012

MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; BDP tarafından verilen araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum, bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Benden önce Saygıdeğer İstanbul Milletvekilimiz Mehmet Domaç Bey'in de ifade ettiği gibi, bizim AK PARTİ Grubu olarak bunun aleyhinde olmamız, daha önce bu konularla ilgili birçok araştırmanın yapılmış olması, bununla ilgili bir tespitin olması ve Çalışma Bakanlığının da bu doğrultuda gereken adımları atmış olmasındandır.

Ben, sözlerime başlamadan önce, vefat eden işçilerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bu acı hepimizin ortak acısı. Bence, iktidar ve muhalefet olarak, bunun üzerinden siyaset yapma yerine, Türkiye'deki iş kazaları gerçeğini, bununla ilgili alınması gereken önlemleri, alınan önlemleri ve bu konuyla ilgili yalnız olayı yasal mevzuatlara havale ederek değil "Genel anlamda bir toplumsal bilinç oluşturmayla ilgili neler yapabiliriz?"in üzerine söz söylememiz çok daha sağlıklı olur diye düşünüyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'de, Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre, şu anda 1 milyon 325 bin civarında iş yeri faaliyet gösteriyor ve bu iş yerlerinde 10 milyonu aşkın çalışanımız var. Bu iş yerlerinde 2010 yılında yaklaşık 62 bin civarında iş kazası ve 533 meslek hastalığı meydana gelmiş.

Meslek hastalıkları ve iş kazası gerçeği yalnız Türkiye'ye ait olan bir durum değil. Bütün sanayileşmiş ülkelerde, gelişen ülkelerde, gelişmekte olan ülkelerde, kısacası üretimin olduğu her yerde, maalesef, her gün binlerce iş kazasına dünyada şahit oluyoruz. Türkiye'de yaklaşık günde 172 iş kazası meydana gelmekte ve bu iş kazalarından ortalama günde 4 çalışanımız, emekçimiz maalesef vefat etmektedir.

Türkiye'de son beş yıllık değişimin yani 2006 ile 2010 yılları arasının bir mukayesesini yaptığımızda, Türkiye'deki ekonomik büyümeye paralel olarak Türkiye'deki işletme sayısının ve dolayısıyla da işletmelerde çalışan sayısının yaklaşık yüzde 28 ile yüzde 30 oranında arttığını müşahede ediyoruz. Ancak Türkiye'de son beş yıldaki iş yeri artışına ve çalışan artışına rağmen Türkiye'deki iş kazalarında yaklaşık yüzde 38 bir düşüş olduğunu da özellikle yüce Mecliste ifade etmek istiyorum. Burada iş kazalarında yüzde 38'lik bir düşüş ancak ölümlü iş kazalarında ve meslek hastalıklarında ise yüzde 28 civarında bir azalma söz konusu.

Elbette ki bu iş kazalarının daha ziyade ağır çalışma koşullarının olduğu alanlarda olduğu da bir gerçek. Özellikle burada metal sanayisi, maden sanayisi ve inşaat sanayisi sektörü, maalesef, bu anlamda iş kazalarının en fazla olduğu alanlar. Ancak ölümlü iş kazalarına baktığımız zaman, maalesef, burada inşaat sektörünün en önde olduğunu görüyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, burada iş sağlığı ve güvenliğinde kuralcı bir yaklaşımdan ziyade iyileştirici ve geliştirici bir yaklaşımın benimsenmesi şu anda bütün gelişmiş ülkelerde benimsenen bir yöntem. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının uyulması gereken bir zorunluluk olarak algılanması yerine sağlığı ve güvenliğimizi destekleyici bir araç olarak görülmesi durumunda iş sağlığı ve güvenliği konusunda sürekli bir iyileşme ve gelişmenin sağlanacağı açıktır. Çalışma hayatını düzenleyici, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışını sağlamak, çalışma hayatındaki mevcut ve muhtemel sorunlar için çözüm yolları araştırmak, istihdamı arttırmak, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak, çalışanların hayat seviyelerini yükseltmek Hükûmetimizin öncelikleri arasındadır.

Sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma, tüm çalışanlarımız için en temel insan haklarından biridir. İşçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanamamasıyla bağlantılı sorunlardan kaynaklanan insani ve ekonomik kayıplar tüm ülkemizi olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Bu nedenle, çalışanların hayat seviyesini yükseltecek ve insana yakışır işi ve verimli çalışmayı destekleyecek tedbirleri almak ve çalışma barışını sağlamak Hükûmetimizin öncelikleri arasında yer almaktadır.

Çalışma hayatında insanı merkeze alan Hükûmetimizce hazırlanan 61'inci Hükûmet Program'ında işin değil, insanın korunması uygulanmakta ve iş sağlığı, güvenliği kültürünün yaygınlaştırılması, çalışan ve işverenlerin bilinçlendirilmesine yönelik faaliyetlerin sürdürüleceği, belli bir dönem boyunca çalışma ve sosyal güvenlik mevzuatına uyduğu tespit edilen, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alan ve kayıt dışı işçi çalıştırmayan işverenlerimiz için bu durumlarını gösteren ve ödüllendiren düzenlemelerin yapılacağı belirtilmektedir. Bu konuyla ilgili çalışmalarda yalnız cezalandırıcı bir yöntem değil, aynı zamanda, bu anlamda işini iyi yapan ve özellikle kayıt dışı işçi çalıştırmayan işverenlerimizin bu konularda ödüllendirilmesi temel esastır.

Burada hepimizin üzerinde durması gereken önemli bir konu da toplumsal anlamda bir güvenlik bilincinin geliştirilmesidir. İlköğretime başlayacak olan çocuklarımıza, işe başlamadan önce işçilerimize ve hayatın her alanında bu anlamda bir güvenlik bilinci oluşturmak son derece önemli. Bu nedenle, sadece mevzuat altyapısıyla değil, aynı zamanda güvenlik bilincinin yükseltilmesi için çocuklarımızı da kapsayacak bir seferberlik içinde olmamız gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Şu anda Çalışma Bakanlığımızın Millî Eğitim Bakanlığımızla ortak yürütmüş olduğu çalışma özellikle toplumsal bilincin geliştirilmesi açısından son derece önemli bir çalışma.

Bir diğer önemli çalışma, şu anda Çalışma Bakanlığımızca hazırlanan ve son şekli verilmekte olan iş sağlığı ve güvenliği yasa tasarısı. Değerli arkadaşlar, şu anda hazırlanan iş sağlığı ve güvenliği yasa tasarısı, çağdaş çalışma koşulları için öngörülen bütün güvenlik tedbirlerini esas alan ve birçok çağdaş ülkeye de, birçok gelişmiş ülkeye de örnek teşkil edecek olan bir iş sağlığı ve güvenliği yasa tasarısı.

Mevcut olan mevzuata göre, bildiğiniz gibi 50'nin altında işçi çalıştıran yerlerde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili ciddi bir mevzuatın olmadığı bir gerçek. Bu yasal düzenlemenin en önemli getirisi, 50'nin altında işçi çalışan iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin zorunlu hâle getiriliyor olmasıdır. Bu anlamda, özellikle küçük ölçekli işletmelere de yeni bir maddi yük getirmeme adına buradaki, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınacak olan tedbirlerdeki maliyetin devlet tarafından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ödeneceğinin de yasal düzenlemede yer alacak olması özellikle küçük ölçekli işletmelerimizin bu anlamda korunması açısından son derece önemli.

Yine bu düzenlemede en çok önemsediğimiz konulardan biri, mevcut olan iş sağlığı ve güvenliği yalnız özel sektörü merkeze alırken burada özel ve kamu ayrımı yapmadan bütün devlet memurlarını da içine alacak şekilde, yani kısacası bütün çalışanları içerisine alan bir yasa tasarısı olmasıdır. Bir yandan özel ve kamu ayrımını ortadan kaldıran, bugün itibarıyla yaklaşık 13 milyon 500 bin çalışanımızı bu iş güvenliği yasa tasarısı kapsamına alacak, diğer yandan da yaklaşık 6,5 milyon çalışanımızın ve 1 milyon 327 bin işletmemizin de dâhil edileceği çok önemli bir yasa tasarısı. Bu yasa tasarısının da bir an önce Meclis Genel Kuruluna gelerek yasalaşacağını ümit ediyorum. Gerek Millî Eğitim Bakanlığıyla yapacağımız çalışmalar gerekse de bu iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili hazırlanan, insanı merkez alan, çalışma hayatında iş sağlığı ve güvenliği noktasında son derece önemli adımlar atmamızı sağlayacak olan bu yasal düzenlemeyle birlikte bu alanda önemli mesafeler alacağımızı düşünüyorum.

Sözlerime son vermeden önce, tekrar, vefat eden işçilerimize, emekçilerimize Cenabıhak'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kaçar.