GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:17
Tarih:14.11.2018

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 13'üncü maddesi için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz madde, Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermaye işletmelerinin muhasebe hizmetlerine ilişkin düzenlemeler içeriyor. Önergemiz maddenin daha anlaşılır hâle getirilmesini amaçlamakta olup bu teklife hem Komisyon safhasında hem de Genel Kurul aşamasında teknik ve mesleki konularda destek için çaba gösterdiğimizi bilgilerinize sunuyorum.

Bu noktanın altını çizdikten sonra, sağlıkta şiddet konusuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklif Meclis Başkanlığına sunulduğunda kamuoyuna şöyle lanse edildi: "Sağlıkta şiddeti önleme yasası." Sağlıkçılar bunu duyunca inanın çok mutlu oldular. Sağlık hizmeti sunarak kutsal bir görevi yerine getiren sağlıkçılarımız için saldırıya maruz kalmak, yaralanmak, öldürülmek ülkemizde o kadar sıradan bir hâl aldı ki; bu nedenle, sunulan teklif bizler gibi sağlıkçılarımızı da umutlandırmıştı. Cezalar caydırıcı olacak, yaptırımlar ağırlaşacak, sağlık çalışanları güvenli bir biçimde mesleklerini icra edebilecek diye düşünüldü ama bir baktık ki 44 maddelik paketin sadece bir maddesi bununla ilgili, o maddede de ne diyor? Özetle "Saldırıya uğrayan hekim ifade vermek için karakola gitmeyebilir, ifadesini hastanede verebilir." diyor. Bu mu caydırıcılık? Bu maddeyle mi sağlıkçılar kendilerini güvende hissedecekler? Ya da birileri bu maddeyi görünce korkup şiddet uygulamaktan vaz mı geçecek? Hayır değerli milletvekilleri, sağlıkta şiddeti bu bakış açısıyla önleyemeyiz, önlenemeyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şiddet şüphesiz psikolojik bir olgudur ancak toplumsal yaşama etkileri şiddeti sosyolojik bir olguya dönüştürüyor. Aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet, eğitimde şiddet, sokakta şiddet, siyasette şiddet; bunlar artık münferit olaylar değil sosyolojik kaos vakalarıdır. Toplum olarak öfke patlaması yaşıyoruz. Tahammül, hoşgörü, saygı hızla yok oluyor. Biz bu noktaya nasıl geldik? Birincisi: Halkımızın yaşam koşullarının hızla kötüleşmesi. Temel ihtiyaçların karşılanamadığı bir ailede huzur kalmaz, insan kendini suçlu hisseder ve psikolojik bir çöküntü yaşar ve öfkesini dışa vurur; bu süreç, aile kurumunu darmadağın eder. Bugün Türkiye'de en istikrarlı artış grafiği nedir biliyor musunuz? Boşanma sayıları. TÜİK verilerine göre boşanma sayısı bir önceki yıla göre yüzde 1,8 arttı; bu yıl 128.411 aile dağıldı. Aile toplumu meydana getiren kurumların temeliyse bu istatistikler bize toplumumuzun temelden dağılmakta olduğunu anlatıyor.

Şiddetin bir diğer kaynağı da toplumun veya onun bir bölümünün kendisine rol model olarak gördüğü figürler, bu figürlerin eylem ve söylemleridir. Bu rol modellerin kürsülerde kendisi gibi olmayan herkese nefret kusması, olaylara, olgulara kendisi gibi bakmayanları ihanetle suçlaması, ötekileştirmesi, hedef hâline getirmesi şiddeti körüklüyor. Bu iki meseleyi çözmedikçe ne sağlıkta ne eğitimde ne sokakta ne de aile içindeki şiddet önlenemez. Bu konuda atılacak bütün adımları desteklediğimizi, destekleyeceğimizi her zeminde dile getirdik. Ancak "Bu yasa sağlıkta şiddeti önleyecek." derseniz kendinizi ve her koşulda size inanmış olan insanları kandırmış olursunuz. Önerimiz, özelde sağlık, genelde ise toplumda artan şiddet eğiliminin gerçek nedenlerini ortaya çıkarmak için konunun tüm muhataplarıyla bir araya gelerek sorunu her yönüyle masaya yatırmak ve atılacak adımları ortak akılla belirleyip hayata geçirmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Hatip.

NESLİHAN HANCIOĞLU (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Hancıoğlu.