GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:18
Tarih:15.11.2018

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin ikinci bölümüyle ilgili görüşmelerde soru-cevap kısmına gelmiş bulunuyoruz.

Değerli milletvekillerinin bu kanunun gelişimi, oluşumu esnasında gerek Komisyonda gerek Genel Kurulda vermiş oldukları katkı ve destek takdire şayandır. Kanunların bundan sonra daha da artarak, daha da gelişerek olgunlaşması ve geliştirilmesi Genel Kurulda ve komisyonlarda yapılacak ve devam ettirilecektir elbette. Yeni dönemin, yeni sistemin teamülleri bu şekilde gelişecek ve oluşacak.

Ben sorulan suallerin cevaplayabileceğim kısmını cevaplayacağım; cevaplayamayacağım, bilgim dâhilinde olmayan veya bizi değil de bakanlıklar doğrudan ilgilendiren konuları da ilgili bakanlıklara aktaracağım.

Ceza soruşturması olmayan kişilerin iş yeri hekimliği sertifikalarının verilmesiyle ilgili Sayın Güzel'in bir suali var. Bu konuyu Bakanlığa ileteceğim, sizin aktardığınız şekilde de zaten bu konuyu ele alacaklar. Burada kişilerin hak kaybına uğramaması için Bakanlık üzerine düşeni elbette yapacaktır.

Sayın Kılıç hastanelerle ilgili çalışmalarımızdan, Sağlık Bakanlığının çalışmalarından bahsetti. Evet, Türkiye genelinde gerçekten sağlık hizmetlerindeki gelişmelerin artmakta olduğu ve standardın yükselmekte olduğu, yükseltilmekte olduğu, nitelikli yatakların sayısının arttığı malum. 2002'de AK PARTİ iktidara geldiğinde Türkiye'nin sahip olduğu yatak sayısı 160 bindi. Bugüne kadar 130 bin civarında -ki şimdi 130 bini aştı- nitelikli yatak ilave edildi ve bu sayede Türkiye'deki yatak sayısı 230-240 bin arasında şu anda. Rakam aritmetik hatası olarak algılanmasın, "160+130=290" olması lazım ama tabii ki miadını doldurmuş hastaneler yıkıldığı için, o koğuş sistemi ortadan kaldırıldığı için, nitelikli yatak döneminde şu anda ulaştığımız yatak sayısı, Türkiye'de 10 bin nüfusa 30-33 arası bir yatak standardına doğru gidiyor.

Tabii, aynı buna muvazi olarak Türkiye'de sağlık hizmetlerinin personel ihtiyacı da giderek artan bir şekilde karşılanmaya çalışılıyor. Hekim açığının kapatılması konusu en önemli konu, konuşmalarda geçtiği için girmek istedim bu konuya. Elbette ki hekim açığını kapatmak için harekete geçtiğinizde, pratisyen hekim açısından sonucu en erken altı ila yedi yılda hissediyorsunuz, uzman hekim açısından ise bu on yılı aşıyor, etkisini on yıl sonra hissetmeye başlıyorsunuz.

Mesela, ben Bakanlığa geldiğimde, Türkiye'de uzman hekim için TUS'ta açılan kontenjan sayısı yıllık 6 bin idi, bunu 2 bin artırarak 8 bine çıkardık çünkü Türkiye'nin pratisyen hekim açığı 2023, 2024'lerde iyice azalacak, belki zorunlu hizmetin kalkmasıyla karşılaşacağız ama uzman hekim açığımızı kapatmamız konusunda 2030'lara sâri bir tarih öngörülüyor çünkü yeni uzmanlık dalları söz konusu ve bu uzmanlık dallarının doldurulması zaman alacak.

Değerli arkadaşlar, Sayın Kasap'ın miktara bağlı garantiyle ilgili söylediği söz benim ifadem değil. Biz bir garantiden bahsetmiyoruz. Birtakım hizmetlerin ihale edilebilmesi için, miktara bağlı hizmetlerin ihale edilebilmesi için bir rakam konulur; bu rakam üzerinden ihale konuşulur, rakamlar, teklifler alınır. Mesela, bugün için biz devlet hastanelerinde hizmet satın alırız; röntgen, tomografi, NMR cihazları gibi. Bu hizmet satın alınması ihalesinde bu cihazların o bölgede, o hastanede yaklaşık yüzde kaç dolulukla istihdam edileceği zikredilerek ihale yapılır. Yoksa bir garanti mevzubahis değildir. İhale, gelen teklif ondan sonra oluşur ve en uygun teklifi verene bu hizmet verilir. İlla burada "Hasta garantili hastane yapılıyor." tezini ispatlamak için, söylemediğimiz veya başka kasıtla söylenmiş sözleri tevil etmeye gerek yok. Açık ve net, hasta garantisi, sayı garantisi yoktur; miktara bağlı hizmetlerde belli bir sayı üzerinden hizmetin ihalesi yapılır.

Değerli arkadaşlar, Sayın Kemalbay'ın bir sorusu var. Bunu ilgili bakanlığa ileteceğim. Tabii, İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığını da ilgilendiren bir konu. Tutsak hastalarla ilgili... Yani "tutsak" tanımını kabul etmiyorum. Bizde tutsak yok, bizde mahkûm hasta var yani mahkûm var, tutuklu var. O kelimeyi reddediyorum, siz "tutsak" tanımını kullandığınız için o kelimeyi kullandım. Mahkûm ve tutuklu hastaların cezaevlerinde tedavileri, bakımı, bütün vatandaşlar neye tabiyse... Onlar da hasta olduklarını beyan ettiklerinde, savcılar tarafından, cezaevi yönetimi tarafından, cezaevi doktoru tarafından görülür, ilgili hastanelere sevk edilir. Onlar da sağlık sigortası kapsamı dâhilindedir, sosyal güvence dâhilindedir. Meseleyi böyle ortaya koyalım. Onun için o "tutsak" terimini de reddettiğimi burada zikretmiş olayım.

Değerli arkadaşlar, önümüzdeki süreçte, ben Meclisin bu yasayı geçirme konusunda, bu teklifi yasalaştırma konusunda göstereceği performansın, göstermekte olduğu performansın ve katkının sağladığı iyileştirme, geliştirme noktasında, milletvekili arkadaşlarımıza, Komisyon üyelerimize ayrıca teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum, benim sunuşum bu kadar.