GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:19
Tarih:20.11.2018

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin, birlik başkanlarının, birlik yönetim kurulunun siyaset yapma, aday olmaları durumunda aday olmamaları veya seçilmemeleri sonucunda tekrar kendi görevlerine dönmelerine ilişkin kanun teklifini görüşüyoruz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, biz parti olarak siyasetin toplumun tüm kurumlarına, tüm birimlerine indirilmesi ve herkesin özgür siyaset yapması yönünde parti olarak bizim de teklifimiz var ancak kişiye özel bir yasa getirilmemesi gerektiğini de düşünüyoruz. Bu tür durumlarda HDP'ye gelince, bizim partimize gelince, biz siyasi soykırımla karşı karşıya kaldığımız günler yaşadık ve yaşıyoruz ama kişiye özgü, bir odaya özgü de bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, şunu belirtmek istiyorum ki son dönemlerde benim ilim olan Ağrı'da partimize dönük, Allah'ın bir günü yoktur ki bir operasyon olmasın, Allah'ın bir günü yoktur ki bizim partimize yönelik bir tutuklama, bir gözaltı olayı olmasın. Yine bu 24 Haziran seçimlerinden bu yana sadece Bursa ilinde 400'e yakın bizim partimiz yöneticisi ve üyesi gözaltına alındı ve çoğu tutuklandı. Şimdi, şunu belirtmek istiyorum ki son dönemlerde gerçekten partimize yönelik çok ciddi bir şekilde baskılar devam etmekte ve bu baskılar ne yazık ki siyasallaştırılmış olan yargının eliyle sürdürülmektedir. Bizim eş genel başkanımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer milletvekillerimiz, bir elden çıkmış olan bir talimatla hepsi bir operasyonla gözaltına alındı ve milletvekillerimiz tutuklandı.

Değerli arkadaşlar, bugün aynı zamanda tarihî bir gün yaşıyoruz. Siyasallaştırılmış bir yargı eliyle partimize yapılmış olan operasyon sonucunda maalesef adalet mekanizması ciddi bir imtihandan geçti ve iyi bir sınav vermedi. Uzun bir süredir, iki yıla yakın Eş Genel Başkanımız tutuklu ve bütün taleplere rağmen, Anayasa'nın ihlal edildiği iddiası ortaya konulmuş olmasına rağmen maalesef tahliye edilmedi.

Leyla Güven şu anda seçilmiş bir milletvekili. Kendisi şu anda cezaevinde ve tutsak hâlde. Bütün milletvekillerimiz şu anda tutsak niteliktedir.

Son, bugün itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, vermiş olduğu kararla Türkiye'nin derhâl Selahattin Demirtaş'ı serbest bırakması ve tahliye etmesi yönünde karar vermesi gerektiğini açık bir şekilde dile getirdi. Arkadaşlar, an itibarıyla Türkiye şu anda gerçekten suç işlemektedir. Anayasa 90'ıncı maddeye göre uluslararası yasalara imza atmış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yetkisini kabul etmiş ve bu mahkeme, bugün itibarıyla Sayın Demirtaş'ın tahliye edilmesi, derhâl serbest bırakılması yönünde karar almıştır.

Bu karara karşı Cumhurbaşkanı "Biz karara uymayacağız." diyor fakat bugün Adalet Bakanı ise "Özgür mahkemeler, bağımsız mahkemeler bu yönde karar verecek ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı doğrultusunda ve bağımsız bir şekilde bu yönde bir karar verecek." diyor.

Şimdi, hepimiz biliyoruz ki saraydan adalete bugün bir emir geldi, açık bir şekilde bir talimat verildi. Sayın Demirtaş'ın tahliye edilmemesi, serbest bırakılmaması gerektiği yönünde açık bir şekilde yargıya bugün itibarıyla talimat verdi. Bu, Anayasa'ya karşı işlenen bir suçtur değerli arkadaşlar. Adalet Bakanı "Bağımsız yargı karar verecek." diyor, saray "Biz bu karara uymayacağız." diyor. Peki, bunun neresinde bağımsız bir yargı var? Kim bunu iddia edebilir? Dolayısıyla, bizim burada tek ve net talebimiz, an itibarıyla Sayın Demirtaş'ın tahliye edilmesi ve siyaseten önüne konulan bütün engellerin kaldırılması. Sadece Sayın Demirtaş değil, cezaevinde bulunan tüm milletvekillerimiz ve siyaset yapan tüm arkadaşlarımızın derhâl tahliye edilmeleri gerekiyor. Bu kanuni bir zorunluluktur, bu anayasal bir zorunluluktur, bu aynı zamanda siyaseten yapılması gereken bir zorunluluktur.

Değerli arkadaşlar, bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Şunu belirtmek istiyorum: 743 çocuk anneleriyle birlikte cezaevinde yatmaktadır. Toplamda Türkiye'de 3 bin çocuk şu anda cezaevinde. Siz çocuklarınıza bu şekilde mi sahip çıkacaksınız?

Değerli arkadaşlar, bugün gene bazı gazetelere haber konusu oldu, maalesef, utanarak burada belirtmek istiyorum, günlük 10'a yakın çocuk tecavüze uğramakta, günlük 40 çocuk hamile kalmakta. Bu şekilde mi biz bu çocuklara sahip çıkacağız? Kişiye özgü yasa çıkarıyoruz ama çocuklarımıza sahip çıkmıyoruz, engellilere sahip çıkmıyoruz, emeklilikte yaşa takılan vatandaşımıza sahip çıkmıyoruz. Nedir? 1 kişiye ya da 2 kişiye özgü bir yasa çıkarıyoruz. 3 milyon insan şu anda iş bulamıyor. Neden iş bulamıyor? Devlete göre gençtir, özel sektöre göre yaşlıdır, çalışamaz durumdadır.

Arkadaşlar, Türkiye'nin çok ciddi sorunları var. En büyük sorunlarının başında ise, bizim partimize konulan siyaset yasağı nedeniyle biz Kürt sorununu tartışamıyoruz; bütün sorunların anasıdır. Dolayısıyla bu saatte sadece 2 kişinin veya 3 kişinin siyasete girip kazanamayacağı yerde tekrar gelmiş olduğu kuruma yeniden başkan veya yönetim kurulu üyesi olarak geri dönmesi için bir yasa çıkarıyoruz.

O zaman siz kendinize güvenmiyorsunuz. Aday olarak göstereceğiniz yerde bu halka güvenmiyorsunuz. Yani bu halk size oy vermeyecek. Emin olun, bu halk 31 Martta sizin tezkerenizi elinize verecek, bu nettir yani. Bu kanun da bunun göstergesidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)