GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:23
Tarih:28.11.2018

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Deniz kirliliği, denizin ekosistemine zarar veren, insan sağlığını bozan, balıkçılık da dâhil olmak üzere denizdeki faaliyetleri engelleyen, denizin kullanım kalitesini etkileyen ve değerini azaltan madde veya enerjinin insanlar tarafından deniz ortamına bırakılması olarak tanımlanır.

Denizlerimizdeki canlı yaşamın sayıca ve türce giderek azalması, kentsel, endüstriyel ve tarımsal atıklardan kaynaklanan deniz kirliliğinin artması kıyısal yapılaşmanın büyümesi ve aşırı avlanmanın sonucudur.

Deniz kirliliği doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve insanların geleceği bakımından büyük bir önem arz etmektedir.

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde deniz kirliliği ve kıyılarla ilgili sorunlar ayrı önem taşımaktadır. Sanayi, deniz taşımacılığı, şehirleşme, turizm ve atıkların boşaltılmasıyla her geçen gün denizlerimiz daha hızlı kirlenmeye başlamıştır. Bunun yanında, endüstriyel olarak petrol ve petrol türevlerinin yaygın bir şekilde üretilip kullanılması, kullanım sonucu yapılan deşarjlar denizlerin kirlenmesinde önemli rol oynar.

Denizdeki biyolojik hayatın verimliliği ve sürekliliği, sudaki oksijen ve ısıya bağlıdır. Deniz kirliliği sonucu denizlerin gelecekteki potansiyeli yitirilmekte, bunun sonucu yaşam kaynakları zarar görmekte, insan sağlığı tehdit edilmekte, balıkçılık gibi deniz faaliyetlerini etkilemekte, kullanılan deniz suyunun kalitesi bozulmakta ve deniz canlı türleri azalmaktadır. Ayrıca akarsularımız kirlenmekte, göllerimiz kurumaktadır. Kırk yıl önce Porsuk Çayı'ndan çıkarılan sazan ve yayın popülasyonu meşhurdu ama günümüzde artık bunlar yok olmuştur. Göçmen kuşlar, yaban kazları, yaban ördekleri artık uğramaz oldular. Eskiler bilir, "toy" diye bir göçmen kuşumuz vardı, şimdi toyu gören varsa açığa çıksın, Türkiye'ye uğramaz olmuşlardır.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; aramızda balığa çıkıp kofana tutabilen kaç kişi vardır ya da kofanayı bilen, kofanayı tanıyan var mıdır? Marmara Denizi'nde yakın zamanda yaklaşık 200 balık türü yok olmuş durumda.

Şöyle bir öyküden bahsedilir: Sayın Cumhurbaşkanımız torunuyla birlikte balık tutmaya çıkmışlar. Torun sormuş: "Dedeciğim, sen küçükken büyük balık tutuyormuşsun. Adları nelerdir?" Dedesi saymış: "Kofana, lüfer, torik, karagöz." Torun: "Kaya balığı tutmaz mıydınız?" Dede: "Torunum, kaya balığı ağır hareket eden bir balıktır. Diğer balıklar daha hızlı hareket ettikleri için kaya balığı oltaya pek gelmezdi." Torun: "Peki, şimdi neden ben tutamıyorum dedeciğim?" Dede: "Artık o balıklar yok da ondan." "Dedeciğim, sen Cumhurbaşkanısın, koskoca bir ülkeyi yönetiyorsun. Peki, denizleri kim yönetiyor?" Dede: "Tarım Bakanı ve ben." Torun: "Peki, neden bu büyük balıkların yok olmasına göz yumdunuz?" Dede mahcup, susar.

Sayın milletvekilleri, bu ülkenin Cumhurbaşkanın torununa mahcup olmasını hangimiz isteriz? Sizler mahcup edesiniz diye mi vekil olduk? Çevre ve şehircilikle ilgili kanunları konuşuyoruz da Veterinerlik Kanunu ya da Tarım Bakanlığının uhdesinde yürütülen deniz popülasyonu ne oldu, bunlardan niye bahsetmiyoruz?

Sayın milletvekilleri, hiç kusura bakmayın, Sayın Cumhurbaşkanımızı torununa karşı mahcup etmeye hiçbirimizin hakkı yoktur.

Yok olan deniz canlıları türlerinin -Tarım Bakanlığından alınarak- tekrar Çevre Kanunu kapsamına alınması ve eski seviyesine getirilerek milletin ucuz balık yemesinin sağlanması için gerekli kanunların bir an önce çıkartılması için gereğinin de yapılacağını ümit eder, tüm Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.