GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü'ne ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:2
Birleşim:24
Tarih:29.11.2018

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün 29 Kasım Birleşmiş Milletler Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü ve ben de bugün dolayısıyla günden dışı söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 29 Kasım 1977 tarihinde yaptığı oturumda alınan kararla 29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü olarak ilan edilmiştir. Tüm dünyadaki mazlum milletlerin sembolü olan Mescidi Aksa'nın bekçisi Filistinli kardeşlerimizin dayanışma gününün özgürlük ve egemenliklerine vesile olmasını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İsrail-Filistin çatışmasının temelinde, 29 Kasım 1947 tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 181 sayılı Kararı'nın tam ve doğru bir şekilde uygulanamaması ve Filistin halkının vazgeçilmez haklarının elinden alınmış olması yatmaktadır. Birleşmiş Milletlerin mazlum Filistin halkına destek olunması amacıyla 1977'de aldığı bu karar, ne yazık ki her zaman olduğu gibi kâğıt üzerinde kalmıştır. Bu durum hem Birleşmiş Milletlerin gücünü zayıflatmış hem de bölgedeki halkaların güvenini sarsmıştır. Hâlâ Batı Şeria'da yaşayan 3 milyona yakın Filistinli kardeşimiz İsrail'in etraflarına ördüğü duvardan dolayı Kudüs'e giremiyor, abluka altındaki Gazze'de de 2 milyondan fazla Filistinlinin Kudüs'e girişi yasak hâlde bulunuyor. Vatanlarından sürülerek dünyanın dört bir yanına dağılan 5 milyon civarındaki Filistinli mülteci de en büyük rüyaları olan Kudüs'e dönme imkânından mahrum durumdadır. Nekbe'den bu yana işgali genişleten İsrail, şu an 27 bin kilometrekarelik tarihî Filistin topraklarının yüzde 85'ine el koymuş durumdadır. Filistinliler ise bu alanın sadece yüzde 15'ini kullanabilmektedir. İsrail ayrıca, 1967 yılında işgal ettiği Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da da yasa dışı Yahudi yerleşim birimi inşaatlarına hızlı bir şekilde devam ediyor.

Filistin halkıyla, geçmişte olduğu gibi bugün de tarihî ve kültürel bağlarımızın bize yüklediği sorumluluk duygusuyla Türk milleti olarak topyekûn bir dayanışma içerisindeyiz. Gazze Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesi, Erez Sanayi Bölgesi, tamirat ve onarımdan geçirilen binlerce okul, Yatta Üniversitesi, güvenlik güçleri ve kolluk kuvvetlerinin eğitimi gibi birçok alanda ülkemizle proje ve iş birlikleri devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, İsrail'in son dönemde Gazze'ye yaptığı acımasız saldırılar devam ederken İslam dünyasının birçok ülkesi de dâhil herkesin suskun ve sessiz kalması da anlaşılır gibi değildir.

Birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyi yapısındaki değişim gerçekleşmeden, hak ve adalet kavramlarının tam manasıyla uluslararası ilişkilerde olduğunu söylemek imkânsızdır. Artık İsrail ve Filistin'in iki devlet olarak güvenli ve uluslararası planda tanınmış sınırlar içinde bir arada yaşamasını öngören bu çözüm vizyonu hayata bir an önce geçmelidir.

Bildiğiniz gibi, 15 Kasım 1988 yılında Filistin Ulusal Konseyi, sürgünde bağımsız Filistin devletinin resmen kurulduğunu ilan etmiştir. Mayıs 2012 itibarıyla 132 ülke sürgündeki Filistin devletini tanımış, Türkiye Filistin devletini de tanıyan ilk ülkeler arasında yer almıştır.

Filistin yönetimi 29 Kasım 2012'de, Birleşmiş Milletlere üye olmayan gözlemci devlet statüsü için başvurmuş ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yapılan oylamayla gözlemci devlet statüsüne de kavuşmuştur. Türkiye, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere tüm uluslararası kurum ve kuruluşlarda Filistin devletinin yegâne destekçisi ve hamisi olmuştur ve bu şekilde de hamisi olmaya devam edecektir. Filistin'in Birleşmiş Milletlerde gözlemci statüsü kazanmasından Filistin lehine çıkarılan kararlara kadar Türkiye her zaman özgür ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulması için çaba göstermektedir ve çabasını da artırarak devam ettirecektir.

Halkımızın ve sivil toplum kuruluşlarının yaptığı yardımlar herkesin bildiği şekilde ortadadır. Dünyada bir başka örneği olduğunu sanmıyorum ve iddialı bir şekilde konuşuyorum ki bir başka ülkeye yardım için kurulan en çok vakıf ve dernek Türkiye'deki Filistin'e yardım kuruluşlarıdır. Kadın, çocuk, yaşlı ayrımı dahi yapmadan hunharca Müslüman avı yapan İsrail'in son dönemde Kudüs'e Mescidi Aksa'da cuma namazı için girişleri ve ezan sesini yasaklama girişimlerini kınadığımı bu vesileyle de belirtmek istiyorum.

Sözlerimi burada tamamlarken, Hükûmetimizce yürütülen çalışmalardan da güç alarak Filistin halkıyla dayanışmamızı daha da kararlı biçimde sürdüreceğimizi ifade ediyor, Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü'nün sadece mazlum Filistin halkı için değil, tüm ezilen ve sömürülen dünya insanlığı için dayanışmaya vesile olmasını diliyorum.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)