| Konu: | Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 29.11.2018 |
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, önergeyi dinlediniz, bu haklı önergeye desteğinizi bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "Bu dünya bize miras kalmadı, çocuklardan ödünç aldık." sözü bugünlerde söylenebilecek en anlamlı sözdür çünkü Türkiye artık alarm veriyor. İmar uygulamaları, rant ve talan için feda edilen çevre, yağmalanan orman arazileri, yok edilen su kaynakları, koylarımızın ve denizlerimizin yok edilişiyle yarınlarımızı göremiyoruz, doğal çevremizi yarınlara taşıyamıyoruz. Cehennemden geri dönüş yoktur.
Bakınız, Türkiye, doğa koruma kriterlerine göre 180 ülke arasında 177'nci sırada. 81 ilden sadece Kırıkkale, Artvin, Bitlis, Eskişehir, Yozgat ve Kırşehir'in havası sağlık standartlarına uygun. En kirli havaya sahip şehirler İstanbul, Ankara, Adana, Amasya ve Manisa. Değerli milletvekilleri, doğanın partisi olmaz, siyaseti hiç olmaz. Kirli havayı CHP'li vatandaş da HDP'li vatandaş da AK PARTİ'li vatandaş da MHP'li vatandaş da İYİ PARTİ'li vatandaş da soluyor. Vatandaşlarımızın hepsi kirli suyu birlikte içiyor.
Sözlerimin başında da belirttim, çocuklarımızdan emanet aldığımız doğayı yok ediyoruz. Çok az vaktimiz kaldı. Doğaya yapılan tahribat nedeniyle Anadolu geri dönülemez biçimde çölleşiyor ve havası kirleniyor.
Bakınız, barajlarla ekosistem değişiyor, HES'lerle akarsular kuruyor, RES'lerle ormanlar kesiliyor; yollarla, havalimanlarıyla, köprülerle Türkiye'nin doğası talan ediliyor. İşçilerimiz de ölüyor, ayrı mesele. Bunun en önemli örneklerinden biri kaybettiğimiz orman alanları. 2004'te 211 bin kilometrekare olan orman alanımız 2017'de 210 bin kilometrekareye geriledi. Yine, aynı dönemde ortalama 10 bin hektar orman arazisinin niteliği değiştirildi, yandaşlara verildi ve yapılaşmanın önü açıldı. 2003-2017 yılları arasında zarar gören alan 120.927 hektar oldu. Bir zamanlar kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye bugün samanı dahi ithal eder duruma geldi. Üçüncü havalimanı ve Kuzey Marmara Otoyolu için kesilen ağaç sayısı en az 2 milyon 300 bin.
Bakınız, değerli milletvekilleri, doğa ve çevre ile hukuk da yok ediliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 2017 sonuna kadar enerji, madencilik ve ulaşım için ÇED görüşü verdiği proje sayısı 59.372. Bakanlık bunlardan 4.457 projeye "ÇED Olumlu", 46 projeye "ÇED Olumsuz", 54.357 projeye "ÇED Gerekli Değildir", 872 projeyeyse "ÇED Gereklidir" kararı verdi. "ÇED Olumlu" kararı verilen projelerin yüzde 80'i enerji ve maden sektörüne verildi. Onaylanan birçok proje hakkında mahkemelerin durdurma kararına rağmen inşaat çalışmaları sürdürüldü.
Ben size kendi şehrimden, Mersin'den iki örnek vermek istiyorum, bunlardan biri balık çiftlikleri. Mersin en güzel sahillerimizin olduğu bir turizm kenti. Yakın geçmişte su altında 30 metre derinliğin bile berrak bir şekilde görüldüğü koylarda görüş mesafesi, kirlilik ve yağ tabakası nedeniyle 2-3 metreye kadar düşecek. Balık çiftliklerinden gelen dışkı, yağ, artık ve köpüklerden oluşan kirlilik, çiftliklerden uzak noktalara dahi ulaşacak. Bu çiftliklerde kullanılan kimyasal maddelerin, başta çocuklar olmak üzere insan sağlığı üzerinde son derece olumsuz etkileri olduğu yine çevreciler ve konunun uzmanları tarafından dile getiriliyor. Bahsi geçen maddeler nedeniyle her yıl binlerce insanın kansere yakalandığı iddia ediliyor.
Diğeri daha büyük bir felaket: Akkuyu Nükleer Santrali Projesi. Bütün gelişmiş ülkeler nükleerden vazgeçiyor. Türkiye, imkânı olmasına rağmen yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak yerine sanayi ülkelerinin ellerindeki eskimiş nükleer santral teknolojilerini satın alıyor, kullanılacak yakıt çubuklarını ithal etmek durumunda kalıyor. Yarın ülkeler arası bir kriz durumunda "Yakıt yok." dedikleri zaman çubukları nereden bulacaksınız?
Bakın, değerli milletvekilleri, santralde oluşabilecek herhangi bir sızıntı veya patlama sonucunda 100 bin kilometrekareden fazla alan etkilenecek. Gereğinde silah olarak kullanılabilecek bu tesis tamamen Rusların eline bırakılıyor, ne yerli ne millî. Ve orada olacak atıklar yüz bin yıl boyunca orada saklanmak zorunda. Almanya, şu anda Türkiye'nin 2 katı daha fazla enerji ihtiyacına sahip ve 2022'de tamamen nükleer santrallerden vazgeçecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALPAY ANTMEN (Devamla) - Tamamlayayım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Antmen.
ALPAY ANTMEN (Devamla) - Evet, Akkuyu Nükleer Santrali Akdeniz'in ekosistemini bozacak; tarımını, turizmini, insan sağlığını, yaşamını tehdit edecek düzeyde etkileyerek bölgeyi bir nükleer atık deposuna çevirecek. Bakın, Japonya Başbakanı Kan 2016'da ne diyor: "Fukuşima kazasından önce dönemin Başbakanı Erdoğan'la bir görüşmemde, benim de kalitesinden emin olduğum Japon nükleer teknolojisini kullanmalarını tavsiye ettim. Şimdi anladım ki bu sözlerim tamamen hatalıymış, bunun için pişmanım."
Evet, değerli milletvekilleri, değerli AK PARTİ'li vekil arkadaşlarım, gelin bu yanlışlardan, çevre katliamlarından dönün; dönün ki tarih sizi "Üretip ihraç ettikleri şey kirlilikti." diye yazmasın ve siz de bir gün gelin pişman olmayın.
Çok teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)