| Konu: | Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 29.11.2018 |
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan, Turgutlu'muzun efsane Belediye Başkanı İsmail Kırdar'ı bir kez daha rahmetle anıyorum.
Bir Kızılderili atasözü der ki: "Bütün ağaçlar kesildiğinde, bütün hayvanlar öldüğünde, bütün sular kirlendiğinde, hava solunamaz hâle geldiğinde paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlayacaksınız." İşte bu söz, günümüzde 300 bin ağacın kesildiği, toprakların ve suların sülfürik asitle kirletileceği Manisa Turgutlu Çaldağı'ndaki nikel madenini ifade etmekte. Çevreyle ilgili bir kanun görüşmesi yaptığımız tam da bu noktada, buradan 550 kilometre uzaklıkta, Manisa'nın Turgutlu ilçesi Çaldağı'nda yaşanan Gediz Vadisi katliamını anlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Turgutlu halkı belki de farkında olmadığınız büyük bir mücadele veriyor. İnsanı, çevreyi, doğayı yok sayan nikel maden işletmesi, dünyanın 7 harikası arasında olan en önemli tarım bölgesi Gediz havzası için tehdit olmaya devam ediyor çünkü bu madene karşı çıkılmasının temelinde, son derece ilkel ve vahşi madencilik diye tanımlanabilen yöntemlerin kullanılmak istenmesi var; dünyada kullanılmayan, izin verilmeyen bir yöntemin ilk defa uygulanmak istenmesi var; böylece, halkın kobay, Manisa Ovası'nın da bir laboratuvar hâline getirilmek istenmesi var. Çöllük arazilerde bile izin verilmeyen bir madencilik projesinin bu şekliyle dünyanın en bereketli toprakları üzerinde işletilmek istenmesi, bunun bir madencilik değil ancak katliam olabileceği fikrini somut hâle getiriyor.
Sayın milletvekilleri, ayrıca bu proje kapsamında alınan ÇED raporuna bir başka işletme anlamına gelen sülfürik asit fabrikasının da eklenmesi sorunun bir başka çarpıcı boyutu çünkü ayrıştırma işlemi için 20 milyon ton sülfürik asit üretmesi planlanan bu fabrika dünyanın en büyük 2'nci sülfürik asit fabrikası olacak. Üstelik dünya standartlarına göre, bu büyüklükteki bir fabrikanın ancak çöllük arazilerde kurulması öngörülürken ülkemizin en bereketli ovasının göbeğinde ve bu fabrikanın ilkel denilebilecek bir teknolojiyle Çin malı ucuz bir fabrika olarak kurulacak olması tehdidin boyutunu daha da gözler önüne seriyor. Bu yüzden de tüm Gediz Vadisi'ni yok edecek olan bu madene karşı verdiğimiz bu mücadeleyi vahşi madenciliğe karşı verilen bir yaşam mücadelesi olarak tanımlıyoruz.
Peki, bu noktaya nasıl geldik? Değerli milletvekilleri, konu ilçemiz gündemine, 2004 yılında İngiliz European Nickel şirketinin ülkemizde kurduğu paravan şirketi Bosphorus'la Çaldağı'nda maden işletme hakkını almasıyla girdi. Ama meselenin büyük bir tehlike olarak karşımıza çıkması 2007 yılında oldu, şirketin aldığı ÇED raporunu Bakanlık onayladı. Oysaki ÇED için verilen rapor bir yıl önce Manisa İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmişti ama bizim çevreyi korumakla görevli Bakanlığımız her zamanki gibi sermayenin yanında yer alarak şirketle birlikte karara itiraz etti. Bu da yetmedi, Maden Yasası değiştirildi. Aynı dönemde, bu projeye onay vermeyen dönemin Çevre Bakanı Osman Pepe görevden alındı, yerine Veysel Eroğlu atandı. Hemen akabinde bölge halkı ve yürüttükleri mücadele için bir olumlu rapor da Danıştaydan geldi. 9 kişilik bilirkişi heyeti ÇED raporunun yanlış ve yetersiz olduğunu tespit etti. Anında bağımsız yargımız Hızır gibi yetişerek bilirkişi raporunu geçersiz saydı. Şimdi önümüzdeki günlerde yeni bir bilirkişi heyeti atanarak Çaldağı'nda yeni bir keşif yapılacak. Turgutlu Çevre Platformu, TMMOB gibi STK'lerle birlikte bu keşif sırasında da orada olacağız.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de hukukun kırıntısı kalmışsa Danıştay bu kararı bozacaktır. Toprağın ve suyun sülfürik asitle kirletileceği Turgutlu Çaldağı'ndaki nikel madeni için "Gediz Vadisi katliamı" demek abartılı bir söylem değil. Önceki ÇED raporu iptal edilen madenin deneme üretimi üç yıl önce durmuş olmasına rağmen Çaldağı'nda hâlâ ağaç kesimine devam ediliyor. Bugüne kadar 300 bin ağaç kesildi ve toplamda 2 milyon ağacın kesilmesi öngörülüyor. Bu kadar miktar sülfürik asidin kullanılması ve dünyanın en büyük 2'nci sülfürik asit tesisinin kurulması sonrasında oluşacak asit bulutları ve asit sisi ise sırada bekleyen bir başka tehlike. Bu asit bulutlarının rüzgâr etkisiyle tüm Ege Bölgesi'ne dağılması ve zamanla asit yağmurları hâlinde yere inmesi, toprağa karışması, yer altı sularını etkilemesiyse kaçınılmaz bir durum. Yöre halkı ve uzmanlar, maden işletmesinin iki yüzde 1'i olacağı ileri sürülen deneme üretim tesislerinin olumsuz etkilerinin de şimdiden görülmeye başlandığını ifade ediyorlar. Unutulmasın ki Turgutlu'da yerin üstü, yerin altı kadar değerlidir.
Değerli milletvekilleri, buradan bir kez daha sesleniyorum: Bizler Çaldağı'nın bekçisi olacağız. Tek bir yaprağın dahi kopartılmasına izin vermeyeceğiz ve Gediz'in tarımsal zenginliğini vahşi madenciliğe kurban etmeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)