| Konu: | Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 04.12.2018 |
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güven yirmi yedi gündür açlık grevinde. Tek amacı insanlık suçu olan tecridin kaldırılması ve ortak vatanda demokratik bir ülkenin kurulması mücadelesidir. Sayın Leyla Güven'e ve direnişine destek amacıyla bugün Meclis çatısı altında Eş Genel Başkanımız Sayın Pervin Buldan'la birlikte 10 milletvekilimiz destek amaçlı iki günlük açlık grevini başlattı. Öte taraftan, Türkiye'nin dört bir tarafında yine milletvekili arkadaşlarımız destek amaçlı açlık grevine başlamış bulunmaktalar. Tüm arkadaşlarımızı huzurunuzda selamlıyor ve kendi mücadelelerine ortak olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Leyla Güven'in talebi bizim talebimizdir, bunu da açık bir şekilde dile getirmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün hukuk adına gerçekten tarihî bir leke, utanç verici bir gün yaşıyoruz. Sayın Demirtaş ve Sayın Önder'in dosyası yukarıdan bir talimatla, karşı hamle hareketiyle mahkeme tarafından onandı ve dosyaları kesinleşti. Değerli arkadaşlar, bu yargı, hani bu kahraman ve bağımsız yargı var ya sözüm ona; önünde binlerce ve on binlerce dosya mevcut. Bu dosyaların içerisinde bir kısım dosya da emekçilerin ve işçilerin hak ve alacaklarıdır, on binlerle ölçülen dosyalar. Öte taraftan, yine, bu yargının önünde kadın katillerinin, çocuk tecavüzcülerinin dosyaları da on binlerle ölçülüyor. Bu dosyaların hepsi üç yıldır, dört yıldır raflarda bekletiliyor ancak önünde binlerce dosya olan bu yargı talimatla Sayın Demirtaş'ın dosyasını alıyor ve üç ay içerisinde de karara bağlıyor. Peki, size soruyorum: Bu yargıya güven ne olacak, bu yargıya güvenecek miyiz? Sokağa çıkın, sorun, bugün, Türkiye'de yargıya güven yüzde 10'un altına düşmüş durumda. Halkımız artık bu yargıya güvenmiyor. Bu tarafsız ve kahraman yargıçlar o çocuk tecavüzcülerine ilişkin olan dosyaları neden gündeme almıyor? Bu dosyalar neden hızlı bir şekilde kesinleştirilmiyor veya gündemleştirilmiyor? Ne yaparsanız yapın, yargı eliyle darbe yapmaya kalkışırsanız da kalkışın biz bu darbenin önünde boyun eğmeyeceğiz. Bu, bu şekilde biline. Halkımız bu yargı darbesinin önünde boyun eğmeyecek, eğmedi de, tarihte sayısız örnekleri mevcuttur.
Değerli arkadaşlar, şimdi, kanun teklifine bakıldığında, abonelik sözleşmesinden kaynaklanan para alacaklarına -tahsiline- ilişkin olan bir kanun olduğu görülüyor ancak içeriğine baktığınız zaman bu bir torba yasadır. İçinde ne yok ki; içinde Ticaret Kanunu var, Tüketici Kanunu var, Tebligat Kanunu var, Bilirkişilik Kanunu var yani var ki var. Bu iktidar ne bulduysa bu torba yasa teklifinin içine atmış durumda. Peki, bununla ne yapmak istiyor? Arkadaşlar, AKP manipülasyonunun yeni bir yüzü olarak da karşımıza çıkıyor bu uygulama. On altı yıllık bu AKP iktidarının uygulamasıdır; yamalı bir bohça gibi, toplumu dizayn etmek için her şeye yer verilmiş bu yasa teklifiyle.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, bu kanun teklifi bir torba yasa teklifidir. Kanun yapma tekniğine aykırı olan bu yöntem AKP iktidarı döneminde esas yöntem hâline getirilmiştir yani alakasız ne kadar düzenlemeye ihtiyaç duyulmuşsa bu torbaya konmuş ve bu, bu şekilde huzurumuza getirilmiştir.
Bu kanun teklifi hazırlanırken halktan, sivil toplum örgütlerinden, meslek kuruluşlarından hiçbir şekilde görüş alınmamıştır. Hâlbuki abonelik sözleşmesi ve bu toplumun her bireyini ilgilendiren bu konuda topluma hiçbir şekilde gidilmemiş ve toplumun fikri bu şekilde alınmamış. Bu nedenle de bu teklif sakat bir kanun teklifidir. AKP, politik tutum ve uygulamalarıyla nasıl ki demokrasi ve sistemin içini boşalttıysa bu torba yasa yöntemiyle temel yasaları da bir yapboz tahtasına dönüştürmüştür.
Değerli arkadaşlar, teklifin gerekçesi icra dairelerindeki iş yükü ve konkordato meselesiyle ilgili olarak yaşanan sorunlar olarak lanse edilse de bu sorunların temel kaynağı ekonomik problemlerdir. Problemlerin sebebini tespit etmeden geçici çözüm önerileriyle günü kurtarmak, belirli kesimlerin taleplerini karşılama amaçlı bir şekilde hazırlanmış bir kanun teklifidir bu.
Teklifin aynı zamanda Anayasa'daki eşitlik ilkesine de aykırı bir yönü vardır, bu nedenle de kabul edilmesi mümkün değildir.
BAŞKAN - Sayın Koç, bir saniye...
Değerli arkadaşlarım, lütfen hatibi dinleyelim. Arkadaşlarımız birbiriyle konuşmayı bıraksınlar değerli arkadaşlarım. Lütfen, herkes hatibi dinlesin.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bugün yürürlükte olan UYAP sistemine rağmen yeni bir sistem getirilmiştir. Ödeme emirleri, yalnız haciz işlemleri kanunen yetkili bir makamın denetiminden çıkarılmıştır. Her şeyde olduğu gibi icra işlemleri de arkadaşlar, ilk defa özelleştirilmiştir. Yargının bir tarafı özelleştirilmiştir. Bu, bu şekilde bilinsin.
Değerli arkadaşlar, bu ne demektir? Tüketicilerin yani halkın haksız icra talepleriyle karşılaşması, yurttaşın sermaye şirketlerinin önüne atılması demektir çünkü amaçlanan, elektrik, doğal gaz, su, telefon, internet ve daha pek çok temel ihtiyacın yandaş şirketlere ihale karşılığında devredilmiş olması ve bu şirketlerin alacaklarını her ne olursa olsun, âdeta her yol mübahtır düşüncesiyle tahsil etme yolu ve yöntemidir. Bu teklifle getirilmek istenen durum da budur. Yani başka bir anlatımla, yargı ilk defa özelleştirilmiştir bu yönüyle.
Değerli arkadaşlar, bu iktidar ne yaptı? Fabrikaları sattı. Ne yaptı? Köprüleri, su kaynaklarını, bankaları, TELEKOM firmasını, halkın toprağını sattı, toprağını. Bu iktidar, KHK'yle tüm emekçileri işinden attı; o da yetmedi, "Özel sektörde dahi çalışamaz." şeklinde bir kanun getirdi. Bu halktan ne istiyorsunuz? Hakikaten soruyorum, siz ne istiyorsunuz bu halktan? Bu halkın icraya, yandaş şirketlere verecek bir şeyi kaldı mı ki? Neye ihtiyaç hissettiniz? Söz konusu, halk olunca "Hazine boş." diyorsunuz, 3600 ek gösterge, emeklilikte yaşa takılanlar, asgari ücretle ilgili olan zam olduğu zaman, bu talepler dile getirildiği zaman ayak diretiyorsunuz ama konu, sermaye ve yandaş şirketlerin alacaklarına gelince halkın boğazını sıkıyorsunuz. Biz bunlara izin vermeyeceğiz; bu, bu şekilde biline.
Değerli arkadaşlar, bu getirilmek istenen sistemle, halkın mal, hak ve alacaklarının sorgulanabileceği de düzenlenmektedir. Bu sistemle, halkın kişisel verilerinin sermaye şirketlerine yani yabancı ortaklı şirketlere açılması sonucu ortaya çıkmaktadır. Halkın kişisel verileri dış şirketlere pazarlanacaktır; bu, bu şekilde getirilen bir sistem. Köylünün, emekçinin, esnafın sömürülmesi yetmiyormuş gibi üstüne bir de tüm kişisel verilerini de bu yamyam sermaye şirketlerine peşkeş çekeceksiniz. Bu yasa teklifinin altında halka düşmanlık var, halkın değerlerini pazarlama var.
Kişisel veriler, özel hayatın en temel bileşeni olmaları itibarıyla Anayasa'nın 20'nci ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8'inci ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi'nin 17'nci maddeleri uyarınca güvence altına alınmıştır. Siz neye uyuyorsunuz ki? Anayasa'yı ihlal ediyorsunuz; belli, açık, ortada; yargıya talimat veriyorsunuz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına karşı "hamle" yapıyorsunuz. Açıkçası, biz de sizden başka bir şey beklemiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu sistemle halka karşı icra işlemi başlatıyorsunuz ancak dayanak belgeyi göndermiyorsunuz, bu sistem bunu da getiriyor. Halk zaten yoksullaştı, borçla yaşıyor, faturalardan başını alamaz durumda; bir haneye aylık sayısız fatura gelmektedir. Öyle bir sistem yarattınız ki emekçi, esnaf, köylü yani vatandaşın tamamı, aylık faturaları ödemekten başka bir iş düşünemez durumda şu anda. Üstelik bu sistemle sermaye şirketlerine, faturanın sadece tarihini ve sayı numarasını belirtmek suretiyle icra takibi başlatma yetkisini veriyorsunuz; halkın eline herhangi bir belge, herhangi bir fatura da geçmeyecek. Siz bu halktan gerçekten ne istiyorsunuz; tekrar soruyorum.
Halkın tezgâhından, mutfağından, ekmeğinden, cebinden elinizi artık çekin. Bu uygulamalarınızı kabul etmiyoruz. Sokağa çıkın, sokağa; gerçekten sokağa çıkın, sokağa çıkın ki yoksullaştırdığınız halkın hâlini ve durumunu görün. Sokağa çıkın ki halkı göreceksiniz, gerçek halkı göreceksiniz; "Sizden şikâyetçiyim." diyen ve bağıran torna ustasını, Meclis çatısında intihara kalkışan Ağrılı vatandaşı göreceksiniz. Halk bu şekilde; halkın arasına çıkın ki halkı görün. Tabii, siz bunları görmeyeceksiniz, siz saraylarda yaşıyorsunuz; siz artık görme yetisini de kaybettiniz, siz ancak sermayedarları görürsünüz.
Değerli arkadaşlar, diğer bir konu ise ticari uyuşmazlıklarda zorunlu ara buluculuk sisteminin getirilmesidir. Bir defa, belirtmek isterim ki adalet sistemiyle öyle bir oynadınız ki ne yaparsanız yapın bu adaleti düzeltemezsiniz; bugün Demirtaş kararında da bunu net bir şekilde gördük hep beraber. Tek çare sizin iktidardan ayrılmanızdır, başka bir çare de yoktur. Bir hukuk hâkimi bile karar verirken bu iktidardan korkuyor, saraydan korkuyor. Ara buluculuk sistemi getirerek bu sorunu çözemezsiniz. Yüksek ve özel ihtisas isteyen ticari uyuşmazlıklarda vekille temsil zorunluluğu da olmadan ara buluculuğa başvurulması şartı koşulmasının, ihtilafların daha karmaşık hâle gelmesine yol açabileceği ve çözümü de geciktirebileceği bir gerçektir. Çözüm, baştan sona yeni bir anayasa ve bağımsız bir yargı sistemiyle ancak mümkündür ama bu da sizin iktidarınızla mümkün olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin tek başına iktidar olduğu dönemden ittifak yaptığı ortağı MHP'ye kadar bunları sonuçlandıramadığı, sonuçlandırdıklarında ise halkın değil, yandaşının çıkarını koruyarak iktidarını koruduğu bilinen bir gerçektir. Hızını alamayıp 2071'e doğru toplumu uçuracağını söyleyen AKP, uçurmak bir yana, halkı balyoz gibi ezip geçen ekonomik krizle karşı karşıya bıraktı.
Konumuz icra takibi ya, çocuk teslimi meselesi var arkadaşlar. İcra İflas Yasası'na göre çocuklar bir mal olarak görülüyor. Sözüm ona çocuk teslimi. Tam bir travma. Bunlar neleri icraya koymadılar ki? Esnafın tornasını tezgâhını, çiftçinin tarlasını, emekçinin maaşını, konkordato, iflaslar vesaire vesaire. Bu, neyi gösteriyor? Bu, ekonomik iflası gösteriyor. Bunların hiçbirine çözüm getirmediler ve getirmeyi de düşünmüyorlar. Dertleri, yandaş şirketlerin alacaklarıdır. Bunca sorun dururken bu icra teklifi neyin nesidir; sizlere soruyorum.
Değerli arkadaşlar, İcra ve İflas Yasası'ndaki değişiklik, hayra alamet bir durum değildir. AKP'nin iktidarda olması, zaten halk adına hayra alamet bir durum değil. Bu nettir yani. AKP iktidarda olduğu günden bu yana halka acı ve yoksulluktan başka hiçbir şey getirmedi.
"Bu kanun teklifinin amacı, icra dairelerinin iş yüklerinin önemli bir kısmı olan aboneliklerden kaynaklanan alacaklardır." deniliyor. Bu, ne anlama geliyor? Bu, toplumun fakirleştiğinin, ekonomik çıkmaza girdiğinin tam resmidir. Kriz, kapıyı aşmış ve ocağın orta yerine kadar ulaşmıştır. Vatandaş, elektrik, su, doğal gaz, telefon parasını ödeyemez duruma düşürülmüş ve yüz binlerin sayacı da sökülmüştür. Sadece İstanbul'da 120 bine yakın kişinin sayacının söküldüğü söyleniyor. Resmî rakamlar değil ama gerçeği ifade ediyor.
İcra dosyaları çoğaldı mı? Bu, halkın yoksullaştığının, fakirleştiğinin de göstergesidir değerli arkadaşlar. Buradan milyonlara sesleniyorum. Bakın, bu AKP-MHP iktidarı ne yaptı? Elektrik zam oranını aylık yüzde 10'a çıkardı; su faturasının aylık artışını ÜFE oranında yaptı; doğal gaz faturalarına ÜFE oranında aylık yüzde 10'a varan zamlar yaptı; halkı sömürmeye yasal bir zemin hazırlamanın da yolunu bu yasayla açtı, değerli arkadaşlar.
Sermaye şirketleri, sistemin gücünü de arkasına almış, halka karşı oluşumlar hâline gelmiştir. Bakın, benim seçim bölgem olan Ağrı'nın Patnos ilçesinde enerji şirketi, köy ve mahallelerde TOMA'lar eşliğinde evlerdeki sayaçları sökmüş ve sokaklardaki direklerin tepesine dikmiştir. Böyle bir uygulamayla karşılaştığınız zaman siz ne yaparsınız? Halk, bu uygulamayla karşı karşıya. Peki, bu sermaye şirketleri, halktan yana mı, yoksa sizden yana mı? Bunu da gerçekten sormak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin rakamlarına göre, 2018 yılındaki icra dosya sayısının 8 milyon olduğu söyleniyor. Fakat biraz önceki hatipler de belirttiler, bu dosyaların sayısı 20 milyonu aşmış durumda, 20 milyonu aşmış! 20 milyon vatandaş şu anda icralık. Peki bunların içinde kaç tanesi bu aboneliklerdir? Yine, resmî rakamlara göre halkın 3,5 milyonu, sadece aboneliklerden dolayı icralık. Ama 2016-2017 yıllarındaki verileri de topladığınız zaman bu da 6-7 milyonu buluyor. Bu ne demek? Bu, 20 milyona yakın insanın sayaçlarının söküldüğü anlamına geliyor.
Değerli arkadaşlar, siz, hani çok şaşaalı adliyeler yaptınız ya, icra daireleri; şunları size gösteriyorum: Bakın, kamyonlara ulaşmış olan icra dosyaları, bunlar icra dosyaları. Adliyelerdeki o icra dairelerinin içine artık sığmıyor, bunları koridorlarda bu şekilde muhafaza ediyorlar. Bakın, üzerinde de ne yazıyor, biliyor musunuz? "Karıştırmayın." deniliyor. Koymuşlar adliyenin önüne, vatandaş, üstünden atlayarak icra dairelerinin içine giriyor ve icra dairesi, üstüne yazmış: "Karıştırmayın." Kimin dosyasını? Halkın borçlu olduğu dosya bu. Bu dosyaların tamamında vatandaş borçlu, borçlu! Siz bu halkı bu hâle getirdiniz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu 20 milyon vatandaşımız bu AKP ve MHP'ye 31 Martta gereken dersi verecek. Buradan ilan ediyorum. Bu kez AKP-MHP'ye halk, icra takibi başlatacak; bu nettir. Öncüsü de biz olacağız, Halkların Demokratik Partisi olacak. Bu aboneliklerin tamamını sağlayan şirketlere, bu kurumlara peşkeş çekilmiş ve hepsi yandaş firmalardır. Sizlere soruyorum değerli arkadaşlar: Bu milyonlarca icra takibinden kaynaklı, cebinize, kasanıza ne kadar para girecek ya da çıkarınız nedir? Buradan cevap verin. Sadece bize değil, halk duysun bunu, halk. Size oy veren vatandaştan da bu durumu saklamayın.
Değerli arkadaşlar, AKP Hükûmeti yani siz, halkı sermayeye ihale ettiniz. Bu yasayla icra işlemlerini de özelleştiriyorsunuz. Hava hariç her şeyi özelleştirdiniz. Bu halkı, acımasız, halka küfreden, ahlaksız sermayedarların önüne atıyorsunuz. Biz buna izin vermeyeceğiz.
Sözlerimi Doçent Doktor Sayın Fikret Başkaya'nın şu tespitleriyle sonlandırmak istiyorum: "Sorun, sadece ekonomik kriz değil, aynı zamanda sosyal kriz, politik kriz, jeopolitik kriz, ekolojik kriz, iklim krizi, etik yani ahlak krizi, değerler krizi ve nihayetinde rejim krizidir; başka türlü söylersek: Komprador rejimin krizi." Bu krize son vermek de HDP'nin işi. 31 Mart 2019 tarihi, sizin kriziniz olacak. Bu tarih, yakın bir tarihtir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.