GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:25
Tarih:04.12.2018

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifi hakkında konuşmama başlamadan önce bugün Aydın'da yapılan bir hukuksuzluğu ortaya koymak istiyorum.

Bakınız değerli arkadaşlar, burada bulunan Aydınlı bir kadın köylü kardeşimiz. Bu köylü kardeşimiz Aydın'ın Efeler ilçesi Kızılcaköy Mahallesi'ndeki jeotermal santrale karşı masumane bir hak arayışında bulunurken Jandarma ve özel güvenlik müdahale ederek 3 tane köylü vatandaşımızı yaralamış durumda. Toprağını, suyunu, incirini, pamuğunu, zeytinini koruyan, hak arayan Aydınlı hemşehrilerime karşı yapılan bu haksız saldırıyı kınıyorum.

Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya şunu sormak istiyorum: Güvenlik kuvvetleri halkın malını, canını korumak için mi vardır, yoksa halka zarar verenleri mi koruyacaktır? Bu çok önemli bir sorudur arkadaşlar. Köylülerimize müdahale emrini kim vermiştir? Orantısız güç uygulayan kolluk gücü hakkında soruşturma yapılacak mıdır?

Sayın Enerji Bakanı Fatih Dönmez'e de şu soruları sormak istiyorum: Yöre halkının bu kadar tepkisine rağmen bir JES projesine hâlâ devam edecek misiniz? Aydın'ın içme suyunu sağlayan İkizdere Barajı'nın yakınında bulunan bu JES projesine, hâlen ÇED sürecinde olan projeye devam edecek misiniz?

Sayın Bakan, toprak Aydın'da kirlendi. Aydın'da, on beş yıl sonra, yirmi yıl sonra yüzde 85'i jeotermal santrallere açılan Aydın'da artık toprak kalmayacak. Toprak, gelecekte, sizi ve bizi kabul etmeyecek arkadaşlar. Bunu söylemekle birlikte kanun değişikliği konusunda da görüşlerimi ortaya koyacağım.

Değerli milletvekilleri, Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi'yle ilgili söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, bu kanun teklifinin ismi sizi yanıltmasın. Teklif sadece abonelik sözleşmesiyle ilgili alacakların tahsili hakkında değil -önceki arkadaşlarımız da açıkladı- Harçlar Kanunu, İcra İflas Kanunu, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, Ticaret Kanunu'ndaki değişiklikler bir torba kanun olarak bu değişikliğin içine konulmuş. Yani şu an tartışacağımız kanun teklifinin en başta adı yanlış bir şekilde ortaya konulmuş.

İsmi tek bir şeyi düzenliyor gibi görünen bu torba kanunun hukuk devletini, hukuk güvenliğini tehdit edip bozduğunu ayrıca tartışmak gerekir.

Değerli milletvekilleri, teklifle İcra İflas Kanunu'nda bazı değişiklikler talep ediliyor. Bunlara geçmeden önce -daha önceki milletvekili arkadaşlarımızın belirttiği gibi- icra iflas dosyalarının sayısının 19 milyon olduğunu artık hepimiz biliyoruz. 2008 yılında icra iflas dosyalarının sayısı 8 milyondu, o dönemde de bir kriz vardı, bir ekonomik kriz vardı. Kriz öncesi dolar kuru 1,20 düzeylerinde seyrediyor ve "1 dolar 1 TL olur mu?" tartışmaları yapılıyordu. Kriz sonrasında kur 1,7 seviyesinin üzerine çıkarak o dönemin -hatırlarsınız- rekorunu kırmıştı. Aradan geçen on yılda icra iflas dosyalarının sayısında yaklaşık 12 milyon artış yaşandı. Sadece İstanbul'da bulunan adliyelerdeki icra dosyası sayısı şu anda 3 milyonu aşmış durumda yani İstanbul'da neredeyse 5 kişiden 1'i icralık durumda, her 2 haneden 1'i icra takibi kıskacında. Türkiye'de kayıtlı 2 milyon 121 bin çiftçi var; bunlardan 64.978'i borçlu, 2.668 çiftçi ise icralık durumda. Biliyorsunuz sulama birliklerinin demokratik yapısı daha yeni bozuldu. Çıkarılan düzenlemeyle DSİ'ye bırakıldı, DSİ'de de kayyumlar getirildi. Sulama birliklerinde tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarından dolayı çiftçiler geçen aydan itibaren icraya verilmeye başlandı. Bu icra takiplerine zor durumda olan çiftçileri de eklemek doğru.

Bu icra takiplerinin artmasının nedeni nedir, insanlar niçin ödeyemiyor? İnsanlar niçin bu takiplerle karşı karşıya kalıyor? Arkadaşlar, bu açıkça yoksulluk göstergesi. Vatandaşlarımızın artık ödeme gücü yok. On altı yıllık AKP'nin ekonomi politikaları sonucunda Türkiye yoksullaştı. Bu kadar dosyadan kurtulmanın yolu da kanunlarda bu getirilen düzenlemeleri yapmak değil, vatandaşlarımızın insan onuruna yakışır şekilde yaşamaları için imkânlar sunmak olmalı, bunu çalışmalı.

Bu teklifle getirilmek istenen "İş yükü çok, icra ve yargı bu işin içinden çıkamıyor. Ne yapalım? O zaman biz de başka yerlere havale edelim." anlayışı. Bu anlayış hukuk devletinde kabul edilebilecek bir anlayış olamaz. Adalet dağıtmak devletin asli görevi. Bu görev vekâleten yürütülemez, tevdi edilemez.

Arkadaşlar, ayrıca teklifte UYAP üzerinden icra takibi açma olanağı varken MTS (Merkezi Takip Sistemi) adında yeni bir sistem açılması öngörülüyor. Telefon, elektrik dağıtım şirketleri gibi -özellikle söylemek istiyorum- güçlü olan organizasyon ve kuruluşlara, şirketlere abonelik sözleşmelerinden doğan alacakları için diğer alacaklılardan ayrı bir kolaylık ve ayrıcalık getiriliyor. Bu, açıkça Anayasa'mızın 10'uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırı. Ayrıca, savunma hakkının temelini oluşturan silahların eşitliği ilkesine de aykırı.

Teklifin "Ödeme emrine itiraz" başlıklı 7'nci maddesinin (1)'inci fıkrasının -itiraza ilişkin evrakın en geç iki iş günü içinde sisteme yüklemesine ilişkin maddesi- uygulamada borçlu aleyhine birçok haksız uygulama ortaya koyacağı da biz meslektaş olarak avukatlıktan gelen arkadaşlar tarafından bilinmekte.

Teklifin 10'uncu maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "Elektronik işlemler" başlıklı 8/(a) maddesine eklenen fıkra uyarınca entegre sistemler aracılığıyla borçlunun mal, hak ve alacaklarının 50 kuruş karşılığında sorgulama ve sorgulanmasına telif hakkı verilmesi de Anayasa'da düzenlenen hak arama özgürlüğüne aykırılık teşkil ediyor.

Abonelik sözleşmelerinde büyük şirketlere bu hakların verilmesi açıkça Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırılığı ortaya koyuyor. Daha önce, bildiğiniz gibi, bu şirketler telefonla vatandaşı yıldırırlardı, telefonla vatandaşı korkuturlardı, parayı ödemesini sağlarlardı. Şimdi ne yapılıyor? Büyük şirketlere ayrıcalık tanınıp, kanuni bir zemin tanınıp büyük kolaylık sağlanıyor. Zaten bildiğiniz gibi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nda insan haklarına ve Anayasa'ya aykırı birçok hüküm varken burada eşitlik ilkesine aykırı maddeler getiriliyor.

Değerli milletvekilleri, torba kanunla getirilmek istenen bir başka düzenleme de konkordatoyla ilgili. Kanun maddelerinden önce ülke ekonomisine baktığımız zaman, 2018 yılının başından beri ülkemiz adım adım ekonomik krizin içine sürüklendi. Bugün ülke ekonomisi Brezilya, Endonezya, Hindistan, Güney Afrika'yla birlikte kırılgan beşlinin arasına sokuldu. Devlet on altı yılda 757 milyar TL faiz öderken vatandaş 368 milyar TL faiz ödedi. Özel sektörün dış borcu 43 milyar dolardan 307,8 milyar dolara çıktı.

Kısaca, Türkiye'de büyük bir ekonomik kriz var. Bu krizi geçici, ertelemeli çözümlerle kapatmaya çalışmak mümkün değil. Bunları yasal düzenlemelerle erteletmek mümkün değil. Bunların başında getirilen düzenleme de konkordato. Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan Plan ve Bütçe Komisyonunda konkordato sayısının 357 olduğunu açıklamıştı. Daha sonra Adalet Bakanlığı bütçesinde ise bu sayı farklı olarak ifade edildi. Ben orada bir soru sormuştum: Bakanlıklar bünyesinde şu anda konkordato ilan eden ya da konkordato başvurusunda bulunan şirket sayısını daha hâlen bulabilmiş değilsek nasıl bir düzenlemeye gideceğiz? Şu anda aldığımız bilgiye göre ise konkordato sürecine giren şirket sayısının 3 bine yakın olduğu söyleniyor. Bakınız, bindiğimiz arabadan, kaldığımız otelden içtiğimiz suya, ismini söyleyemeyeceğimiz birçok şirket iflas noktasında, konkordato ilan etmiş durumda.

Teklifin 12, 13, 14, 15, 16 ve 17'nci maddelerindeki konkordato uygulamasına ilişkin değişiklikler ise raporlarda değişikliği ortaya koyuyor. Buna göre, yeni makul güvence veren denetim raporu, eski finansal denetim raporu çerçevesinde değerlendiriliyor ama burada bir sıkıntı var. Burada, kamu yararına ilişkin denetim firmalarından, bağımsız denetim firmalarından bahsediliyor. Burada 263 tane şirket var Türkiye çapında, bunun 127'si 8 ilde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bülbül, toparlayalım.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Toparlıyorum.

Eğer bu kanun teklifi böyle yasalaşırsa 8 ilde bulunan 127 tane şirket bu işlemi yapabilecek, bu raporu verebilecek. Bu durumda geriye kalan, 23 ilde bulunan 136 bağımsız denetim kuruluşu yapamayacak. Bu konu çok önemli; bu konunun düzenlemesinin yapılması, bu konuda çalışmalar yapılması gerekiyor.

Arkadaşlar, ara buluculuk konusunda yeni bir düzenleme getiriliyor. Bu konuda alternatif çözüm yollarından birisi ara buluculuk. Burada dikkat edeceğimiz konu, ticari uyuşmazlıklarda konusu para olan her türlü alacak ve tazminat davaları için zorunlu ara buluculuk getiriliyor. Burada, Anayasa tarafından korunan hak arama hürriyetini zedeleyip zedelemediğimizi tartışmalıyız. Ayrıca, bu konuda -dikkat edilmesi gereken- ara bulucu sayısının yeterli olup olmadığını da tartışmalıyız.

Burada ayrı bir konuya girmek istiyorum Sayın Başkanım izin verirse. Alternatif çözüm yollarını ortaya koyduğumuzda, savunma hakkını, savunma makamı olan avukatların da iş alanlarını daraltmamamız gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN - Son sözleri söyleyelim.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Avukatların iş alanlarının daraltıldığı bir yapıda, savunma makamının, adil yargılanma ve hukuk devleti açısından önemli olan savunma makamının bir kenara konulduğu bir yapıda alternatif çözüm yollarını ortaya koymak, sonuç getirici bir yol olarak düşünülmemeli diyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bülbül.