| Konu: | Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 05.12.2018 |
CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partili dostlarımıza ve Sinop halkına başsağlığı diliyorum, yaralı yurttaşlarımıza da acil şifa diliyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle bir konuyu açıklığa kavuşturalım: Bu ülkede ekonomik kriz var mı, yok mu? İktidar tarafına sorarsak "Kriz mriz yok." der. Yandaş basına baktığımız zaman zaten kriz yok, uçuşa geçtik, uçuyoruz. Diliniz bunları söylüyor da çıkardığınız düzenlemeler bunları söylemiyor sevgili dostlar. Mesela, bu görüştüğümüz yasanın adı "Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi" ama kendisi, bildiğiniz, krizden kaynaklı tahsilat yasası. Krizi yaratıyorsunuz, ondan sonra "Vatandaşın sırtından tahsilatı ne şekilde hızlı gerçekleştiririz?" diye yol arıyorsunuz. En iyisi siz de gelin, bunu ikrar edin, eğri oturup doğru konuşalım, böyle kaçak güreşmek yerine "Bu krizden nasıl kurtuluruz?" konusuna ilişkin birlikte kafa yoralım, birlikte düşünelim, birlikte çözüm üretelim çünkü bu memleket hepimizin. Biz zaten bunu yapıyoruz, vatandaşa sokakta krizden nasıl kurtulacağının faturasını anlatmaya çalışıyoruz ama en çok da iktidarın bunu dinlemesi lazım. Unutmayın, tekrar ediyorum: Bu memleket hepimizin.
Kanunun ismine bakınca başlı başına bir kanun yarattık falan diyeceğiz ama aslında bakanlık bürokratları tarafından ve birkaç milletvekili arkadaşımız tarafından sipariş edilmiş bir torbayla karşı karşıyayız. Harçlar Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Arabuluculuk Kanunu, bunlarla ilgili çok önemli değişiklikler bu kanunun içerisinde serpiştirilmiş. Bugüne kadar yaptığınız gibi yapıyorsunuz arkadaşlar, torbaya doldurup doğru düzgün tartışılmasını, kamuoyunun doğru düzgün bilgilenmesini engelleyerek kanunlar çıkarıyorsunuz, sağlıklı bir tartışmaya müsaade etmiyorsunuz. Bununla ilgili kurumlar, kuruluşlar, ilgilileri; hiçbiri bu tartışmanın içerisine dâhil edilmiyor, en çok da tüketici dernekleri. Bu yasayı çıkarırken bir tane tüketici derneğini çağırdınız mı? Biz Komisyondaydık, böyle bir şey görmedik; halkımızı ilgilendiriyor, tüketiciyi ilgilendiriyor. Toptan oradan buradan çağırdığınız insanlar görüşlerini söyleyebiliyorlar ama tüketici dernekleriyle alakalı biz Komisyonda kimseyle karşılaşmadık.
Teklif tümüyle anlamsızdır demeyeceğim. En azından giriş kısmında "adalete erişimin hızlanması" diye bir ifade kullanıyorsunuz, sonuna kadar katılıyorum. Adalet için yüzlerce kilometre yol yürümüş bir genel başkana sahip ve bir örgüte sahip bir partinin milletvekili olarak burada konuşuyorum ben. Aynı zamanda yıllardır da adalet peşinde koşan bir avukatım. Ancak sayın milletvekilleri, burada adalete erişim değil, paraya erişim esas alınmış. Adalete erişimin hızlanması özgürlüklerle yakından ilgilidir.
Bakın, binlerce öğretim üyesinin işine son verdiniz. Hakkında hiç dava açılmadığı hâlde suçlu mu suçsuz mu olduğunu bilemeyen insanlar sokakta geziyor, kapı kapı dolaşıyor, suçsuz olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Belki yıllarca sürecek bu çabaları. Araya komiteler koydunuz, araya birtakım basamaklar koydunuz, yargı yoluna başvurmalarını uzattınız. Bir öğretim üyesinin haklı mı haksız mı olduğunu uzun süre anlayamayacağı bir süreç başlattınız. Ama biz size adalete erişimden bahsediyoruz, sürekli bahsediyoruz. Bu adalet ne menem bir şeydir, sadece holdinglere var da bu millete yok? Bu nasıl bir şeydir? Gezi Parkı'nda rövanş yarattınız, gencecik çocukları şu anda içeri alıyorsunuz. Adaletiniz bu mu, "adalete erişim" dediğiniz bu mu? Masum insanları, gerçekten doğayı sahiplenen insanları içeri alıyorsunuz, sizce Gezi Parkı'nın müsebbibi dediğiniz FETÖ'cüler de dışarıda geziyor. Adalete erişim bu mudur? Aylardır duruşmaya çıkarılmayan insanlar var bu ülkede. Mesela Osman Kavala var, mesela gazeteciler var, avukatlar var tutuklu. Bu mudur adalete erişim? Niye bunları konuşmuyoruz da sizin bu alelacele getirdiğiniz, bir şekilde vatandaşın sırtına vurulacak paralarla ilgili hızlı tahsilat yasasını, adalete erişim diye millete yutturuyorsunuz. Türkiye'nin sorunu alacağın tahsili sorunu değildir arkadaşlar. Eğer firmalar bundan dolayı zorlanıyorsa o zaman tüm ekonomik sistemi oturup konuşmamız gerekir. Sadece hukuksal değişikliklerle bu sorunu çözemeyiz. Bu firmaların borçlarını ödemeyenler yani alacağın tahsilinin süjesi durumunda olan kişiler yoksul vatandaşlarımızdır, keyiften ödememe yapmazlar, yoksullardır. Vatandaşın sırtına hızlıca vuralım diyorsanız biz buna yokuz. Bunun adı, aslında sizin inkâr ettiğiniz krizin faturasının vatandaşın sırtına bindirilmesidir. Bir yanda milyonlarca vatandaş, diğer yanda bir avuç yandaş. O bir avuç yandaşın alacaklarının tahsili için hukuk sistemimizi altüst edecek bir mantıkla beraber kanun çıkarıyorsunuz burada.
Sadece hukukla ekonomiyi düzeltemezsiniz. Kuşkusuz iyi bir ekonomi için hukuk güvencesi tartışmasız, kaçınılmaz gereklidir ama böyle hukuksal sistematik oyunlarla beraber ekonomiyi düzelteceğinize inanıyorsanız içinizdeki iktisatçılara tavsiye ederim, gitsinler yeniden ders alsınlar üniversitelerde.
İstediğiniz kadar, tahsilatı hızlandıracak önlem almaya kalkın, vatandaşın ödeme gücü yoksa bu borçları tahsil edemezsiniz. Ne yapacaksınız, canını mı alacaksınız? Bugün icra dairelerinde 20 milyon dosya var. Burada söylendi, 2008 yılında 8 milyon olan dosyayı bugün 20 milyona siz çıkardınız, yarattığınız bu ekonomik dünya çıkardı. Vatandaş keyfinden mi borçlanıyor? Kredi kartından borçlanacak, abonelik sözleşmesi... Abonelik sözleşmesi dediğiniz nedir? Vatandaşın elektriği, suyu, doğal gazı, hava gazı... Keseceksiniz, kışın soğukta mı bırakacaksınız borcunu ödemezse? Çıkın burada ikrar edin. 2008 yılı başında aylık 414 dolar olan asgari ücret 2018 Aralık ayı itibarıyla 302 dolara indi. Türkiye ucuz iş gücü cenneti oldu, işsizlik dünyasıyla baş başayız. Konkordato ilan eden şirket sayısı 3 binin üzerine çıktı. Resmî verilere göre Türkiye'de günde ortalama 38 iş yeri kapanıyor. İşte sizin iktidarınızın ekonomik karnesi budur arkadaşlar. İşte, ekonomide geldiğimiz nokta budur. İşte, vatandaşın ödeme gücü bu noktadadır. Bu tabloyu değiştirmek de -kusura bakmayın ama- böylesine siparişle hazırlanmış yasa teklifleriyle olmaz. Ne yapılır? Krizden çıkışın yolları için bir araştırma komisyonu oluşturulurdu burada, hepimiz beynimizi, fikrimizi, emeğimizi, gücümüzü buna akıtırdık. Az önce söyledim, bu memleket bizim. Ondan sonra bu krizden çıkışın faturasını konuşurduk. Vatandaşın sırtına bütün alacağı, borcu vurarak bunları konuşmak durumunda kalmazdık.
Sayın milletvekilleri, bu teklifle konkordato talebine ek olarak finansal analiz raporu "güvence veren denetim raporu" olarak değiştiriliyor. "Bu raporu bağımsız denetim kuruluşları hazırlayacak." deniliyor ancak raporun standardı konusunda bile uygulamada yaşanan sorunları çözecek mahiyette hiçbir düzenleme yok. Raporlamaların fiyatlarının asgari ve makul bir miktara getirilmesi için herhangi bir çalışma da yapılmış değil. Yani, orta ölçekli firmalar bu işin altından kalkamayacak, siz bunu demeye getiriyorsunuz.
Uygulamada iflasın ertelenmesi nasıl kötüye kullanıldıysa konkordato kurumunun da alacaklılara zarar vermeye başlayacağı ortadadır. Bununla ilgili hiçbir önlem almıyorsunuz, bu teklifi önümüze getiriyorsunuz.
Bu teklifte bir de ciddi anlamda yetki tartışması başlamış bulunuyor. Bakın anlatayım: Bu teklife göre, diyelim ki bir borçluya icra takibi yapıyorsunuz bu abonelik sözleşmesi vesaireyle ilgili. İcra dairesiyle ilgili yetki itirazında bulunuluyor, alacaklı bu itirazı kabul ediyor, dosya yetkili icra dairesine gittiğinde adam hakkında takip kesinleşmiş ve tahsilat devam eder hâle geliyor. Böyle bir yasa olur mu? Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda açık hüküm varken "Yetkili olmayan mahkemede yapılan muameleler geçersizdir." denilirken, icra dairelerinde de bunun uygulanması gerekirken bu getirdiğiniz akla yatkın bir şey midir?
Bu yasayla ara buluculuğu benzer uyuşmazlıklara yöneltiyorsunuz. Size bir açıklamada bulunayım: Üçüncü havalimanında o tahtakuruları arasında yatan, parası olmayan, bir çorbaya çalışan işçi elektrik borcundan dolayı sizin bu yasanıza göre holding avukatıyla karşı karşıya oturacak, eşit şartlarda oturacak, ara bulucu da onları dinleyecek, bir çözüm oluşturacaksınız öyle mi? Bu böyle olmayacak ki. Ben size söyleyeyim, o profesyonel avukatlar bu arkadaşlara diyecekler ki: "Anlaşırsanız anlaşın, anlaşmazsanız kusura bakmayın bir dünya maliyete katlanacaksınız."
Bu gariban vatandaşların lehine olacak bir yasa getirmiyorsunuz. Onların ezildiği bir yasayı karşımıza getiriyorsunuz. Yani pozitif ayrımcılık yapmanız gereken, yoksul kesimleri koruyan hiçbir şey yapmıyorsunuz, yapmadınız, yapmayacaksınız da, beklemiyorum da ama TÜİK verilerine göre ve yapılan araştırmalara göre bu ülkenin yüzde 20'si açlık sınırının altında, neredeyse yüzde 60'ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Siz bu yasayla kimden neyi tahsil etmeyi düşünüyorsunuz? Her şeyi tahrip ederek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, bana bir dakika daha lütfedersiniz herhâlde.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Bu dezavantajlı grupları korumak zorundayız. Bu hâliyle bu teklif Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36'ncı maddesine açıkça aykırıdır.
Sayın milletvekilleri, ülkenin onlarca sorunu varken, emeklilikte yaşa takılanlar varken, astsubayların emeklilik sorunu varken, BAĞ-KUR'luların sorunları varken, yüzlerce, binlerce sorunlu insan bu ülkede yaşarken önceliği olan yasa bu muydu getirilecek olan, bu muydu? Halkımız duysun, dezavantajlı gruplar duysun: Bu Meclise sizin için getirilen her türlü olumlu yasa bu parmaklar tarafından reddedilirken 100 lira borcunuzu ödemediğinizde mağdur edileceğiniz bir yasayla karşı karşıyasınız. Adaleti mumla arayan toplumsal kesimler var, bunların talepleri hiç mi içinizi sızlatmıyor da bu yasayı bugün burada gündeme getiriyorsunuz?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)