| Konu: | Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 06.12.2018 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hakkında değişiklik önergesi verdiğimiz 13'üncü madde konkordato kurumuyla alakalı. Burada denetim kuruluşunu belirleme yetkisi Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumuna veriliyor. Ama sorun başka bir yerde. Düzenlemenin ilk fıkrasında konkordato ilan edebilmek için konkordato ön projesinde yer alan teklifin gerçekleşmesi için makul güvenceden bahsediliyor.
Sayın vekiller, kanunlarda belirsizlik olmaz. Eğer bir belirsizlik varsa kanunda, bu kanun suistimal edilmeye elverişli hâle gelir. Burada diyor ki: "Makul güvence." Peki, nedir bu makul güvence? Neye göre makul, kime göre makul? 600 milletvekiline sorsak hepsi ayrı ayrı "makul" tarifi yaparlar. Biz bu teklif üzerine konuşurken siparişle hazırlanmış, aceleye getirilmiş bir teklif diye eleştirmiştik, çok sayıda hata barındırıyor demiştik. 12, 13, 14, 15, 16, 17'nci maddelerde bir bütün olarak konkordato uygulamasına ilişkin değişiklikler öngörülüyor, sistem neredeyse sil baştan hâle getiriliyor. Daha önce denetim ve analiz raporundan muaf tutulan küçük işletmeler teklifin yasalaşmasıyla birlikte bu talepte bulunabilmek için denetim ve analiz raporu getirmek zorunda kalacak. Bu, küçük işletmelere büyük işletme muamelesi yapmaktır. Güvence veren denetim raporu ile denetim ve analiz raporlarının maliyetleri, küçük ve orta ölçekli işletmelerin bu taleple ilgili haklarını kullanmasını engelleyecektir.
Sayın milletvekilleri, dün birinci bölüm üzerinde yaptığım konuşmada da söyledim, ekonominin kötüye gidişini sadece hukuki düzenlemelerle önleyemezsiniz. Gerçekten hukuki güvence çok önemli ekonomi için ama sadece hukuksal standartlarda değişiklik yaparak böyle bir işlemle beraber ekonomiyi düzeltemezsiniz. Yaşadığımız bir krizdir; siz bunu kabul etseniz de etmeseniz de ekonomide olup bitenin üzerini dış güçler üzerinden açıklamaya kalksanız da yani örtmeye çalışsanız da ekonomik veriler başka şeyler söylüyor. İŞKUR'a kayıtlı işsiz sayısı 2018 Ekim döneminde önceki yılın aynı ayına göre yüzde 23 oranında artış göstermiş ve 3,2 milyona ulaşmış. İşsizlik ödeneği için başvuranların sayısı da ekim ayında önceki yıla göre yüzde 49,1 artmış. Sadece ekim ayında protesto edilen senet sayısı yüzde 62 artarak 2 milyar TL'nin üzerine çıkmış. Bu yılın ilk on ayında tutar ne kadar biliyor musunuz sevgili arkadaşlar? Tam 14,9 milyar TL ve geçen yıla göre yüzde 41'lik bir artış göstermiş. Karşılıksız işlemi yapılan çeklerin tutarı geçen yıla göre yüzde 162 artmış. Rakamlar bunları söylüyor, siz başka şeyler söylüyorsunuz.
Peki, nedir bu krizin nedeni? Ben size temel iki tane nedenden bahsedeyim. Birincisi, tek adam-parti devleti projesini hayata geçirerek ülkede hukuk devletini ve demokrasiyi bitirerek bunu yarattınız. Hepimiz biliyoruz ki hukukun olmadığı yerde yatırım olmaz; yatırım olmazsa iş olmaz; iş olmazsa aş olmaz; aş olmazsa da bunlarla uğraşırsınız.
İkincisi ise, bugüne kadar izlenen, ülkeyi borca batıran, ekonomiyi sıcak parayla şişirme politikasıdır. Türkiye ekonomisi bu politikalar nedeniyle hâlâ dünyada en kırılgan ekonomilerden biridir. Hâl böyleyken kalkıp konkordato ilan etme koşullarını zorlaştırarak evin tozunu halının altına süpürüyorsunuz. Böylece krizin üzerini mi kapatacağınızı zannediyorsunuz? Ekonomiye güven yok, üretim durmuş, üniversiteli işsiz sayısı 1 milyon 100 bin kişiyi aşmış. Hayat pahalılığında dünyadaki ilk 10 ülke arasına girmişiz fakat hakkınızı yemeyelim, tüm olan bitenin sorumlusunu buldunuz: Soğan. Ya, böyle şeylerle bizi niye oyalıyorsunuz?
Durumun ciddiyetinin farkında değilsiniz belki. Hâlen pansumanla bu krizi ötelemeye çalışıyorsunuz, seçimi atlatmaya çalışıyorsunuz aslında geçici önlemlerle. Ancak bu kriz ne geçici önlemlerle ne atlatmacayla atlatılabilecek gibi de durmuyor. Gönlümüz istiyor ki ülkemiz bu krizden çok kısa sürede çıksın, gönlümüz istiyor ki bu krizin faturasını çok daha ağır ödemeyelim, gönlümüz istiyor ki çocuklarımızın geleceğiyle ilgili daha garanti bir gözle hayata bakabilelim ama sizde -işin aslı- tık yok. Sizi makul olmaya davet ediyorum, sizi sipariş yasalarla bu Meclisi oyalamak yerine bu ülkenin sorunlarını makul düzeyde konuşmaya davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.