| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 11.12.2018 |
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken milletvekili seçilmesinin üzerinden altı ay geçmesine rağmen hâlâ cezaevinde tutulan sevgili Leyla Güven'i ve direnişini saygıyla selamlamak istiyorum.
Ve nedense seçimlere giderken her gün gözaltılar yapılıyor ve bu kürsüye çıkan bütün arkadaşlarımız gözaltılara değiniyor. Dün Batman'da, Diyarbakır'da, bu sabaha karşı Van'da, Leyla Güven'e destek için üç günlük açlık grevine gidenlere, bu sesin duyulması için çaba harcayanlara yönelik tekrar bir gözaltı uygulandı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11'inci maddesinde yer alan barışçıl toplanma haklarının yerine getirilmesi için çaba harcayanlar var ancak bunu dikkate alması gerekenler tekrar dikkate almamaktalar.
Neden son dönemde diyorum? Tekrar seçimlere gittiğimizde her gün yeni bir uygulamayla karşı karşıyayız, her gün çeşitli gözaltılarla karşı karşıyayız. Aslında siyasetçilere yapılan gözaltıların çoğu hukuksuzdur. Artık öyle bir tahammülsüzlük noktasına gelmişiz ki mahkemeler zaten uygulamaları kendi keyiflerine göre uygularken -az önce tekrar sosyal medyada da paylaşıldı- sevgili Selahattin Demirtaş'ın İzmit'in Körfez ilçesindeki asılı pankartı, zapturapt, indiriliyor. Ve orada denilen şey şu: "Barış ve demokrasi özlemiyle bir Türkiye için." Kim, bunu neye güvenerek, neye istinaden yapıyor? Böyle bir şey mi olur? Bu ülkede yüzde 8 oy almış Cumhurbaşkanı adayına bu nasıl yapılıyor? Siyasetin önü nasıl engelleniyor?
Bu çalışmalar yürütülürken dün birçok konuşmacı, hatip buraya çıktı, insan haklarından söz etti İnsan Hakları Günü nedeniyle. Evet, İnsan Hakları Günü'ydü ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ne diyor? Diyor ki: "İnsan haklarını kullandırmayan toplumlar medeni olamaz." Evet, insan haklarını uygulamayan toplumlar medeni olamaz; tarih de onları yargılar, tarih de onlara bir gün hesabını sorar. Batman gibi bir ilde kadınlar, Van'da kadınlar, Diyarbakır'da kadınlar bir an önce barış gelsin diye çaba harcarken böyle bir uygulamayla karşı karşıya kalmaktalar.
Bakın, arkadaşlar, bir taraftan seçimlere giderken, bu uygulamaları yaparken kayyumları aday gösteren bir zihniyet var. Bugün kayyumlar nasıl geziyor biliyor musunuz? Önlerinde 7-8 araç, arkalarında 7-8 araç, 100 korumayla geziyor, 100 korumayla geziyor. Bizim seçilmiş arkadaşlarımızın hepsi sokakta ceketleriyle veya ceketsiz kıraathanelerde, kahvelerde, köylerde, mahallelerde geziyorlar. Böyle bir anlayış olamaz.
Giderek öyle bir hâle geldik ki biz Sayın Erdoğan'ın dün İnsan Hakları Günü'ndeki söylediği sözle ilgili... Erdoğan'ın artık neyi, ne zaman söylediğine şaşırıyoruz; neye "ak" dediğine, neye "kara" dediğine şaşırıyoruz. Bakın, İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı kararla ilgili kalktı, dedi ki: "Bu karar bizi bağlamaz, gerekli hamleyi yapar, bitiririz." ve uygulanıyor ve Türkiye'de yargıyı öyle bir hâle getirdik ki yargıyı normalde artık tümüyle istendiği şekilde yönetilebiliyor. Bakın, yirmi beş yıl önce ekim ayında Lice'de işlenen suçun davası cuma günü cezasızlıkla sonuçlandı. Bir yığın kişi yaşamını yitirmişti ve beraberinde o dönemin Tuğgenerali Bahtiyar Aydın yaşamını yitirmişti, bir er yaşamını yitirmişti, siviller yaşamını yitirmişti. Biz ceza vermemekle, bunları uzatarak aslında ödüllendiriyoruz, aslında ceza işlemeye teşvik ediyoruz. Biz yirmi beş yıl önce işlenmiş bir suçun davasını hâlâ bugüne getirip eğer cezasızlıkla kapatıyorsak bugün olan uygulamalara da bu geleceği açmış oluyoruz.
Bakın, öyle bir keyfiyete geldi ki, arkadaşlar söylediler, Rahip Brunson'la ilgili en başta "Bu Rahip Brunson'u, bu teröristi, bu fakir görevde olduğu sürece alamazsınız." diyen zihniyet, sonra dolar yükselince "pat" diye bıraktı ve sonra diyorsunuz ki: "Yargıya müdahale olmuyor."
Bakın arkadaşlar, demokrasi hepimiz için geçerli, demokrasi hepimizin geleceği için en büyük özlem ve buna saygı duymamız lazım. Bugün halkın en temel siyasi haklarından olan bütçeyle ilgili denge ve denetlemeyi oturtamazsak; yasamayı, yürütmeyi bir şekilde sadece gelip geçici bir sürece oturtursak; bunun hiçbir anlamı, izahı kalmaz. Ne yazık ki Parlamentonun bütçeyi denetme yetkisi artık giderek her gün kısıtlanmakta.
Dünyanın neresinde olursa olsun bir Sayıştay başkan yardımcısı bir yolsuzluğu ortaya çıkarttığında ödüllendirilir. Sayıştay başkan yardımcısını siz alıp tekrar üyeliğe geri getiriyorsunuz, başkanlıktan üyeliğe; sanki ödüllendiriyorsunuz! Belediyelerde, üniversitelerde, birçok yerde yolsuzluk yapanları, yolsuzluk yaptığı için istifa etmesi gerekenleri ise ödüllendiriyorsunuz, devamını sağlıyorsunuz. Örtülü ödeneklerle, Varlık Fonu'yla da bunu destekliyorsunuz.
Bakın, şimdi, bugün Milli Saraylarla ilgili konuştuğumuzda... Zaten televizyon dizilerinden tutun birçok şeye kadar, reklamlara kadar saray işleniyor, padişahlık işleniyor. Milli Saraylar daha önce Meclise bağlıydı, işte Cumhurbaşkanlığına bağlanmasıyla ilgili bir düzenleme yapıldı. Bugün burada yapılan uygulamalar, alınan insanlar, harcanan bütçe... Hiç kimse bununla ilgilenmiyor, tümüyle bir keyfiyete bağlanıyor. Geçmiş dönemde çok eleştirilen bir konu vardı, neydi? "Tek parti" "tek adam yönetimi" "tek particilik" diye birçok şeyi eleştiriyordunuz. Bugün Türkiye'de karşı karşıya kaldığımız dönem tek parti devleti dönemi oldu, tek adam devleti oldu; her şey teke göre düzenleniyor, her şey oraya bağlanıyor, her bütçe oraya bağlanıyor, bütün her şey oraya bağlanıyor ve inanın partisinde olan insanlar bile ne olup ne bittiğini bilemiyorlar.
Biz demokratik bir Türkiye'yi düşünüyorsak, demokratik bir geleceği düşünüyorsak, demokratik bir bütçeyi düşünüyorsak önümüze koymamız gereken şey şudur: Demokrasi ve barış için mücadele edenleri ödüllendirmek, siyasetin yolunu açmaktır.
Değerli arkadaşlar, kimin hangi görevde çalışacağına tek kişinin kendi istekleri doğrultusunda karar vermesi, liyakate dayalı olmayan bir sistem hiç kimse için sürdürülebilir ve adil değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İpekyüz, devam edin.
Buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Cumhurbaşkanına, AK PARTİ Genel Başkanına biat ederek pozisyonlarını koruyacaklarını sananlar için de güvencesi yoktur.
Bu hukuksal uygulamaları ben konuşmamın başında da söyledim. AK PARTİ Genel Başkanının, Cumhurbaşkanının bir dediğinin bir daha tutmadığını hepiniz biliyorsunuz, sizler bizlerden iyi biliyorsunuz. Onun sözüne biat ederken başka gün gelir, onun sözüne ihanet etmiş gibi kalırsınız. O yüzden hukuk, liyakat, şeffaf bir düzen iktidar partisinden olanlar için, hepimiz için elzemdir. Demokrasi, barış mücadelesinde bu uğurda çaba harcamak lazım. Bütçenin demokratik bir şekilde geleceğe bir ışık tutması lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İpekyüz.