GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:29
Tarih:11.12.2018

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle, yüksek heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.

Bugün şehit olan Rize İl Emniyet Müdürümüze Cenab-ı Allah'tan rahmet, yaralı polis kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk milleti 16 Nisan 2017 tarihli Anayasa değişikliği halk oylamasıyla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini oylamış ve onaylamış, 24 Haziran 2018 seçimleriyle de yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanını seçmiştir. Cumhurbaşkanının ant içtiği 9 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte cumhuriyet tarihimizde artık üçüncü bir dönem başlamıştır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ülkemiz yönetimde istikrarın, temsilde adaletin temin edildiği bir yönetim sistemine kavuşturulmuştur. Yeni hükûmet sistemi güçlü yönetim, etkin Meclis için gereken şartları tesis etmiş ve Türkiye'nin maruz kaldığı tehditlere daha güçlü bir karşılık verebilmesinin zeminini hazırlamıştır.

Yeni sistemin en önemli özelliği yürütmeyi iki başlı olmaktan çıkarmasıdır. Halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının halka karşı siyasi sorumluluğunun bulunması ve geniş icrai yetkileri nedeniyle yürütmenin diğer tarafı olan Başbakan ve Bakanlar Kuruluyla gelecekte yaşanabilecek muhtemel devlet krizi ortadan kaldırılmıştır. Devletin tepesinde yaşanan hukuksuzluk tartışmaları sona erdirilmiştir. Dolayısıyla yürütme yetkileri bir bütün hâlinde Cumhurbaşkanına verilmiştir.

Ayrıca, Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin beş yılda bir aynı gün yapılması düzenlenmiştir. Böylelikle hükûmet tartışmaları, hükûmet kurulamama sorunu, hükûmet krizleri ortadan kalkmış, koalisyonlar dönemi sona ermiştir. Siyasi, ekonomik ve demokratik istikrarın yolu açılmıştır. Türkiye'nin sorunlarının çözümünü kolaylaştıran, hızlı ve etkin karar alınmasını sağlayan, devletimizin bekasını ve milletimizin huzur ve refahını temin edecek Türkiye'ye özgü yeni bir sistem kurulmuştur.

Sınırsız yetkili ve sorumsuz Cumhurbaşkanı yerine, hem yargı ve yasama tarafından denetlenen hem de millete hesap veren bir Cumhurbaşkanlığı makamı oluşturulmuştur. Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk yüklenmiştir. Bu amaçla getirilen suçlandırma mekanizması yeni sistemin güçlü bir denetim aracı olarak yerini almıştır. Cumhurbaşkanının her türlü eylem ve işlemleri yasama denetimine tabi hâle gelmiştir. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar da görevleriyle ilgili işledikleri tüm suçlar bakımından aynı usule tabi kılınmıştır.

Ayrıca, daha önce yargı denetimine tabi olmayan Cumhurbaşkanının her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine de tabi hâle getirilmiştir. Gerek 16 Nisan halk oylaması gerekse 24 Haziran seçimleri sürecinde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini kötülemek ve karalamak için asılsız ve mesnetsiz iddialar gündeme getirilmiş, her türlü uydurma haber ve dedikodu dolaşıma sokulmuştur ama milletimiz bunlara itibar etmemiş, değer vermemiştir. Şimdi de "Her düzenlemede niye Cumhurbaşkanı yetkili?" deniliyor, "O bir siyasi partinin Genel Başkanı; bu olur mu?" diyorlar. Önceden "Bakanlar Kurulu yetkili, Başbakan yetkili." deniliyordu. Başbakanlar bir partinin genel başkanı, bakanlar bir partinin mensubu değil miydi? "Bakanlar Kurulu yetkili, Başbakan yetkili" denilince oluyor da "Cumhurbaşkanı yetkili" denilince neden olmuyor? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ön yargılarının esaretine girmiş olanların gerçekleri kavramaktan ne kadar uzak oldukları açıktır. Demokrasiden bahsedenler öncelikle millet iradesine direnmeyi bırakmalıdır.

Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanının sınırsız şekilde kullandığı yetkiler netleştirilmiş ve sadece yürütmeye ilişkin konularla sınırlı olmak üzere kararname çıkarma yetkisi verilmiştir. Ayrıca, Cumhurbaşkanı kararnameleri kanun gücünde değildir. Cumhurbaşkanının temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasi haklar ve ödevler konularında kararname çıkarma yetkisi yoktur. Cumhurbaşkanı, Anayasa'da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda ve kanunlarda açıkça düzenlenen konularda kararname çıkartamamaktadır. Hâlbuki önceden yetki kanunu kapsamında Bakanlar Kurulu her konuda kanun hükmünde kararname çıkarabilmekteydi; bu uygulama kaldırılmış, yürütmeye verilen yetkiye sınırlama getirilmiştir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, cumhuriyet tarihimizdeki en önemli yönetim reformu, şartlara ve gelişmelere cevap veren en dinamik demokratik tercihtir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Türk milletinin tarihî misyonuna, devlet geleneğine uygun bir yönetim modelidir. Anayasa'nın ilk dört maddesi olan cumhuriyetin temel nitelikleri, millî ve üniter devlet yapımız, Türk millî kimliği, demokratik rejim ve temel insan hakları gibi değerler yeni sistemin de vazgeçilmezleridir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kökleşmesi ve tüm kurum ve kurallarıyla sağlıklı bir şekilde kalıcı hâle getirilmesi Milliyetçi Hareket Partisi olarak üzerinde hassasiyetle durduğumuz ve önemli bulduğumuz husustur.

Yeni sistemle birlikte etkin bir koordinasyon için bazı bakanlıklar birleştirilmek suretiyle bakanlık sayısı 26'dan 16'ya düşürülmüş ve yeniden yapılandırılmıştır. Ayrıca, bürokratik hiyerarşide değişiklik yapılmış, müsteşar ve müsteşar yardımcılıkları kaldırılmış, yerine bakan yardımcılıkları ihdas edilmiştir. Yapılan düzenlemeler çerçevesinde Cumhurbaşkanına bağlı olarak 9 politika kurulu, 4 ofis, 1 İdari İşler Başkanlığı ve 11 bağlı kuruluş bulunmaktadır. Politika kurullarının görev alanlarına göre hukuk, ekonomi, bilim, teknoloji ve yenilik, eğitim ve öğretim, sağlık ve gıda, kültür ve sanat, yerel yönetim, sosyal politikalar, güvenlik ve dış politikalarla ilgili politika önerileri yapması, stratejik ve uzun vadeli vizyonlar geliştirmesi öngörülmüştür.

Yatırım Ofisiyle, yatırımcıların önünün açılması; Finans Ofisiyle, yeni finansal enstrümanların geliştirilmesi, finans alanında Türkiye'nin cazibe merkezi hâline getirilmesi; İnsan Kaynakları Ofisiyle, insan kaynağının etkin ve verimli kullanımı, yeteneklerin keşfinin sağlanması ve kamunun performansının artırılması amaçlanmıştır. Dijital Dönüşüm Ofisiyle de devletin dijitalleşmesi, evrakların azalması, büyük veri analizi ve yapay zekâ uygulamalarıyla yönetimin yükünün hafifletilmesi, Türkiye'nin siber güvenlik alanında güç kazanması, bürokrasinin azaltılması, işlemlerin hızlanması ve hizmet kalitesinin artırılması hedeflenmiştir. Bu kapsamda Cumhurbaşkanlığı teşkilat yapısını ve idari yapılanmayı Milliyetçi Hareket Partisi olarak önemli ve değerli buluyoruz.

Değerli milletvekilleri, kamuoyunu zamanında ve doğru bilgilerle aydınlatmak, basın mensuplarının çalışmalarının kolaylaştırılmasına ve basının gelişimine katkıda bulunmak, ülkemizin tanıtılmasına yönelik faaliyetlerde bulunarak ilgili kurumlarla koordineli şekilde iletişim stratejilerini oluşturmak amacıyla Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığı kurulmuştur.

Demokratik toplumun vazgeçilmez temel unsurlarından biri olan medya, toplumun gerçekleri öğrenmesi, yaşadığı çevre ve dünyayla sağlıklı iletişim kurabilmesinde en etkili araçlardan biridir. Hatırlanacağı üzere, Türk medyası, 15 Temmuz darbe girişimine karşı milletten ve demokrasiden yana kesin bir tutum almıştır. Medyamız darbecilerin müdahalelerine rağmen yayınlarını sürdürerek melun darbe girişiminin önlenmesinde çok önemli katkı sunmuştur.

Bugün itibarıyla medyamız ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunmakta, zor şartlarda büyük bir özveriyle faaliyet göstermektedir. Gelir kaynaklarının yetersizliği ve maliyetlerin de sürekli artması nedeniyle ekonomik açıdan ciddi anlamda sıkıntılı günler yaşamaktadır.

TÜRKSAT'ın döviz üzerinden belirlediği uydu frekans ücretleri, döviz kurundaki yükselme nedeniyle yüksek oranda artmıştır. Başta yerel kanallar olmak üzere, televizyonlar ücretlerini ödeyemez hâle gelmiştir.

Tamamına yakını ithal edilen kâğıt ve kâğıt ürünleri sektörü de döviz kurundaki artıştan çok olumsuz etkilenmiş, fiyatlarda meydana gelen yüksek artış yayıncılığı vurmuştur. Gazeteler kâğıt alamaz durumdadır. Girdi maliyetlerinde ortaya çıkan yüksek orandaki artışların altından kalkamayan radyolar, televizyonlar ve gazeteler güçlükle ayakta kalmaya çalışmaktadır. Bazıları kapanmış olup bazıları da kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Basın çalışanları işsiz kalmakta, birçok gazeteci ve muhabir işten çıkarılmaktadır.

Medyamızın yaşadığı sorunların çözümlenmesi, demokrasimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Medya alanında kapsamlı bir değişime, yenilenmeye ihtiyaç bulunmaktadır. Medyamıza yönelik acilen bir paket hazırlanmalıdır. Medyanın haklı beklenti ve taleplerine mutlaka karşılık verilmelidir.

Bugün Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığının 453 sayılı Kararı'yla Basın İlan Kurumunun gazetelere verdiği resmî ilanların yayın ücretinde yapılan artış memnuniyet vericidir. Bu arada, resmî ilan bedeli ödemelerinde vadesi geçmiş vergi borcu bulunmadığına dair belge istenmesine ilişkin uygulama da mutlaka ertelenmelidir.

Sayın Cumhurbaşkanının Türk lirası kullanılması yönündeki çağrılarına bir kamu kurumu olan TÜRKSAT'ın uymaması, uydu kiralarını döviz üzerinden uygulamaya devam etmesi dikkat çekmektedir. TÜRKSAT'ın uyguladığı ücret tarifesi makul seviyeye çekilmeli ve mutlaka Türk lirası üzerinden belirlenmelidir.

Ulusal, bölgesel ve yerel televizyonlar ile radyoların önemli bir gider kalemi olan RTÜK payı kaldırılmalıdır. Kâğıt ve kâğıt ürünlerine yönelik vergi indirimleri ve kolaylıkları getirilmelidir. Daha da önemlisi, kâğıt sektörüne yönelik acilen tedbirler alınmalı, ihtiyacımız olan kâğıdın Türkiye'de üretilmesi sağlanmalıdır.

Yerel medyanın reklam pastasından aldıkları pay çok sınırlıdır. Kamu reklamlarının en az yüzde 15'inin yerel medyaya verilmesi yönünde bir düzenleme yapılmalıdır. Yurt dışına yapılan resmî programlara Anadolu medyasından da temsilcilerin katılımı sağlanmalıdır. Anadolu medyasının ciddi, basın ahlakına sahip, tarafsızlık ilkesine bağlı ve objektif bir yayın organı olarak faaliyetlerini sürdürebilmeleri için özel destek programları uygulamaya konulmalıdır. Bu amaçla, gelişen teknolojiye ayak uyduramayan gazetelerin baskı tesislerini modern hâle getirebilmeleri, radyo ve televizyonların teknolojilerini yenileyebilmeleri için, bazı sektörlerde olduğu gibi, Anadolu medyasına özgü faizsiz ya da uygun maliyetli kredi desteği uygulamaya konulmalıdır.

Son yıllarda büyük bir gelişim gösteren internet medyası, yayıncılık konusunda bir yasal düzenlemeye kavuşturulmalıdır. Basın çalışanları kamuoyuna doğru ve tarafsız bilgiyi, haberi ulaştırabilmek için, bütün olumsuz şartlara rağmen görevlerini yerine getirmektedirler. Basın çalışanlarının en temel sorunlardan biri olumsuz çalışma koşullarıdır. Basın çalışanları düşük ücret almakta, uzun çalışma saatlerinde zor şartlar altında görev yapmaktadır. Yıpranma payı hakkından sadece sarı basın kartı olanlar yararlanabilmektedir. Basın çalışanlarının özlük hakları ve çalışma şartları iyileştirilmeli ve tamamının yıpranma payı hakkından yararlanabilmesi sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi üzerine görüşlerimizi ifade edeceğim. 16 Nisan 2017 halk oylamasıyla kabul edilen Anayasa değişikliğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha etkin ve güçlü bir yapıya ulaşması amaçlanmıştır. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi asıl fonksiyon ve vasfına kavuşturulmuş, temsil ve yetki bakımından güçlendirilmiştir. Kanun yapımında Meclis iradesi ön plana çıkarılmıştır. Meclis, milletvekilleri tarafından verilen kanun teklifleri üzerinde yasama yapmaktadır. Yürütme, sadece bütçe ve kesin hesap kanun teklifi sunabilmekte, bütçe kanun teklifinin aynen ya da değiştirilerek onaylanma yetkisi Meclise ait bulunmaktadır. Nitekim, Meclis olarak bütçeyi görüşüyoruz, dolayısıyla bütçe hakkının devredildiği iddialarının gerçek dışı olduğu açıktır, ortadadır.

Yetki kanunuyla, kanun hükmünde kararname çıkarma uygulaması kaldırılarak Meclisin yasama yetkisinin elinden alınması anlamına gelen bu uygulamaya son verilmiştir. Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilecek olağanüstü hâl kararının ve süre uzatma kararlarının Meclisin onayına sunulması zorunludur, dolayısıyla Cumhurbaşkanına OHAL yetkisi verildiği iddiaları da doğru değildir, eskiden olduğu gibi Meclisin onayı gerekmektedir. Üstelik, olağanüstü hâllerde çıkarılacak Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Resmî Gazete'de yayımlandıkları gün Meclis onayına sunulması ve üç ay içinde karara bağlanmazsa kendiliğinden yürürlükten kalkması düzenlenmiştir.

Meclisin, soru, genel görüşme, Meclis araştırması ve Meclis soruşturması yoluyla denetim fonksiyonları daha da güçlenmiştir. Cumhurbaşkanı Meclise hesap verebilir hâle getirilmiştir. Yazılı soru önergelerine on beş gün içinde cevap verilmesi hükme bağlanmıştır. Yürütme yetkisini Meclis yerine, doğrudan milletin vermesi sağlanmıştır. Yürütme, artık, Meclis içinden çıkmamakta ve güvenoyunu bizzat milletten almaktadır, dolayısıyla güvenoyu ve gensoru mekanizması da kalkmıştır. Siyasi partilerin ittifak yaparak seçime katılabilmelerinin yasal altyapısı oluşturulmuş, temsilde adalet ilkesi gözetilmiştir. Türkiye nüfusundaki artış dikkate alınarak milletvekili sayısı 600'e çıkarılmış, seçilme yaşı 18'e indirilerek gençlerimizin Parlamentoda temsil edilmesinin önü açılmış, böylelikle Meclisin temsil gücü ve kapsayıcılığı artırılmıştır.

Yeni sistemle beraber, kanun yapma, kanun teklif etme kapasitesini artırmak için Meclisin idari kapasitesinin de buna uygun olarak geliştirilmesi gerekmektedir. Milletvekillerinin verecekleri kanun teklifleriyle ilgili sağlıklı bir etki analizi sunabilmeleri için bu yöndeki ilave kapasiteye ihtiyaç vardır.

Kanun tekliflerinin verilmesi ve görüşülmesiyle ilgili usul ve esasların belirlenmesi ihtiyacı da bulunmaktadır. Ayrıca, yürütmenin ihtiyacı olan düzenlemelerin Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ettirilmesi ve kanun teklifi hâline dönüştürülmesi konusunda bir mekanizma oluşturulması da önem taşımaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usul ve esasları İç Tüzük'le düzenlenmektedir. 1973 yılında yürürlüğe konulan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün kırk beş yılı aşkın süre içinde çeşitli maddelerinde birçok değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikler İç Tüzük'ün sistematiğini bozmuştur. Meclis İçtüzüğü'nün yepyeni bir anlayışla ele alınması gerektiği ve Meclis çalışmalarında hem kurumsal hem de işlevsel yeniliklere ihtiyaç olduğu açıktır. Bu çerçevede, daha önce oluşturulan uzlaşma komisyonlarınca ortaya konulan çalışmaların dikkate alınması, hatta bir uzlaşı ürünü olan 2009 tarihli metnin esas alınması hâlinde kısa sürede yeni bir İç Tüzük'ün çıkarılabilmesi mümkündür. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, daha demokratik, hızlı, etkin, şeffaf, katılımcı ve kaliteli bir yasama sürecinin ortaya çıkarılmasını sağlayacak yeni bir İç Tüzük'ün hazırlanması gerektiğini değerlendiriyor, bu yönde katkı ve destek vermeye hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.

Son olarak, Meclis çalışanlarıyla ilgili birkaç konuya değineceğim. Meclis çalışanlarımızın da sorunları bulunmaktadır. Yardımcı hizmetler sınıfında çalışan arkadaşlarımızın sorunlarının çözümü için daha önce Meclis Teşkilat Kanunu görüşmelerinde ortak bir irade ortaya konulmasına rağmen hâlen gelişme olmamıştır. Yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlar genel idare hizmetleri sınıfına mutlaka alınmalıdır. Kavas arkadaşlarımız kadroya alınmalı, stenograflara verilen sözler, yıpranma payı hakkı verilmesiyle ilgili verilen sözler mutlaka yerine getirilmeli.

Ben, bütçelerimizin ülkemize ve milletimize hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.