| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 3'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 13.12.2018 |
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu kürsünün özelliği tümüyle yapıcı, Türkiye'nin geleceği için, demokrasi için, barış için, huzur için serbestçe konuşabileceğimiz, tartışabileceğimiz bir alana dönüşmesidir ve bizi izleyenler de bunu merakla beklemektedir.
Hiç kimse bu kürsüde ne ölümü savunur, ne ölüm üzerinden ne kan üzerinden bir siyasetin yerine getirilmesi hiç kabul edilebilir bir şey değildir. Bütün siyasetçiler, daha iyi, barış içinde yaşamak için de elimizden gelen çabayı sürdürmemiz lazım.
Bugünkü konuşmamda daha çok Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu üzerinden ben konuşacağım. Arkadaşlar, kavrama baktığımızda "insan hakları" diyor, "eşitlik" diyor, "Türkiye" diyor ve "kurum" diyor ve yeni sistem dediğimiz Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber bu tümüyle değiştirildi, yeni bir şekle dönüştürüldü. Daha önce Türkiye İnsan Hakları Kurumu vardı, dönüştürüldü. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber getirilen sistem aslında eşitlikten de yoksun. 11 üyesi var, 11 üyenin 10'u erkek, 1'i kadın ve eşitlikten söz ediyor ve insan haklarından söz ediyor. Daha önceki kurul neydi? Paris Sözleşmesi'ne göre, protokolüne göre daha çok bağımsız sivil toplum örgütlerinden, kamu veya kamu yararına çalışan kurumlardan seçilmiş insanlar olması lazımdı, sivil toplum örgütlerinden gelmesi lazımdı. Ne oldu yeni düzenlemeyle, kanun hükmünde kararnameyle? Tümüyle Cumhurbaşkanının belirlediği 11 kişi... Daha önce bu alanda çalışmış insanlar tercih ediliyordu, şimdi onlar yok oldu, istediğiniz kişiyi atayabiliyorsunuz. Daha önce bu kişiler kendi aralarından başkan, başkan yardımcısı seçiyordu, şimdi o da yok, direkt Cumhurbaşkanı başkan ve başkan yardımcısını seçiyor. İsmi "insan hakları", demokratik olması lazım, böyle bir tarza dönüştürülüyor ve gerek Avrupa Birliği gerek giden, gelen heyetler ve Türkiye'deki birçok kurum, Meclise gelen heyetler dâhil, bizler de -grup başkan vekilimiz de söyledi- daha önceki dönemlerde... Bu heyetin tümüyle bağımsız olması lazım, bu heyet bağımsız değil. Cumhurbaşkanının bir bakana bağlaması lazım. Kime bağladı? Adalet Bakanlığına. Kuzuyu kurda teslim ediyorsunuz. Cezaevlerine gidip denetleyecek, gezecek, bakacak; ne olup ne bittiğine bakacağınız yeri getirip Adalet Bakanlığına teslim ediyorsunuz. Yani böyle bir şey olur mu? Hiç olmazsa bir bağımsız kuruma verin, bir izahı olsun. Ne olacak? Cezaevine gidecek. "Biz A cezaevine gidiyoruz Sayın Bakanım, bilginiz olsun." Hadi telefon açalım "Ya, bu arkadaşları karşılayın, ilgilenin." Böyle bir şey mi olur? Ya, bari bir şeyi yaparsanız... Avrupa Birliği bu kadar uyarmış, Paris Şartı böyle uyarmış, Konsey uyarmış, Avrupa Birliği daha yeni 20 Kasımda 146 milyon euroyu kesti, Türkiye insan hakları konusunda gelişme yapmadığı için ayırdığı fonlardan para kesti. Siz kalkıp böyle yapıyorsunuz. Hadi diyelim bunu yaptınız, Sayın Başkan buradaysa...
Arkadaşlar, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 5 yer gezmiş 2018'de, biri Nisan ayında. Mayıs ayında gitmişler, bir gece Konya'da kalmışlar. Gündüz bir çocuk ıslahevine gitmişler, ikinci gün Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniğine gitmişler. Saray'da bir yere gitmişler burada. Ya, Türkiye'de insan haklarına dair neler neler yaşanıyor, az önce arkadaşlarımız söyledi, hiç olmazsa bu kurum bu parlamenterlerin, bu milletvekillerinin Adalet Bakanlığına verdiği sorulara yanıt verse yine çalışmış olurdu. Biz onlara ödev verelim, o ödevi yerine getirsinler, hiç bunu da yapmamışlar. Bu kurum ne yapmış? Kurulduğundan beri -11 üyesinin 10'u erkek olan kurum, eşitlikten söz eden kurum- Türkiye'deki bir tane insan hakları kurumuyla konuşmamış, bir tane insan hakları kurumuyla karşılıklı bilgi alışverişi yapmamış.
Bakın "Paris Şartı" diyoruz, burada İstanbul Protokolü var. Sayın Bakan, İstanbul Protokolü 22 dilde basılmış. Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği; buna hâkim, savcı, hekimlerin ve bütün sağlıkçıların uyması gereken bir kitap. 22 dilde basılmış, bunun Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türk Tabipleri Birliği, Adli Tıp Uzmanları Derneği, Hacettepe Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, adli tıp kürsüleri eğitimini veriyor; hâkimlere, savcılara ve hekimlere. Ya ayıptır, bu kurum oraya bile gitmemiş ya, bu kurum onu bile ziyaret etmemiş ya. Ne yapıyor? Eğitim veriyor. Web sayfasına, Twitter sayfasına bakın, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü, Emniyet Terörle Mücadele Şubesi... Bu şey gibi akla geliyor, evet bunlara da eğitim verilir ki bunlara vermek lazım. Sanki "Biz bir yere gittiğimizde, kontrol ettiğimizde de bir abes çıkmasın, bir şey çıkmasın da bu işi önleyelim." diye bir mekanizma geliştiriyor, bunun düzeltilmesi lazım.
Bir diğeri, bizim baktığımızda birçok problem -arkadaşlar değindi- bakın burada işkence atlası var. Böyle durumlar var, bunların hiçbirisi dikkate alınmıyor.
Arkadaşlarımız cezaevlerinden söz etti. Ya Türkiye'de eminim, şu an Meclisin Dilekçe Komisyonuna baksak, oradaki sayfaları açsak cezaevlerinden biz milletvekillerine gelen, o kurum bunları bile ele alsa binlerce sayfalık şey çıkar. Bakın, Adalet Bakanlığı dedik, adaletten söz ettik, hiçbiri yerinde yok.
Ben en son olarak da Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Süleyman Arslan, geçenlerde 6 Aralıkta...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Sayın Başkanım, ek süre isteyeceğim.
BAŞKAN - Tamam, bir dakika süre veriyorum, buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) -...Sayın Başkan "Boşanmalar terör nedenidir. Boşanmalar yüzünden çocuklar perişan oluyor, çocuklar ihmal ediliyor." dedi. Ben Sayın Başkana hatırlatayım: Sayın Arslan, siz çocuk ihlali nedir biliyor musunuz? Çocuk hakkı ihlali, ana dilinde eğitiminin engellenmesidir. Çocuk hakkı ihlali, çocuk yaşta evliliklerin önüne geçmemektir. Küçüğün rızası vardır diye tecavüzcüye ceza indirimi yapmak değildir. Annesiyle birlikte cezaevinde kalmak değildir, annesinin kucağında cezaevinde olmak değildir. Islahevinde kötü muamele görmek değildir; Aladağ'da ihmal sonucu feci şekilde yaşamını yitirmek, yanarak ölmek değildir çocuk ihlali. Cenazesi bir hafta buzdolabında bekleyen Cemile değildir çocuk ihlali. Bunlara bakmadığınızda, siz bunları ele almadığınızda "Boşanma, terör nedenidir." dediğinizde kendi kendinize oynamış oluyorsunuz.
Bu kurumu tümüyle... Dediğim gibi, kuzuyu kurda teslim etmişsiniz gibi keyfinize bakıyorsunuz. İsmini de "adalet" koymuşsunuz. İçeride ihmalleri, insan hakları ihlallerini kapatmak, örtmek için dışarıya karşı da sanki bir ev ödevini yerine getirmişsiniz "Böyle bir kurum var." diye. Kendinize oynuyorsunuz. Bu, tümüyle saygısız, hepimize hakaret edilen bir ortamdır.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın İpekyüz.