| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 14.12.2018 |
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bütçe görüşmeleri başladığından beri, aslında ekonomik kriz konuşuyoruz burada. Krizin varlığı, boyutu, derinliği tartışmalarını bir kenara bırakalım, halkın cebinde açtığı deliğin büyüklüğüne bakmamız bence yeterli.
Bakın, asgari ücretin belirlendiği 2018 Ocak ayında bir işçinin alacağı ücret dolar bazında 426 dolardı, bugün 299 dolara gerilemiş durumdadır. Bir işçi derken, aslında 16 milyon doğrudan asgari ücretle geçinen, dolaylı olarak da asgari ücrete göre ücretleri belirlenen milyonlardan bahsediyorum.
Yine, yıl sonunda tahminen yüzde 20-25 aralığında olduğu ortaya çıkacak olan enflasyon oranının, halkın yaşam koşullarını ne kadar zorlaştırdığını hep birlikte düşünmenizi öneriyorum. Geçtiğimiz sene halkın alım gücü yaklaşık yüzde 12 azaldı. Yani aileler pazara gittiklerinde filelerini zaten dolduramıyorlardı, bu sene pazar filelerinden biri artık boş. Boş kurdukları sofralardan yarı tok kalkan halkın hâlâ fedakârlık yapmasını istiyorsunuz.
İsmail Devrim adını hatırlıyor musunuz? Hatırlamazsınız çünkü o sizin günahınız. İsmini okullara, parklara, üst geçitlere koyamazsınız, koymazsınız çünkü İsmail Devrim, çocuğuna okul pantolonu alamadığı için intihar eden gururlu bir insan.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Ya, hâlâ aynı istismarı yapıyorsunuz. Bunun gerekçesinin o olmadığını biliyorsunuz yani o gerekçeyle hayatına son vermediğini biliyorsunuz. Böyle istismar olmaz ya!
OYA ERSOY (Devamla) - Evet, hâlâ... İstismar değil, psikolojik değil. Sadece ve sadece onuruyla yaşamayı tercih eden ve biat etmeyen, sadaka kültürüne biat etmeyen, onuruyla yaşamak isteyen bir insan İsmail Devrim.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bakın, ailesi açıkladı "Bunun gerekçesi bu değil." diye.
OYA ERSOY (Devamla) - Hatırlanmasını istemezsiniz, kimsenin hatırlamasını istemezsiniz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bu kadar istismar siyaseti olmaz, yazık günah ya! Yazıktır, ayıptır ya; ölen insanları siyasetinize alet etmeyin, ayıptır!
OYA ERSOY (Devamla) - Açık açık konuşalım, bu krizin sebebi yerli ve millî çarpıtmalarınızın arkasında sakladığınız küresel neoliberalizmdir. Mega projelerinizin, büyük şovlarla açtığınız projelerinizin arkasında yer alan güç yerli ve millî değildir. Bunu biliyorsunuz, bunu gayet iyi biliyorsunuz. Şu anda panik içerisindesiniz, korkuyorsunuz, yabancı sermaye kaçar diye korkuyorsunuz. Bir sürü mega proje yarım kalır, hizmet veremez diye korkuyorsunuz. Aynı geçen hafta İDO'da yaşadığımızı şehir hastanelerinde de yaşarsak diye korkuyorsunuz.
Geçen hafta yine Ankara'da, Keçiören'deki Mektebim Okullarında eğitim yılının ortasında bir okul, çocukları ortada bıraktı. "Kâr edemiyorum." diye okulun şubesini kapattı ve okulda okuyan öğrenciler ortada kaldı. Bu kriz buna yol açtı.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Kalmadı.
OYA ERSOY (Devamla) - Kaldı efendim, hep birlikte araştıralım.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Kalmadı.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Ya, yalana alışmışlar!
OYA ERSOY (Devamla) - Bütün bunlar olduğunda sizin bir çözümünüz yok, bunlara bir çözümünüz yok.
Değerli milletvekilleri, memleket ekonomisi yüksek enflasyon eşliğinde daralma ve durgunluk dönemi geçiriyor. Her gün yeni bir iflas, yeni bir konkordato haberleri alıyoruz. Resmî rakamlarda bile yaklaşık 4 milyon işsiz var bu ülkede ve bu rakamların daha da artacağını gayet iyi biliyorsunuz. Aslında bunları iktidar çok iyi biliyor. Bugüne kadar ortalama 5,5 büyüme hedefleyen ekonomi kurmayları 2019 için büyüme oranını 2,3'e düşürdü. Ama sorunu bilmek yetmiyor, önemli olan çözüm odaklı ekonomiye yönelik yapısal bir adım atabilmektir. Ama siz "Neoliberal politikaları ancak bizim Başkanlık sisteminde devam ettirebiliriz." taahhüdünde bulunarak, bunu sürdürme taahhüdünü vererek yani krizin sonuçlarını, neoliberal politikaların krizinin sonuçlarını halka ödetmek için iktidara geldiniz. Politikalarınızı da buna göre belirliyorsunuz. Yaptığınız tüm yasaların, uyguladığınız tüm politikaların temelinde sermayenin ihtiyaçları var. (HDP sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Sermaye bitti, hepsi bu.
OYA ERSOY (Devamla) - 467 milyar dolar dış borç var bu ülkede ve bunun üçte 2'si özel sektöre ait.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Sermaye bitti.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Var var, çok var Oya Hanım, hiç merak etme, sermayemiz çok. Sus!
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Sen sus!
FATMA KURTULAN (Mersin) - Sus, konuşma, sataşma!
AYHAN BİLGEN (Kars) - Ben biraz sonra konuşacağım, göreceksiniz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Sus!
FATMA KURTULAN (Mersin) - Şunu susturun, susturun.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Kürsüden özür dileyeceksiniz.
OYA ERSOY (Devamla) - Özel sektörün ve bankaların borcunu ödeme telaşındasınız. Bırakın borcu yaratanlar ödesin, yüzde 1'in borcunu yüzde 90'a ödetemezsiniz.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Bu kadar da olmaz ya! Kimsin sen ya!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Ya, sürekli müdahale ediyor oradan ya! Derdi ne ya!
OYA ERSOY (Devamla) - Sayın milletvekilleri, biz burada halkın bütçesini konuşalım.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Bir saniye... Bir saniye Sayın Başkan...
BAŞKAN - Ayhan Bey...
AYHAN BİLGEN (Kars) - Hayır, bir saniye...
BAŞKAN - Bir dakika...( HDP sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri, konuşmasını bitirsin, söz vereyim ben.
OYA ERSOY (Devamla) - Süremi durdurmanızı rica ediyorum.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, hayır, başka bir şey var, lütfen.
TUMA ÇELİK (Mardin ) - Böyle saygısızlık olmaz ya!
BAŞKAN - Ayhan Bey, hatip kürsüde. Bitirsin söz vereyim ben.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Oradan aralıksız konuşuyorlar ya!
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, hatip kürsüdeyken, oturduğu yerden "Yalana alışmışlar." cümlesini kullanması bu Meclisin dili değildir, ya kürsüden özür dileyecek ya biz de aynı tarzı sergileyeceğiz; çok açık talep ediyoruz bunu, çok açık.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Allah Allah, siz bize güveniyorsunuz ya!
OYA ERSOY (Devamla) - Evet, böyle bir cümle kullandıysa ben de özür bekliyorum.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Çok net söylüyorum, grubunuz karar verecek buna arkadaşlar.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Asla özür dilemeyecek.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Hayır, karar vereceksiniz.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Hayır, bir susturun ya.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Ya oradan özür dileyeceksiniz ya kabul etmeyeceğiz.
BAŞKAN - Ayhan Bey, ben söz vereyim size.
Buyurun, konuşmanıza devam edin.
OYA ERSOY (Devamla) - Bu sürenin ve bu hakaretin süresinin...
FATMA KURTULAN (Mersin) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...
AYHAN BİLGEN (Kars) - Olmaz böyle bir şey ya!
FATMA KURTULAN (Mersin) - Sayın Başkan, dünkü durum var, bir dakika...
AYHAN BİLGEN (Kars) - Herkese laf atılır mı ya, her konuşmacıya laf atılır mı!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Her seferinde aynısını yapıyor ya!
FATMA KURTULAN (Mersin) - Sayın Başkan, dün bir konuşmacımız için fotoğrafçı geliyor, fotoğrafçıya "Bunu çekme, değmez." diyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bakın, konuşmacı kürsüde. Böyle bir usul yok.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Bu arkadaşınız her zaman her gelene bunu yapıyor arkadaşlar ya.
BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekili, böyle bir usul yok. Ben söz vereceğim size.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, onun haddine mi ya!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Milletvekili, Genel Kurula hitap edin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Sayın Başkanım, kürsüdeki konuşmacı bitirdikten sonra arkadaşlar konuşsunlar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - O zaman sussun.
AYHAN BİLGEN (Kars) - O zaman konuşacağız, başka türlü konuşacağız.
BAŞKAN -Ben söz vereceğim Ayhan Bey.
Buyurun.
OYA ERSOY (Devamla) - Bu sürenin süreme eklenmesini talep ediyorum.
Biz halkın bütçesini düşünelim burada, burada halkın bütçesini tartışalım, bırakın sermayeyi, bırakın sarayın bütçesini. Krizin üstünü ne askeri Suriye'ye göndermekle, bir başka ülke toprağına göndermekle ne "dış güçlerin müdahalesi" diyerek ne de "ekonomik savaş" söylemleriyle örtemezsiniz. Bu kriz, büyük bir kriz. Bu kriz, Türkiye tarihinin yaşadığı en büyük kriz; reel üretimi ve tarımı esas almayan, sadece inşaat ve hizmetler sektörüne bel bağlayan, doğayı talan eden, kentleri yağmalayan ve emeği sömüren neoliberal politikaların sonucudur. Çözüm: Bunları terk etmek zorundayız. Bunları terk etmediğimiz sürece bu krizin çözümü yok. Üretim politikası "Patronlar daha çok kazansın." diye değil, halk yararına oluşturulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, yapılacaklar bellidir. İlk olarak, asgari ücret, enflasyon karşısında korumak ve yaşanan kayıpları gidermek için 2.800 lira sınırına çıkarılmalıdır. Tüm ücretler en az enflasyon oranında artırılmalıdır ve tüm temel hizmetlerde indirim yapılmalıdır. Emekçilerden alınan gelir vergisi, katma değer vergisi ve diğer dolaylı vergilerin oranları derhâl düşürülmelidir. Temel hizmetlere yani suya, elektriğe, doğal gaza ve ulaşıma zam yapılmamalı, özellikle elektrik, su, doğal gaz, ulaşım ve iletişim üzerindeki tüketim vergileri düşürülmelidir. Emeklilerin aylıkları ve gelirleri bir an önce asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır. Kanal İstanbul gibi üretken olmayan tüm yatırımlar durdurulmalıdır. Krizin en önemli sonucu işsizliktir. Toplu işten çıkarmalar yasaklanmalıdır ve "haklı nedenle fesih" adı altında işçilerin işten atılması yargı iznine bağlanmalıdır. İşsizlik Sigortası Fonu işsizlerindir, yalnızca işçiler için kullanılmalıdır.
Anlayacağınız üzere bizim önerilerimiz aslında çok basit: Vergiyi halktan değil, kazanan patronlardan alın. Topladığınız vergileri harcarken şeffaf olun. "Örtülü ödenek" "mega proje" "güvenlik" başlıkları altında halktan topladığınız vergileri çarçur etmeyin. Halktan topladığınız vergilerle uluslararası yamyam şirketlere özel şirket borçlarını, döviz borçlarını, kullanmadığımız köprülerin, otoyolların, şehir hastanelerinin paralarını ödemeyin. Yandaşlarınızı gözetmekten vazgeçin.
Yakında yerel seçimler var. Taşerona, özel sektöre devrettiğiniz belediye hizmetlerini yeniden belediyeleştirin. Vergilerin dörtte 3'ü ücretliler ve tüketiciler tarafından ödeniyor. Şirketlerin vergi borçlarını sileceğinize verginin dörtte 3'ünü ödeyen halkın işe gidiş geliş saatlerinde ulaşımı parasız yapın. Her haneye 18 metreküp su, 140 metreküp doğal gaz, 230 kilovatsaat elektrik parasız olsun çünkü enerji haktır, sağlık haktır, su haktır, ulaşım haktır; halkın en temel yaşamsal ihtiyaçları parasız olmalıdır.
Şimdi diyeceksiniz ki: Bunlar nasıl olacak? Çok basit, sarayın ve sermayenin bütçesi değil, halkın bütçesi olursa bunların hepsi olacak. Bizler şirket gibi ya da şirketler için yönetilen değil, halk yararına yönetilen bir bütçe istiyoruz. Şirket gibi yönetilen bütçelerin sonu Soma demektir, Çorlu demektir, daha dün, Ankara faciası demektir.
Değerli milletvekilleri, önümüze gelen bütçede emekçinin güvenliği, halkın güvenliği yok; sadece ve sadece sermayenin sınırsız ve hızlı kâr etmesinin güvencesi var. Kadınların güvenliği yok; "Hamile parkta dolaştı" "Mini etekle minibüse bindi." diye kadınlar bu ülkede saldırıya uğruyorsa kadınların güvenliği yoktur. Çocukların güvenliği yok; bütçede desteklediğinizi açık açık yazdığınız vakıf yurtlarında yaşanıyor çocuk istismarı. Köy okullarını kapattınız; "taşımalı eğitim" adı altında, çocuklar kendi köylerinden başka il ve ilçelere giderek eğitim görmek zorunda kalıyor ve oralarda devlet yurdu olmadığı için de tarikat, cemaat vakıflarında, bunların yurtlarında kalmak zorunda bırakıyorsunuz ve yanarak ölüyorlar.
Bugün -konumuza dönersek yeniden- tarihî ve kültürel mirasımızın da güvencesi yok. Tarihsel mirasımızı daha da derinleştirmek, geliştirmek yerine, yok etmenin, kendi ideolojinize uygun olarak yaşama geçirmenin derdindesiniz.
İktidarın kurumları, var olan bu Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı kurumları büyütmekten sadece ve sadece bina yapmak anlıyor, bütçeyi de buna göre ayarlıyor; oysa "Bu kurumları büyütelim." derken kültürel ve tarihsel mirasımız üzerine araştırmalarımızı artıralım, bilimsel yayınlarımızı çoğaltalım, sadece Türk tarihiyle değil, Anadolu'da yaşamış tüm halklara, tüm medeniyetlere yönelik araştırmalarımızı, tanıtımlarımızı artıralım, çok kültürlülüğümüzü tüm dünyaya gösterelim diyoruz. Yurtseverliğin de gereği budur. Yurtsever olmak, bu ülke toprakları üzerinde bugüne kadar yaşamış ve bundan sonra da yaşatılacak olan bütün kültürel mirasa sahip çıkmak demektir, hepsini insanlığın ortak değeri olarak görmek demektir ve bunları bu nedenle de korumak demektir. Yurtsever olmak, bu ülkede yaşayan tüm halkları sevmek, dil, din, ırk, cins, cinsiyet, cinsel kimlik ayrımı gözetmeksizin haklarını korumak ve sahip çıkmak demektir.
Başta Kürtçe, Lazca, Arapça, Ermenice, Gürcüce olmak üzere Anadolu'da yaşayan halkların dil kültürlerini araştırmaya, geliştirmeye, bunlar için bütçe oluşturmaya uğraşalım. Yani kutuplaştırma siyaseti değil, kardeşleşme siyaseti yürütelim ama size Türk-Kürt, Alevi-Sünni kutuplaştırması da yetmedi, Çankaya, Kadıköy, Şişli, bunlar da eklendi ve buradaki halkı sadece seçmen olarak görüp "Bu seçmen profili bu ülkenin kaymağını yiyor." diyorsunuz. Bu ülkenin kaymağını kimlerin yediğini biz çok iyi biliyoruz, halk da çok iyi biliyor.
Kutuplaştırma siyasetine mecbursunuz, savaş siyasetine mecbursunuz, gerici, ırkçı kutuplaştırmaya mecbursunuz çünkü artık, halka vadedeceğiniz hiçbir şey kalmadı. Kutuplaştırma siyasetiyle kendi seçmeninizi konsolide etmeye çalışıyorsunuz sadece, iktidarınızı korumak için.
Atatürk Kültür Merkezini yıkmak için harcadığınız enerjiyi korumak için gösterebilmiş olsaydınız geçmişinden ders alan, geleceğine güvenle bakan bir yönetim anlayışını oluşturmuş olurdunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek sürenizi veriyorum Sayın Milletvekili.
OYA ERSOY (Devamla) - Oysa siz, kültürel mirasları korumak yerine ideolojiniz uğruna yok saymaya çalışıyorsunuz. Haydarpaşa Garı, Narmanlı Han, Sulukule, Galata, Tarlabaşı gibi kültürel değerleri korumak yerine ranta dayalı kalkınma modelinizle daha fazla inşaat, daha fazla AVM yapmayı tercih ediyorsunuz. Bunlar yetmiyor, Gezi Parkı, Validebağ, Kuzey Ormanları, Hevsel Bahçeleri, Karadeniz derelerini yok ediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, son olarak, gelin, Türk Dil Kurumunun sözlüğünü kadına yönelik şiddeti besleyen eril dilden hep birlikte arındıralım. Hem bu sözlükte hem internet sitesindeki sözlükte neler yazıyor, biliyor musunuz? Birkaç örnek vereyim. Örneğin: "Müsait" kelimesi için "Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen kadın" yazıyor. "Esnaf" kelimesi için "Kötü yola sapmış kadın" yazıyor. "Teslim etmek" kelimesi için "Bir kadının bir erkeğe kendini vermesi" yazıyor. "Oynak" kelimesi için "Ağırbaşlı olmayan, hoppa kadın" yazıyor. "Kötü yola düşmek" kelimesi için "Kötü kadın olmak" "taze" kelimesi için "Genç kadın" yazıyor. "Yollu" kelimesi için "Kolayca elde edilen kadın" yazıyor. Yine sözlükte "erkek" sözcüğü "Sözüne güvenilir, mert" "kadın" sözcüğü ise "Analık veya ev yönetimi bakımından gereken önlemleri, becerileri olan" olarak yazıyor. Halkevleri Eş Genel Başkanımız Dilşat Aktaş sözlükten bunların çıkarılması için TDK'ye başvuru yaptı, kabul edilmedi. Dava açtık, mahkemeyi kazandık ancak istinaftan geri döndü. Şimdi, ben buradan Meclisi göreve çağırıyorum, kadına karşı ayrımcılık içeren eylem ve uygulamaları kaldırmak Meclisin görevidir, gelin, birlikte kaldıralım.
Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)