| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 16.12.2018 |
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Açlık grevinin 39'uncu gününde bulunan Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güven'i, Sevgili Selahattin Demirtaş'ı, Sevgili Gültan Kışanak'ı ve tutsak olan bütün yoldaşlarımızı saygıyla sevgiyle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesini konuşacağız. Sevgili Duygu Asena'nın dediği gibi, bu bütçede kadının adı yok, kadının adını çıkarttılar.
Değerli arkadaşlar, aile kavramı bugün kadın haklarının yok sayılması için örtü olarak kullanılıyor. Kadınlar üzerindeki ayrımcılık, şiddet, eşitsizlikler, aile duvarları arkasında gizlenmek isteniyor. Üstelik bu bir torba bakanlıktır. Neresinden tutsak elimizde kalıyor. Bir işi yapmak istemiyorsanız o zaman böyle bir çorba hâline getirirsiniz; olan tam olarak budur. En az üç bakanlık olması gerekiyor fakat burada tek bir bakanlık var. Bakanlar bu Meclisin üyesi bile değiller. Burada üstünlük taslayarak oturuyorlar ama halka değil, Cumhurbaşkanına karşı sorumlular. Bazıları holding başından alınıp buraya getirildiler; hastaneleri vardı Sağlık Bakanı oldular; turizm şirketleri vardı Turizm Bakanı oldular. Ülkenin bir şirket gibi yönetilmesi de işte buna denir. Dediğim gibi, neresinden tutsak elimizde kalıyor.
Değerli arkadaşlar, kadınlar evlerde, işte, sokakta şiddete uğruyorlar. Karakolda, savcılıkta, mahkemede ise erkek şiddeti bir şekilde ya mazur görülüyor ya yok sayılıyor ya da iyi hâl indirimleriyle ödüllendiriliyor, cezasızlık baş tacı yapılıyor. Çalışma hayatında kadınların sorunlarını bundan bağımsız ele alamayız. Strateji planlarında sürekli olarak kadın istihdamının artırılacağını söylüyorsunuz. Niye artıramadınız diye size sormak istiyorum Sayın Bakan. Kadın istihdamı projeleri adı altında harcanan dünyanın fonu var, dünyanın parası var fakat biz hâlâ 1999 yılındaki rakamlardayız. Harcanan fon ile ortaya çıkan kalıcı istihdam arasında hiçbir bağlantı yoktur. Aynı bağlantısızlık İŞKUR meslek eğitim kurslarında da mevcuttur ki dünyanın parasını buraya aktarıyorsunuz.
İşçilerin olan İşsizlik Fonu'nu bankalara ve patronlara aktarıyorsunuz. AKP'nin seçim fonu gibi, amacı dışında, keyfî bir şekilde İşsizlik Fonu'nu kullanıyorsunuz. İşsizlik Fonu'ndan kamu bankalarına 12 milyar aktardınız. Buna ne hakkınız vardı Sayın Bakan, size soruyorum. 2018 yılı içerisinde fondan harcanan her 100 liranın yalnızca 26 lirası işsizlik ödeneği olarak harcandı. Sadece ve sadece temmuz ayı içerisinde işverenlere ayırdığınız pay, işte, bu 2018 yılı boyunca işçilere ayırdığınız pay kadar. Çıkın, bu teşvikler sonucunda istihdamı ne kadar artırdınız, bunu bize anlatın. Bakın, işsizlik tablosu bu şekilde. İşsizlik tek haneli rakamları çoktan aştı ve bakın, tarım dışı genç kadın işsizliği yüzde 25,6'ya dayandı.
İşsizlik Sigortası Fonu'nun 24 Haziranda seçim kararı verilmeden önceki ve sonrasındaki kullanımına bakmak ister misiniz? Bakın, Toplum Yararına Programı seçimlere endekslendi, size onun tablosunu göstermek istiyorum. Burası seçimden önceki pay, burası seçim kararı verildikten sonraki pay.
Kadın işsizliğinin günden güne artması ve kayıt dışı ücretsiz çalışan kadınların yoğunluğu fonların amacı dışında kullanıldığını gösteriyor. Kadınları istihdama katma konusunda samimiyseniz eğer o zaman yapacağınız en parlak şey bütçeden bakım emeği için fon ayırmaktır, pay ayırmaktır. Her fabrikada, her iş yerinde her iş yerinde, her mahallede kadın ya da erkek tüm çalışanlar için kamu kreşleri olmadan, bakım merkezleri açılmadan kadın istihdamını artıramayacağınızı bilmiyor musunuz? Tabii ki bal gibi biliyorsunuz ama bütçe tasarrufunu böyle kullanmak istemiyorsunuz, sizler bütçeyi patronlar için ayırıyorsunuz, kadınlara ve çocuklara ayırmıyorsunuz; bu bir tercih. Kusura bakmayın ama siz, kadınların istihdama katılması hedefini böyle giderse sittinsene, strateji planı koysanız da gerçekleştiremezsiniz.
Emeklilik hakkından kreş hakkına, sendikal özgürlüklerden grev hakkına kadar işçilerin yüz yıldır mücadele ede ede kazandıkları hakları gasbediyorsunuz. Sosyal Güvenlik Reformu adı altında, siz ve sizden önceki iktidar, emeklilik yaşını artırdınız, mezarda emeklilik getirdiniz. Kazanılmış hakları da böylece yok sayıyorsunuz. Örneğin, emeklilikte yaşa takılanlar yaşa maşa takılmadılar, AKP ve MHP'ye takıldılar. EYT'lilerin haklarını vermek, emeklilerin ücretlerini iyileştirmek, aynı zamanda işsizlikle mücadele için de önemli bir karardır. AKP'nin Sosyal Güvenlik Reformu'yla reel olarak düşen emekli aylıkları, gittikçe bozulan gelir dağılımı emeklilerin çalışma sebebi oluyor. Bakın, bu tabloda da emekliler, bunlar çalışan emekliler, bunlar da çalışmayan emekliler. Gördüğünüz gibi, emekliler verdiğiniz ücretlerle geçinemiyor, bu nedenle çalışmak zorundalar.
Dünyanın 17'nci büyük ekonomisi olmakla övünüyorsunuz. Köprüler, tüneller, kuş uçmaz kervan geçmez yerlere yaptığınız havaalanları, duble yollar, kent hastaneleri yapmakla övünüyorsunuz. Her birine araç geçiş garantisini, hasta garantisini avro üzerinden veriyorsunuz ama kreşe para yok, yaşlı bakım hizmetlerine para yok, EYT'ye para yok, emeklilere insana yakışır ücret için para yok, işçilere, işsizlere para yok, kadınlara, gençlere para yok, engellilere para yok. Sürekli rakamlarla büyüklük taslıyorsunuz ama halkın halkın hakları size yük geliyor. Refah içinde, güvenli, gelecekli, adaletli bir yaşamdan kimse söz edemiyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, on altı yılda en az 21 bin işçi çalışırken öldü. Bunca yıldır bu iş cinayetlerini durdurmak için neden bir şey yapmadınız? Çünkü iş cinayetleri politik bir meseledir. Stratejik iş gücü politikanızla emeğin payını sürekli küçülterek yerli ve uluslararası tekellere insanlarımızın emeğini peşkeş çektiğiniz kadar canını da peşkeş çekiyorsunuz. Sizin iktidarınızda sadece alın teri değil ne yazık ki işçilerin canı da sermayeye kurban ediliyor. Siz hep sermayeden, kârdan yana oldunuz, canlarımızı o çok övündüğünüz büyümeye peşkeş çektiniz; suçlusunuz.
Öyle olduğu için, üçüncü havalimanı işçileri iş cinayetine, kötü çalışma koşullarına itiraz ettiğinde işçilerin yanına gitmediniz, onlara jandarmalarınızı gönderdiniz, ablukaya aldınız, şirket suçlarını örtbas ettiniz. Öyle olduğu için, Bursa'da 2005 yılında bir yatak fabrikasında 1 çocuk işçi, 1'i hamile 5 kadın işçi fabrikada yandı, fabrika patronu 183 lira ceza ödeyip kurtuldu. Biliyor musunuz, o yanan fabrikanın sigortası vardı fakat işçilerin sigortası yoktu. Öyle olduğu için, Davutpaşa'da maytap fabrikası patlamasında yıllar süren dava karara bağlanmışken şu günlerde Yargıtay kararı bozarak cezasızlığı garantiye alıyor. İşçi ailelerinin vicdan ve adalet nöbetleri tıpkı Cumartesi Annelerinin nöbetlerinde olduğu gibi yasaklandı, Galatasaray Meydanı'na çıkamıyorlar.
Sormak istiyorum: Üçüncü havalimanı şantiyesinde işçiler iş cinayetinde yaşamını yitirirken, cansız bedenleri rögar çukurundan çıkarılırken siz neredeydiniz? Mesela neden şantiyeye ziyarette bulunmadınız Sayın Bakan? Ben de sordum, buradaki pek çok arkadaş sordu, önerge verdik; neden bize cevap vermediniz? Bir toplama kampı görünümündeki İGA şantiyesinde ve pek çok yandaş işletmede ne hukuk ne adalet ne kanun diye bir şey olmadığını da biliyorsunuz ve on binlerce işçi de bunun tanığıdır. Üçüncü havalimanı işçileri defalarca eylem yaptı, defalarca öldü; bir kere bile merak edip gitmediniz. Gitseydiniz eğer sonraki iş cinayetlerini önleyebilirdiniz; 52 işçi orada yaşamını yitirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Bir dakika rica edebilir miyim?
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - İddia ettiğiniz gibi ne taşeron sorununu çözdünüz ne ev işçilerinin sorununu çözdünüz. Siz "kalkınma şehidi" diye işçi ölümlerini de normalleştirdiniz; gerçekten yaşam hakkına zerre kadar saygınız yok, sizin için varsa yoksa kâr ve ranttır. Bir de kalkıp sıkılmadan diyorsunuz ki "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." Türkiye Cumhuriyeti demokratikleşmezse eğer, demokratik bir cumhuriyet olmazsa eğer insanı yaşatamazsınız, kusura bakmayın. Böyle, jandarma sultasında şantiyelerde işçiler köle gibi çalışmaya, iş cinayetlerine mahkûm olurlar.
Türkiye'de sosyal eşitliğin önündeki en önemli engel vahşi kapitalist birikim rejimidir. Yoksulluk, yoksulların suçu değildir; yoksulluk, emeği sömürürken, toplam bütçeyi pay ederken yaratılır. İnsanlar yoksul çünkü siz varsınız, insanlar yoksul çünkü bu bütçeyi yapan halklar değil; yoksullar, kadınlar, emekçiler, engelliler, LGBTİ+'lar bu bütçeyi yapmıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Ulusal İstihdam Stratejisi'nde sosyal yardımlara 2002 yılında yüzde 0,5...
Az kaldı Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen, tek seferlik bir dakika uzatıyorum, onu yaptım.
Tamamlayalım lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Tamamlamak için bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim. Kimseye vermedim; kararlıyım, vermeyeceğim; bir dakika veriyorum.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Peki.
Bu kaynak halkın vergileriyle oluşmuştur ve siz bunu nedense kendi cebinizden gibi sürekli insanların başına kakıyorsunuz, yardımları lütuf gibi dağıtıyorsunuz; bu, asla kabul edilemez. Bu düzeninizi de faşist bir iktidarla sürdürmeye çalışıyorsunuz fakat bu halk bu faşizmi yemeyecek arkadaşlar.
Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)