GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:34
Tarih:16.12.2018

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Televizyonlar sizin beş dakika da bizim olsun, bir şey olmaz. Çıkarken bile laf atıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, hepinizi selamlıyorum.

Bütçe görüşmelerinin 7'nci günündeyiz. Aslında, bu bütçe sürecinin demokratik, adil ve katılımcı olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla, muhalefet olarak buradan ne söylersek söyleyelim, siz aslında bildiğinizi okumaya devam ediyorsunuz. Dolayısıyla, demokrasiyi çoğunluğun gücü sanıyorsunuz ama bizce bu çoğunluğun diktatörlüğü.

Değerli arkadaşlar, aslında, AKP, konjonktürel ve siyasal çıkarlarına göre değişen bir politika izliyor. Bu politikanın en belirgin yansıdığı meselelerden biri de Kürt sorununun kendisi. Yani "Kürt sorunu benim sorunumdur." "demokratik açılım", hatta çoğu zaman meydanlarda, kürsülerde Kürtlerin yaşadığı tarihsel trajedileri ve acıları ifade eden bir siyasal çizgiyle biz karşılaştık. Yani çok uzak değil, yıllar yıllar ötesi değil, çok yakın bir tarihte, 2015'te, bizler, bu Kürt sorununun demokratik çözümü, diyalog ve müzakere için İmralı'ya heyetlerin gittiğini de çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla, biz, iki yüz yıllık Kürt sorununda bu yaklaşımın en doğru, en mantıklı yaklaşım olduğunu biliyoruz, bir kez daha bu yaklaşımın da esas alınması gerektiğine inanıyoruz ama gelin görün ki, öyle bir noktaya geldi ki siz, söylediğiniz her şeyi inkâr eder duruma geldiniz. Yani biz, burada "Sayın Öcalan" lafını kullandığımız için neredeyse üçlü bir ittifakla linç ediliyoruz. Dolayısıyla, o zaman Kürt sorununu çözmek temel politikanız iken, bugün Kürt karşıtlığı, hatta dönem dönem Kürt düşmanlığı temel perspektifiniz ve motivasyonunuz olmuş durumda. Biz, dün de aynı şeyleri söylüyorduk, bugün de aynı şeyleri söylüyoruz, yarın da aynı şeyleri söylemeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki biz, bu duruşumuzdan kaynaklı çokça hedef de oluyoruz, bugün arkadaşlarımızın zindanlarda olmasının nedeni de budur; aslında, bu sürecin, o sürdürülen barış sürecinin hesabı soruluyor. Dolayısıyla, eğer bugün vekillerimiz cezaevindeyse, Sırrı Süreyya Önder cezaevindeyse bundan utanç duyulmalı ve bir vicdan varsa da bunun vicdani muhasebesi yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, yine, ne zaman seçimler gündeme gelse biz bir bakıyoruz, ya yurt içinde ya da yurt dışında düşman yaratma politikanız devreye giriyor. Dolayısıyla ülke içerisinde herhâlde düşman yapacağınız kimse kalmadı, şimdi bu düşman yaratma politikanızı sınırların dışına taşırdınız. Yani ne oluyor? İşte, Şengal ve Mahmur bombalanıyor, Şengal ve Mahmur'un bombalanmasını bir başarı öyküsü olarak gelip burada anlatıyorsunuz.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Sana ne!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Bakın, Şengal, 74 ferman yaşayan, katliamlardan geçen Ezidi Kürt halkının kutsal topraklarıdır. Orta Doğu'nun en kadim halklarından, çoğunluğu en fazla olan halklarından biriyken Ezidi halkı, yaşadığı katliamlardan kaynaklı, bugün bir avuç kalmak zorunda kaldı ve bunlar bugün kültürünü, dilini, kimliğini korumak için Şengal'de kendilerini müdafaa mücadelesini sürdürüyorlar. IŞİD 2014 yılında Şengal'e saldırdığında binlerce Şengalli katledildi, binlerce kadın kaçırıldı, köle pazarları kuruldu. Hâlâ IŞİD'in elinde binlerce kadın var, yüzlercesi kayıp. IŞİD Şengal'e saldırdığında kılınızı kıpırdatmadınız, Şengal'i bombalamak aklınıza gelmedi ama bugün Şengal'i bombalıyorsunuz. Neden mi? Nedeni çok basit çünkü Kürt, annesini görmesin; Kürt, dünyanın hiçbir yerinde hak hukuk sahibi olmasın.

Değerli arkadaşlar, yine, bombalanan diğer yerlerden bir tanesi de Mahmur kampıdır. Mahmur kampı Kürt sorununun kendisidir, Kürt sorununun aynasıdır. Bakın, 90'larda dışkı yedirilen köylüler zorla, köyleri yakılarak, yerinden yurdundan göç ettirilerek Mahmur kampına sığınmak zorunda kaldılar. Otuz yıldır da bu ülkenin vatandaşıdır aynı zamanda bu Mahmurlular ve orada yaşamak zorundalar. Eğer Kürt sorununa şiddet perspektifinin dışında başka bir çözümle yaklaşılsaydı bugün Mahmur kampı denen bir kamp olmayacaktı, o insanlar Şırnak'ta, Mardin'de, Siirt'te yaşamını sürdürüyor olacaktı ama maalesef ki bu şiddet siyasetinden bir türlü vazgeçmediğiniz için otuz yıldır bu şiddetten kaçan insanlar bugün Mahmur'da bombaların hedefi hâline geliyorlar. Bu bombalamada 74 yaşında bir kadın, 14 yaşındaki torunu ve 2 kızı yaşamını yitirdi.

Yine, değerli arkadaşlar, bu kürsülerde Filistin halkının trajedisinden, yaşadıklarından çokça söz ediyorsunuz ama bizce sizin Filistin halkıyla bir benzerliğiniz yok; daha çok, benzerliğiniz İsrail'ledir. Bakın, İsrail, ne yapıyor; ne zaman Filistin halkına yönelik bir farklı ses yükselse hem kendi ülkesi içerisinde hem de uluslararası arenada ne yapıyor? Antisemitizm yaygarasını koparıyor, böyle bir yaftalama yapıyor. Siz de benzer bir şekilde ne zaman barış meselesinde, Kürt meselesinde, emek meselesinde, kadın meselesinde farklı bir şey söylesek ya da ifade etsek hemen terörist yaftasını yapıştırıyorsunuz. Vallahi, sizin mantığınıza göre bu ülkenin yarısı terörist. Dolayısıyla çeşit çeşit de terörist icat ettiniz. Bu da sizin büyük bir başarınız.

Değerli arkadaşlar, yine biz burada bu politikalarınızı eleştirirken, alternatiflerini sunarken, bunun mücadelesini verirken şiddete uğruyoruz, ciddi müdahalelerle karşılaşıyoruz. Aynı şekilde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Sözlerimi bitireceğim.

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Bugün cezaevinde otuz dokuz gündür açlık grevinde olan Leyla Güven tam da bu politikanın karşısında bu eylemini başlattı. Tecrit politikasının savaş olduğunu çokça ifade ediyor. Dolayısıyla "Bu benim sorunum değil..." Duymamış gibi yapamazsınız, bunu duymak zorundasınız. Çünkü Leyla Güven bu ülkenin barışı, huzuru için bugün bu eylemi gerçekleştiriyor. Dolayısıyla bir kez daha Leyla Güven'in bu eylemini selamladığımı, kendisine saygılarımı sunduğumu da ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, son olarak şunu ifade edeyim: Nadia Murad IŞİD barbarları tarafından kaçırıldı, cinsel şiddete uğradı. Kurtarıldıktan sonra Şengal halkının, Ezidi halkının mücadelesini sürdürmeye devam etti ve bunun için de Nobel Barış Ödülü aldı. Dolayısıyla uluslararası kamuoyu ve uluslararası vicdan, Ezidi halkının bu mücadelesi karşısında saygıyla eğiliyor ve ödüllendiriyor ama maalesef sizler bu mücadeleye bombalayarak karşılık veriyorsunuz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)