GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:34
Tarih:16.12.2018

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan teklif ve tasarı üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Saygıdeğer Genel Kurulu ve bizi izleyen aziz yurttaşlarımızı saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmamın konusu İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı hakkında olacaktır.

Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı idare tarihimizin en köklü, en istikrarlı, en işlevsel 4 bakanlığından biridir. Dönem dönem "mülkiye, dâhiliye" isimlerini alsa da daima yurdun iç muvazenesini sağlayan, istikrara büyük katkıları olan önemli bir Bakanlıktır.

Sözümün başında "Vatan namustur." şiarıyla hareket eden, verilen her emri büyük hassasiyet ve dikkatle canı pahasına yerine getiren, ülkemizi her zaman ve her yerde korumakta azimli kahraman İçişleri camiasını ve mülki idareyi; Emniyeti, Jandarmayı, Sahil Güvenliği, korucularımızı ve bekçilerimizi, sair yetki verilenleri, itfaiye ve zabıtayı en derin hürmet ve saygılarımla selamlıyorum.

Yüz seksen üç yıldır var olan İçişleri Bakanlığı yurdun idaresinde dâhilî ve haricî şer odaklara, teröre, saldırılara karşı durmasıyla vatan, millet, bayrak ve mukaddesat için binlerce personelini şehit vermiştir. En son Rize Emniyet Müdürünün ve Mersin'de dört gün önce Turhan Kara polisimizin şehadetine tanıklık ettik. Altuğ Müdür ve Turhan polis asla son şehidimiz olmayacaktır. Bu vesileyle camiamızın gazilerinden hayatta olanlara sağlık ve afiyetler dilerken ebediyete intikal edenleri de şehitlerimizle birlikte rahmetle yâd ediyorum.

Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı deyince halk arasında çoğunlukla polis ve jandarma akla gelmektedir. Ancak devletin genel işleyişinin mihenk taşı olan idari yapıları Bakanlığın bünyesinde barındırdığını da unutmamak lazımdır. İller İdaresi, Nüfus ve Vatandaşlık, Mülkiye Teftiş Kurulu, Emniyet, Jandarma, AFAD, Göç İdaresi, Personel, Sivil Toplumla İlişkiler, başkanlıklar ve akademiler birimlerinden oluşan devasa bir teşkilattır. Bakanlığın merkez teşkilatından başka çok güçlü bir taşra teşkilatının olduğunu da belirtmek gerekir. Tüm bunlardan başka devleti ve Hükûmeti temsil eden mülki idare amirliği İçişleri Bakanlığının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu sebeple mülki makamlar üzerinden Türkiye genelinde yönetim, yürütme, denetim yapabilmek, yargıda ve askerî hususlarda mevzuat çerçevesinde ilişki ağı oluşturabilmek İçişleri Bakanlığı için hiç de zor değildir.

Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı kamu düzenini sağlamakla yükümlüdür. AK PARTİ hükûmetleri on altı yıllık iktidar döneminde, ileride bedeli çok ağır olacak olan kusurlar da işlemiştir. Özellikle, 2004-2014 arası, AK PARTİ'nin küresel güç odakları ve FETÖ'yle iş birliği hâlinde Türk milletine ve ülkeye verdikleri zararın cesameti çok ürkütücüdür.

Değerli arkadaşlar, yerel yönetimlerin Türkiye'de alışılmış bir düzeni mevcuttu. 1864 yılından bu yana yerel yönetimler, il, belediye, köy idareleri olarak tasnif edilmiştir. İl yerel yönetimiyse özel idare olarak belirlenmiştir. Belediyelerse genellikle kent yerel yönetimi olarak tanımlanır. Köyler 442 sayılı Köy Kanunu uyarınca küçük bir yerel yönetim birimi olarak kabul edilir. AK PARTİ ne yazık ki bu sistemi altüst etmiştir. 30 ilde özel idareler kaldırılmıştır. Bu 30 ilde mevcut olan 20 bine yakın köy mahalleye dönüştürülmüş olup bu yolla kırsal kesime büyük zararlar ve maliyetler fatura edilmiştir. Diğer taraftan, belediye sayısında azaltmaya gidilerek 1.397'ye düşürülmüştür. Bu karmaşanın bedeli ileride anlaşılacak ve büyük maliyetler ortaya çıkacaktır. Burada bizim, küreselleşme ve yerelleşmenin idari yapımızda yapacağı tahribata karşı dikkatli olmamızı özellikle belirtmek isterim. AK PARTİ bu düzlemde en az on bir yıl malum odakların değirmenine su taşımıştır. Bu gaflet döneminde İçişleri Bakanlığı tarumar olmuş, toparlanması birkaç yıl almıştır. Ülke yönetiminin bütünüyle mankurtlaştığı talihsiz dönemde açılım politikası, akil adamlar, stratejik derinlik, Oslo, Kandil, İmralı, Dolmabahçe mutabakatı, demokratikleşme paketi, Habur rezaleti, hendek isyanı, Türk Silahlı Kuvvetlerini itibarsızlaştırma operasyonu, BOP eş başkanlığı gibi -daha sayılabilir- en hafifiyle aymazca yapılmaz icraatlar olmuştur.

2004 yılı MGK kararıyla FETÖ âdeta terör örgütü, irticai örgüt olarak ilan edilmiş olmasına rağmen bu karar hiç yokmuşçasına örgüt kollanmış hatta devlet birlikte yönetilmiştir. 2010 yılı Anayasa değişikliğiyle sözde "yargı reformu" adı altında yargı erki de FETÖ'ye teslim edilmiştir.

Diğer taraftan, dönemin İçişleri Bakanı 81 ilin 74 emniyet müdürünün FETÖ'cü olduğunu itiraf etmiştir. O dönemde 30'un üzerinde il valisinin de FETÖ'cü olduğu ortaya çıkmış, mülki idare mesleğinde büyük yıkımlar yaşanmıştır. Kariyer ve liyakatten uzaklaşan bir hükûmet ayakta kalamaz. FETÖ üzerinden yaşanan bu tahribat süreci hainlerin kapıya dayanmasına kadar sürmüştür.

Değerli milletvekilleri, bizim yönetim müktesebatımızın, ecdadın kıymet hükümlerinin, jeopolitik gerçeklerimizin göstergeleri ne ise çıkış noktamız da odur. İçişleri Bakanlığı bu yönüyle âdeta bir laboratuvar gibidir. Biz Sayın İçişleri Bakanından, yardımcılarından, diğer yönetici ve komutanlardan devlet ve millet bekası için bilinçli hizmetler bekliyoruz. Asla yılgınlık, yorgunluk ve bıkkınlığa düşmesinler.

Sözde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine gelince, kurumların aşınmasını hızlandırmıştır çünkü otokratik ve oligarşik bir yönetimin varabileceği bir hedef olamaz. Kurumlar hızla aşınır, toplumda millîlik vasfı gittikçe azalarak cemaat, aşiret, oba alt sosyal katmana geriler, büyük kentler gettolaşır. Güçlü olanın haklı olduğu, adaletin tükenmeye yüz tuttuğu bir tünele girilir. Bu gidişat bütünüyle değerleri aşındırır, malum düzeni sürdürmek zorlaştıkça demokrasi daha da aşınır, baskı ve şiddet artar. Dinî istismar, sahte hocalar, Atatürk düşmanlığı hortlar. Yabancı istihbarat örgütlerinin uşağı bir sürü türedi tipler sokaklarda boy gösterir. İşte, İçişleri Bakanlığı böyle bir dönemde en çok başı ağrıyacak olan bakanlıktır. Ancak, Bakanlığın tüzel kişiliğinin hafızasında hâlâ bir şuurun olduğunu biliyorum.

Değerli milletvekilleri, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü son teşkilat düzenlemesiyle lağvedilmiştir. Eşiti olan yerel yönetimler Şehircilik Bakanlığı bünyesinde kurulmuştur. Bu, Anayasa'nın 127'nci maddesine aykırıdır, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünü yeniden diriltmelidir. Terör gerekçesiyle görev yapmaları sakıncalı görülen belediyelerin başkan, başkan vekili, meclis üyeleri görevden alınarak yerlerine atama yapılıyor. 674 sayılı KHK'nin 38'inci maddesiyle getirilmiştir. Bu ilginç bir uygulamadır. 1580 sayılı Yasa'da da bu, mansup reislik olarak vardı. Yine başa dönmüş olduk. Artık biz AK PARTİ'ye "Türkiye gerçekleriyle hareket edin, ülkeyi yapboz tahtasına çevirmeyin." diyoruz.

6360 sayılı Yasa'yla 30 büyükşehir ilinde ayrıca YİKOB'lar -Yatırım İzleme Koordinasyon Birimleri- oluşturulmuştur. Bu hiçbir zaman özel idarenin karşılığı olamaz. O yüzden 30 ilde lağvedilen özel idareler yeniden kurulmalıdır diyorum.

Yerel yönetimler iyice karmaşıklaşmıştır, buna bir çözüm bulunmalıdır. Köyler yeniden ihdas edilmelidir. Nüfusu 5 bini geçen kasabalarda yeniden belediyeler kurulmalıdır. Tüm mahallî idarelerin birbirleriyle ilişkisini düzenleyecek bir mahallî idareler çerçeve kanunu çıkarılmalıdır. Muhtarlıklar yeniden tanzim edilmelidir.

Değerli milletvekilleri, içkili yerlerin ruhsat denetim hijyeni sağlam esaslara bağlanmalıdır. Alkollü içkilere yapılan zamlar kaçak içki imalat ve satışını patlatmıştır. Bu yüzden onlarca insanın metil alkolden öldüğünü biliyoruz. Denetimsizlik toplum sağlığını ve genel ahlakı tehdit etmektedir.

Mülki idare amirlerinin özlük haklarının yeniden gözden geçirilmesinde yarar vardır. Özellikle kaymakam ve valilerin yeni ücret maaş skalasında geride kalmamaları, statülerinin korunması önemli bir husustur. Vali unvanı valilerden geri alınmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, toplam mevcudu 270 bine ulaşan Emniyet Genel Müdürlüğü gerçek bir vatansever ve şehitler ocağıdır. Geçmişte silah arkadaşları olmaktan gurur duyduğum bu müstesna kuruma desteğimiz her zaman vardır. Vatandaşın en çok aradığı şey asayiş hizmetleridir. Yüz kızartıcı suçlarla mücadelede daha etkin olmalı, sokaklar suç makinalarından arındırılmalıdır. Bekçilik kurumunun diriltilmesi isabetli olmuştur.

İstihbarat, KÖH, KOM, TEM gibi önemli birimler nitelikli elemanlarla takviye edilmelidir.

Emniyet teşkilatımızın ihtiyacı olan en öncelikli iş disiplindir. Disiplin olmadan Emniyet Genel Müdürlüğümüz vardır denemez. Bu sebeple, FETÖ ihanetinden sonra sarsılan teşkilat yapısını sıralı amirlerin sık sık denetleyerek moral ve motivasyonu artırması aynı zamanda disiplinin yükselmesine de katkı yapacaktır.

Teşkilatın en büyük düşmanı lakaydidir.

52.395 olan güvenlik korucusunda ise sayının artırılmasında yarar vardır, bu, devlete güç ve kudret verecektir.

Değerli milletvekilleri, Emniyet teşkilatımızın hukuki, idari, insani ve sosyal sorunlarının olduğu malumdur. Kısaca bunlara değinmek istiyorum. İstatistiklere göre her on üç günde 1 polis memuru intihar ediyor, birçok polis de yakınlarını vurduktan sonra intihar ediyor. Daha geçen gün bir emniyet müdürü intihar etti, Allah rahmet eylesin. Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi'nin katli de iyi analiz edilmelidir. Demek ki buna bir çözüm bulmak gerekiyor.

Çalışma saatlerinin insani boyutlarda düzenlenmesi, angaryaya dönüşmemesi gerekir. Bu konuda Kamu Denetçiliği Kurumunun 2013/171 sayılı Karar içeriği hayata geçirilmelidir. Polisin sendikal haklarına ilişkin Anayasa Mahkemesinin 2014 yılı kararı vardır. Burada karşı oy görüşüne önem verilmeli, değerlendirilmelidir.

3600 ek göstergeyi söylemeyeceğim, bu konuyu mutlaka yapmalıyız.

Maç, konser gibi toplantılarda görevli polislerin içeride ve dışarıda olmasına bakmaksızın hepsine ödeme yapılırken dışarıda veya içeridekiler bütünüyle yararlandırılmalıdır.

FETÖ'ce bozulan sicil affı ve ikinci şark uygulaması gibi uygulamalar yeniden düzenlenmelidir.

Diğer bir sorun ise kentlerde gittikçe bozulan huzur, emniyet ve asayiş sorunlarıdır. Nitekim uluslararası yaşam kalitesi ve güvenlik istatistikleri ülkemizi geride göstermektedir. En önemli göstergelerden biri de kadın cinayetleridir. Son on beş yılda 15 bin kadının katledildiğini istatistiklerden öğreniyoruz. Suriyeliler ve diğer düzensiz göçmen unsurlar ülkemizin asayişsizliğinin potansiyel sorumlularıdır, Suriyeliler ülkelerine mutlaka bir şekilde gönderilmelidir. İYİ PARTİ olarak biz teşkilatın bütçesine olumlu oy vereceğimizi özellikle belirtmek istiyoruz.

AFAD'a gelince; AFAD 5902 sayılı Yasa'yla kurulmuş ancak 7126 sayılı mülga Sivil Savunma Kanunu'nun hükümlerini içermesine rağmen bu hizmetleri görememektedir. Dolayısıyla İçişleri Bakanlığımız yeni bir sivil savunma kanunu hazırlamalı ve yüce Meclise sunmalıdır diyorum.

İçişleri Bakanlığı, bu arada, birçok proje uygulamalarıyla da dikkat çekmektedir: Kırmızı Düdük, İZDES, GAMER, İLYAS gibi; Açık Kapı, MUHATAP, PERDİS, KADES, UYUMA gibi birtakım projeleri hayata geçirmektedir.

Biz iyi yapılan işleri de tebrik ve takdir etmeyi bir vicdan borcu olarak görüyoruz. Ancak idare kültürü yok edilmemeli, çok kültürlülüğe veya kültürsüzleşmeye mani olunmalı; ulus devlet, üniter devlet yapısına saldırılar durdurulmalı, yerel yönetim karmaşası sona erdirilmeli, siyasal özerklik zorlamalarının önüne geçilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk diyor ki: "Kendi planımıza tabi olacağız, Türk milletinin düşmanlarını planımıza tabi kılacağız."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

Buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Bu duygularla, 2019 mali yılı bütçesinin İçişleri Bakanlığına, Emniyet Genel Müdürlüğüne, AFAD'a ve Türkiye'mize hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)