GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:34
Tarih:16.12.2018

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli üyeler, televizyon ekranlarında bizi izlemekte olan büyük Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2019 Bütçe Kanunu Teklifi'nde Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün bütçesi hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Kurumun daha önceki bütçeleriyle kıyaslandığında çok fazla fark olmadığı görülmektedir. Bütçe açısından olumlu olarak gördüğüm gelişme, önceleri yüzde 50 civarı geliri giderinden fazla olan kurumun 2019 yılında giderinin yüzde 115 fazlası gelir elde etmesinin öngörülmesidir.

Bu vesileyle Sahil Güvenlik Komutanlığı hakkında da birkaç söz söylemek istiyorum. Ülkemiz 8.333 kilometre kıyı şeridine sahiptir. Sahil Güvenlik Komutanlığımızın sorumluluk sahası yaklaşık 400 bin kilometrekare olarak toplam kara alanımızın yarısına sahiptir. Karasal alanlarımızda güvenliği sağlamak için görevlendirdiğimiz jandarma ve emniyet personelinin sayısı yaklaşık 400 bindir. Yarısı kadar yüz ölçümüne sahip olan denizlerimizin güvenliği ise 2 bini bilfiil denizde görev yapan 4.500 personelle sağlanmaktadır. Sahillerimizde görev yapan, yaklaşık 120 kilometre aralıkla 69 unsurumuz bulunmaktadır. Ülkemiz coğrafi olarak hem uyuşturucu hem kaçakçılık hem de insan ticaretinin geçiş güzergâhındadır. Bu suç örgütleri bizim denizlerimizi kullanmaktadır. Sahil Güvenlik Komutanlığının bu kadar personelle ne kaçakçılığı ne ticareti ne de uyuşturucu ticaretini engellemesi mümkün değildir. Nitekim, istatistiklere bakıldığında karadan ele geçirilen uyuşturucu miktarı tonla ifade edilirken denizlerden elde edilen, yakalanan uyuşturucu miktarları gramlarla ifade edilmektedir. İnsan kaçakçılığında ise genellikle kıyılardan ceset toplanmasından başka bir işlem yapılmadığı açıktır. 2019 bütçesine baktığımızda Hükûmetin bu konuda herhangi bir gelişme kaydetmek istemediği, âdeta duruma sessiz kalarak onayladığı izlenimi doğmaktadır. Hükûmetin önceliği toplumsal tepkinin, protestoların önlenmesi amacıyla polis ve jandarma sayısını artırmaktan öteye gitmemektedir.

Bütçenin geneli hakkındaki bazı görüşlerimi aktarmak istiyorum. Hükûmetin Meclise sunmuş olduğu 2019 bütçesi 2002 yılından itibaren yürütülen AK PARTİ iktidarlarının bir devamı niteliğindedir. Bütçenin geneline baktığımızda, her yıl olduğu gibi yine çiftçi yok, işçi yok, üretici, üretim, teknoloji, refah, emekli yok, adalet yok, eğitim yok, sağlık hizmeti yok, kalkınma yok, soğuktan donan askerlerimiz yok. Çalışan ve emekliler için öngörülen ise sadece kemer sıkma ve sabır. Gelişmiş, ilerlemiş her vatandaşımızın geleceğe ümitle bakacağı bir bütçe için yine bir şey yapılmıyor. Bu Hükûmetin uyguladığı politikaların bütçede de yansımalarını görüyoruz. Ne yapıyor peki bu Hükûmet? Bütçeden de anlaşılacağı gibi Hükûmetin önceliği seçim endeksli bir politika izlemek. İktidarda kalabilmek için kendi zenginliğini, kendi devletini, kendi medyasını yaratan Hükûmet bütçenin rutin kamu hizmeti dışında tüm kaynağını bu amaçla kullanmaya devam etmektedir. 2002 yılından beri izlenen politikalarla üretimden uzaklaşan, betona dayalı büyüme politikası güden iktidar, iç ve dış kaynağının tükenmesi, küresel sermayenin ana vatanına geri dönmesi yüzünden eskisi gibi bol kaynakla borçlanamamaktadır. Bu sebeple 2018 yılındaki krizle yüzleşmek zorunda kaldık. Hükûmet her ne kadar bu krizin faturasını yerli ve yabancı papazlara kesmeye çalışsa da Türk insanı artık gerçekleri görüyor. 2018 yılındaki kriz bize üretim politikalarına dönülmeden, araştırma, geliştirme desteklenmeden, eğitimde ilk 20'ye girmeden, tarafsız bir yargı sistemi hayata geçirilmeden, işsizliğin, enflasyonun ve faizlerin kalıcı olarak düşürülemeyeceğini, kalıcı büyüme sağlanamayacağını göstermiştir. Ülkemiz şu anda tam olarak orta gelir tuzağındadır. Açıkçası orta gelir tuzağında da tutunmaya çalışıyoruz, son krizle onu da kaybetme ihtimali olduğunu görmüş olduk.

Bildiğiniz gibi Hükûmeti denetleme yetkisi Sayıştaydadır. Her türlü baskıya rağmen Sayıştayın millet adına ortaya koyduğu tablo durumun ne kadar vahim olduğunu bir kere daha gözler önüne sermektedir. Üst düzey idarecilerin gerek faaliyet raporları yayınlamayarak gerekse de tespit edilen yolsuzluklarla ilgili hiçbir düzenleyici faaliyette bulunmayarak çok rahat bir tavır sergilemeleri ve milleti temsil eden milletvekillerinin sorularına bile cevap verme gereği duymamaları devlet içindeki çürümüşlüğün en bariz göstergesidir. Ülkemizin geldiği nokta maalesef şudur: Her türlü gücü elinde tutan bir tek adam vardır, tüm kurumlar sadece ve sadece ona hesap verir, o ne derse o olur, onu razı ederseniz kimse size dokunamaz, onu kızdırırsanız hakkınızı hiçbir yerde arayamazsınız.

Hükûmet tarafından hazırlanan bütçe sunum konuşmalarına baktığımızdaysa şu tabloyla karşılaşmaktayız: Kâr eden bütün yerleri sattınız ama hırsınıza yetmedi, daha da fazlası lazım. Doların bol olduğu zamanlarda çok ucuza ve çok miktarda borçlandınız. Bu parayı üretime, yatırıma harcamanız gerekirken fütursuzca betona gömdünüz. Milleti düşünmek demek, yönetimin yaptığı gibi günübirlik çözümler üreterek tüketimi artırmak, eğitim deyince beşiğe koyup sallamak değil milletin gerçek ihtiyaçlarına, eğitimine, işsizliğinin azaltılmasına kaynak ayırmaktır. Ülkeye çakılan her çiviyi ya borçla ya alım garantisiyle ya da işçilerden topladığınız İşsizlik Fonu bütçesiyle yaptınız. 2017'de deniz bitti, önümüzdeki seçimleri kazanabilmeniz için yabancı sermaye temsilcileri size borç vermek için ülkeyi ipotek etmenizi istedi, siz de Varlık Fonu'nu oluşturdunuz. Halkın tansiyonunu düşürmek için benzin fiyatlarını bir müddet düşürdünüz. Bayramlarda emeklilere biner lira harçlık verdiniz. Bu icraatlarınızla 24 Haziran seçimini kazandınız ancak oluşan bütçe açığını kapatabilmek için bedelli askerlik ve imar barışını çıkarmak zorunda kaldınız.

Artık bütçeyi sürdürebilmeniz mümkün gözükmüyor ama bırakıp da gitmek istemiyorsunuz. Önümüzdeki dönemde vergileri artıracak, Türklerde de para kalmadı, artık birtakım finansal enstrümanlarla dışarıdan para temin edeceksiniz. Ülkeyi daha da borçlandıracaksınız. Başka ülkelerin ödedikleri maliyetin 3 katına da mal olsa para bulmak için başka çareniz yok.

Bu düşüncelerle bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinize teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)