| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 17.12.2018 |
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanlığının bütçesi görüşüldükten sonra, Komisyon üyelerimizin dile getirdiği Bakanlığın bütçesinin hayırlı olması dileklerine ben de katılıyorum ve Millî Savunma Bakanlığımızın bütçesinin ülkemize ve devletimize hayırlı olmasını diliyorum ve bugün Millî Savunma Bakanlığının görev ve sorumluluk alanı içerisinde bütçesini görüşmek yerine, aslında Millî Savunma Bakanlığının adı da üstünde millî değerler üzerinden, ulusal değerler üzerinden devlet geleneklerine göre ve devlet liyakatlerine göre ne yapması gerektiği ve nasıl davranması gerektiği konusunda ve olmadığı zaman da hangi tehlikelerle karşı karşıya kaldığımızı örnekler vererek anlatmak istiyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, devletimizin iç güvenliğini sağlamak için sınır ötesi operasyonlara gitme, yapma yetkisi vardır; gerekirse Kandil'e gider, gerekirse Fırat'ın doğusuna gider, gerekirse ihtiyaç duyduğu her bölgeye Türkiye Cumhuriyeti'nin Silahlı Kuvvetleri gider ve müdahale eder. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetlerinin müdahale etme yetkisi Meclis tarafından verilir; yani irade Hükûmetin, yetki Türkiye Büyük Millet Meclisinin, uygulama da Türk Silahlı Kuvvetlerinindir. Doğal olarak ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin iç güvenliğe yönelik sınır ötesi operasyon yapma hakkı da yetkisi de vardır. Ayrıca, terörle mücadelede İHA'ları da SİHA'ları kullanma yetkisi ve hakkı da vardır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Niye alkışlamadınız? Alkışlayın arkadaşlar.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Şener öyle düşünmüyor.
GÜRSEL EROL (Devamla) - Ama ulusal güvenliğimizi sağlamak için askerlerimizin sınır ötesi operasyona giderken ve orada şehitlerimiz verilirken bu şehitlerimizin oradaki kahramanlık hikâyeleri asla ve asla siyasi bir malzeme hâline getirilmemelidir çünkü o şehitlerimiz bu ülkenin üniter devlet yapısının korunması ve bu vatan topraklarının korunması için gözünü kırpmadan şehit olan askerlerimizdir. Bu, iç siyasetin malzeme konusu değildir ve iç siyasette şehitlerimiz siyasetin malzemesi yapılmamalıdır.
Sevgili milletvekilleri, ülkemizin son zamanlarda baş belası olan, insan kaybına neden olan, ekonomik kayıplara neden olan önemli iki tane konusu vardır. Bunlardan birincisi, 1984 yılında PKK terör örgütünün eylemleriyle başlayan bir otuz dört yıllık süreç ve PKK terör örgütünün otuz dört yıllık sürecinde dönem dönem bütün siyasi partiler iktidar olmuşlar, parti politikalarını uygulamışlar ve sonuç itibarıyla da hâlâ 1984'teki terörle mücadele mantığımız, anlayışımız ve noktamız neyse aynı yerdeyiz. Bakın, bu sürede 6 Cumhurbaşkanı değişmiş, 11 Genelkurmay Başkanı değişmiş, 12 Başbakan değişmiş, 22 Millî Savunma Bakanı değişmiş, 25 İçişleri Bakanı değişmiş ve kamu bütçesinden 1,5 trilyon dolar para harcamışız ve geldiğimiz nokta, bulunduğumuz nokta gene Türkiye'de öncelikli sırada terör var.
Diğer taraftan, ikinci en önemli terör sorunlarımızdan birisi FETÖ terör örgütü. Şimdi FETÖ terör örgütünün Türkiye'deki süreciyle ilgili size düşüncelerimi anlatmak istiyorum. Hâliyle, doğal olarak FETÖ terör örgütünün Türkiye'deki tarihsel süreci kırk yıllık bir tarihe dayanır. Ama FETÖ terör örgütünün özellikle devlet içinde etkin olduğu ve örgütlendiği dönemler 2002 ve 2016 yılları arasındadır. Ergenekon, Balyoz süreciyle -gün yüzüne çıkan- kozmik oda operasyonu ve Şemdin Sakık'ın gizli tanıklığıyla Atatürkçü, cumhuriyetçi ve devletçi generaller Türk Silahlı Kuvvetlerinden tasfiye edilerek yerine FETÖ'cü generaller getirilmiştir (CHP sıralarından alkışlar) ve FETÖ'cü generallerin getirdiği süreç bu ülkeyi 15 Temmuza götürmüştür.
Bakın, sayın milletvekilleri, devlet bürokrasisinde 3 bürokratın atanma şekli farklıdır: Bir, valiler; iki, büyükelçiler; üç, generaller. Valiler ve büyükelçiler Bakanlar Kurulu kararı, Cumhurbaşkanının onayıyla atanır. Generaller Askerî Şûra'nın kararı, Cumhurbaşkanının onayıyla atanır.
Şimdi, düşünün ki 15 Temmuz bir darbe girişimi midir? Evet, 15 Temmuz, FETÖ terör örgütünün bir darbe girişimidir. Kime karşı yapılmıştır? 15 Temmuz, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı yapılmıştır, devletimize karşı yapılmıştır, halkımıza karşı yapılmıştır ve Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı yapılmıştır.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Demokrasiye karşı...
GÜRSEL EROL (Devamla) - Evet, demokrasiye karşı da.
Peki, FETÖ terör örgütünü kim engellemiştir? FETÖ terör örgütünü başta Türk Silahlı Kuvvetleri engellemiştir. Düşünün ki personelinin yüzde 1,5'i FETÖ terör örgütünün eylemine destek vermiş, yüzde 98,5'i vermemiştir, resmî kayıtlar. Ama gel gelelim, siyasi iradenin atadığı 326 generalin 150'si yani yüzde 45'i FETÖ terör örgütüne destek vermiştir ve o gece teşebbüse bizzat katılmıştır. Demek ki Millî Savunma Bakanlığımız da adı gibi siyasallaşmayan devlet geleneklerinin, devlet liyakatinin ve devletin ciddiyetiyle kendine özgü bürokratik yapılanmasının ve geleneklerinin yaşatılması lazım. Siyaset müdahale ettiği zaman işte, 15 Temmuz gibi yeni bir süreç ve yeni riskler yaşanabilir.
Değerli milletvekilleri, Millî Savunma Bakanlığının politikaları siyasi partilerin politikalarından ayrı tutularak devlet politikasına dönüştürülmelidir çünkü bunun dünyada birçok örneği var. Nedir? Dünyadaki birçok ülke kendi önceliklerine göre o politikalarını devlet politikası hâline getirmiştir. Mesela, Japonya'nın kültür politikası, Almanya'nın endüstri politikası, Hollanda'nın tarım politikası, bunun gibi birçok örnek var. Bunlar siyasi iradenin hükmettiği ve parti politikalarına dayalı politikalar değildir, bunlar devlet politikasıdır yani kim iktidar olursa olsun, hangi siyasi düşünce iktidar olursa olsun bu devlet politikalarından vazgeçilmez ve Türkiye'nin millî savunma politikaları, teröre karşı ulusal duruş politikaları bir siyasi parti bakış açısıyla değil, bir ulusal duruşla sergilenmelidir.
Sayın milletvekilleri, AKP Grubuna buradan seslenmek istiyorum, aslında sizin içinizden gelen, devlet geleneğiyle gelen siyasetçilere ve milletvekillerine seslenmek istiyorum: Tabii ki doğal olarak hepimizin mensubu olduğumuz siyasi partiye ve mensubu olduğumuz siyasi partinin genel başkanına karşı sorumlulukları vardır. Fakat şartsız ve koşulsuz bağlılığımız ve itaatimiz, yalnızca Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu cumhuriyete ve Türkiye Cumhuriyeti'ne olmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Kişilere dayalı bir bağlılık, bir sadakat asla ve asla olmamalıdır. Neden mi? Siyasi hayatımızda birçok parti ve lider geldi geçti. Allah hepsine rahmet eylesin. Bu kürsülerde konuştular. Bakın, geçmişte bu ülkede Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık yapan Sayın Süleyman Demirel, Sayın Turgut Özal, Başbakanlık yapan Sayın Bülent Ecevit, Başbakanlık yapan Sayın Necmettin Erbakan, hepsi son derece iyi bir siyaset adamıydı ve aynı zamanda iyi bir devlet adamıydı ve üçüncü özellikleri de gönül adamlarıydı. Allah hepsine rahmet eylesin. Bunlar bu ülkede her türlü göreve geldiler ama bugün siyasi partilerinin Mecliste grupları veya temsilcileri var mı? Yok. Ama devlet var. Siyaset kurumunun ve siyasetçinin birinci görevi, devlet geleneklerine ve devlete sahip çıkmaktır. Eğer yalnızca partinize sahip çıkma, liderinize sahip çıkma arzusuyla, isteğiyle siyaset yaparsanız, işte 15 Temmuz gibi yeni girişimlerle yüz yüze gelmek, karşılaşmak gibi ülkenin her zaman bir tehlikesi vardır.
AKP milletvekili arkadaşlarım, şimdi sizlere sormak istiyorum: Ülkemizde NATO süreciyle başlayan askerî darbe geleneklerinin, Çorum, Maraş, Sivas katliamlarının, bu ülkede yaşanan yargısız infazların, faili meçhul cinayetlerin, öyle değil mi, PKK terör örgütünün, FETÖ terör örgütünün arkasında uluslararası güçlerin olmadığını söyleyen içinizden bir kişi var mı? Soruyorum size, cevap verin lütfen. Yani bu terör örgütlerinin arkasında uluslararası güçlerin olmadığını içinizde iddia eden bir kişi var mı? Peki, eğer bu terör örgütlerinin arkasında uluslararası güçler varsa ve uluslararası güçler bu ülkenin üniter devlet yapısını, cumhuriyetini tehdit etmek için, bölünmesi için içimize nifak sokuyorsa biz devlet adına Oslo'da PKK'yla görüşmeye nasıl gittik, Habur Sınır Kapısı'na, teröristlerin ayağına bu ülkenin mahkemelerini hangi hakla götürdük?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Erol.
GÜRSEL EROL (Devamla) - Şimdi bunları sormak gibi de bir hakkımız var çünkü bu ülkenin devlet geleneklerinin devam etmesi, devlet liyakatlerinin devam etmesi hepimizin önceliği olmalıdır. Siyaset geçicidir, devlet kalıcıdır ve devlet liyakatiyle, devlet gelenekleriyle oynamamamız lazım. Eğer partiler yalnızca hükûmet olmak değil, devlet olmak arzusunu taşırlarsa ve bu arzuyla, bu sistemle yönetimi değiştirmek arzusunu devam ettirirlerse işte o zaman ülke bugün yaşadığı sorunlardan daha ciddi sorunlar yaşayabilir.
Sayın Bakanım, Bakanlığınız hayırlı olsun. Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız da oradaki değerlendirmelerde Bakanlığınızla ilgili memnuniyeti ifade etmişler. Ama ben Bakanlığınızla ilgili yapılması gereken birkaç şeyi bilginize sunmak istiyorum. Nedir bunlar? Birincisi: Genelkurmay Başkanımız, Cumhurbaşkanımızın yetkisi dâhilinde değil, eskisi gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinin geleneklerine göre atanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erol, son bir kez bir dakika daha süre veriyorum, bağlayın lütfen.
GÜRSEL EROL (Devamla) - Generallerin terfisi Hükûmetin iradesiyle değil, yine Türk Silahlı Kuvvetlerinin gelenekleri ve Askerî Şûrayla yapılmalıdır. Askerî okullar mutlaka ve mutlaka açılmalıdır, askerî hastaneler tekrar Millî Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır ve en önemlisi, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Başkanlığa çevrildi, Savunma Sanayii Başkanlığı da tekrar Millî Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır.
Ben konuşmamı bitirirken diyorum ki: Bu ülkenin vazgeçilmez, tartışılmaz bir tek lideri vardır, onun sayesinde bu Parlamentodayız, onu da hepimiz şükranla, saygıyla anmak zorundayız. Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk diyorum.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Erol.