GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:36
Tarih:18.12.2018

CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe tartışmalarını gerek Plan Bütçe Komisyonu düzleminde gerek Genel Kurul düzleminde takip etmeye çalıştım ve özellikle bunun yanında geçmiş yılların, geçmiş dönemlerin bütçeleri nasıl yapılıyordu ülkemizde, bunlar üzerine tutanakları okumaya çalıştım ve bu kapsamda kendimce kimi sonuçlara ulaştım. Bu bütçe tartışmaları bakımından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunları paylaşarak başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde kuvvetler ayrılığı ve demokratik işleyiş için çok kapsamlı, çok önemli sorunlarla karşı karşıya bulunduğumuz bir dönemde bütçe üzerine konuşuyoruz. Bütçe hakkı, denetim işlevi, bütçe üzerinde kontrol gibi kimi kavramları sıklıkla burada izliyoruz, duyuyoruz. İlk tespitim şu olacak. Bu bütçe tartışmalarının bize gösterdiği en önemli dersin bu olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde Meclisin ne yazık ki siyaset yapan, siyasete şekil veren bir organ olmaktan çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Belki iyimser bir yorumla, Meclisin siyaseti etkilemeye çalışan, yönetimi etkilemeye çalışan bir organ işleviyle sınırlı bulunduğunu görüyoruz. Ama bizim deneyimimiz bu değil sevgili arkadaşlar. Türkiye'nin gerek Osmanlı modernleşmesinde gerek Cumhuriyet Dönemi'nin gereği aslında bu değil. Bizim Meclisimiz, egemenliğin halk adına kullanıldığı bir organ olarak kurumlaşmış ve siyasal meşruiyetin temel kaynağı olmuş bir kurum.

Meclisin siyaset yapan, siyasete şekil veren bir organ olmaktan çıkmakta olduğunu söylemiştim. Bunu aslında en açık olarak bu bütçe görüşmeleri sırasında görüyoruz. Milletvekillerinin bütçe üzerindeki işlevi, bir onaylama işleviyle sınırlı değerli arkadaşlar. Meclis bir onaylama makamı konumunda bütçe tartışmaları içerisinde. Bu onaylama işleminin bir de Türkiye'ye özgü çok sıkı parti disiplini ve siyasal kutuplaşma ortamı içinde yürütüldüğünü de hatırlatmak istiyorum. Yani bu kapsamda, hepimiz biliyoruz ki, aslında Meclisimizin bütçeyi reddetmek gibi yetkisi yok, pratik olarak yok. Bu durumda bile aslında iktidar organının yoluna devam edebildiği bir durumla karşı karşıyayız.

Sevgili arkadaşlar, bakın, kesenin ipi buranın elinde, Meclisin elinde ancak bunu terk etmiş durumdayız, hep böyleydi, Meclis Türkiye'de kesenin ipini elinde tutan organ idi, bunu terk etmiş durumdayız. Siyasetin etkisinin azaldığı, idarenin gücünün, etkisinin arttığı bir dönemi yaşıyoruz. Bizim tarihimiz boyunca bu gerilim hep var olmuştur. Siyasetle idare arasındaki gerilim hep var olmuştur. Bugün bu gerilimin idare lehine çözümlenmeye çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz.

Yine, bu kapsamda, halkın oylarıyla seçilmiş, halkın ızdıraplarına, acılarına, sorunlarına duyarlı politikacıların, milletvekillerinin, ülkenin yönetimi üzerindeki etkisinin ortadan kaldırıldığı bir dönemi yaşıyoruz sevgili arkadaşlar.

Temsil işleviyle yönetim işlevi arasındaki bağın kesin olarak koparıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Yürütme gücünün başında Sayın Cumhurbaşkanı var, onun görevlendirdiği bakanlar. Buradaki işleyişte de görüyoruz, Meclis karşısında çok kesin bir güce sahipler. Meclisimiz bir kurumun, bir bakanlığın bütçesini arttırma, azaltma, belli kalemler arasında transferler yapma gibi bir yola gitmiyor arkadaşlar, gitmiyor. Bir bakanlık vazifesini iyi yaptı, kötü yaptı, bir kuruluş iyi yaptı, kötü yaptı; ödüllendirelim, cezalandıralım gibi bir yola gitmiyor. Bakın, ben üniversite öğretim üyeliğinden geliyorum, Türkiye'de 2015 yılına kadar her yıl uluslararası yayın oranı yüzde 5 artardı, son iki yıldır çok keskin bir düşüş yaşanıyor, kimse bununla ilgili bir hesap sormuyor, soramıyor. Bu ülkede üniversiteler niçin geriye gidiyor? Bunun bütçeyle ilgilisi nedir? Bu tartışma bizim gündemimizde yok, bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Sevgili arkadaşlar, burada Sağlık Bakanlığının bütçesinin onaylanması için kalkan eller birbiriyle yarışıyor. Hanginiz Allah aşkına ya da hangimiz Allah aşkına devletin sağlık kuruluşlarına gidip tedavi oluyoruz da oluyorsunuz da Sağlık Bakanlığının bütçesinde en hızlı kim elini kaldıracak diye birbirinizle yarışıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Biz oraya gidiyoruz.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Biz devlet hastanesine gidiyoruz.

YUNUS EMRE (Devamla) - Sevgili arkadaşlar, "İşte konuşuyorsunuz bütçeyi." diyebilirsiniz, "İşte, Plan ve Bütçede konuşuldu." diyebilirsiniz. Meclisin etkisi, Meclisin bütçeyle ilgili gücü konuşmakla ilgili değildir arkadaşlar. Bakın, bizim sistemimizde, ta Tanzimat reformlarının en başında, 1839'da iltizam sistemi kaldırıldı, muhassıllık sistemi geldi, birçok yerde muhassıllık meclisleri kuruldu, çok kısa ömürlü oldu. Ama dikkatinizi çekmek istiyorum, neredeyse iki yüz yıla yaklaşan, gelirler-giderler üzerinde konuşma, tartışma deneyimi olan bir ülkede yaşıyoruz. Bakın, ta Orta Çağlarda, Avrupa'da krallar derebeylerini toplarlar "Ne yapacağız? Bakalım, gelirler-giderler ne olacak?"ın üzerine konuşurlardı. Demokrasi, iyi bir yönetim, konuşmakla ilgili değil sevgili arkadaşlar, konuşmak işin bir tarafı. Ancak biz bütçe kontrolünü Meclis olarak elimizde tutabiliyor muyuz? Denge, denetim görevimizi yerine getirebiliyor muyuz? Bizim sorumluluğumuz bununla ilgili. Şunu da hatırlatmam gerekli, üzülerek söylüyorum ama hepiniz de biliyorsunuz: Dünyanın en azılı diktatörlüklerinde de zaten bütçe üzerine konuşulur. Konuşmak, bütçe yapmak demokratik bir işleyiş olduğu anlamına gelmez. Buraya dikkatinizi çekmek istiyorum. Biz bunu neyle ölçebiliriz, bir Meclisin gücünü neyle ölçebiliriz? Meclisin gücünü temel olarak iki meseleye bakarak ölçeriz sevgili arkadaşlar. Bir Meclis güçlüyse eğer yürütme organı karşısındaki özerkliğinin kapasitesiyle ölçeriz, bir. Tek tek milletvekillerinin özerkliğiyle ölçeriz arkadaşlar ve Türkiye'de bu iki durum bakımından çok kesin bir gerilemeyle karşı karşıya bulunduğumuzu ben yine dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Şimdi, hesap verme bizim tarihimizin çok temel bir ilkesidir. Hesap vermesini bekleriz yönetimde bulunanlardan. Türkiye'de hesap vermek istemeyen yönetimler de olmuştur. O yönetimler askerî darbe yönetimlerinin dönemleridir değerli arkadaşlarım. Bugün de, çok üzülerek söylüyorum, hesap vermek istemeyen iktidarla karşı karşıyayız. Bugünün Türkiye'deki idare pratiği budur ve ne yazık ki bu manzara bizi, demokraside de, bütçe yapmakta da, ekonomik performansta da her geçen gün küme düşürmektedir. Ne yazık ki Türkiye'nin manzarası budur.

Meclisin -az önce söylemiştim- en önemli işlevlerinden birisi yöneten ile yönetilen arasındaki bir bağ olmak, bir köprü olmak işlevidir. Bu işlevin sona erdirildiği, erdirilmek istendiği bir dönemle karşı karşıyayız.

Sevgili arkadaşlar, sorumluluğumuz bunu geri kazanmaya çalışmaktır Meclis olarak. Bunu, sadece muhalefet milletvekillerinin, muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin sorumluluğu olarak ele almayın. Türkiye'de karşı karşıya bulunduğumuz yönetim krizinin temeli aslında meşruiyet sorunudur değerli arkadaşlar. Diyebilirsiniz ki: "Seçimle geldi."

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Nasıl meşruiyet? Seçimler olmuyor mu bu ülkede?

YUNUS EMRE (Devamla) - Çok güzel, seçimle geldi.

Bakın değerli arkadaşlar, meşruiyeti beş yılda bir halkın önüne sandığı koymak olarak anlarsanız, "Başka derdin varsa da git mahkemede anlat." diye anlarsanız, anlatayım.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Meşruiyetten ne anlıyorsunuz? Ne anlayacağız? Nedir meşruiyet?

BAŞKAN - Yerinizden cevap vermeyin arkadaşlar.

YUNUS EMRE (Devamla) - Müsaade edin, müsaade edin, anlatacağım, bunların hepsinin yanıtı var.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bir konuşsun arkadaşlar ya.

BAŞKAN - Hatibe niye laf atıyorsunuz arkadaşlar?

Buyurun Sayın Hatip, buyurun.

YUNUS EMRE (Devamla) - Başkanlık sisteminin demokratik olduğu örneklerde...

ORHAN SÜMER (Adana) - Sakin sakin konuşuyor, germenin bir anlamı yok.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - O da bağırıyordu oradan, arka sıradan bağırıyordu.

ORHAN SÜMER (Adana) - Sen dünün hesabını soracaksan ayrı. Sakin sakin konuşuyor bak.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Hafıza diye bir şey var.

BAŞKAN - Sayın Milletvekili...

YUNUS EMRE (Devamla) - Efendim, bitti mi? Müsaade ediyor musunuz, konuşayım mı?

Evet, arkadaşlar, şunu anlatmaya çalışıyorum: Başkanlık sisteminin demokratik olduğu örneklerin hiçbirinde "Kardeşim bir derdin varsa beş sene sonrayı bekle." denmez, halkın önüne belli aralıklarla sandık gelir. Amerika Birleşik Devletleri'nde dört yılda bir başkanlık seçimi olur. Ancak Temsilciler Meclisinin yani kongrenin alt organı Temsilciler Meclisinin seçimi iki yılda bir yenilenir. Üst organ Senato...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Üçte 1'i yenilenir. Doğru bilgi verin ya!

YUNUS EMRE (Devamla) - ...Senatonun üçte 1'i... Ya, bilmiyorsun kardeşim, dinle. Senatonun üçte 1'i iki yılda bir yenilenir.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Tamam da yani Allah Allah! Doğru bilgi ver.

YUNUS EMRE (Devamla) - Yahu...

...Temsilciler Meclisi iki yılda bir yenilenir. Birçok yerel seçim, mahalli seçim, eyalet seçimi yapılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Milletvekili.

YUNUS EMRE (Devamla) - Özetle, halkın önüne sandık gelir, halkın bir şikâyeti varsa, derdi varsa orada hesabını sorar. Siz istiyorsunuz ki halk hesabını soramasın, hesap vermeyen bir yönetim olsun istiyorsunuz. Bunu en çok Meclisin pratiğinde görüyoruz değerli arkadaşlarım, Meclisin çalışma sürelerinde görüyoruz, bunların kısaltılmaya çalışılmasında görüyoruz, torba yasa girişimlerinde görüyoruz. Yahu, ne aceleniz var? Zaten idareyle ilgili, yönetimle ilgili düzenlemeleri Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapabiliyorsunuz, bari yasa yapımında şu torba yasa yoluna gitmeyin. Bakın, Meclisin itibarına çok büyük darbe vuran bir davranıştır bu, bunu yapmayın, Türkiye için iyi bir şey değil bu. Torba yasalara seçmenlerin hoşuna gidecek birkaç maddeyi sokuşturuyorsunuz ama bunun yanında, kanun yapımı bakımından çok problemli bir yola Türkiye'yi götürerek birçok kanunda birtakım değişiklikleri bir kanun yoluyla yapıyorsunuz, çuvala dolduruyorsunuz, bunları yapmayın. Biz Meclis etkili olsun istiyoruz, Meclis güçlü olsun istiyoruz; denetim işlevini, bütçe üzerindeki kontrolünü layıkıyla yapabilsin istiyoruz, gerekli yerde idare üzerinde etkisini, gücünü gösterebilsin istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUNUS EMRE (Devamla) - Ben tekrar Sayın Başkana anlayışı için teşekkür ediyorum, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)