| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 19.12.2018 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA KORAY AYDIN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 6'ncı maddesinde zaruri hâllerde bütçe ödenekleri arasında aktarma, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesine konulan yedek ödenek kullanımıyla ilgili hususlar, yılı içinde kullanılmayan bazı ödeneklerin ertesi yıla devri gibi bir dizi önemli konu yer alıyor. En önemlisi, bütün bu hususlara ilişkin usul ve esasları belirlemeye de Sayın Cumhurbaşkanı yetkili kılınıyor.
Değerli arkadaşlar, daha önce çeşitli vesilelerle defalarca söyledik: Demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığı prensibidir. Yasama, yürütme ve yargı birbirini dengeleyecek ve denetleyecektir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kuvvetler ayrılığı prensibini yerle bir etmiş, âdeta bütün güçleri tek elde toplamıştır. Üzerinde konuştuğumuz 6'ncı madde de birçok konuda düzenleme ve harcama yetkisini yine tek elde topluyor. Sayın Cumhurbaşkanı yedek ödeneği âdeta örtülü ödenek gibi dilediğince kullanacak, kurum ve kuruluşların bütçeleriyle ilgili aktarma yetkisine sahip olacak. Peki, bütçe ödeneklerinin yerli yerinde kullanılıp kullanılmadığı nasıl denetlenecek? Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına harcamaları denetleyebiliyor mu? Geçtiğimiz aylarda basına yansıyan birkaç Sayıştay raporuyla gördük ki milletin parası akıl almaz yol ve yöntemlerle hortumlanmıştır. İktidarın ilk icraatı bu raporu hazırlayanları görevden el çektirmek oldu. Sayıştayın denetim işlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı apar topar görevinden alındı. Yetmedi, belediyelerin denetlenmesinden sorumlu Sayıştay 15'inci Grup Başkanı da görevinden alındı.
İktidarın belediyeleri milletin parasını har vurup harman savuruyor, iktidar buna karşılık tasarrufu milletten bekliyor. İktidar "İtibardan tasarruf olmaz." diyor, milletin parasını saraylara, köşklere, şatafata harcıyor, açıkçası israf ediyor ama tasarrufu vatandaştan bekliyor. Görüştüğümüz 2019 bütçesine de "tasarruf bütçesi" deniyor. Daha önce dedim ya "Tasarruf sadece vatandaştan bekleniyor." diye. Bakın, son yaşadığımız örnek, Meclis Başkanlığı daha önce iki kez iptal edilmiş olan 66 araçlık lüks makam aracı ihalesi için yeniden ilana çıkıyor. İşçimiz, memurumuz, öğrencimiz toplu taşım ücretlerine gelen 20-30 kuruşluk zamdan bile etkilenip kara kara düşünürken sıfır kilometre lüks makam aracı derdine düşmüş durumda Hükûmetimiz.
Sayenizde vatandaşımızın satın alma gücü zaten yerlerde sürünüyor. Türkiye, vatandaşın satın alma gücü açısından Avrupa'da 37 ülke arasında 29'uncu sırada. Ekonominin neresinden tutsak elimizde kalıyor. Daha dün işsizlik rakamları açıklandı, Eylül ayı itibarıyla işsizlik 11,4 oldu. Her 4 gençten 1'i işsiz. İşsizlik, devriiktidarınızda kronik hâle geldi artık.
Yine, dün sanayi üretimi rakamları açıklandı, ekim ayı itibarıyla sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 5,7 azaldı. Yandaş basın ve ekonomistler bile bu rakamları "sert düşüş" olarak nitelendirdi. Müdahale ettiğiniz sanayi üretim rakamları bile, açıklanan son büyüme rakamlarını aslında yalanlıyor.
Bir başka çarpıcı veri daha paylaşmak istiyorum. Son birkaç ayda, sayenizde, neredeyse bütün vatandaşlarımızın öğrendiği bir terim var "konkordato." Neymiş bu konkordato? Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre iflas anlaşması, bir başka deyişle de anlaşmalı iflas demek.
Birkaç gün önce ilgili bakan vahim tabloyu kendisi açıkladı, 846 işletme konkordato ilan etmiş. Biliyorsunuz, bu rakam bir ay önce 356'ydı. 356 rakamı açıklandığında bile, ekonomiyle ilgili çevreler bu rakamın binin üzerinde olduğunu söylüyorlardı, şahsen ben de aynı kanaatteyim. Bu rakamların da örtülerek açıklandığını düşündüğümüzde, Türkiye'nin nasıl bir iflas dalgasıyla karşı karşıya kaldığını daha gerçekçi olarak görebiliyoruz.
Değerli arkadaşlar, batık kredi rakamları da alarm veriyor. Batık kredi pazarı 41 milyar TL'ye çıktı. Borç tahsilatı için bekleyen tam 3,5 milyon dosya var. Bankalar, alacaklarını tahsil etmek için, batık kredileri, sayıları giderek artan varlık yönetim şirketlerine satıyor. Bu şirketler de zaten zor durumda olan vatandaşın tepesine çöküyor. İcra dosyaları rekor kırdı, adliyelerde yer kalmadı. Şimdi, yılın son ayındayız. 2018 yılında adliyelere gelen icra dosyası tam 8,5 milyona dayanmış. Bu rakam, neredeyse Avrupa'daki çoğu ülkenin nüfusundan bile fazla. Memleket ne hâle geldi!
Ya enflasyon rakamlarına ne demeli? "Düştü" dediğiniz enflasyon rakamları TÜFE'de 20'nin, TEFE'de de 40'ın üzerinde seyrediyor. Kaldı ki açıklanan enflasyon rakamlarına da nasıl inanalım? Çünkü artık Türkiye öyle bir hâle geldi ki açıklanan rakamlara karşı müthiş bir inançsızlık var.
Şimdi, Hükûmet mevzuatta bir değişiklik yaptı, bir gecede kişi başına düşen geliri balon gibi şişirdi. Yine, enflasyon rakamlarını beğenmeyip enflasyon hesaplamalarında kullanılan ürün sepetinde değişikliğe gidildi. Keyiflerini kaçıran rakamları açıkladı diye, bu rakamları açıklayan birimin başındaki TÜİK Başkan Yardımcısı da görevden alındı.
Değerli arkadaşlar, böyle bir durum dünyanın hiçbir yerinde olmaz. Enflasyonu açıklamakla görevli TÜİK Başkan Yardımcısı "Vay sen nasıl bu rakamları açıklarsın." diye iki gün sonra görevden alınabiliyorsa ülkenin nereden nereye geldiğini anlamak için başka hiçbir olaya gerek yok.
Değerli milletvekilleri, bu bütçe kanunu teklifiyle Hükûmete ve Sayın Cumhurbaşkanına verdiğimiz harcama yetkisi denetlenemiyorsa bizim burada 6'ncı madde böyledir, yedek ödenek şöyledir dememizin fazla bir anlamı yoktur.
Milletimizin mağdur kesimlerini ilgilendiren, vatandaşımızın yaralarına parmak basan araştırma önergelerimizin hiçbiri kabul edilmiyor. İYİ PARTİ olarak "Aynı önergeleri siz verin, biz destekleyelim." diyoruz, o da kabul görmüyor. Soru önergelerimize ya hiç cevap verilmiyor ya da alay eder gibi ilgisiz cevaplar veriliyor. Anlaşılan odur ki bu denetim yolları tıkanmış, tek adam rejimi artık iyice hayata geçmiştir. Maalesef, üzülerek söylüyorum, Türkiye'nin geldiği nokta budur.
Tek eksik, harcama yetkisinin de tek elde toplanmasıydı; işte, bugün bu bütçe kanunu teklifiyle o da hayata geçirilmiş olacak. Oysa yapılması gereken "Beytülmale uzanan el, kızım Fatıma'nın eli de olsa keserim." anlayışıyla tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip çıkmaktır.
Bugün, ülkemizde fıkralara rahmet okutan bir dolar-zam ilişkisi de yaşanıyor. Dolar yükselirken zamlar da yükseliyor ama düşerken düşmüyor. İktidar da bu çarpık düzeni seyrediyor. İğneden ipliğe zam gelmiş, işsizlik tavan yapmış, sanayi üretimi çakılmış, krediler ödenemiyor, şirketler bir bir iflas ediyor ama iktidarımız "Kriz yok." "Büyüyoruz." "Bize bir şey olmaz." yalanlarıyla milleti kandırmaya devam ediyor. Kendi maaşına yüzde 26 zam yapan Sayın Cumhurbaşkanı, asgari ücretlinin, memurun, emeklinin ve işçinin maaşına da aynı oranda zam yapın teklifimizi duymazdan geliyor.
Türkiye'de kriz var değerli arkadaşlar, hem de krizin babası var. Yapmak istediğiniz, krizi mart sonuna kadar idare etmek, "Kriz yok." diye diye milleti uyutmak, kandırmak, sonra da zamlarla milletin tepesine çökmektir, işin aslı budur. Bugünden vatandaşı uyarmak da bizim asli görevimizdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün geldiğimiz noktada, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde ülkemizde adalet de yoktur, kalkınma da yoktur maalesef. Yandaşları zengin etmek ve kalkındırmakla meşgul olan iktidar, zamların altında ezilen, işinden ve aşından olan işçinin, memurun, esnafın, sanayicinin, çiftçinin, emeklinin velhasıl tüm mağdur kesimlerin feryadını duymuyor, görmüyor ve hissetmiyor. Değerli arkadaşlar, bu feryadı duymamak insafsızlıktır, vicdansızlıktır ve halka karşı da açık bir zulümdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın, tamamlayalım lütfen.
KORAY AYDIN (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkanım.
İktidarın daha önce seçim dönemlerinde "çıraklık dönemi" "kalfalık dönemi" ve "ustalık dönemi" gibi kendi tanımlamaları vardı. Şimdi o dönemleri unuttular, onlar geride kaldı ama biz kendilerine hatırlatıyoruz. Gelinen noktada, iktidarın bu dönemi, zam ve zulüm dönemi olarak tarihe geçecektir.
Değerli arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle, 2019 yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, İYİ PARTİ Grubu adına da selam ve saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.