| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 19.12.2018 |
MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle muhterem heyetinizi ve ekranı başında bizleri takip eden yüce Türk milletini saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.
Ülkemiz genç ve dinamik nüfusuyla umut vermektedir. Bu genç nüfusun çağın gereklerine göre bir eğitim ve öğretim görebilmesi, geleceğe daha emin adımlarla yürüyebilmesi önem arz etmektedir. Liseyi bitiren evlatlarımızın tercihlerini yaparken mezun olduktan sonra istihdam kaygısıyla bölüm tercih etmesi, üniversitelerden mezun olan gençlerimizin kendi alanları dışında, hayatın zorluklarını aşmak maksadıyla iş bulma telaşına düşmesi; geleceğimizin teminatı gençlerimizin vasıflarını yitirmesine, geleceğimiz olan genç insan kaynağımızın heba olmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple, üniversitelerimizde verilen eğitimin niteliği, üniversitelerimizin bilim üretme ve araştırma geliştirme merkezleri hâline gelmesi, üniversitelerde ehliyet, liyakat ve devletine sadakat noktasında eksiği olmayan bilim adamlarımızın göreve gelmesini sağlayacak bir sistemin geliştirilmesi, koordinasyonunun sağlanması büyük önem arz etmektedir. Bu manada, atılan ciddi adımların olduğunu da göz ardı etmiyoruz ve Millî Eğitim Bakanlığımızın umut vadeden 2023 vizyonunu çok önemsiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle bazı hususları, gördüğümüz yanlışları ve eksiklikleri, faydalı gördüğümüz önerilerimizi de dile getirmek istiyoruz. Geçtiğimiz ay bir yönetmelik yayımlanarak Yükseköğretim Kurulunda bir yetki devri yaşandı, 2 Kasım 2018 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan, Devlet Yükseköğretim Kurumlarında Öğretim Elemanı Norm Kadrolarının Belirlenmesine ve Kullanılmasına İlişkin Yönetmelik uyarınca üniversitelerde istihdam edilecek öğretim elemanlarıyla ilgili ilanları ve kriterleri üniversite yönetimleri belirlemeye başlamıştır. Bu durum, YÖK'ün yetkileri açısından bakıldığında bir reformdur ancak söz konusu yönetmelikle birtakım mağduriyetlerin yaşanması ihtimali de artmış, istismarın ve suistimalin de maalesef önü açılmıştır. Üniversitelerde şahsa münhasır özel ilanların çıkmaya başlaması, bu tespitimizi teyit etmektedir. Bu ilanların, ehliyet ve liyakat göz önünde bulundurulduğunda, denetlenmeye muhtaç olduğu ortadadır.
15 Temmuz 2016'da hain bir işgal girişiminde bulunan ve eli kanlı bir terör örgütü olan FETÖ'nün üniversiteleri nasıl yuva edindiğini, üniversitelerde nasıl hâkimiyet kazandığını, aynı zamanda üniversiteleri finans kaynağı hâline nasıl getirdiğini, bu elim hadiseden sonra çok daha net gördük.
FETÖ'yle mücadelenin bitmediğini, yeni paralel devlet yapılanmalarının oluşma ihtimalini göz önünde bulundurursak, ehliyet ve liyakatten yoksun, devlet, millet ve vatan yerine kişilere ve belli gruplara sadakat gösteren şahısların göreve getirilme ihtimali göz ardı edilmemelidir.
Bu noktada bir parantez açıp önerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Anadolu'nun bağrından eğitim ve öğretim için üniversitelere gelmiş gençlerimizin yeni paralel devlet yapılanmalarının pençesine düşmemesi için, stratejik ve sosyolojik temelli projelerin yetkili kurumların koordinasyonunda hayata geçirilmesi elzemdir. Söz konusu yönetmeliğin, üniversitelerimizde hâlihazırda var olan bazı sorunları derinleştireceği de ihtimal dahilindedir.
Unutulmamalıdır ki öğretim elemanlarının görevi sadece derse girmek değildir. Öğretim elemanlarını sadece derse yönlendirmek, istihdamı öğrenci sayısına göre belirlemek bilimsel bir yaklaşım olmadığı gibi, üniversitelerde bilim üretmenin önündeki en büyük engeldir. Bilim üretme merkezleri olan üniversitelerimizdeki akademisyenlerimizin bilimsel çalışma yapmaları, AR-GE faaliyetlerine ağırlık verebilmeleri için gerekli şartların sağlanması önemlidir. Bilim üretme ve AR-GE faaliyetlerindeki artışı bu çalışmalara aktaran kaynağın yükseltilmesi gibi olumlu gelişmeleri de yok saymıyoruz ancak üniversitelerimizin hak ettiği yerde olmadığını kabul etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, bugün, fizik ve biyoloji gibi çok önemli bölümler, öğrencilerimizin girmeye hak kazanmasına rağmen tercih etmediği bölümler arasındadır. Bu bölümlerin bilimin belkemiğini oluşturduğu kabul gören bir gerçektir. Öğrencilerimizin bu bölümleri tercih etmemesinin sebepleri arasında mezun olduktan sonra iş bulamama kaygısı yatmaktadır. Ancak bu durum, öğrenci sayısına göre akademisyen istihdamı sağlanmasını, "Öğrenci yoksa akademisyen de yok." mantığını meşrulaştırmayacaktır. Bu durum, çok önemli iki bilim dalı olan fizik ve biyoloji gibi alanlarda ve bunlara bağlı kalemlerde gelişmenin de önünü tıkamaktadır.
Tekrar ifade etmek isterim, öğretim elemanlarının görevi sadece derse girmek değildir. Üniversiteler sadece ders okutulan binalar değildir, bilim merkezleridir. En büyük amaç da bilim üretmesidir. Dolayısıyla her ne kadar bu yönetmelikle amaçlanan akademik özerklik olsa da denetim mekanizmasının güçlendirilmesi ve aktif bir şekilde çalıştırılması, istismar ve suistimalin önüne geçecektir. Bu sebeple bu yönetmeliğin bir daha gözden geçirilmesi, bilim üretme merkezi olan üniversitelerimizin sadece nicelik bakımından değil, nitelik bakımından da gelişmesi için önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, akademisyenlerimizin de artık kronikleşen bazı sorunları vardır. Akademisyenlerimize bir üst kadroyu hak etmesine rağmen, yeterlilikleri olmasına rağmen kadro tahsis edilememesi bir sorundur. Bugün doçentliği hak eden bir akademisyenimizin, bilim adamımızın bulunduğu bir bölümde bir unvanı alabilmesi için o bölümde herhangi bir doçentin görevinden ayrılmasını beklemesi, maalesef bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bu sorunun da bir şekilde çözüme kavuşturulması temennimizdir.
Akademik personelin özlük haklarının yetersiz olması, öğretim elemanlarının ek derse yönelme sebeplerinin başında gelmektedir. Ancak burada da ek ders ücretlerinin eksik olması ve bu ders ücretlerinin gelir vergisine tabi olması bazı sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Öğretim elemanlarının ek ders ücretlerinin vergiden muaf tutulması akademisyenlerimizin beklentileri arasındadır.
Üniversitelerde çok büyük mağduriyetlerin yaşanmasına sebep olan bir diğer uygulama da idari personelin "akademik personelin eş durumu" tayinlerinden faydalanamamasıdır. Yıllardır gündemde olan, birçok ailenin dağılmasına sebep olan bu yanlış uygulamanın da sonlandırılması çok büyük bir adım olacaktır. İnanıyorum ki böylesine hayırlı bir kararı almak çok zor değildir, alınacağına da inancımız tamdır. Asıl olan, aile birliğinin sağlanmasıdır.
Diğer yandan, ülkemizde ağırladığımız yabancı öğrenci sayısının artışını önemsiyoruz. 140 bine ulaşan sayı hem ülkemiz için hem uluslararası platformdaki prestijimiz için büyük bir önem kazanımıdır. Ancak ülkemize gelen bu öğrencilerin arasında yabancı istihbarat örgütlerine hizmet eden, kendi memleketlerinden Türkiye'ye gelen öğrencileri kontrol altında tutmaya çalışan, Türkiye'de öğrenci olmanın avantajlarını farklı amaçlarla kullanan, terör örgütlerine eleman devşiren...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
TAMER OSMANAĞAOĞLU (Devamla) - ...sözde öğrencilerin varlığı da göz ardı edilmemelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim camiamızın beklentilerine cevap verilmesi, terfi sisteminin liyakat ve başarıya göre yapılandırılması, mesleğin itibarı ve saygınlığının hak ettiği konuma getirilmesi temennimizdir.
Bu duygu ve düşüncelerle 2019 yılı merkezî yönetim bütçemizin devletimiz ve milletimiz için hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.