GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:37
Tarih:19.12.2018

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vallahi, şimdi Genel Kurulu selamlayacağım ama biraz boş sıraları selamlamış gibi olacak. Bütçe konuşulurken de işte gösterilen ilgi, alaka da buradan belli oluyor.

Değerli arkadaşlar, bugün, üç yıl önce Silopi'de yani 57 yaşında, 11 çocuk annesi Taybet İnan'ın sokak ortasında keskin nişancılar tarafından vurulmasının yıl dönümü. Değerli arkadaşlar, Taybet İnan'ın cenazesi saatlerce sokakta bekletildi, cenazenin alınmasına izin verilmedi. Cenazeyi almaya çalışan kaynı, altı çocuk babası Yusuf İnan da vurularak katledildi.

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) - PKK vurdu.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Aile bir hafta boyunca cenazeyi pencereden izlemek zorunda kaldı. Eşi cenazeyi -almak için- ip uzatarak almaya çalıştı. Bu esnada elinden vuruldu. Geçen gün eşi bir gazeteye demeç veriyor ve orada diyor ki: "Keşke ben elimden değil de yüreğimden vurulsaydım." Politikalarınız bir insana bunları söyletmek zorunda kaldı.

Taybet İnan'ın yedi gün sokakta bırakılan cenazesi, uyguladığınız şiddetin de simgesi oldu fakat Taybet ananın cenazesi insanlığın hafızasında yer edindi. Üzerinden, değil üç yıl, üç yüz yıl da geçse unutulmayacaktır. Çünkü yedi gün boyunca sokakta bırakılan cenaze aslında insanlığın onurudur; sadece bir Kürt'ün, bir kadının cenazesi değildir. Dolayısıyla bu insanlık onuru hâlâ Silopi'nin Nuh Mahallesi'nin 58. Sokağı'nda yerden kaldırılmış değildir.

Değerli arkadaşlar, biz kaç gündür bütçeyi görüşüyoruz. Peki, bu bütçe her sene bir savaş, bir baskı, bir talan bütçesi olmak zorunda mıdır? Hazırlanan bütçe, barışı, eşitliği, adaleti tesis etmek için yani ülkenin gerçek sorunlarının çözümü için hazırlanamaz mı? Kürtlerin, kadınların, emekçilerin, bir bütün olarak Türkiye halklarının taleplerini şiddetle bastırmak, halka ve halkın taleplerine savaş açmak, bu ülkenin bugününü, yarınını kararttığı gibi, kaynaklarını da tüketmeye devam etmektedir.

İşte, tam da bu politikalar karşısında Leyla Güven bir parlamenter olarak kırk iki gündür açlık grevindedir. Biz, on gündür, bütçe görüşmeleri esnasında Leyla Güven'in sesini duyurmaya çalışıyoruz; siz de ısrarla bu sesi duymazlıktan geliyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, Leyla Güven, İmralı'daki tecridin durdurulmasını sadece Kürt sorununun demokratik çözümü için istememektedir. Aynı zamanda Türkiye halklarının temel sorunlarının çözümü için bu meselenin elzem olduğunu biliyor. Yani herkesin artık yaşanmaz dediği bu ülkeyi yaşanır kılmak için, tıkanan siyaset kanallarını açmak için bugün açlık grevindedir. Yine, Leyla Güven bu eylemiyle bizlere bir şey anlatmaya çalışıyor. Kendisinin de söylediği gibi, açlık grevini kutsadığı için yapmıyor. Demokratik siyaset kanalları kapatıldığı için, dışarıda siyaset yapması engellendiği için bu grevi yapmak zorunda bırakılmıştır. Leyla Güven, ülkeye hâkim olan karanlığı kırmak istiyor. Savaşın çözümsüzlük olduğunu anlatmaya çalışıyor bizlere bu eylemiyle, yoksa kendisi için hiçbir hak talebinde bulunmuyor. Bu ülkenin demokratikleşmesi için sorumluluk alıyor; hepinizi, hepimizi sorumluluk almaya da davet ediyor. Sorunların çözümü için tecridin kalkmasının elzem olduğunu biliyor. Yani savaşın, yıkımın halkların kaderi olmadığını haykırmak, barışın önünü açmak için bu eylemi gerçekleştiriyor.

Bu ülkede üç yıl süren diyaloğu ve çözüm sürecinde yaşanılan süreci hepimiz biliyoruz. Tekrar diyaloğun kurulması ve akan kanın durması için güçlü bir duruş gösteriyor, cesaret gösteriyor. Sizi de onun sesini duymaya, taleplerini duymaya, cesarete davet ediyoruz.

Eninde sonunda varılacak yer diyalog ve müzakere sürecidir, bütün dünya deneyimleri bir kez daha bunu kanıtlamıştır. Çözümsüzlük, bugün, sadece Kürtlerin, kadınların, HDP'nin sorunu değildir, aslında tamamıyla sizin çözümsüzlükteki ısrarınız, sizin politikalarınız kuşatılmıştır. Dolayısıyla da bu, en fazla sizin sorununuzdur. Yüz yıldır benzer argümanlarla, benzer yöntemlerle bu sorunu çözmeye çalışıyorsunuz, tarihi tekerrür etmekte ısrarlısınız ama bilin ki her tekerrür bir geriye gidiştir. Muktedir olmanın kibrini bir kenara bırakırsanız bunu görürsünüz; bu ülkenin geldiği durumun, ekonomik krizlerin, yükselen şiddetin, toplumsal kutuplaşmanın bundan bağımsız olmadığını da göreceksiniz.

Bakın, Türkiye, uluslararası siyasette esir düşürülmüş durumda; bir Rusya'ya, bir Amerika'ya yanaşmak durumunda kalmanızın altında aslında tam da bu meselenin kendisi vardır. "Tam bağımsız Türkiye" zaten tarih boyunca bir propagandanın ötesine gitmedi, bugün de uyguladığınız bu politikalar bizce elinizi kolunuzu bağlamış durumda.

Değerli arkadaşlar, Leyla Güven'in hayatı tam da bu coğrafyanın hakikatidir. Kürtlerin, kadınların trajedisi olduğu kadar, mücadelesinin de özetidir. Ömrü mücadeleyle geçmiş, barış siyasetinde, demokratik siyasette ısrar etmiş bir kadındır. Adana Küçükdikili, Urfa Viranşehir Belediye Başkanlıklarını yapmıştır, bu esnada tutuklanmıştır. Leyla Güven Demokratik Toplum Kongresinin eş başkanlığını yapmıştır, bu esnada tutuklanmıştır. Leyla Güven cezaevinde HDP Hakkâri Milletvekili seçilmiştir, hâlen rehin tutulma durumu devam etmektedir. Ömrü mücadeleyle geçen bir kadın, bir belediye başkanı, bir milletvekili, iki çocuğu olan bir anne, 55 yaşında rehin tutulduğu cezaevinde bedenini açlık grevine yatırmış ise hiç kimse, özellikle de siz buna sessiz kalamazsınız.

Bilin ki Leyla Güven'in taleplerinin karşılanması için bir an önce harekete geçilmesi gerekmektedir, aksi bir durumda vebali bu Parlamentonun üzerinedir. Yarın bu sessizlikten utanç duyulmak istenmiyorsa bugünden sesinizi yükseltmeniz gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, son iki dakikamı da seçim bölgem olan Ağrı'yla ilgili kullanmak istiyorum. Açıkçası, çok uzun uzadıya anlatılacak Ağrı'nın sorunları var ama sadece şunu hatırlatmak istiyorum: On altı yıldır Türkiye'de iktidarsınız, 2014'e kadar da on yıl da Ağrı'nın yerelinde iktidardınız. İnanın ki 2014'te biz belediyeyi alana kadar birçoğunuz haritada Ağrı'nın yerini de bilmiyordunuz ama ne hikmetse 2014'te biz Ağrı'da yerelde iktidar olmaya başlayınca Ağrı'ya duyulan sevdanız, ilginiz, alakanız artmaya başladı. Ama biz Ağrılılar olarak biliyoruz ki sizin bu ilginiz hizmet aşkından değil, Ağrılılara duyduğunuz sevgiden değil, bizim oradaki başarımıza duyduğunuz hazımsızlıktan kaynaklıdır. Dolayısıyla bu ilgi, alakanın nedenini Ağrı halkı da çok iyi biliyor. Onun için de kim hizmet vermiş, kim hizmet vermemiş meselesini Ağrılılar çok yakından takip ediyor, hatta burada, Genel Kurulda çizdiğiniz pembe tablolara sosyal medya hesaplarında fıkralarla cevap veriyorlar. Dolayısıyla Ağrı halkı kendi iradesine gaspçı kayyum zihniyetinin neler yaptığını, nasıl yaklaştığını çok iyi biliyor, diline, kimliğine nasıl yaklaştığını da iyi biliyor. Dolayısıyla kayyumlar Kürtçe tabelaları indirirken, kreşleri, anaokullarını kapatırken, biz Mecliste iki kelime Kürtçe kullandığımızda bilinmeyen dil olarak geçirilirken bir adayınızın gidip Ağrı'da Kürtçenin okullarda zorunlu ders olarak okutulması söyleminin bir seçim propagandasının ötesinde bir anlam ifade etmediğini, bir takiye olduğunu da Ağrı halkı çok iyi biliyor. Dolayısıyla son dönemlerde Ağrı'ya bir bakan gidiyor, bir bakan geliyor. Elbette ki bu gidişin arkasında da -partimize, yöneticilerimize yönelik tutuklama furyasından anlıyoruz ki- bu gitmeler de bir seçim kampanyası, "Biz HDP'yi, HDP'nin aktivistlerini, çalışanlarını nasıl devre dışı bırakırız, seçimde ellerini kollarını bağlayarak nasıl seçime girebilir"izin hezeyanı olduğunu da bizler çok iyi biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, yine sıkça bu kürsüde hem bakanlar hem milletvekilleri, Ağrı'ya dair, dediğim gibi, böyle tozpembe bir tablo çiziyor ama ben bu tozpembe çizilen tablonun gerçek yüzünü göstermek istiyorum. Sadece birkaç tane veri paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, TÜİK'in verilerinde gösterildiği gibi, istinasız bir şekilde Türkiye'nin en yoksul kentlerinin Kürt illeri olduğu gerçeği tesadüf değildir. Devletin, hükûmetlerin, Kürtleri her türlü siyasi baskının yanında açlıkla da terbiye etme politikalarının sonucudur. Buna karşı çıkıp bir linç kampanyasına girişmeden önce sadece istatistiklere bir göz attım. Nüfusları birbirine yakın batı illeriyle doğu illeri arasındaki yatırım, gelişmişlik ve hizmet düzeyleri rakamlarına baktığınızda bu uçurumu kendiliğinizden göreceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Ağrı yıllardır sosyogelişmişlik açısından 81 il arasında son 3'üncü sırada yer almaktadır.

Yine İŞKUR rakamları, Ağrı nüfusunun yarıdan fazlasının işsiz olduğunu gösteriyor, kadınların durumu ise bu konuda çok daha vahim.

Ağrı'da çok az olan iş kaynakları, istihdam alanı da sadece AKP'li olan ve AKP'lilere yakın olan kişilere peşkeş çekiliyor. Bakın, Ağrı merkez ve ilçelerinde İŞKUR'un işe alımlarında torpil ve kayırmacılık yapıldığına dair şikâyet almadığımız tek bir gün yok. Yani AKP, Ağrı'daki yoksulluğu istismar etmekte ve kendisine kadro yapmakta kullanıyor diyeyim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)