GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:37
Tarih:19.12.2018

MHP GRUBU ADINA YAŞAR YILDIRIM (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi adına "Mahallî idarelere ilişkin işlemler" başlığı altında 10'uncu madde üzerine söz almış bulunmaktayım.

Mahalli idareler dediğimizin bir ismi de yerel yönetimlerdir. Türkiye'de mahalli idarelerle ilgili ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Son çıkarılan Büyükşehir Yasası'yla birlikte kırsal bölgeler, görevi olmadığı hâlde belediyelere devredilmiştir. Kırsal bölgelerin belediyelere devredilmesiyle birlikte köylere hizmet götürmede sıkıntılar başlamıştır. Şu anda kış dönemine girdik, kışı yaşıyoruz. Kışın kar yağışının bol olduğu birçok bölgede yollar kapalıdır. Belediyeler gereğini yapmamakta veya yapamamaktadır. Kendilerine sorulduğu zaman yeterli ödeneğin olmadığı, yeterli ödeneğin gelmediği, ellerinde paralarının olmadığı, hesapların hacizli olduğu gibi benzer ifadelerle savunmalarla karşı karşıya kalmaktayız. Bu cümleden olarak, bununla birlikte 51 tane ilimizde de köy hizmetleri görevine devam etmektedir. Belediyelere köyler devredilmeden evvel köy hizmetleri bakardı ve şu ana kadar 51 ilimizde de köy hizmetleri görevlerine devam ediyorlar. Belediyecilik beşikten mezara kadar süren ve insanlarımızın ömrünün her safhasında karşı karşıya kaldığı, ihtiyaç duyduğu bir birim ve bölgedir. Şimdi, buradaki sıkıntımız, 51 tane ilimizdeki sıkıntı, büyük şehirlerimizdeki sıkıntılar kadar fazla değil. 51 tane ilimizde köy hizmetleri görevine devam ediyor ve köy hizmetleri birçok yolu açıyor, birçok yere suyu getiriyor, yolu yapıyor ve benzeri faaliyetlere devam ediyor. Burada sıkıntımız, Büyükşehir Yasası'nın gözden geçirilmesidir. Büyükşehir Yasası böyle devam ettikçe ve büyük şehirlerdeki belediye başkanlarımız ve belediye yönetimleri kırsal kesime bu gözle baktığı müddetçe kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın sıkıntıları artacaktır.

Kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın göçe zorlanmaması gerekir. Kırsal kesimde hayatın daha cazip hâle getirilmesi ve desteklenmesi gerekir. Niye desteklenmesi gerekir? Eğer biz kırsal kesimdekilere orayı cazip hâle getirmez, köyde kalmaya teşvik etmez, merkezlere, kent merkezlerine doğru göç almalarına vesile olacak davranış ve fiillerde bulunursak kentlerde yığılma başlar. Kentlerde şu andaki yığılma daha da fazla artacaktır, kentte bulunan insanlarımıza verilen hizmet daha az olacaktır. Hava kirliliğinden alın su yetmezliğine, imar sıkışıklığından ulaşıma kadar birçok problemi kentlerde hep beraber yaşıyoruz. Bunun içindir ki öncelikle, Türkiye'de ülkemizdeki kırsal kesimde, köylerde yaşayan insanlarımızın yerlerinde yaşamaları, göç vermemeleri, o bölgede yaşamlarını daha kaliteli ve daha mükemmel bir hâle getirebilmek için gerekli teşviklerin ve benzer faaliyetlerin sürdürülmesinde fayda vardır.

Bununla birlikte, sayın milletvekilleri, hepimiz Ankara'da yaşıyoruz. Her ne kadar Genel Kurulun olmadığı zamanlar bazılarınız illerine gidiyor, memleketlerine gidiyorsanız bile Ankara'dasınız ve Ankara'da Mecliste, evinizde, köyünüzde su kullanıyorsunuz. Ankara'nın suyu maalesef Ankara'nın kuzeyinden gelir, bütün barajlarımız Ankara'nın kuzeyindedir. Ankara'nın kuzeyindeki Kızılcahamam, Çamlıdere ve Kazan bölgesinden içme suyumuz gelir. Buralardaki nehirler üzerine kurulan barajlar Ankara'nın içme suyunu karşılarlar.

Yerel yönetimlerde bir kural vardır; suyu evinde akıtacaksınız, yolu yapacaksınız, aksi takdirde yerel yönetimler, yerel yönetim değildir. Şu anda, elhamdülillah, suyumuz musluğu açtığımız andan itibaren Ankara'da akıyor.

Ankara'nın kuzeyinde bulunan 4 tane baraj vardır. Bir tanesi yolunuzun üzerindedir, Kurtboğazı; Çamlıdere otoyolu üzerinde Bayındır; Eğrekkaya ve Akyar Barajları. Bu barajlar, o bölgede bulunan Kızılcahamam, Çamlıdere, Güdül, Beypazarı ve Kazan ilçelerimizin içerisinden geçen nehirler üzerine kurulmuştur.

Ankara'ya getirilen suyla birlikte, o bölgelerde sulu tarım yapan, çeltik eken, marul eken, fasulye yetiştiren bütün çiftçilerimizin tarımı bitmiştir. Yani, biz Ankara'ya suyu getirdik, Ankara'da ikamet edenler, Ankara'da oturanlar bu konfordan yararlanıyor yalnız o bölgelerden getirdiğimiz su ve suyun etrafında ikamet eden çiftçimiz, vatandaşımız sıkıntıya düşmüştür.

Diyoruz ki kentleşme mutlaka olacaktır ama kentleşme civarına zarar vermemelidir. Eğer kentleşme yapılırken civarına zarar verirse o zararın da bir şekilde karşılanması gerekir. Bakıyorsunuz, Kızılcahamam'ın bir beldesi vardır Çeltikçi diye ama çeltik ekilmez. Kızılcahamam pirinci, Türkiye'de en meşhur pirinçlerdendi. Çok enteresan da bir yapısı vardır -bilenler bilir- şekeri yükseltmeyen bir pirinçtir, sarımtıraktır ama şu anda 1 kilo pirinç yetişmez. Yine, pazarlarda "Kızılcahamam fasulyesi" diye satılır ama Kızılcahamam'ın fasulyesi yoktur çünkü su kalmamıştır, başka yerin fasulyesini "Kızılcahamam fasulyesi" diye satarlar. Keza Çamlıdere öyle. Beypazarı ve Güdül de bu ırmakların üzerine yapılan barajdan etkilenmiştir.

Buradan bütün yetkililere sesleniyorum, diyoruz ki: Gerek ASKİ olsun gerek Devlet Su İşleri olsun, eğer bir bölgede kentleşme yapılıyor, o bölgeye su gidiyor ve su da birilerinin ekmeğine mani oluyorsa onun ekmeğini vereceksiniz. Ankaralı konfor içerisinde, evinde suyu aksın ama Kızılcahamamlının mağduriyeti, Çamlıderelinin mağduriyeti, Güdüllünün mağduriyeti, Beypazarlının mağduriyeti giderilsin. Siyasetçilere düşen budur, bize düşen de budur. Burada Meclise düşen ayrıca da şudur: Meclisin bütün üyeleri haftanın en az üç günü Ankara'dadır, birçoğumuz da burada oturuyoruz. Kızılcahamam'ımızın, Çamlıdere'mizin, Güdül'ümüzün ve Beypazarı'mızın böyle bir sıkıntısı vardır. Bu sıkıntıyı görmezden gelemeyiz. Kentleşme mutlaka olacaktır, yapılaşma mutlaka olacaktır ama bu yapılaşmanın başkalarına zararı olmaması gerekir. Bir tarafın elinden ekmeğini, aşını alacaksınız, bir tarafa konfor getireceksiniz ve o bir taraf mağdur olacak. Bir günden bir güne de "Sizin mağduriyetiniz nedir, ihtiyacınız nedir, sıkıntınız nedir? Sizin elinizdeki suyu aldık, ekmeğinizi aldık; ekmeğe, aşa muhtaç mısınız, herhangi bir sıkıntınız var mı?" diye de sorulmamıştır. Kızılcahamam, Çamlıdere Ankara'nın ilçesidir. Çoğunun yolu şu anda kapalıdır, dağ köylerine gidemezsiniz ama sesleri çıkmaz, ağızlarını açmazlar, devlete sadıktırlar, milletin ferdidirler. Hiçbir zaman için de "Açız, açıktayız, öldük, kaldık." diye de bağırmazlar, devletlerini severler ama bu sevginin de ayrıca bir bedeli olmalıdır. Elinden yiyeceğini içeceğini alıyorsunuz, suyunu alıyorsunuz. Atası vaktiyle gelmiş, o suyun yanına yurt kurmuş, köy yapmış; orada çeltik ekiyor, sebze ekiyor, yetiştiriyor, rızkını sağlıyor. Ankara büyüyor, elindeki suyu Ankara'ya getiriyorsunuz, Ankaralının konforunu yukarı çıkarıyorsunuz, konforundan aşağı taviz verdirmiyorsunuz ama oradaki insanların açta, açıkta kalmasına seyirci kalıyorsunuz. Bu ne haktır ne adalettir ne vicdanlara sığar ne akla sığar. Biz Kızılcahamam'ın, Çamlıdere'nin, Güdül'ün ve Beypazarı'nın, Kirmir Vadisi'nde bulunan bu ilçelerimizin ve beldelerimizin mağduriyetini burada dile getirmeyi bir görev bildik. Bu görevden dolayı da -iktidarı muhalefeti- Mecliste bulunan bütün parlamenter arkadaşlarımızın bu hususa dikkat çekmelerini ve bu hususta yardımcı olmalarını hepinizden ayrıca isterim.

Bununla birlikte -süremiz bitti- bütçemizin Türk milletine, ülkemize, Meclisimize hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İyi günler. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.