| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 19.12.2018 |
CHP GRUBU ADINA FETHİ AÇIKEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yüce Meclisimizi ve televizyonları başında bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tartışmakta olduğumuz bütçe görüşmeleri, Türkiye'nin yaklaşık on yedi yıllık kötü yönetimi sonucunda karşılaştığımız bir ekonomik darboğazın eşiğinde gerçekleşiyor. 2019 yılı bütçe tartışmaları, Türkiye'yi bir yandan uygarlık, refah, gelişmişlik, hak ve hukuk talep eden yurttaşlarımızı, diğer yandan da israf, verimsizlik, keyfîlik ve şatafat arzulayan bir rejim arasında tercihe zorluyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'yi anayasasız, kurumsuz, bürokrasisiz, liyakatsiz yönetebileceğini düşünen saray rejimi, bugün, maalesef, bütçesiz de yönetebileceğini düşünüyor. Bu bütçede halk yok, yeterli yatırım yok ancak faiz ödemesi, kamu-özel iş birliği garantili ödeme ve taahhüt çok.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı bütçesi üzerine grubumuz adına yaptığı konuşmasında Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu bu bütçeye dair çok temel bir gerçeği tüm boyutlarıyla ortaya koyduk. Bu bütçe içinden geçtiğimiz kriz ortamında vatandaşın sorunlarına çözüm üretecek bir bütçe değildir. Bu bütçe halkın bütçesi değildir. Bu bütçede, 1.603 lira asgari ücretle geçinen 6 milyon 700 bin asgari ücretli yok. Bu bütçede, asgari ücretin altında ücret alan 1 milyon 800 bin işçi yok, 2 milyonu aşkın inşaat işçisi yok, 3600 ek gösterge hakkı tanınmayan öğretmen, güvenlik görevlisi, sağlık çalışanı yok, kadroya alınmayan taşeron işçi yok. Bu bütçede, ücretli öğretmenlere, sözleşmeli öğretmenlere yer yok; atanmayan öğretmenler hiç yok, geçinemediği için iş arayan 4 milyon emekli yok. Bu bütçede hak ettikleri hâlde emekli maaşlarını alamayan 700 bini aşkın emeklilikte yaşa takılan çalışanımız yok. Bu bütçede, hak ettiği desteği alamadığı için artık üretemeyen çiftçiler yok. Bu bütçede, kirasını, stopajını, vergisini ödeyemeyen esnaf yok, borç içinde yüzen vatandaşımız yok, yurt ve burs talebi olan öğrencilerimiz yok, ikinci sınıf yurttaş muamelesi gören şehit yakınlarımız ve gazilerimiz yok.
Değerli milletvekilleri, bugün geldiğimiz noktada kamu yatırımlarında gerilemeler var; 2008'de yatırımlara ayrılan pay 88 milyar iken 2019 bütçesinde 65 milyar TL'ye düşmüştür bu rakam. Bütçede tasarruf yapılacak onlarca kalem varken itibar harcamaları, israf harcamaları, savurganlık harcamaları devam ediyor, yatırımlardan ise tasarruf edilmeye çalışılıyor. Yatırım en basit tabiriyle, gelir ya da yarar sağlamak amacıyla kaynak ayırmaktır. Yatırımlardan kısmak demek, gelecek kuşakları ihmal etmek demektir. Sayın Bakan yatırımlardaki düşüşü şöyle izah ediyor: "Özellikle altyapı yatırımlarımız doygunluğa ulaşmıştır." Değerli milletvekilleri, biz belli sektörler itibarıyla hâlâ gelişimini tamamlamaya çalışan bir ülkeyiz. Güneydoğu Asya ülkeleri ve hızlı büyüyen ülkelere kıyasla yatırım harcamalarımız yeterli düzeyde değildir, yüzde 7'den azdır. Şimdi sizlere soruyorum: Bu ülkelerde yatırımlarda doygunluk var da bizde mi yok?
Sayın Bakanın bir iddiası daha var: 2019 yılında özel sektörün yenilikçi ve üretken yatırımlarını destekleyecek yatırımlara önem veriliyormuş.
Değerli milletvekilleri, yenilikçilik ve üretkenlik, eğitim olmadan, eğitim bütçesi kısılarak olur mu? 2002'de Millî Eğitim yatırımlarına yüzde 22 pay ayrılırken 2019'da bu oran yüzde 10'a gerilemiştir. 2002'de Millî Eğitim bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17'yken 2009'da bu oran yüzde 5'e kadar gerilemiştir. 2003'ten bu yana yükseköğretimdeki öğrenci sayısı yüzde 80 oranında artmıştır. Buna karşın yükseköğrenime ayrılan pay bir önceki yıla göre yüzde 40 küsur azalmıştır. Kredi ve Yurtlar Kurumunun yatırım bütçesi yüzde 25 azaltılmıştır. Ölü doğmuş ve büyük bir israfa neden olmuş olan FATİH Projesi gibi projeleri üreten Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün bütçesi bile yüzde 78 oranında azaltılmıştır.
Değerli milletvekilleri, iddia edildiği gibi bu bütçede yeniliğe ve üretkenliğe yatırım yapılmadığını, bilime, eğitime, kültüre, tarıma, sosyal güvenlik ve yardım harcamalarına yeteri kadar pay ayrılmadığını görüyoruz. Bütçede istihdamı teşvik eden, nitelikli büyümenin önünü açan, beyin göçünü engelleyen herhangi bir tedbire yer verilmemiştir. On yedi yıllık iktidarı boyunca yatırım bütçelerinin ne denli yanlış kullanıldığının en iyi göstergesi bugün geldiğimiz noktadır. AKP yatırımları nitelikli ve sürdürülebilir büyüme, yüksek katma değerli üretim getirmemektedir. AKP dönemindeki büyüme ortalaması yüzde 4,9 iken AKP öncesi dönemde çok partili hayatta büyüme ortalaması yüzde 5,1'dir. Ülkemizde kişi başına düşen gelir 7 bin doların altına düşmüştür. Türkiye orta gelir tuzağının bile gerisine ilerlemektedir. Geliri, demokrasisi, iş gücü vasatlaşmış bir Türkiye yaratılmaya çalışılmaktadır. Gelir adaletsizliği hızla artmaktadır. Yoksulluk oranı yüzde 20 düzeyinin altına neredeyse hiç inmemiştir. Büyüme duraklıyor ve geriliyor. Büyürken bile yeterince istihdam üretemiyoruz. İşsizlik yüzde 12 ve 4 milyon kişiye yaklaşmıştır. Tarım dışı işsizlik ise yüzde 13 civarındadır. İş arama umudunu yitirmişlerle birlikte gerçek işsiz sayısı 6 milyona yakındır. Genç işsizliğin artışı ise çok daha dramatiktir, genç işsiz oranı yüzde 21'dir. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere, tüm kamu hizmetlerinde nitelik düşmektedir, eşitsizlikler artmaktadır. Nitelikli bir iş gücü, sağlıklı nesiller yetiştiremeyen bir hükûmet anlayışıyla karşı karşıya kalmışızdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin kurtuluşu da cumhuriyetimizin kuruluşu da çok zor koşullarda gerçekleşmiştir. Genç cumhuriyetimiz, Atatürk ve silah arkadaşlarının liderliğinde; parçalanmış, yoksullaşmış, nüfusu azalmış, geri kalmış ve uzun yıllar süren savaşların ardından bitkin düşmüş bir ülke devralmıştır. Tarımda modernizasyonu, ziraat enstitülerini, zirai donatım kurumlarını, TEKEL ve Toprak Mahsulleri Ofisini, şeker fabrikalarını, Kayseri Uçak ve Motor Fabrikasını, çimento fabrikalarını, Sümerbank İplik ve Bez Fabrikalarını, Bursa Süt Tozu Fabrikasını, Şişe ve Cam Fabrikalarını, Antrasit Fabrikasını, Karabük Demir Çelik ve Boru Fabrikalarını çok zor koşullarda, bu ülke, cumhuriyetimizin ilk yıllarında inşa etmiştir. Haydarpaşa Limanı yabancılardan satın alınmıştır. Etibank, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Divriği Demir Madenleri, Türk petrol şirketleri kurulmuştur. Sanayi ve Maadin Bankası, İş Bankası, Emlak ve Eytam Bankası, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Halk Bankası ve Denizbank yoktan inşa edilmiştir. Üstelik bütün bu başarılar elde edilirken Osmanlı'dan kalan borç da son kuruşuna kadar ödenmiştir.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki bütün bu kurumsal inşaya, ekonomik kalkınmaya kıyasla, AKP hükûmetleri PETKİM, TÜPRAŞ, TEKEL, Sümer Holding, TÜRK TELEKOM, SEKA, şeker fabrikaları, elektrik dağıtım şirketleri, tersane ve liman işletmeleri ve madenlerimizi özelleştirmiştir. Bütün bunlara rağmen yatırımlarda azalma görülmekte ve kamu-özel iş birliği projeleri arzulanan sonuçları üretememektedir. Kamu-özel iş birliği projelerinin toplam sözleşme değeri 135 milyar doları geçtiği hâlde bu sözleşmelerin yatırım tutarı 61 milyar dolar civarındadır. Özetle, devlet, özel sektörün 61 milyar dolarlık yatırımı karşılığında, yirmi yılda elde edeceği yaklaşık 75 milyar dolarlık gelirden vazgeçmektedir. Vatandaşlar kullanmasa bile köprülerin, hastanelerin, yolların, tünellerin parasını ödemekte; vatandaşlar vergilerinin israf edilmesine engel olamamaktadır. Altını çizmekte yarar var, sözleşmelerin neredeyse tamamı döviz üzerinden, kurdaki her kuruş artış hazinenin borç yükünü artırmaya devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin anayasasız, hukuksuz, kurumsuz, bürokrasisiz ve liyakatsiz yönetilmesini içimize sindiremiyorsak, içinde halk olmayan bir bütçe istemiyorsak ve içinde sadece faiz ve rant barındıran bir bütçeyi vicdanımız kabul etmiyorsa, emek için, hak için, hukuk için, sosyal adalet için gelin hep birlikte bu bütçeye "hayır" diyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
FETHİ AÇIKEL (Devamla) - Sadece partim Cumhuriyet Halk Partisi dediği için değil, halkımızın çıkarları için "hayır" diyelim. Değerli milletvekilleri, hep birlikte, parti ayrımı gözetmeksizin bu bütçeye "hayır" dediğimizde faizden ve ranttan başka kaybedecek bir şeyimiz olmadığını düşünerek bu bütçeyi reddettiğimizde 81 milyonluk bir halkın çıkarlarının önümüzde durduğunu sizlere hatırlatıyorum.
Saygılarımla, yüce Meclisimizi ve yurttaşlarımızı bu düşüncelerle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)