| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 19.12.2018 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelir bütçesinin 13'üncü maddesiyle ilgili İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle büyük Türk milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; adalet, hukuk, bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü, insan hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü, dinî inanç ve kanaat özgürlüğü gibi değerler birbirleriyle çok yakından ilişkili olan, birbirlerini etkileyen, birbirlerini destekleyen, birinin varlığı öbürlerinin de varlığını zorunlu kılan değerlerdir. İfadeden ve eleştiriden dolayı idari ve cezai takibatla karşılaşmamak demokrasinin gereğidir.
Ülkemizin basın özgürlüğü karnesi nedir? İsterseniz kısaca basın özgürlüğüne göz atalım. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün hazırladığı 2018 Basın Özgürlüğü Yıllık Bilançosu'na göre, dünya genelinde toplam 348 gazeteci tutukludur. Tutuklu gazetecilerin yarısından fazlası da içlerinde Türkiye'nin de bulunduğu 5 ülkede bulunmaktadır. Türkiye, cezaevinde bulunan tutuklu profesyonel gazeteci sayısı bakımından ise dünya birincisidir. Hatta bu durum raporda "Türkiye'nin despot rejimi, dünyada en fazla profesyonel gazeteciyi hapse atma unvanını sürdürdü." şeklinde yer almıştır.
Ülkemiz sadece tutuklu gazeteciler için değil, diğer çalışanlar için de sıkıntılıdır. Şu iki olaya bakalım: İlki geçen haftadan, 2000'li yıllardan bu yana FETÖ örgütüyle mücadele eden ve bu yönüyle tanınan Sözcü gazetesi yazarlarına mücadele ettikleri örgütün mensubu olma suçlamasıyla iddianame düzenlendi. Türkiye'de herkes bilir ki adı geçen gazeteciler bu lanet örgütle ilk günden bu yana mücadele etmektedirler. İkincisi ise önceki gün bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kışkırtıcılıkla suçlanan FOX TV Ana Haber sunucusu Fatih Portakal. Ne demişti Sayın Cumhurbaşkanı seçim mitinglerinde, bir kez daha hatırlayalım: "Birileri çıkmış, portakal mıdır, mandalina mıdır, narenciye midir, sokağa çağırıyor. Haddini bil haddini, bilmezsen haddini bu millet patlatır enseni." Seçildikten sonra herkesin Cumhurbaşkanı olması gereken Sayın Erdoğan'ın böyle bir ifade kullandığı ülkede basın özgürlüğünden söz edilebilir mi değerli arkadaşlar, bu normal karşılanabilir mi? Bu konuda Genel Başkanımız Sayın Akşener'in sözüyle "Hatırlatmak bile üzücü ama Cumhurbaşkanı kendisini eleştirenlerin de Cumhurbaşkanıdır, Cumhurbaşkanı vatandaşını hedef gösteremez."
Değerli milletvekilleri, bütçe rakamları incelendiğinde yatırımlara 65 milyar, faiz ödemelerine ise 117 milyar 300 milyon lira ödenmesi öngörülmektedir. Buna göre, faize ayrılan pay yatırıma ayrılan payın neredeyse 2 katı kadardır. Yıllardır her konuda faiz lobisini suçlayanlar bu bütçeyle faiz lobisine, uluslararası tefecilere teslim olmuştur. Bu rakamlara göre bu bütçede umut var mıdır? Elbette yoktur. Ekonomik kriz çok yoğun bir şekilde devam etmektedir. Elde avuçta ne varsa satan iktidar yeni yatırım yapmak şöyle dursun "Başka ne satabilirim?" diye araştırmalara başlamıştır. İşsizlik giderek büyümekte, ekonomide daralma devam etmektedir. Atatürk döneminde yüzde 21'lere varan büyüme oranları, IMF Ekonomik Görünüm Raporu'na göre, 2019'da on binde 4 olarak öngörülmektedir. İçinde bulunduğumuz 2018 yılı yani bugünler daha iyi günlerimiz. 2019'da Türkiye'yi neredeyse bir fırtına, bir kasırga beklemektedir. Hani, meşhur "En kötüsü geldi mi?" sözü vardır ya, işte, sorunun cevabını yine IMF veriyor, diyor ki: "Evet, Türkiye için 2019 en kötüsüdür."
Değerli milletvekilleri, bu ülkede ülkenin ekonomik gelişme ve sosyal kalkınma düzeyinin en önemli göstergesi istihdam yapısı ve işsizliğin boyutudur. Türkiye genelinde işsiz sayısı Eylül 2018 döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 330 bin artarak yüzde olarak 11,4 olarak gerçekleşmiştir. Gençlerimizin durumuysa daha vahimdir. Her 3 gençten 1'isi işsizdir. Ülke, genç işsizler ordusuyla karşı karşıyadır.
Değerli milletvekilleri, işsizlik bu durumdadır, tamam. İşsizlik bu durumda da sanki çalışanlarımızın durumu daha mı iyi, özellikle asgari ücretlinin durumu? Asgari ücret bugün milyonlarca kişinin tek gelir kaynağıdır. Asgari ücretli geçinemiyor, taşerondan belediye şirketlerine kadroya aldığınız işçiler geçinemiyor. Her yıl artırılan dolaylı vergilerle ve yapılan zamlarla çalışanlara zulüm yapan AK PARTİ'nin asgari ücrete öngördüğü zamma bakın, tam bir komedi. AK PARTİ zihniyeti asgari ücretlileri çağdaş köleler olarak görmektedir. Bugünkü asgari ücret tam bir sefalet ücretidir. Asgari ücretle çalışanlara, ailesiyle birlikte insanlık onuruna uygun bir yaşayış sağlayabilecek mutlaka bir düzen oluşturulmalıdır. Asgari ücret işçinin emeğinin karşılığı olmalıdır. Asgari ücretten vergi alınmamalıdır. Asgari ücret mutlaka açlık sınırının üzerinde olmalıdır.
Asgari ücretli çalışanlar şiddetli geçim sıkıntısı nedeniyle borç batağına girmiştir. Merkez Bankası raporlarına göre tüketici kredisi kullananların yüzde 50'si ücretli çalışanlar olup tüketici kredisi miktarının yarısından fazlası bunlara aittir. Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre, Türkiye'de bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödemeyip borcu devam eden kişi sayısı 3 milyon 230 bin 317'dir. Vatandaşın 11,4 milyar lirası tüketici kredilerinden, 6,2 milyar lirası bireysel kredi kartlarından olmak üzere 17,5 milyar batık kredi borcu vardır. AK PARTİ'nin asgari ücretlileri, memurları, işçileri, emeklileri, dar ve sabit gelirlileri nasıl borçlu hâle getirdiğini, nasıl süründürdüğünü bu rakamlar göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, yine, emeklilerimizin hâli içler açısıdır. Emeklilerin yıllarca hizmet verdikten sonra geçim kaygısı duymadan, onurlu bir hayat sürmesini temin etmek devletin en önemli ve öncelikli görevlerinden biri olmalıdır ancak emeklilerin tamamına yakını açlık sınırının altında aylık almaktadırlar.
AK PARTİ emeklilere maaş artışı yerine harçlık vermektedir. Harçlık verirken de emekliler arasında ayrımcılık yapmaktadır. Bu çifte standarda, bu ikili uygulamaya son verilmeli, emekliler bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, devlet herkes için eşit hak ve yükümlülükler içeren bir sosyal güvenlik sistemi kurgulamakla yükümlüdür. Ancak birçok vatandaşımız mağduriyet yaşamaktadır. Emeklilikte yaşa takılan, emeklilikte prim gün sayısına takılan ve emeklilik için staj ve çıraklık süresini saydıramayan, dolayısıyla emeklilikte AK PARTİ'ye takılan milyonlarca vatandaşımız eşitlik ve adalet beklemektedir. Bu haksızlığın giderilmemesinin, kazanılmış hakların verilmemesinin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Ey Hükûmet, artık yeter, bu kadar taş kalpli olmayın, emeklilikte yaşa takılanların sesini duyun artık.
Bir de üçüncü havalimanı konusu var. 29 Ekimde açılışı yapılan havaalanını geçenlerde su basmış, içeri ancak yüzerek girilebilecek hâle gelmişti. Dün ise taşınma işleminin mart ayına ertelendiğini öğrendik. Hayır, bu havaalanı hiç açılmayacak, ne martta ne daha sonra çünkü zemin çökük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bahşi.
Tamamlayalım lütfen.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - Tamam efendim.
Çöken zemin çökmekte olan Türk ekonomisini de temelli çökertmeye devam edecektir. Bu sebeplerle bu milletimiz yararına olmayan bütçeye "hayır" oyu vereceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)