| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 20.12.2018 |
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kesin hesap kanunu tasarısının 2'nci maddesi üzerinde söz aldım. Bu bütçe görüşmelerinde dikkat etmemiz gereken ilk konu, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin çalışıp çalışmadığı ya da nerelerde aksadığıydı; ilk konuşmamda buna değindim mümkün olduğunca, tespit ettiğimiz sıkıntıları hem Komisyonda hem de Genel Kurulda saymaya çalıştım. Bu bölümde de gelir bütçesinin içeriğiyle ilgili bazı tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Özellikle, bu bütçenin içinde bulunduğumuz ekonomik krize karşı nasıl bir etkisinin olacağıyla ilgili konuyu sizlerle tartışmak istiyorum, buna değinmek istiyorum.
Şimdi, "gelir politikaları" deyince, "gelir" deyince, vergilemede adalet ve eşitliğin artırılması, daha etkili hâle getirilmesi esastır; kayıt dışılık çok önemli bir konu, kayıt dışılığın azaltılması esastır ve mali disiplin, mali disiplinin sürdürülmesi esastır, istihdam ve yatırımların teşviki esastır, rekabet ortamının geliştirilmesi esastır, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının azaltılması esastır. Bu konular gerçekten önemli.
Geçenlerde, bu Paris'teki olaylardan hemen önce... Biliyorsunuz meşhur bir ekonomi yazarı var, Thomas Piketty. Piketty'nin bir Avrupa Manifestosu var. Avrupa Manifestosu'nda, bütün bunları önleyebilmek için öne sürdüğü şartlardan bir tanesi vergi politikaları, gelir politikalarıydı, gelir politikalarının ve vergi politikalarının daha eşit ve adil hâle getirilmesiydi -biraz önce söylediğim konuların başlıkları içerisinde önemle yer alıyor- ve bütçe politikasının bu iş için kullanılmasıydı. Bunları çok önemli görüyor. Yani iş, Avrupa'da da bu şekilde tartışılıyor, bizim de bu krizle ilgili ekonomi politikalarını bu bağlamda ele almamız lazım, bütçenin bu krizde ne kadar etkili olup olmadığını konuşmamız lazım. Maalesef, bunları konuşmadık burada, başka siyasi polemiklerle geçirdik çünkü sistemde de yanlışlıklar vardı.
Biraz önce Divan tarafından madde okunurken, 2017, 2018 ve 2019'la ilgili gelirleri kıyaslama imkânımız da olmuştur herhâlde. Şimdi, 2017'yle ilgili, 2018'le ilgili, 2019'la ilgili bütçelerimize bakıyorsunuz; belli bir oranda, enflasyon oranında artırılmış, belli oranda eskale edilmiş. Yani üzerinde konuştuğumuz 2017 bütçesinin, denetlediğimiz 2017 bütçesinin 2019 bütçesinden bir farkı yok. Rakamlar değişmiş ama eskale edilmiş rakamlar. Her yere hemen hemen aynı oranda bütçe ayrılmış vaziyette; bu sene kriz yılıdır, farklı bir bütçe yapalım, yatırımları artıralım falan, böyle bir amaç güdülmemiş, tam tersine yatırımlar da azalmış.
Değerli arkadaşlar, mahallî idareler dâhil olmak üzere, 2019'da 65 milyar yatırım var, 117 milyar 300 milyon faiz var. Bakın, 65 milyar yatırım. 65 milyar yatırımla 117 milyardan fazla bir faizi ödemek mümkün müdür? Yatırımları azaltarak krizle baş etmek mümkün müdür? Maalesef, bu bütçede böyle bir özellik var. Bu bütçe, ekonomik krizle mücadele etmek için yeterli olan bir bütçe değil. Benzeri konular var, gelir bütçesi üzerinde konuşuyorum.
Şimdi, kurumlar vergisine bakın. Gelir vergisi 172 milyar, bunun içerisinde beyana dayanan yani çalışanlardan tevkifat suretiyle alınanların dışında kalan, beyana dayanan kısım 10 milyar lirayı geçmiyor, geçmeyecektir. Bakın, 172 milyar liralık bir bütçe içerisinde 10 milyar lirayı geçmeyecek, beyana dayanan kısım. Kurumlar vergisi olarak öngörülen 74 milyar lira ki bunun da birçoğu, tevkifat suretiyle elde ediliyor. Bu kurumlar vergisi 74 milyar lira, kurumlar vergisinin oranı biliyorsunuz yüzde 22. Damga vergisinin oranı bindedir, binde oranında alınır. Damga vergisi sözleşmelerden alınır esas olarak. Kurumlar vergisi 74 milyar lira, damga vergisi 21 milyar lira ya! Damga vergisinin, binde oranında alınan bir verginin 21 milyar lira olduğu bir ekonomide, bir bütçede bir maliye anlayışında kurumlar vergisi 74 milyar lira. Çok komik. 756 milyar lira vergi geliri var, 74 milyar lira kurumlardan. Hâlbuki bizim 800 bin kurumumuz var, 800 bin. Bunun bin tanesi, kurumlar vergisinin, bu verginin yüzde 80'ini ödüyor. Böyle bir vergi düzeni olur mu? Bunların değişmesi gerekir ve bunun değişebilmesi için de biraz önce saydığımın dışında bu kayıt dışılık çok önemli.
Değerli arkadaşlar, ben komisyondayım yıllardan beri. Bakın, 2002, Türkiye Cumhuriyeti'nin en sıkıntılı olduğu yıldır, en sıkıntılı krizinin yaşandığı yıldır. Her sene bize bütçede maliye bakanları bu oranları verir. 2002'de kayıt dışılığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 32,4 iken 2016'da en son veri yüzde 26,8'e düşmüş. En fazla sıkıntı yaşadığımız yıl yüzde 32, 2016'da yüzde 26. Aslında üçte 1'i oranında. Peki 2002'den sonra bizim gayrisafi yurt içi hasılamız 3 katı artmadı mı? Öyle deniyor. 3 katı arttıysa bu da 3 katı artmış, kayıt dışılık da 3 katı artmış. Demek ki kayıt dışılıkla mücadele edilmemiş. Gayrisafi yurt içi hasıla artıyor, kayıt dışılık da artıyor. Demek ki mücadele edilmiyor ya da edilen mücadelede bir yanlışlık var, bir eksiklik var, bir hata var. Şimdiye kadar bunların üzerinde durulmadı hiçbir şekilde; durulmadı, ciddiye alınmadı bu konular. Bunlar ciddiye alınmazsa vergi gelirleri artar mı? Biraz önce söylediğim komik rakamlar söz konusu olur mu? 74 milyar lira kurumlar vergisi, damga vergisi 21 milyar. Harçlar 28 milyar lira arkadaşlar, harç, harç. Bunlar, çağdaş vergiler değillerdir; damga vergisi vesaire, alınmaması gereken vergilerdir. Bunlar, kurumlar vergisiyle rekabet eden noktalara gelmiş. Demek ki Maliye Bakanlığında bir yanlışlık var.
Maliye Bakanlığı deyince düzeltilmesi gereken, kurumsallaşma olarak da düzeltilmesi, reforma tabi tutulması gereken noktalar var. Ama tutup da Maliye Bakanlığının bir parçasını Cumhurbaşkanlığına aktarıp, bir kısmını Çevre ve Şehircilik Bakanlığına aktarıp bu işten kurtulmak mümkün değil, böyle değil kurumsallaşması. Denetimleri artıracaksınız, gerçek anlamda etkili bir kurumsal yapı koyacaksınız. Denetimlere bakıyorsunuz, son yıllarda denetim hem sayı olarak hem de tespit edilen matrah farkları olarak düşmüş vaziyette. Bu, Maliye Bakanlığının kendi verisi. Etkin bir denetim söz konusu değil, denetim yapılamıyor.
Değerli arkadaşlarım, vergi afları var biliyorsunuz. O kadar komik ki bakın, 7143, 5'inci defadır artırıldı, 5'inci defa şu torba yasayla, şeyden sonra gelecek. 5 milyon 950 bin mükellef, başvuruda bulunmuş bundan yararlanmak için, ihlal eden 2 milyon 459 bin, neredeyse yarıya yakını ihlal etmiş. Birkaç ay içerisindeki ihlaller bunlar da yani çok uzun bir dönem de değil. Yapılandırılan tutar 70 milyar, 13 milyar ödeme var; 70 milyar yapılandırılmış, 13 milyar ödenmiş, yeniden uzatıyoruz, 5'inci defadır.
SGK, daha da beter bir vaziyette. Bunlar, krizin buramıza kadar yaşandığını gösteriyor. Bunları ciddi olarak konuşmamız ve tedbir almamız lazım. SGK'de başvuru 1 milyon 270 bin, 562 bin kişi bunu ihlal etmiş; 562 bin, neredeyse yarısı. Yapılandırılan tutar 43 milyar, tahsilat 3,2 milyar. 43 milyar yapılandırma, 3,2 milyar tahsilat var. Bunlar komik; böyle devlet olmaz, böyle devlet kurumları olmaz ve bu işi böyle yürütemeyiz.
Vergi gelirlerinin artması için kurumsallaşma şart ama o kurumlarda çalışanların da dikkate alınması lazım. Şimdi, gelir uzmanları... 3600 ek gösterge bekleyen, biliyorsunuz, emniyet mensupları var, hemşireler var, din görevlileri var ama gelir uzmanları da aynı şekilde bekliyor. Bütün dünyada gelir idaresinin özlük hakları daha farklı ele alınır, Türkiye'de de öyle olması lazım. Gelir İdaresinin, Maliye Bakanlığının daha farklı bir yapıya kavuşturulması lazım. Bunları dikkate almadığımız sürece bu iş konusunda başarılı olamayız, bu işi devam ettiremeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, bir dakika ilave ediyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yapısal reformlar diyoruz, yapılması gereken işlerin başında geliyor ama yapısal reformların başında da vergi reformu geliyor. Vergi reformunu bir an önce yapmamız lazım. Her sene bunu konuşuyoruz, her sene bütçede veya Komisyonda vergi dolayısıyla bu konuları gündeme getiriyoruz. Hepsinde yapacağız, edeceğiz deniliyor ama kalıyor. Bunlar, biraz daha derli toplu, detay çalışılması gereken işler; uğraşmamız gerekir. Böyle basit, günü idare etmekle bu iş olmuyor. Daha ciddiye alınması lazım. Devleti yönetmek lazım, devleti idare etmek değil. Onun için, hem devletin idaresi konusunda hem de uygulamalar konusunda sıkıntılarımız olduğunu tekrar ediyorum.
Bu vesileyle, bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP Sıralarından alkışlar)