| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Tümü münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 21.12.2018 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu bütçe görüşmeleri Plan Bütçede yapıldı, orada çok değerli tartışmalar gerçekleştirildi.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Hiçbir şey değişmedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Burada da on iki gün boyunca bütün partilere mensup arkadaşlarımız, kimi zaman bütçeyle doğrudan ilgili, kimi zaman dolaylı olarak ilgili, kimi zaman da en azından bizim durduğumuz yerden bakıldığında bütçeyle ilişkisini kurmakta güçlük yaşadığımız bağlantılar üzerinden bütçeye ilişkin değerlendirmeler yaptılar. Bunların hepsi son derece önemlidir ve hiç şüphesiz temsil edilen milletin kanaatlerinin burada dile getirilmesidir. Sonuçta "demokratik rejim" dediğimiz rejimin karakteri, yapısı, burada bulunan vekillerin milletin sesi olması üzerine kurulmuştur.
Şüphesiz "gönül konuşması" derler, idealleştirirler. Söyleyenin ve dinleyenin aslında kim olduğunun önemini yitirdiği, beraberce, ortak hakikate yolculuğun yapıldığı konuşmalar. Benim gördüğüm kadarıyla Meclisimizde bu türden gönül konuşmaları çok fazla olmuyor. Söyleyen de belli, dinleyen de belli.
Bunun, tabii, bizim medeniyet dünyamızda gönül konuşmaları şeklinde ifadelendirilmesi mevcutken, Batı dünyasında da -arkadaşlar biliyorlardır muhakkak- Habermas'ın İletişimsel Eylem Kuramı -Akif Hamzaçebi, Sayın Hamzaçebi burada, geçmişte de buna ilişkin göndermelerimiz olmuştu- benzeri türden bir müzakere diline atıf yapar. Keşke öyle yapabilsek çünkü gerçekten de bir ülkenin meseleleri angajmanlardan, göndermelerden, kapak yapmalardan, çakma, lafı yerine oturtmalardan uzak bir şekilde müzakere edilebilirse herhâlde ancak o zaman sözlerin birbirini tamamladığı bir dil evreni teşekkül eder.
Farisilerin bir sözü vardır, "..."(x) derler, her bir insan diğerinin uzvu gibidir. Toplumu anlatır. Aslında dil de böyledir, her bir kelime diğerinin bir parçasıdır. Bir toplum toplam dilde -tam da Farisilerin dediği gibi- her bir dili diğerinin parçası yapabiliyorsa toplum hâline gelmiştir, yapamıyorsa aslında hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir problem vardır.
Problemlerine rağmen, müzakereye katkı veren dille, anlatım tarzıyla, değerlendirmelerle birlikte bence verimli bir bütçe görüşmesi oldu. Arkadaşların çok çeşitli eleştirilerle ifade ettikleri bu bütçenin, çok anlamlı, halka katkı yapan, Türkiye'nin gelişmesine destek veren bir bağlamı var, bunu da biz anlatıyoruz tabii ki, muhalefetten böyle bir şey de beklemiyoruz. Sayın Engin Altay sık sık buna gönderme yapar "Muhalefetten övgü beklemeyin." diye. Doğrudur, doğrudur.
Bazı rakamlardan bahsedeyim ben de bu bütçeye ilişkin, birçok rakam söylendi. Mesela şu asgari ücret meselesi, sık sık çay, simit, çeşitli rakamlar... On altı yılda asgari ücret 184 liradan 1.603 liraya çıkmış, dolar olarak da bugünün paritesine göre 161 dolardan 300 doların biraz üzerine çıkmış. Sonuçta asgari ücret daha yukarıdaymış da biz aşağıya indirmemişiz, alttaymış yukarıya çıkartmışız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz, biz, hepimiz istemez miyiz asgari ücret bu ülkede bin dolar olsun, 2 bin dolar olsun? İsteriz. Ama aynı zamanda bunun imkânlara ilişkin bir iş olduğunu, bir mesele olduğunu bilmez miyiz? Hepimiz biliriz.
Ekonominin tanımı nedir? Ekonomi, malum, Yunanca bir kelime: "Oiko-nomia" Ev harcaması, oradan geliyor.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Saray harcaması.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Saray harcaması değil.
19'uncu yüzyılın başlarında dilimize "mebâdii ilmi servet" diye giriyor -Adam Smith'ten ilham galiba- ilmî servetin kökenleri. Sonra 1858'de Mülkiyenin kuruluşu, çeşitli okullar marifetiyle de sistematik bir nitelik kazanıyor ama ekonomi okuyanlar bilirler ki, daha girişinde der ki: "Kıt kaynaklar ile sonsuz arzular arasında kurulan bir ilişkidir." Kaynaklar sonsuz mu? Değil, kaynaklar kıt -ekonomi biliminin bütün giriş kitaplarında yazan ifadedir- ama insanın arzuları sonsuz. Hepimiz her şeyi istiyoruz, keşke mümkün olsa.
Peki, bu koordinasyonu, bu bağlantıyı kim sağlayacak? Sırtında yumurta küfesi olan sağlayacak. Sırtında yumurta küfesi olmayan da melekler evreninde bir koro olarak konuşabilir: "Onu da ver, bunu da ver, şunu da yap, öyle de yap, böyle de yap..." Sağ olsun arkadaşlar, bunları da aslında daha iyisini yapmanın bir vesilesi kabul ederiz ama unutmayalım, kıt kaynaklar-sonsuz arzular, denklem bu. Bugün biz, yarın bu ülkenin iktidarı kimse o aynı gerçeklikle karşı karşıya kalacak.
Kıymetli arkadaşlar, başka rakamlar da var. Ben atıf yapılmayan bazı rakamları burada dile getireyim izninizle. Kadının eğitimi... Burada kadın meselesi çok konuşuluyor. 2002'de yüzde 80 olan kadın okuryazarlığını yüzde 94'e yükseltmişiz; iyi yapmışız. Ortaöğretim kademesinde kızlarda okullaşma oranı yüzde 45 iken biz bunu yüzde 83'ün üstüne çıkartmışız; iyi değil mi, iyi değil mi arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Başarı mı bu?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bostancı, eğitimde son derece başarılısınız(!) Bravo vallahi(!)
Sayın Bostancı, eğitimde başarı sıfır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Veli Bey, yükseköğrenimi 13,5'tan 47,3'e yükseltmişiz. Başarı değil mi bu? Başarı.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Vallahi başarılısınız eğitimde (!) Maşallah, maşallah(!)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Son on yılda kadın istihdamını yaklaşık 3,4 milyon artırmışız, daha çok kadın çalışma hayatına girmiş. Bu ne demektir? Kadın kamusal hayata giriyor demektir, modernleşen Türkiye'nin profilinde yeni bir kadın var demektir. Hani kadın üzerine birçok konuşma yapılıyor ya, teorik lafların ötesinde somut gerçekliği dönüştüren bir AK PARTİ var, söylediğim bu.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Geç onları, geç.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Yüzde 30'lardasınız kadın istihdamında.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Engelliler... Bakın, engelli memur sayısı on altı yılda 5.777'den 53.964'e yükselmiş; 53.964, evet, 10 kat artmış.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bostancı, hâlâ atama bekleyen on binlerce engelli var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu iktidar engellilere çok destek verdi.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Engellilerin maaşını kim kesti?
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Engellilerin maaşını kestiniz, ailelerin sırtına yüklediniz sorumluluğu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ben Amasya vekiliydim, evinden çıkıp Amasya'daki Yeşilırmak'ı görmeyen engelliler vardı, İstanbul'da Boğaz'ı görmeyen engelliler vardı, yaşadıkları şehirleri sadece pencerelerden seyreden insanlar vardı, bunlar dışarıya çıktılar; başarı değil mi arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Çadırlarda insanlar yanıyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - AR-GE harcamaları keşke daha yukarıda olsa, çok önemli, katılıyorum, burada muhalefet çok da vurgu yaptı. Ama biz de 0,51'den 0,94'e çıkarmışız; iyi değil mi, başarı değil mi?
Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde on beş yılda 84'ten 43'e yükselmişiz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Basın özgürlüğünde?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Patent, marka ve tasarımların ticarileştirilmesine yönelik çalışmalar neticesinde, bakın, on altı yılda yerli patent başvuru sayısı 21 kat, yerli patent tescil sayısı 27 kat, marka başvuruları 3,5 kat artmış; başarı değil mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Basın özgürlüğünde?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bunun arkasında bir toplumsal örgütlenme, bunun arkasında bir toplumsal gelişmişlik yok mu arkadaşlar, bunun bir faili yok mu? Hepimizin el birliği var ama siyasetin de burada haklı bir yeri yok mu?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hatta, Sayın Bostancı, üniversitelere özgürlük geldi, maşallah (!)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu bütçe...
VELİ AĞBABA (Malatya) - "Deve sidiği şifadır." diyenler baş tacı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Veli Bey, bu bütçe ahlakın bütçesidir, ahlakın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hakikaten, fuhuş yüzde 750 arttı döneminizde; taciz, tecavüz 1.500 kat arttı. Maşallah (!)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Sus artık, sus, dinlemeyi öğren!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Acemi!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Sus, terbiyesiz! "Acemi" diyor bana.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Terbiyesiz kendisi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın, "ahlak" kelimesi "halk"tan gelir, "halk"tan, aynı kökten gelir. Bir anlamı "yaratılan"dır ama en eski dillerden olan Süryanicede halk "pay eden" anlamına gelir, "pay eden, düzenleyen." Ne ilginç, hani şu Yunanca "demos" var ya, o da "pay eden"dir. Yani halk, pay eden, paylaşandır. "Halk" ve "ahlak" aynı kökenden geliyor. Bir bütçenin arkasında halk varsa o ahlakın bütçesidir, o düzgün bir şekilde pay edilen bir bütçedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hocam, bravo vallahi(!) Gelir dağılımında adalet de getirdiniz ya(!)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın, çok sözler söylenebilir, çok rakamlar söylenebilir; ben de birkaç tane söyledim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Basın özgürlüğünü söyleyin(!)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bravo(!)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Teşekkürler.
Şimdi, asıl mesele şu arkadaşlar: Bir ülkede iktidarlar seçimle geliyor ve seçimle gidiyorsa... Öyle değil mi arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından "Öyle." sesleri)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Öyle, öyle.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Muhalefetten ses gelmiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN TURAN (İstanbul) - Onlar hep aynı yerde duruyor Hocam.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - İtalya ve Almanya'da da seçimle gelmişler.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın, bir ülkede iktidarlar seçimle geliyor ve seçimle gidiyorsa... Buna siz de katılıyorsunuz çünkü niyetiniz bizi seçimle götürmek değil mi, başka fikriniz mi var? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir ülkede iktidarlar seçimle geliyor ve seçimle gidiyorsa orada halk, bütçeyi yapanların ne yapıp ettiğini gayet iyi bilir ve oyunu ona göre kullanır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Engin Altay'ın kulaklarını çınlatayım -kendisi yok, belki arka sıralardadır- "Halkın aklıyla alay etmeyin." diyor. Doğru, etmeyelim, kimse etmesin, geçmişte de etmeyelim, gelecekte de etmeyelim. Bu bütçenin arkasında halk var, halk; bu bütçeyi yapan halktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Halk neresinde var bu bütçenin?
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Neresinde halk var bu bütçenin ya!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Halk Mehmet Cengiz mi? Mehmet Cengiz mi halk?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Size halkın, emin olun, dikkatine ilişkin asırlar öncesinden Keykâvus'un Kâbusname'sinden bir örnek anlatacağım: Bir gün bir beyefendi orada yaşayan ahaliye bahçesinde yemek vermiş, milleti toplamış yemeğe. Herkes oturmuş, önlerine pilav, et, her türlü yiyecek konmuş.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Zamanında sofrada et varmış yani!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Ya, kes, kes!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Halkımız, ellerinde kaşık, yemeklerini yiyorlar, beyefendinin halkımıza sunduğu yemekleri. Tabii, başköşede de halka bu yemeği veren vatandaş oturuyor. Son derece memnun çünkü insanlara yemek veriyor. Hemen yanı başında birisi kaşıkla pilavı götürürken "Dur!" demiş, adam durmuş, "Kaşığında kıl var." demiş. Adam bakmış, hakikaten kaşıkta kıl var; sonra beyin gözüne bakmış, sonra da kaşığı atmış, çıkmış gitmiş. Bey sinirlenmiş, "Ne dedik? Keşke kılı yutsaydı da gebereydi. Kötü bir laf mı ettik, kızdı bize, sofrayı terk etti. Çağırın şu utanmazı!" demiş. Çağırmışlar adamı. "Niye sofrayı terk ettin? Ne söyledim ben sana?" demiş. "Efendim, sen bizi yemeğe çağırdın, sofrana oturttun, önümüze pilavı koydun. Şimdi, biz bu yemeği yerken sen eğer benim kaşığımdaki kılı görecek kadar lokmalarıma bakıyorsan, ben senin pilavını, etini, ekmeğini yemem." demiş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Halkın dikkati, halkın. Merak etmeyin, halk herkesten çok dikkatli arkadaşlar; bin yıl önce de böyleydi, emin olun, bin yıl sonra da böyle olacak. O yüzden, kimse halkın aklıyla, dikkatiyle, ihtimamıyla, kararıyla alay etmesin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bütçeler ne yaparlar? Bütçenin temel mantığı şudur arkadaşlar: Çok rakam var tabii, bakanlıklar var, o var, bu var ama temel bir mantığı var bütçenin. Bütün iktidarlar halktan toplarlar arkadaşlar, halktan toplarlar, kendi paraları yok. Halktan toplarlar, sonra da geri halka dağıtırlar; yaptıkları budur, bütçe dediğin hadise budur. Eğer bir iktidar halktan toplarken haksız ve adaletsizse ve geri dağıtırken haksız ve adaletsizse o iktidarın canına bu halk okur, okur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O yüzden, bugün bu iktidar bu bütçeyi yapıyorsa bunun arkasından halk vardır, halk. Çünkü her iktidar halk tarafından getiriliyor, yine onu götürecek olan halk.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ama Davutoğlu öyle gitmedi!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hocam buna cevap ver, Davutoğlu'na cevap ver.
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - İşten attılar! Taşerona kadro verecekti, kendisi işten atıldı!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kıymetli arkadaşlar, şimdi, tabii, siyasette laf çok, herkes çok laf söylüyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Buraya çalışmadın herhâlde Hoca? Bu konuya çalışmadınız herhâlde?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Yalınlık önemli, yalın bir şekilde mevzuları görebilmek önemli.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Davutoğlu'na çalışmadın herhâlde Hoca? Çalışmadığın yerden geldi Hoca.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Japonlar buna Go oyununda "..."(x) diyorlar, "derinliğin ustalığı" hatta bu Trevanian'nın da bir kitabı vardı. Bizde de şöyle diyorlar: "İlim cim karnında bir noktaydı, cahiller onu çoğalttı." (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, buna biraz da deminki Keykâvus'tan örnek verdik, şimdi bir de Batı'dan örnek verelim bu mevzuya.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ya Türkiye'den örnek verin, Japonya, Almanya değil de. Türkiye'yi anlat!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bizim coğrafyamız, merak etme. "Türkiye'den örnek ver." diyorsun da Latinlerin güzel bir lafı var: "..."(x) "İnsani olan hiçbir şey bana yabancı değildir." Türkiye'den de örnek veririz, dünyanın her tarafından da örnek veririz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Mevlâna'nın o sözünü unutmayalım, pergel gibi olma işini unutmayalım.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hocam Davutoğlu'nu kaynatma, Davutoğlu'nu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - 20'nci yüzyılın en cerbezeli felsefecilerinden birisi Ludwig Wittgenstein'dır Veli Kardeşim, müthiş bir adam.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Hocam, Davutoğlu'nu unuttun, Davutoğlu nerede?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Wittgenstein Viyanalı zengin bir ailenin çocuğu, Wittgenstein bir köyde papazlık yapmış, Cambridge'de de hocalık yapıyor. Cambridge'de hocalık yaparken aynı zamanda onunla birlikte hocalık yapan, İngiliz aklının temsilcisi Russell vardır. Bir gün Wittgenstein Russell'ın kapısını çalar "Russell, Russell, kendimi öldürmek istiyorum." Russell soğukkanlı bir şekilde bakar Wittgenstein'a "Ne oldu, aklına ne geldi ki kendini öldürmek istiyorsun?" "Bugün başıma gelen bir felakettir, lütfen yukarı gel anlatayım." der Wittgenstein. Biraz sonra Russell yukarıya çıkar Wittgenstein'in odasına...
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - "Bertrand" o, Russell değil.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...bir yatak, bir tahta sandalye, Cambridge'deki odası bundan ibaret. Wittgenstein yüzükoyun yatmış, bir yandan ağlıyor bir yandan söyleniyor. "Anlat, nedir derdin?" der Russell.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Pinokyo'yu anlatın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "Bugün bir kaza gördüm, bir araba bir bisikletliye çarptı." der. "Evet, bir kaza, olabilir." der Russell. "Bisikletli düştü, araba sürdü gitti, bisikletin üzerinden düşen adam arabanın arkasından ayıp bir el işareti yaptı." der. Russell "Tamam, hakaret etmiş." der.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Halk götürdü, halk getirdi...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "Ama arabadaki adam da döndü ve aynı şekilde bisikletliye bir el işareti yaptı." "Tamam, o da hakaret etmiş, ne var bunda?" der.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Halk getiriyor, Tayyip götürüyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "Ya Russell, mesele bu işte; insanlar birbirleriyle o kadar sade ve yalın bir şekilde anlaşıyorlar ki biz felsefeciler madde, öz, biçim vesaire derken hayatın dilinin dışına çıkıyoruz" der. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Biz el kol hareketi yapmayız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "Hayat çok sade, hayat çok yalın, hayatın yalın bir dili var." der.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Hocam, niye felsefe yapıyorsunuz o zaman?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "Bunun böyle olduğunu gördüğümde kendimi birden işsiz, işe yaramaz birisi olarak gördüm." der.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bostancı "Davutoğlu'na bir cevap veremedim." de.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Russell soğukkanlı bir şekilde der ki: "Felsefe bir üst dildir, bir üst dil."
VELİ AĞBABA (Malatya) - Gökçek nasıl gitti, Topbaş nasıl gitti, ona bir cevap ver. Onları halk getirdi, Tayyip götürdü.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, halkımız tıpkı Wittgenstein'in dediği gibi kıymetli arkadaşlar...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Veli anlamadı Sayın Başkan.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Kadir Topbaş'ı halk getirdi, kim götürdü?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...çok sade, çok yalın bir şekilde anlaşmasını biliyorlar, on altı yıldır bu iktidarın arkasındalar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar "bravo" sesleri)
VELİ AĞBABA (Malatya) - O Bursa'daki başkanı Bursalılar getirdi, Rizeliler götürdü.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Allah'ın izniyle, daha nice yıllar bunun arkasında olacaklar ama bir üst dil konuşanlar...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Hocam, bütçeye gelin, bütçeye.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ankara'daki Urfalıyı Ankaralılar getirdi, Rizeliler götürdü.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...halkın anlamadığı bir dil üzerinden onunla bağ kurmaya çalışanlar sanıyorum Wittgenstein'in bu yaklaşımından bir şey çıkarmalılar.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Davutoğlu'nu kim götürdü, Davutoğlu'nu? Onu da mı halk götürdü?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın, cumhuriyetimiz 95 yaşında. Bu doksan beş yılın on altı yılında AK PARTİ var. 2023'te 100 yaşına girecek.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Naci Hoca, Kant'tan halktan bahsettin ama siyasi ranta gidiyorsun, olmaz ki! Kant ile siyasi rant yan yana durmaz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - 2023, o zaman seçimler olacak, yirmi bir yılında AK PARTİ olacak, yirmi bir yılında. Cumhuriyet kimin? Cumhuriyet hepimizin ama en çok da bizim, bizim, biz sahip çıkıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - "Bizim" diyemezsiniz!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -Siz de sahip çıkın, hep beraber sahip çıkalım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Mısıroğlu'yla mı?
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Olmaz öyle, "Cumhuriyet bizim." diyemezsiniz, "Cumhuriyet bizim." diyemezsiniz hocam.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Evet, biz Osmanlı İmparatorluğu'na gönderme yapıyoruz, Osmanlı İmparatorluğu'na ilişkin birçok değerlendirme yapıyoruz, Osmanlı İmparatorluğu'nun o 600 yıllık ihtişamlı tarihinden dolayı gurur duyuyoruz. Eminim sizler de gurur duyuyorsunuzdur. Tarih şüphesiz sadece gurur duyulacak sahifelerden ibaret değildir, bunu biliyoruz; mağlubiyetler vardır, acılar vardır, dramlar, gözyaşları vardır. Cumhuriyet kurulurken arkasındaki acıları da biliyoruz. Balkan Harbi'nde -1912, 1913- bu insanlar nasıl perperişan çekildiler biliyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, bu bütçede ne kadar faiz var onu söyler misin? Bütçedeki faizi söyler misin Hoca?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - 1911'de İtalya'da, Trablusgarp'ta, cephede çarpışmayı da biliyoruz ama cumhuriyet bütün bunların üzerine kuruldu, kurulduğunda 13,5 milyondu. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana, bütün hükûmetler bu ülkenin kalkınması, gelişmesi için gayret gösterdiler. Hepsine minnettarız, hepsine teşekkür ediyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ama onların yaptığını da siz sattınız, onların yaptığı fabrikaları.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Eleştirilerimiz yok değil ama hepsine minnettarız. Bu ülkenin hükûmetleriydi, bu ülkenin insanlarıydı.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Ondan mı kuruculara "İki ayyaş" diyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisi kurulduğunda -23 Eylül- bu ülkenin partisiydi, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası da öyleydi, Serbest Fırka da öyleydi. Daha sonra çok partili hayatla birlikte Demokrat Parti de öyleydi, hepsi bizim.
Cumhuriyeti bütün hikâyesiyle birlikte görmek önemli. Tanpınar 1928'in Ankarasını anlatır. O zamandan bu yana, Türkiye kesinlikle çok değişti ama emin olun, dönüp cumhuriyetin bu doksan beş yılına bakarken gözleri yaşaranların, yaşanan o gelişmeyi görenlerin şu on altı yıl içinde yapılanlara ilişkin de kalplerinde bir çarpıntı olmalı, ahlak ve vicdan bunu gerektirir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Kahroluyor, kahroluyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Pırlantaya vergi sıfır. Kitaba yüzde 18 vergi getirdiniz ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ve bizim iddiamız, kıymetli arkadaşlar, Osmanlı'ya tabii ki büyük saygı duyuyoruz, tabii ki Osmanlı İmparatorluğu muhteşem bir imparatorluk ama bizim iddiamız Türkiye Cumhuriyeti'ni Osmanlı'dan daha muhteşem yapmaktır. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Evet, iddiamız bu.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Savaş ilanı mı?
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sonunu oraya getirmeyin de Osmanlı'nın sonuna getirmeyin de.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Sizin de iddianız olsun arkadaşlar. Bu ülke hepsine layık. Siz de görmüşsünüzdür Amerika'yı, Fransa'yı, İngiltere'yi. Bu ülkedeki insanların onlardan bir eksiği yok, biz yapabiliriz. Osmanlı'ya duyduğumuz hayranlık kuru kuru bir hayranlık değil. Onların yapabildiğini, edebildiğini görmekten gelen bir inançtır, o inançla biz geleceğe bakıyoruz, öyle ilerleyeceğiz inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Osmanlı'ya geri götürüyorsunuz, geri.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Davutoğlu'na gelmedi Davutoğlu'na. Binali Bey kızar herhâlde.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kıymetli arkadaşlar, burada zaman zaman cumhuriyete ilişkin tartışmalar da yapılıyor. Mesela Atatürk geliyor gündeme.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Onu anmak haddiniz değil.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Atatürk söz konusu olduğunda, özellikle Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşlar çok öfkeli konuşmalar yapıyorlar.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Mısıroğlu'na mı bırakalım?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ya da Diyanet İşleri Başkanına mı?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Mısıroğlu sizin resmî tarihçiniz. Mısıroğlu, fesli...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın, eğer gerçekten Atatürk'ün hayatına ilişkin, onun insanlarla ilişkilerine dair yaşadığı dönemde başkalarıyla nasıl konuşmuş, neler yapmış buna ilişkin bir gerçekçi kanaat olsa eminim, o arkadaşlar Atatürk hakkında böylesine öfkeli ve kızgın bir dille konuşmazlar.
Size bir olay anlatacağım, okumuşsunuzdur. Cemal Granda, "Atatürk'ün Uşağı İdim" diye hatıralarını anlatıyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Anlamadık, sözünüzü açar mısınız? Açarsanız mutlu oluruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Açacağım.
Cemal Granda şöyle bir şey anlatıyor: "19 Mayıs dolayısıyla Çankaya'da resepsiyon vardı. Ben de akşamki yemek için masaları düzenliyordum, canım burnumda, ağır bir işle uğraşıyorum."
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Ejder meyvesi de var mıydı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "O sırada Atatürk geldi, içeriye girdi ve bana dedi ki: 'Cemal, Cemal; radyodaki konuşmamı dinledin mi?' Canım burnumda olduğu için, bir an gaflete düştüm 'Paşam, başlarım konuşmana, radyoda senin konuşmanı dinleyecek hâlim mi var benim, görmüyor musun durumumu?' dedim, sonra çok utandım. O büyük insan bana baktı ve dedi ki: 'Cemal, bahçedeki fıskiyelerin suyu fazla akıyor, git onları biraz kıs.'" Bana öyle geliyor ki bu Mecliste de Atatürk'le ilgili konuşan bazı arkadaşlara bunu söylemek lazım, Meclisin bahçelerindeki fıskiyeleri onların biraz kısmaları lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Emin olun, Atatürk'e saygının da gereği budur. (CHP sıralarından gürültüler)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Hocam, Atatürk bu şekilde mi anlatılır? Böyle mi anlatılır? Fıskiyeyle, suyla...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hocam, fesli, resmî tarihçiniz sizin ya. "Keşke Yunan galip gelseydi." diyen adama sahip çıkıyorsunuz ya, yazık!
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Seçim meydanlarında dağıttınız onun yazdıklarını!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Diğer taraftan, bakın, cumhuriyet, tarih, kimlik, demokrasi, hak, adalet; bunlara ilişkin böyle bağırarak konuşarak bir müzakere yapılabilir mi bilemiyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sende mikrofon var, bizde yok; onun için bağırıyoruz. Ne yapalım yani? Keşke bizde de olsa.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Tarih böyle bağırarak anlaşılabilir mi? Ben tarihçilerin kitaplarını okuyorum, mesela Mete Tunçay'ın kitabı, Sina Akşin'in kitabı, Bernard Lewis'in kitabı, Braudel'in kitabı.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Atatürk'ün annesine hakaret edenleri Köşk'e çağırıyorsunuz ama.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Tarihin büyük babalarına bakın, Batı'dan Doğu'dan, bunların hiçbirinde böyle bağırtı çağırtı görmezsiniz çünkü tarih bağırarak anlaşılmaz.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Mustafa Armağan'ı Köşk'e çağırıyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Tarihi anlamak, tarih üzerine konuşmak istiyorsanız güvercin kanatları gibi sessiz olacaksınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bostancı, Kadir Mısıroğlu gibi mi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bütçeden bahsedin, bütçeden.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Burada da tarihten bahsederken bazı arkadaşların biraz tarihin diline, tarihin anlamına, büyük tarihçilerin anlatım tarzına saygı gereği, hakikate saygı gereği öyle bir dile uygun bir tarzda konuşmaları bana daha uygun gibi geliyor kıymetli arkadaşlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Kadir Mısıroğlu gibi mi, Mustafa Armağan gibi mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bir de şu kürsüde birisi konuşurken yerinden bağrışmalar ne oluyor, biliyor musun, ne tür bir etki yaratıyor? Kürsüdeki insanı bileyleyen bileme taşına dönüşüyor, emin olun böyle oluyor. Sadece şu an için demiyorum. Başka zamanlarda da kürsüde kim konuşursa konuşsun...
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Bir de sizin gruba söyle.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Tamam, bizimkilere diyorsun, değil mi? Bizimkilere de söylüyorum. Arkadaşlar, kürsüde konuşmalar yapılırken lütfen dikkat edelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hep beraber.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hocam, bir uyarı daha yap, kürsüye saldırmasınlar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Edecek miyiz kıymetli arkadaşlar? Gerek yok. Bırakın insanlar meramlarını anlatsınlar. Onların meramlarını anlatmaya izin vermediğinizde, o zaman, hakikaten, keskin bıçağa dönüşen bir dil müzakereye katkı yapmaz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Beğenmedikleri konuşmacılara saldırmasınlar, bir de uyarı yapın.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Kurucularına saygılı olsunlar, saldırmasınlar.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Sayın Başkan, 3600... Söz vermiştiniz, hâlâ duyamadık onu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, kıymetli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisine bazı eleştirilerim var.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Süre bitti. Bütçe, bütçe...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Evet, evet, biraz da ek sürem var, izin verirseniz onları da konuşayım. Birincisi, burada en çok -felsefenin dönüp dönüp konuştuğu konular vardır- biz de dönüp dönüp bazı konuları konuşuyoruz; mesela FETÖ meselesi, mesela 15 Temmuz meselesi.
AYHAN BARUT (Adana) - Mesela siz de "on altı yıl" diyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, FETÖ konusunda emin olun, bağıra çağıra bir anlayışa varmamız mümkün değil. Ama sanıyorum temel bir konuda anlaşabiliriz. Geçmişe ilişkin konuşalım yine. Böyle bağırarak anlaşamayız da daha makul bir şekilde müzakere edebiliriz bütün bunları.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Araştıralım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Geleceğe ilişkin konuşalım. Sevgili Cumhuriyet Halk Partisi geleceğe yönelik olarak bu FETÖ'yle mücadele konusunda nerede duruyor, nerede duruyor? (CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Paralelci ayağını araştıralım.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Siyasi ayağını araştıralım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Yani bakın, bakın... Eleştiriler, eyvallah, eleştirin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) - FETÖ gitti, başka cemaatler geldi; FETÖ gitti, Menzil geldi. Söylesene!
BAŞKAN - Buyurun, ek süre verdim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kıymetli arkadaşlar, FETÖ'yle yürütülen mücadeleyi eleştirebilirsiniz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - İçişleri Bakanlığı kimlere teslim edildi, söyle!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "İnsan hakları ihlalleri var." diyebilirsiniz. Bunlar muhalefetin görevi.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hadi araştıralım işte!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bunlara ilişkin konuşun, emin olun, bunları dinleriz, bunları dinleriz. Ama temel bir mesele var, FETÖ'yle mücadeleye ilişkin siz ne diyorsunuz? Ne yapalım, nasıl mücadele edelim? (CHP sıralarından gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bülent Arınç'ı çağırıp dinleyelim diyoruz, var mısınız?
TUMA ÇELİK (Mardin) - Mesela liderlerini çıkarın ortaya, siyasi liderlerini çıkarın ortaya.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Getirin önergeyi, araştıralım demiştik.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İkincisi: Bakın, demokrasilerin kendilerini koruma yöntemlerinden birisi OHAL'dir, olağanüstü hâldir.
20 Temmuzda biz Anayasa'da var olan, demokrasilerin kendilerini bu tür tehditlere karşı koruması gereken bir kuralı Parlamento olarak yürürlüğe aldık.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Şamil Tayyar'ı çağırıp dinleyelim diyoruz, var mısınız?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ne dediniz? "Bu, 15 Temmuz darbesinden daha ağır. Asıl darbe bu." dediniz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Şamil Tayyar'a borsayı soralım, var mısınız?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Allah aşkına, böyle bir dilin FETÖ'yle mücadele konusunda nasıl bir yeri olabilir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Aynı dili kullanıyorlar, aynı dili.
VELİ AĞBABA (Malatya) - 15 Temmuz darbedir, 20 Temmuz da sivil darbedir diyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bence bu FETÖ'yle mücadele, demokrasiye sahip çıkma... (CHP sıralarından gürültüler)
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Verin bir önerge, araştıralım hep birlikte.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sizin besleyip büyüttüğünüz...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...Türkiye'nin temel meselelerine ilişkin konularda Cumhuriyet Halk Partisinin biraz muhakeme yapması lazım.
VELİ AĞBABA (Malatya) - 15 Temmuz, sizin besleyip büyüttüğünüz örgütün darbe girişimidir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, diyorsunuz ki: "Dış düşmanlar, dış düşmanlar... Bizi kandırıyorsunuz." Öyle diyorsunuz, değil mi?
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Siz diyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Siz diyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Yani şu dış operasyonlar, bilmem, döviz işi vesaire...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Faiz lobisi...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Yahu arkadaşlar, tarihe baktığımızda, tarihte bütün ülkelerin birbirleriyle olan ilişkilerinde bir arka plan...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Üst akıl, üst akıl.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...birbirlerine bir iç müdahale, bir gizli, kaotik ortam inşa etmek için çabaları yok mu?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Balkanlarda yok mu?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Dönüp baktığınızda Kafkaslarda yok mu? Suriye'de yabancıların eli yok mu?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hepsi akıllı adam, en güzelini yapıyorlar! Akıllı olun biraz, sokmayın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Irak'ta yok mu, Mısır'da yok mu, Tunus'ta yok mu? Hepsinde var, Türkiye'de mi yok? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Demek ki var, Türkiye'de de var.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Vermeyin, vermeyin! Sevgili Hocam, vermeyin bunlara.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sokmayın, akıllı olun. On altı senedir iktidarsınız. MİT sizde, Jandarma sizde.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ya, sonuçta, kıymetli arkadaşlar, siz Cumhuriyet Halk Partisi, biz AK PARTİ ve kıymetli diğer partiler, hepimiz buradayız.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Siz devleti başka cemaate teslim ediyor musunuz? Devleti, Sağlık Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını başka cemaate veriyor musunuz, vermiyor musunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Yani bu yabancı güçler, dış güçler, Türkiye'nin kaderine ilişkin üstten böyle karar almaya çalışanlara karşı acaba siyasetin ortak bir dil geliştirmesi mümkün değil mi? Bakın, emin olun, bence burada şöyle bir zaaf söz konusu: "Rakibimin düşmanı benim dostumdur." diye siyasetin acımasız bir kuralı var ya ...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Onu siz yaparsınız, siz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Onu siz yaparsınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...o kural biraz sizde işliyor arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) - FETÖ sizin dostunuzdu, siz yarattınız, siz büyüttünüz...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu FETÖ meselesinde de aynı acımasız kural işledi, emin olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Aynı ağzı kullanıyorlar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - 17-25'te aynısı işledi, 20 Temmuzdan sonra aynısı işledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu ülke ortak kader ve geleceği istikametinde hepimizin çabalarıyla ileriye gidecek. Bu ülkenin her tarafından, toprağından, böceğinden, otundan, ağacından, insanından hepimiz sorumluyuz.
Bizimle mücadele edin, bizi yenmek için çaba gösterin ama bütün bu siyasal dilinizin içinde bu memleketin ortaklığına, genel yönelimine bu mücadeleleri paranteze alabilecek bir üst bakışa, bir dile lütfen yer verin, buna Türkiye'nin ihtiyacı vardır.
Çok teşekkür ediyorum, bütçe hayırlı olsun diyorum, sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)