| Konu: | Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 26.12.2018 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 38 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde grubum adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu kanun teklifinin 1'inci maddesiyle, 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu'na yapılan bir ilaveyle, Polis Bakım ve Yardım Sandığına ortak olmayan memurların daimî ortak olması öngörülüyor.
2'nci maddesiyle, 6964 sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanunu'nun 20/3'üncü fıkrasındaki yüzde 2 oranının yüzde 1'e değiştirilmesi öngörülüyor.
3'üncü maddeyle de, geçici madde 2 eklenerek Karayolları Trafik Kanunu'na bir düzenleme getiriliyor. Buna göre "Bu Kanundaki fiiller için uygulanan ceza tutarları hakkında ek 3 üncü maddenin birinci fıkrası hükmü 2019 yılında uygulanmaz." şeklinde bir düzenleme getiriliyor.
4'üncü maddesi de, 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu'nda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesine af getirilmesine ilişkin bir hüküm içeriyor.
5'inci madde 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun'a geçici madde 4'ü ekliyor ve böylece söz konusu -biraz önce de bahsedilen- köprülerden geçişle ilgili para cezalarının kaldırılması ve tahsilatların iadesini düzenliyor.
6'ncı madde ise 6360 sayılı Kanun'un geçici 1/15'inci fıkrasındaki hükmü 31/12/2022 şeklinde düzeltmektedir.
Böylece söz konusu kanun teklifinin birinci bölümü 6 madde şeklinde, bu şekilde özetlenebilir.
Değerli arkadaşlar, kanun koyuculuğunun kuralları vardır, özellikle anayasa hukuku açısından bu kesinlikle böyledir. Bu metni, 38 sıra sayılı metni alıp herhangi bir hukuk fakültesinin kürsüsüne götürdüğümüz zaman, anayasa hukuku kürsüsüne ya da idare hukuku kürsüsüne götürdüğümüz zaman böyle bir şeyin olamayacağını ifade ederler. Bu düzenleme, tamamen palyatif, Türk hukuk sistemini altüst eden, darmadağın eden ve karşılaşılan sorunlara günübirlik çözüm getirmeye matuf ama hukuku da mahveden bir düzenleme şeklinde karşımıza çıkıyor. Bu, bir değil, iki değil, beş değil, on değil, süreklilik arz ettiği için de Türk anayasa hukuku ve idare hukuku açısından yüz karası bir durumla karşılaşıyoruz. Bunu birçok hatip de ifade etti.
Burada siz 6360 sayılı Kanun'u 2012 yılında yasalaştırdınız, bu Meclisten geçti. Anayasa'nın 127'nci maddesine aykırı olarak yapılan bu düzenlemeyle, Türkiye'de uygulamayı merkezî idare ve yerel yönetimler arasında bağları bütünüyle felç eden bir hâle getirdiniz ve bunun içerisinde Türkiye'de büyükşehir belediyelerini kurarken bir taraftan da 30 ilin özel idaresini ortadan kaldırdınız, 20 bin civarında köyün tüzel kişiliğini ortadan kaldırdınız ve 51 ilde özel idare kaldı. Ama Anayasa'da ilin mahalli müşterek ihtiyaçlarını düzenlemek ve görmekle mükellef olan ve il yerel yönetim hüviyetini haiz olan il özel idareleri bugün 51 ilde var, 30 ilde yok. Bu ne anlama geliyor? Türkiye'de bir yönetim keşmekeşinin olduğunu gösteriyor. Daha sonra "Bu açığı nasıl kapatırız?" Bunun üzerinde fikirler ortaya çıkartılıyor ve bu açığı ortadan kaldırmak için 30 ilde YİKOB adı altında yeni bir örgütlenme modeline gidiliyor. Merkezî idarenin ödenekleri YİKOB'a aktarılıyor, YİKOB üzerinden birtakım yatırımlar, hizmetler ve ihaleler yapılıyor. Şimdi, böyle bir sistem olabilir mi arkadaşlar? Türkiye'de merkezî idare var, merkezî idarenin merkez örgütü dışında taşra örgütü var; yerel yönetimler de il özel idareleri, belediyeler ve köyler olarak belirlenmiş. Yani bizim geleneksel yönetim modelinden sonra yani 1864 yılından bu yana uygulanan bir modelin darmadağın edilmesiyle karşı karşıyayız. Bunu 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı Yasa'yla yapmış oluyoruz. Biz bu yasayla birlikte köyleri kaldırınca ne oluyor? Köyleri kaldırdığın zaman köy orta malları da ortadan kalkıyor; meralar, otlaklar ortadan kalkıyor. Buralar tamamen işgale hazır hâle geliyor. Köy yönetimi, muhtarlıkları ortadan kalkıyor, hepsi mahalleye dönüştürülüyor. Kasabalar kaldırılıyor, bugün 10 bin nüfuslu, 20 bin nüfuslu mahalleye dönüştürülmüş kasabalar Türkiye'de var. Demek ki belediye sistemine de büyük bir darbe vurulduğunu bu yasayla, açık bir şekilde görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu şekildeki yani 38 sıra sayılı Yasa Teklifi şeklinde bir düzenlemeyi Türkiye hak etmiyor. Böyle düzenlemeler yaparak Türkiye'yi sonuç alıcı bir noktaya taşımamız mümkün değil, hukuk devletini daha da kökleştirmemiz mümkün değil, demokrasimizi kökleştirmemiz mümkün değil. O zaman buradan çıkan sonuç ne oluyor? Buradan çıkan sonuç, maalesef, gittikçe modern Türk devletinden bir aşiret devletine doğru gidişatımız söz konusu olur ve zaten 16 Nisan 2017 referandumundan sonra da tek adam rejimine geçtiğimize göre, böyle palyatif tedbirleri alan bir Meclis ve tek adamın verdiği kararla yönetilen bir ülke konumuna geliriz, yargı ayaklar altına itilir, idare ayaklar altına itilir ve yasama Meclisinin etkinliği kırılır, Türkiye Büyük Millet Meclisi gücünü ve kudretini, eski ihtişamını artık gösteremez hâle gelir. Yani şu anda yaşadığımız durum aslında bu. Onun için biz ne yapmak durumundayız? Biz devletin genel politikasını yeniden ortaya koymak zorundayız. Buna bağlı olarak yerel yönetim politikalarını geliştirmek zorundayız. Bu politikaları geliştirirken buna uygun yasal düzenlemeleri, hukuki metinleri de çıkarmak durumundayız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Binali Yıldırım'ın köprü geçişleri hakkında basına yapmış olduğu açıklamadan sonra böyle bir metnin gündeme getirilmiş olması da ayrıca gerçekten manidardır.
Bir de şunu da hatırlatmadan edemeyeceğim: Trafikle ilgili düzenlemeler yapılırken İçişleri Bakanlığı Teşkilat Kanunu, 3152 sayılı Kanun zaten trafikle ilgili İçişleri Bakanlığını yetkili kılmakla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu hükümler görüşülürken niçin Plan ve Bütçe Komisyonuna gidiliyor da tali komisyon olarak İçişleri Komisyonuna gidiliyor? Daha doğrusu, bunun doğrudan İçişleri Komisyonuna gitmesi, götürülmesi gerekmiyor muydu? Bunlar yok. Bunun yanında, halkımızın büyük sorunları var, bunlara dikkat çekmek isteriz, aslında bunlara çözüm bulunması gerekir, bu konuda icraat yapılması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Bugün, biliyorsunuz, özellikle çözülmesi gereken tarım sektöründe çok büyük sorunlar olduğunu görüyoruz. Bizlere gün geçmiyor ki tarımla ilgili vatandaşlarımızdan şikâyet gelmemiş olsun. Özellikle Türkiye'de tükettiğimiz limonun yüzde 60'ı sadece tek bir ilçede, o da Mersin Erdemli'de üretilir ama limon fiyatları maalesef çok düşük düzeydedir. Bunlara Hükûmetin el atması gerekirken palyatif tedbirlerle bu tür yasa tekliflerini yüce Meclise getirebiliyorlar. Bunların, Türkiye'mizin gerçekleriyle bağdaştığını söylememiz mümkün değil.
Son olarak bu duygularla hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)