GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:26.12.2018

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; bu yasanın adı şöyle olmalıydı, şöyle olsaydı uygun düşerdi: "Yüksek Seçim Kurulu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun." Bu madde o kadar önemli ki hatiplerin çok büyük bir kısmı bu madde üzerinde konuştular. Evet, bir torba kanun karşısındayız ama sıradan bir torba kanun değil, gece yarısı sonrası torba kanunu. Ancak her bir maddeyi incelediğimiz zaman hiçbir maddesi bir yasa maddesinin yansıtması gereken içeriği yansıtmamaktadır. Bu, sadece 1982 Anayasası açısından değil, 6771 sayılı Kanun'la yapılan değişiklik açısından da böyledir.

Şimdi, burada, Yüksek Seçim Kuruluna ilişkin yapılan düzenlemede "Kurul üyelerinden; 2019 yılında görevi sona ereceklerin yerine 2020, 2022 yılında görevi sona ereceklerin yerine 2023 yılı Ocak ayında..." Şimdi, "Acaba bu seçimler için mi?" sorusu sorulunca "Öyle olsaydı o zaman 2023'e gidilmezdi." Oysa 2023'te yeniden aynı operasyon yapılmak durumunda çünkü 2023'te yine milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. O bakımdan, bunun gerekçesini anlamak mümkün değil.

Sayın Başkan, biraz önce açıklamaya çalıştı, "Anayasa madde 67'nin sonu onunla ilgili değil." dedi ama bu, dar anlamda belki ad olarak değil fakat doğrudan, geniş anlamda 67 sonun düzenlenme nedeni dikkate alındığı zaman bu bir yıllık süreye takılıyor.

Tabii ki eğer gerçekten Yüksek Seçim Kurulu üzerine bu kadar oynanacaksa öğretide yapılan çalışmalar bunun sürekli mahkemeye dönüştürülmesi yönündeki önerileri dikkate alınırdı ve o şekilde düzenleme yapılırdı. Acaba neden bu düzenleme yapıldı? Hatipler "Geçen yıl yasanın ihlali, mühürsüz oyların sayılması bir ödül olarak alındı." dediler ama şunun üzerinde pek durulmadı: Yüksek Seçim Kurulu, 19 Aralık 2018 tarihli kararında Cumhurbaşkanını seçim kampanyası dışında tutmak, seçim yasaklarının ona uygulanmadığını karara bağlamakla, esasen 6771 sayılı Anayasa değişikliğini ihlal etmiştir. Hani şu söylenebilir: "Acaba ihlal ettiği için mi ödüllendiriliyor Yüksek Seçim Kurulu?" Çünkü artık bakanlar için, bakanlar kurulu için, başbakan için getirilen yasaklar Cumhurbaşkanı için geçerli olmayacak; oysa bütün bu makamların yerine Cumhurbaşkanı tek başına geçmiş bulunuyor. Açık bir Anayasa'ya aykırılık durumu.

Tabii ki huzur hakkıyla açıklamak belki ödüllendirme anlamında basit düşer ama herhâlde, açık olan, 2019 seçimlerine yönelik bir yatırım gibi görünüyor bu Yüksek Seçim Kurulunun görev süresinin bu şekilde uzatılması çünkü seçim hukukumuz bu kadar eğreti değil, kurallar belli, hazırlıklar yapılmış ve gelecek olan üyeler de Danıştaydan, Yargıtaydan gelecek üyeler. Düşünün, olağan bir yurttaş için bile "Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz." kuralı geçerliyken birinci sınıf yüksek yargıçlar için "Hayır, seçim hukukunu bilmiyorlar." demek biçimindeki bir gerekçe, ciddi bir gerekçe değildir.

Şimdi, bu açıdan, tabii ki sürekli çözüm olarak belirttiğim gibi, bir yargı organına dönüştürülmesi düşünülebilirdi fakat bunu düşünmek yerine bu şekilde eğreti çözümlerin sürdürüleceği anlaşılıyor ki bu da tabii ki ne bu kurulun bağımsızlığına ne de tarafsızlığına uygun düşmektedir.

Peki, acaba sorun ne? Burada tartışılan, özellikle anayasal açıdan tartışılan sorunlara baktığımız zaman, zannediyorum erkler ayrılığı dikkate alındığı zaman, ilk sözü söyleyen organ ve son sözü söyleyen organ ile ilk sözü söyleyen organın aldığı kararları, çıkardığı yasaları uygulayan organın yer değiştirmiş olmasından kaynaklanıyor. Şöyle ki ilk sözü söyleyen organ burası, son sözü söyleyen organ ise yargı organı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkürler.

Yürütme kuralı uygular, yargı ise denetler fakat gördüğümüz kadarıyla ilk sözü söyleyen organ da yürütme oluyor, son sözü söyleyen organ da yürütme oluyor. O nedenle ben RTÜK'ün aldığı kararı kınamıyorum çünkü burada anayasa tanımı tamamen değişmiş bulunuyor. Anayasa, tanımına göre iktidarı sınırlar, özgürlükleri ise güvence altına alır. Oysa iktidar tamamen dizginsiz bir hâle gelmiştir, hak ve özgürlükler ise tamamen iktidarın beklentilerine ve keyfî takdirine bağlı bulunuyor.

Bu bakımdan, gerçekten, bizim Meclis olarak 2019'a umutla girebilmemiz için, benim dileğim hukuk umududur. Hukuk umudunu burada yeşertebileceksek iyi bir yıl hak ederiz. Onun için, kural koyan organ olarak biz yetkilerimize sahip çıkalım derim.

Bu umutla hepinize nice yıllar diliyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)